Kılıçdaroğlu: ''Darbe girişimi 17-25 Aralık'ı aklamaz''
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi karanlığa çekmeye çalışanların kalkıştığı 15 Temmuz darbe girişiminin 17-25 Aralık'ı örtemeyeceğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda 17-25 Aralık’ın Türkiye tarihindeki en ciddi yolsuzluk olayı olduğunu ve darbe girişiminin bunu asla aklamayacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemine ilişkin “Eğer bir Meclis darbeyi püskürtmüşse bundan büyük başarı ne olacak. Tek adamlığın Türkiye için bir felaket olacağını herkesin görmesi lazım. Bunu görmüyorsak bugün attığımız demokrasi nutuklarının hiç anlamı yok, boşuna atıyoruz” dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
- Cumhurbaşkanı’ndan yeni dönemde daha demokratik, sizlere danışarak bir yola çıktığı izlenimi aldınız mı yoksa geçiş sürecinde bir ittifat arayışı olarak mı anladınız?
O gözle hiç bakmadım. Konuşmalarında yaratmak istediği samimi bir atmosferdi. O görüşmeyi bir uzlaşma görüşmesi olarak düşünmüyorum. O görüşmeyi yaşanan bir devlet krizi içinde, muhalefetin görüşlerini, kaygılarını, endişelerini almak şeklinde bir görüşme olarak düşündüm. Bu atmosferde, daha önce diyalog kuramadığı muhalefet partileriyle bir diyalog kurma arayışı vardı. Sorumluluğumuzun gereği oraya gittik ve düşüncelerimizi aktardık.
- Erdoğan’ın Genelkurmay ve MİT’i kendisine bağlama, kuvvet komutanlıklarının da Milli Savunma Bakanlığına bağlanması önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devlet yönetimi akşam yatalım sabah da yeni model bir kuralım diye oluşmaz. Devlet yönetiminin arkasında bir tarihsel birikim, kültür, sosyolojik gerçek vardır. Bunları bir yara koyup da “Bana göre şu model çok önemli, bunun gereğini yapalım” dediğiniz zaman, toplumu kaosa sürüklersiniz. Bu olayın perde arkasına görmeden, tahlil etmeden, “MİT, Genelkurmay bana bağlansın, kuvvet komutanları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın” anlayışını doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan, devletin uyumu, ortak ses çıkarması konusunda sorumluluk üstlenen bir kişinin bu düşüncelerini bir grup akademisyenle tartışmasına ben anlam veremiyorum. Siyaset kurumunun olduğu bir ortamda kendi arzusu olarak bunu dile getirmesi asla doğru değil. Yani Türkiye demokratikleşme süreci içinden bir tek adam yönetimine doğru sevk edilirse bunu kabul etmemiz mümkün değil. Orada kullandığı cümle şu olmuş: Muhalefetle görüşülür, muhalefet de uygun görürse böyle bir anayasa değişikliği şeklinde. Bir anlamda bir marj bırakmışlar. Muhalefet de buna evet derse böyle bir şey olsun diye. Bu bizim bugüne kadar elde ettiğimiz demokrasi kazanımlarımızı yok etme anlamına gelir ve doğru değil.
- TSK’de reform gerekiyor mu sizce? Sizin bir çalışmanız var mı?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılanması gerekiyor. Bunu MYK’de görüştük. Bu konuda bir çalışma yapma kararı aldık.
- Muhalefet ve Cumhurbaşkanının da bulunduğu toplantıların süreceğine ilişkin konuşma oldu mu?
Hayır. Bu olağanüstü bir dönemdi. Olağanüstü dönemlerin koşullarına uygun olarak gittik. Yoksa normal, sağlıklı işleyen, demokratik bir mekanizmada gerek yok.
- Şu çok tartışılıyor: Bu darbe sadece ordu içindeki Gülen Cemaati mensuplarınca mı yapıldı, yoksa ordu içinde diğer grupların da bir desteği var mıydı?
Bugünden öyle bir yorum yapmak doğru değil. Soruşturmada ayrıntıları göreceğiz. O nedenle söylüyorum canlı yayın olması lazım. Tüm toplumu ilgilendiren, 78 milyon insanın travma yaşamasına yol açan bu olayın sorgulanması, canlı televizyonlardan verilmesi lazım. Belki toplumda şöyle bir alışkanlık var; Bir ana unsur bulursunuz, bütün dünyayı onun etrafında kurarsınız. Burada ana unsur FETÖ, dolayısıyla onun etrafında bir hem düşünce geliştirme hem sorgulama yapılıyor.
- Darp görüntüleri var, gazetecilerin arkadan kelepçe durumları söz konusu. CHP’nin buna tavrı nedir?
Biz OHAL dönemini araştıracak ve gelecek olan şikayetleri değerlendirecek bir komisyon kurduk, şu an çalışıyor. Ben bunu Kaçak Sarayda da dile getirdim. Hatta Sayın Bahçeli’ye ve Binali Bey’e de söyledim “Siz de kurabilirsiniz” diye. Böyle bir mutabakat sağlandı aslında. Kurunun yanında yaş da yanacak mı, bu konudaki kaygıları söyledik. Eğer işkence fotoğrafları, filmleri, raporları ortaya çıkarsa; bu devletin sorgulamayı yapan ekiple, darbeciler arasında fark olmadığını gösterir. Darbecilerde benzerini yapacaktı bunlar da benzerini yapıyor.
- Soruşturmalar sonucunda darbeci çıkarlarsa bu 17-25 Aralık’ı aklar mı?
Asla aklamaz. 17-25 Aralık bizim tarihimizdeki en ciddi yolsuzluk olayıdır. Belgeleriyle, dökümanlarıyla, ses kaydıyla, mahkeme kararlarıyla yapılan dilenlemelerle... Bunun tüm ayrıntıları çıktı. Bu darbe girişimi 17-25 Aralık yolsuzluklarını örtmek için gerekçe olarak kullanılamaz. 17-25 ayrı bu ayrı. Biri demokrasiye karşı yapılan bir darbeydi ki biz parlamenter sistemin hep korunmasını istedik. Öbürü de bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna dair hepimizin tanık olduğu belgelerdi. İkisinin arasında dünya kadar fark var.
- Gülen cemaatinin devlet için bu kadar büyük bir tehdit olduğunun iktidar tarafından farkedilmemiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bazı çevreler “Devlete sızdı” diyorlar, devlete sızmadı yerleştirildi. AKP’nin de oturup özeleştiri yapması lazım. Şimdi öyle bir tablo yaratıldı ki sanki AKP, hiç iktidarda yok, başka bir iktidar var ve bu olaylar olmuş. Bunlar da gelmişler bu olayları ortaya çıkarmışlar. Şunun sorulması lazım, 14 yılda Türkiye’yi bir darbe sürecine hangi anlayış getirdi?
- Binlerce görevden alma gerçekleşti. Saray’daki görüşmede yerlerine atanacak kişilerin denetimi anlamında CHP’nin görüşlerine ilişkin bir şey konuşuldu mu?
Liyakat esasının terk edilmesinin Türkiye’yi bu noktaya taşıdığını ve devletin yeniden inşa edilmesi, bunun liyakata göre yapılması gerektiğini söyledik. Belli bir bilgiyle birikimle değil de belli bir partinin yandaşı, cemaatin üyesi olduğunuz için belli yerlere getirilirseniz çöküş kaçınılmaz olur. Bugün geldiğimiz nokta da bu. Liyakat sistemine dönülmezse, bugün Fethullah Gülen örgütü var, yarın başkası çıkacar.
- Darbe girişimin dışardan destekli olabileceğine ilişin ne düşünüyorsunuz?
Devleti yönetenler, hükümet olanlar darbe girişiminin arkasında bir başka ülkenin olup olmadığını rahatlıkla dillendiremezler. Ellerinde veri varsa dillendirirler. Veri yoksa size yeni düşman kazandırır. Başka bir ülkenin rolü var mı yok mu elimizde somut bir veri yok ama hükümetin varsa çıkar açıklar sorun biter. Ama hem veri yok hem belli ülkeleri veya bütün ülkeleri töhmet altında bırakacak bir demeç doğru olmaz.
- Saray’a HDP’nin çağrılması önümüzdeki süreçte nasıl bir sıkıntı ortaya çıkarır?
Bu davetin olmaması, demokrasiye karşı ortak çabaya gölge düşürdü. Doğru olmadığını ifade ettik. Çünkü HDP’ye oy veren vatandaşlar sanki biraz dışlandılar, sistemin dışına itildiler. Onların demokrasi konusundaki görüşlerinde ciddi bir sorun varmış gibi bir atmosfer yaratıldı. Bu kadar güçlü bir ortak paydayı bir darbe sonrasında Türk siyaseti ilk kez yakalıyor. O zaman buna destek veren herkesi kucaklamak lazım.
- CHP 15 Temmuz gecesi sokakta mıydı?
CHP seçmeni de vardı. 4 partiden de vardı. Bu konuda araştırma da yapıldı. Sonraki aşamada bizim partililerin biraz uzak durduğunu biliyoruz. Provakasyon olabilir, atılan sloganlar olabilir ama birinci gün de çok sayıda vardı.
- Taksim benzeri mitingler sürecek mi?
4 Ağustos günü İzmir’de Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi yapacağız. Herkese çağrı yapıyoruz, arzu edenler gelebilir.
- FETÖ demediğiniz için eleştiri aldınız, sonra ifadeyi kullandınız. Neden Taksim’de kullanmadınız?
O eleştiriyi yapanların dönüp kendi yazdıklarını okumalarını isterim. Biz Fethullah Gülen örgütünü eleştirdiğimizde, onlar neler yazıyordu diye. Şu çok önemli, devlet sorunlarını hukuk içinde çözmek zorunda. Devleti devlet yapan anlayış budur. İşkenceler asla kabul edilemez. Hepimizin karşı durması gerekir. CHP’liler Gülen Cemaati’yle ilgili kaygılarını dile getirirken en büyük tekpikiyi AKP’den aldık.
- Türkiye’de bombalar patladı insanlar yaşamlarını yitirdi bir istifa olmadı. Darbe girişi yaşandı, istihbarat enişteden alındı... Bu sistem böyle devam eder mi?
Bunun düzelmesi lazım. Bu sistem eski anlayışla devam ederse sorunlara da kaynaklık edecektir. Birkaç kişinin istifa etmesiyle çözülecek bir sorun değil. Devletin yeniden inşasından, çöken bir sistemden söz ediyoruz. Eğitimden tutun genelkurmaya kadar çöken bir sistemden söz ediyoruz. Özeleştiri derken Türkiye’yi bu noktaya taşıyanlar, geçmişten ders alıp aynı hatalara düşmemek üzere yollarına devam etmeliler. Halk seçti oturdular, itirazımız yok. Ama aynı hatalara devam ederlerse Türkiye daha farklı felaketlerle karşı karşıya kalacak.
- Başkanlık sistemi 15 Temmuz öncesi acil ihtiyaçtı, bunu gündemden çıkardılar mı?
Bunu gündemden çıkarmak zorundalar. Eğer bir Meclis darbeyi püskürtmüşse bundan büyük başarı ne olacak. En büyük başarıyı elde etmiştir. Üzerlerine bomba yağarken görev yaptı milletvekilleri. Meclis de milletvekilleri de dik durdu, yenilenler darbeciler oldu. Sistem bir darbeyi savuşturacak kadar güçlüyken, bunu kaldıracaksınız ve Türkiye’yi bir kişinin iki dudağına teslim edeceksiniz. Olmaz, doğru değil.
- Darbe tehlikesi sürüyor, bir “dikta” tehlikesi de var mı?
Tek adamlığın Türkiye için bir felaket olacağını herkesin görmesi lazım. Bunu görmüyorsak bugün attığımız demokrasi nutuklarının hiç anlamı yok, boşuna atıyoruz. Havuz medyasında köşe yazanlarının da bunu görmesi lazım. Bir devlet sadece istihbaratla yönetilmez. Bu demokrasiye inanmayan insanların arayışıdır. Devleti devlet yapan bu kurumların kendi öz kültürleridir. Dışişleri Bakanlığı’nın bir kültürü vardı, yabancı dil bilmeyenleri aldılar. Aklın kabul edeceği şey değil.