İki ayrı referandum mu geliyor ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan uçakta gazetecilere önemli mesajlar verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyet Türkmenistan’ın 20. Tarafsızlık Bayramı etkinliklerine denk getirilen ziyarette bir dizi görüşmede bulundu.

Milliyet'ten Nagehan Alçı'nın haberine göre Erdoğan, gezi dönüşü uçakta Türkmenistan temasları ve gergin gündeme ilişkin şu mesajları verdi:

GERİLİMİN TARAFI OLMAYIZ: Türkmenistan’da Devlet Başkanı Sayın Berdimuhammedov başta olmak üzere Gürcistan Cumhurbaşkanı Margvelaşvili, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ile ikili görüşmelerimiz oldu.Hırvatistan Cumhurbaşkanı, Belarus Cumhurbaşkanı ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı ile de uzun görüşmeler yaptık. Görüşmelerde ikili ilişkiler, ayrıca bölgedeki gelişmeler ele alındı. Tabii Rusya konusu da gündeme geldi. Genelde çözüm noktasında ‘neler yapılabilir, ne olabilir’ sorularını sordular. Biz ise kendilerine asla gerilimden yana olmadığımızı ve bu konuda Türkiye olarak gerilimin tarafı olmayacağımızı söyledik. Görüştüğümüz liderlerden, ‘Bu hususta biz ne yapabiliriz’ diye soranlar oldu. Biz de kendilerine kanaatimizi söyledik. Dediğim gibi Türkiye olarak biz gerilimden yana değiliz; Rusya ile stratejik ortaklık münasebetlerimizi aynı şekilde devam ettirelim istiyoruz. Son 10-11 senedir bunu başarılı bir şekilde yürüttük. Bunu sürdürmekten yanayız. (“Rusya’dan herhangi bir yeni mesaj var mı” sorusu üzerine) Bekliyoruz, bakalım göreceğiz.

YANLIŞI YAPAN PİLOTLAR: Aidiyeti, milliyeti belli olmayan bir savaş uçağının hava sahası ihlali yapması, uyarılara da aldırmaması neticesinde, böyle bir hadise yaşanması, hesapta olmayan böyle bir durumun meydana gelmiş olması düşündürücüdür, üzücüdür. Egemenlik alanınız üzerinde bahsettiğim türden bir yanlış yapılıyor. Bu yanlışı kim yapıyor? Tabi ki yönetici yapmıyor. Uyarılara kulak asmayan, uyarıları duymayan oradaki pilotlardır. Bu durumda bizim pilotlarımız da elbette görevlerini yapmak durumunda. O da angajman kurallarının çalıştırılmasıdır. Ama netice itibarıyla, uyarılara aldırmayan ya da uyarıları duymayan bir pilotun yanlışı sebebiyle meydana gelen bir hadise, iki ülkenin kendi aralarındaki ilişkilere, hele hele stratejik ilişkilere fatura edilmemesi gerekir. Temenni ederim ki kısa zamanda bunu toparlarız.

‘KEŞKE YAŞANMASAYDI’: Türkiye oyuna geldi, tuzak kuruldu iddialarına ilişkin bir soru üzerine) Neye dayanarak böyle bir ifade kullanıyorlar bunu anlamakta ben zorlanıyorum. Defaatle söylediğimiz bir şey var, angajman kuralları Türkiye tarafından açıklanmıştır. Bölgedeki her ülke de buna dahildir. Kaldı ki olay zaten ciddi sıkıntı içinde olduğumuz Suriye sınırında yaşanıyor... Bu anlık bir olaydı. Pilotlarımız da o tür bir durum karşısında o an karar vererek, angajman kurallarını uygulamak durumunda. Dolayısıyla medyada üretilen senaryoları, yapılan bazı yorumları anlamak mümkün değil. (Rusya hinterlandındaki ülkelerin meseleyi nasıl gördüğüne ilişkin soru üzerine) Benim edindiğim izlenim, herkes, ‘Keşke böyle bir durum yaşanmasaydı’ noktasında. Hepsi de bu hadisenin aşılmasından yana.

AÇIKLAMALARI DUYGUSAL: Sayın Putin aslında beni iyi tanıyor. Dolayısıyla olayın hemen akabindeki açıklamaların duygusal olduğunu düşünüyorum. Yapmamız gereken, herhangi bir gerilime fırsat vermeden diplomatik yollarla bu hadiseyi aşmak; daha önceki ilişkilerimizi devam ettirmenin gayreti içinde olmaktır.

Anayasa ve başkanlık için iki referandum yapılabilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç politikanın ana gündem maddeleri yeni anayasa ve başkanlık sistemine ilişkin soruları şöyle yanıtladı

SİSTEM TARTIŞMASI: Başkanlık, birinci olarak kararların daha hızlı alınmasını sağlayacak. Bunun öncelikle en faydalı yanı ülke ekonomisine artı değer katması olacaktır. Bunun bütün ülkeyle, bütün çalışanlara doğrudan bir yansıması olacaktır. Başkanlık, Yarı Başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı sistemlerinde kararlı seri bir şekilde karar almada rahat olunacak. İkinci olarak çift başlılık ortadan kaldırmak çok önemli. Gazeteler ‘Cumhurbaşkanı ile Başbakanın arası şöyle veya böyle’ diye sürekli haberle yapıyorlar. Halbuki ben bu partinin kurucusuyum ve hamdolsun buraya kadar gayet iyi bir şekilde geldik. Benim partide danışmanım olmuş, Dış İşleri Bakanım olmuş, şimdi de Başbakan olan bir arkadaşımla neden sorun yaşayayım! Ben sorun yaşadığım zaman bir kere ülkem kaybedecek, neden böyle bir tavır içine gireyim. Ülkemin kaybetmesi her şeyden önce benim değerlerime ters düşer. Biz ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak istiyoruz. Bunu yaparken de bu ikilemi ortadan kaldırmamız zaten şart. Bunu sözde değil yasal bir zeminde yapmamız lazım. Bunun için de bu darbe anayasasını bir defa ortadan kaldırmamız lazım... Şu anda eğer anayasa değişikliğinde ana muhalefet-iktidar el ele verirse sadece o 61 madde değil, ki gerekirse o 61 maddeyi tekrar gözden geçirirler, diğerlerini de ele almak suretiyle gayet güzel, bu vatan için gerekli olduğuna inandığımız yepyeni bir anayasayı milletimiz için yapalım. Bunu millete götürmek istiyoruz mu dediler, buyursunlar bir de millete götürsünler. Ve inanıyorum ki millet çok büyük bir kahir ekseriyetle böyle bir yeni anayasaya evet diyecektir. Bunun içinde muhalefet başkanlık sistemini istemiyor mu, tamam o halde o da ayrıca oylamaya sunulsun. Eğer vatandaş Başkanlık sistemi ile ilgili bir hazırlığa evet diyorsa evet der, demiyorsa demez. Bu Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesi değil, ülke için gereken bir durum. (Ayrı zamanlarda referanduma mı sunulmasından mı bahsediyorsunuz?) Aynı anda da olabilir farklı zamanlarda da olabilir. Maksat millet iradesinin gerçek manada egemen olduğu her açıdan çok daha güçlü bir Türkiye’yi tesis etmiş oluruz. (“Başkanlık sistemi, yeni anayasa sizce yeteri kadar anlatılıyor mu?” sorusu üzerine) Ben yeterince anlatıldığına henüz inanmıyorum. Başkanlık, Yarı Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle alakalı değişik bakışları yansıtacak bir çalışmayı yapıp kamuoyu ile paylaşalım istiyoruz. 
 
‘İşgal hareketi söz konusu değil’


(Irak Başbakanı İbadi’nin Türkiye’nin askerlerini çekmesi yönündeki açıklaması) Haydar İbadi 2014 sonunda yaptığı Türkiye ziyaretinde askerlerimizin ve polisimizin kendi asker ve polislerini eğitmesi konusunda bizden yardım talebinde bulundu. Bu talebin ardından heyetlerimiz gidip yer gösterdiler ve bizimkiler orada konuşlanmaya başladılar... Atılan bu adımla bir işgal hareketi zaten söz konusu değil. Eğer bir işgal hareketinden bahsedilecekse diğer taraflardan çok farklı gelen gidenler oluyor. 1 Mart tezkeresi ve ardından yaşanan gelişmeleri hatırlayın. Başbakan olduğum dönemde Irak meselesini tekrar gündeme getirmiştik. Irak meselesini o zaman gündeme getirdiğimizde meclisten geçti fakat Kuzey Irak’taki dostlarımız, kardeşlerimiz bizim Irak’a girmemizi istemediler. Biz de bunun üzerine oraya askerimizi sokmadık. O dönemde bizim bin civarında oraya girmiş olan askerimiz vardı, onlar Kuzey Irak’ta atıl olarak durdular. Şu andaki heyet ise orada  muharip olarak değil eğitim veren bir ekip olarak gitti. 
 
OLUMLU TEPKİLER ALDILAR:
Öyle zannediyorum ki gerek Dışişleri Müsteşarımız gerekse MİT Müsteşarımız oradaki görüşmeleri yaptığı zaman oradan çok olumlu tepkiler aldılar. Fakat bu olumlu tepkilerin hemen ardından BM Güvenlik Konseyi kapısının aralanması düşündürücüdür. Biliyorsunuz birinci kapıyı Rusya açtı. BM Güvenlik Konseyi’nden bu reddedildi, bu defa Irak kendisi böyle bir yola başvurdu. Tabi biz de görüşmelerimizi yaptık, yapıyoruz. Arkadaşlarımız gerek Amerika’yla, gerek İngiltere ile görüştü. Ben Hollande ile bu konuyu görüştüm. Diğer ülkelerle de görüşmeler yapılıyor. Ben inanıyorum ki BM Güvenlik Konseyi’nden bu yanlış yaklaşım tarzına gerekli cevap verilecektir. Çünkü Türkiye’nin oradaki konumu hiçbir ülkenin konumuna benzemez, biz devamlı tehdit altındayız. Biz DAİŞ’in ve diğer terör örgütlerinin tehdidi altındayız. Başika denilen yer zaten şu anda merkezi yönetimin kontrolünde olan bir yer. Bir de orada Kuzey Irak Yerel Yönetimi’nin kontrolünde olan bir yer var, şuanda bizim eğitim veren heyetlerimiz, askerlerimiz orada. Ve DAİŞ’le ve diğer terör örgütleri ile olan mücadelede de heyetimizin zaten orada kalmaları gerekir. Çünkü bu tehdit bizim için kalkmış değil. 
 
MEZHEP GÖZÜYLE BAKMAYALIM: İranlılarla bölgeyi konuştuk. “Bizim sizinle Suriye ve Irak’taki yaklaşımımız aynı değil. Ama şu mezhebi yaklaşımdan lütfen kurtulalım Biz Müslüman kardeşleriz, olaya oradan bakalım mezhep gözüyle bakmayalım. Ve münasebetlerimizi de temenni ederiz ki daha önce olduğu noktaya taşırız” dedik.
 
‘Trump başarılı siyasetçi değil’

(Donald Trump’ın Müslümanlar hakkındaki açıklamaları) Bir defa başarılı bir siyasetçi değil bu kişi, başarılı bir siyasetçi öyle bir açıklama yapmaz. Çünkü Amerika’da milyonlarca Müslüman var, birinci yanlış burada. Kazanır kazanmaz onu bilemem ama kazandı diyelim ne olacak? Müslüman ülkeler ile ilişkilerini bir kenara mı koyacak? Siyasetçi böyle konuşmamalı. İkinci olarak, Türkiye’de benim açılışında ismine karşı çıkma nedenim Trump değildi elbet. Tower vesaire türünden yabancı kelimeleri, yabancı isimleri niye kullanıyoruz; yerliysek, milliysek bu işi farklı yapmamız diye düşündüğüm için karşı çıkmıştım. Maalesef birçok yerde böyle yabancı isimler kullanılıyor, bir kompleksin içindeyiz. O markalara biz hizmet ediyoruz, herhangi bir komisyon filan da almıyorlar. Bir yabancı isim olursa satışlar artar zannediyorlar.
 
Rektörler devamlı tehdit altında

(Çözüm süreci kapsamında STK’lar ve kanaat önderleriyle görüşmeler) Görüşmeler yapıyorum. Bildiğiniz gibi seçim öncesi bölgedeki kanaat önderleriyle görüşmelerim oldu. Hepsinin ortak kanaati ‘Keşke biz toplantıları daha önceden başlatmış olsaydık’ şeklindeydi. Ben de kendilerine bir sözde bulundum, “Biz seçimden sonra bu süreci bir sistem içerisinde oturtacak ve sizlerle senede en az iki kez bu tür görüşmeler yapacağım” dedim. Nasıl ki muhtarlarla toplantıları bir rutine bağladıysak, bu kişilerle de gerek talepler doğrultusunda gerek onların yaptığı faaliyetler noktasında kanaatlerini alma imkanım olacak. Zaman zaman da tabi bölgeye yaptığım ziyaretlerde bizzat kendi mekanlarında da ziyaret etme fırsatım olacak. Mesela ben bu hafta Doğu ve Güneydoğu’daki üniversitelerin rektörleriyle bir görüşme yaptım. En büyük üzüntüleri şu; ‘Biz hocalarımızı tutmakta sıkıntıdayız’ diyorlar. Çünkü devamlı tehdit altındalar. Mesela rektörlerden bir tanesi defalarca taci z edildiğini, ölümle tehdit edildiğini, rektörlük binası caddeye yakın olduğu için cam çerçeveyi indirdiğini ve bu yüzden rektörlük binasını kampusun içine almak durumunda kaldığını söyledi. 
 
BARZANİ DE RAHATSIZ: (“Barzani’nin ziyaretinde PKK konusu gündeme geldi mi” sorusu üzerine) Tabii geldi. Bu konuda onların da bazı rahatsızlıkları var. Karşılıklı olarak konuyla ilgili görüşlerimizi paylaştık.
 
O TAHMİNLERİ SİZE BIRAKAYIM:
(Demirtaş’ın “HDP içinde Erdoğan sevdalıları vardı” açıklaması) Gazetelerden okudum. O tahminleri ben size bırakayım, çünkü o tahminleri en iyi siz yaparsınız. 
 
‘Emniyet Teşkilatı temizlendi’ diyemem

KENDİNE GÜVENEN KAÇMAZ: Hablemitoğlu meselesi adeta kapalı kapılar ardında kalmış bir olay. Temenni ederiz ki bu açığa çıkabilsin. Bununla ilgili bir çalışma yapılmasında çok büyük bir fayda var. Hiçbir şeyin gizli, kapaklı kalmaması lazım. Bunlar sıradan olaylar değil. Yeni bir iddianamenin açılmış olması, kapalı kalan bazı olayların açılması noktasında hayırlı olur diye düşünüyorum. Şunu özellikle bilmenizi istiyorum ki paralel devlet yapılanmasıyla ilgili çalışmaları ben Cumhurbaşkanı olarak çok yakından takip ediyorum. “Artık Cumhurbaşkanlığı makamına çıktım, bu işi bırakayım” gibi bir düşüncem asla yok. Ankara’nın yaptığı son çalışmada 75 kişinin göz altına alınması söz konusuydu, bunların 55 tanesi yurtdışına kaçtı. Bu bir gerçeği gösteriyor, kendine güvenenin zaten kaçması gibi bir durum olmaz. Bunlar şimdi yurt dışına kaçmak suretiyle zaman aşımı veya benzer durumlardan istifade edebilir miyiz anlayışıyla kaçıyorlar. Bunların içerisinde o hareketin en tepe noktasında olan kişiler var, bu da manidar. (Kaçmalarında ihmal olduğu da gündeme geliyor?) Dediğinizi kabulün ötesinde bundan sonraki süreçte bence İçişleri Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Emniyet İstihbaratı’nın olsun hepsinin çok daha farklı çalışması lazım. Ortaya konacak bir koordinasyonla bu adımların atılması lazım. Bir defa ben “Emniyet bunlardan temizlenmiş midir” soruna hayır temizlenmiştir diyemem. Bu olaylar zaten onu gösteriyor. Bu temizlik tabi kolay bir iş de değil. Yıllar yılı bunlar oralara sızdılar, ciddi manada örgütlendiler. Bu yaşananlar da bu örgütlenmenin neticesidir. Fakat dünyanın neresine giderlerse gitsinler, bunun bedelini er veya geç ödeyecekler. 
 
657’NİN İÇİ ÇÜRÜMÜŞ: (657 nolu kanunun değişmesi) Bu değişime o anlamı yüklemeyin, o farklı bir şey. 657’nin içi çürümüş. Devletin malı deniz mantığını 657 ile kullanabilirsiniz. Dünyanın hiçbir ülkesinde artık memur işçi ayrımı yok, artık sadece ‘çalışan’ var. Bu yapıyı kurduğumuz zaman bu ülkenin ekonomisine çok ciddi katkılar getirecek. 657’yi kaldırmak bu açıdan gerekli. Bunun dışında devletin kurumlarını tahrip eden, devletin kurumları içinde bu tür şeyler içinde bulunanların hepsini de yine bu yolla gönderirsin. (Amerika’da nasıl gidiyor Paralel ile ilgili yargı süreci?) İyi gidiyor. Şu anda Pensilvanya’da 6 dava açıldı.
 
Türkmen gazının  en önemli pazarı Çin

(“Türkmenistan’da doğalgaz konusu gündeme geldi mi” sorusu üzerine) Türkmenistan’ın bu husustaki asıl konusu Rusya’yla. Rusya Türkmenistan’dan önceleri 40 milyar metreküp kadar gaz alıyordu, daha sonra bunu 4 milyar metreküpe kadar düşürdü. Bu durumda Türkmenistan da yeni pazarlar arayışında. Örneğin şu an en önemli pazar Çin. Hindistan’a kadar uzanacak bir doğal gaz hattının temelini atma aşamasındalar.

Sonraki Haber