İçişleri Bakanı Soylu'ya rest: ''Sen oturma, sorunu çöz!''

Hükümetin anneler arasında bile ayrım yaptığını söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu Bakan Soylu’ya “Güç sende. Senin görevin sorunu çözmek” derken, MHP lideri Bahçeli’yi de Tank Palet Fabrikası üzerinden eleştirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Diyarbakır’da annelerle birlikte oturmasını “Yetki, güç sahibi olanlar güçsüzlüklerini adeta itiraf etmek için gitmişler Diyarbakır anneleriyle beraber oturuyorlar. Yahu sen bakansın kardeşim, sorunu çözecek olan sensin. Ne diye gidiyor oraya oturuyor? Sen çözeceksin kardeşim sorunu. Senin görevin sorunu çözmek. Yetki, güç, imkân, ordu, polis, vali, general sende” diye değerlendirdi.

Cumhuriyet gazetesinden Mahmut Lıcalı'nın haberine göre Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası’yla ilgili de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, “1105 sayılı kararı Erdoğan’dan al ve açıkla. Tarihi görevin. Ya açıklayacaksın ya da Katar ordusuna fabrikayı peşkeş çeken iktidarı desteklemeyi keseceksin” çağrısında bulundu.

CHP Parti Meclisi (PM) dün Genel Başkanı Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. PM toplantısında daha önce gerçekleştirilen tüzük değişiklikleri kapsamında yapılacak yönetmelik düzenlemeleri ve af gündemine geçilmeden önce Kılıçdaroğlu, bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu konuşmasında, özetle şunları dile getirdi:

"Anneler arasında ayrım yapılıyor"

Toplumun gündeminde anneler var. Anne için evladın ne kadar değerli olduğunu ancak anneler bilir. Her çocuk annesinin turnasıdır. Şimdi anneler arasında da bir ayrım yapıyoruz. Cumartesi Anneleri, Diyarbakır anneleri... Nasıl bir ayrım? Anne çocuğunu istiyor. Diyarbakır’daki anne de Cumartesi Annesi de haklıdır. İkisi de çocuklarını istiyorlar. Bir anne Diyarbakır’da diyor ki, “Benim evladım geri gelmeyecek, inşallah sizin evladınız geri gelir” diye... Annelerin hakkını ve hukukunu savunmamız gerekmiyor mu? Cumartesi Anneleri tam 755 haftadır kimseye kötü bir söz söylemeden, sadece evlatlarının fotoğraflarını ellerinde taşıyarak bir yere oturuyorlar.

"Bakansın, oturma, sorunu çöz"

Diyarbakır annelerimiz, onların da acıları var. Terör örgütü evlatlarını kaçırmış. Bu annenin acısı yok mu? O da ister evladının gelmesini, evde oturmasını, çalışmasını, evlenmesini, çoluk çocuk sahibi olmasını istemez mi? Onun da adalet isteği var. Bu anne istemez mi, oğlunu askere göndermiş, vatan savunması için göndermiş ama terör örgütü kaçırmış. Bana da geldiler bu aileler. “Çocuğumuzu istiyoruz” dediler. Bakanlarla, dönemin başbakanları ile görüştüler. Ben aktardım dönemin yetkililerine, “Bu çocukların kurtarılması lazım” diye söyledim. Yetki, güç sahibi olanlar, güçsüzlüklerini adeta itiraf etmek için gitmişler, Diyarbakır anneleriyle beraber oturuyorlar. Yahu sen bakansın kardeşim, sorunu çözecek olan sensin. Ne diye gidiyor oraya oturuyor? Senin görevin sorunu çözmek. Yetki, güç, imkân, ordu, polis, vali, general sende.

"Anneleri de bölüyorlar"

Diyarbakır annesinin elinde ne var? Sadece bir feryat var. Şimdi anneleri de bölüyorlar. Acı olan, yazık olan, günah olan bu. Anneler arasında ayrım yapmak doğru değildir. Hepsinin derdine çözüm üretmek gerekiyor. Elbirliği ile çözüm üreteceğiz. Bu işin iktidarı muhalefeti yoktur. Ama güç iktidardadır. Sorunu çözecek olan iktidardır. Adaleti sağlamak hepimizin ortak görevidir. Hazreti Ali, “Devletin dini adalettir” diyor. Devlet adaletsizliğin kaynağı olursa, toplum vicdanı derin yaralar alır. Haksızlığın hesabını kim verecek? Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına bakın. Haksız ve hukuksuz yere hapiste yattıklarını; Adalet Bakanı, Yargıtay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı biliyor ama içeriden çıkaramıyorlar. En sonunda çıktılar. Peki, bu kadar haksız yere içeride yatmalarının hesabını kim verecek? Eren Erdem, PM üyemiz. Aylardır hapiste, hiçbir delil yok ellerinde. Ama “İnadım inat madem CHP’lisin ben seni hapse atacağım” diyor. Sanıyorlar ki hapse atıldığında Eren Erdem düşüncelerinden vazgeçecek. İdam da etseniz Eren Erdem inandığı yoldan vazgeçmez. Sadece o mu? Hayır. Osman Kavala hapiste. Yazarlar, çizerler, gazeteciler, avukatlar, askeri öğrenciler hapiste. “Adalet reformu yapacağız” dediler. Yap kardeşim, elinden tutan mı var? Meclis tatile girdi. Adalet için Meclis tatile mi girer? Toplarsın Meclis’i. Gelin kardeşim yasal düzenlemeyi hazırladık. Gideriz toplanırız, çözeriz olayı. Ama birilerinden izin almadan olmuyor. Tek adam rejiminin getirdiği en büyük kötülük budur.

"Toplam borç 533 milyar lira"

İcra dairesinde dosyası olmayan neredeyse hiçbir vatandaş kalmadı. 1 Ocak ile 29 Ağustos arası vatandaşın bankalara borcu 15 milyar lira arttı. Toplam borç 533 milyar lira oldu. İcra daireleri tıka basa dolu. Bu mudur adalet, memleketi yönetmek bu mudur? Vatandaş borç batağında inim inim inliyor. Kendisini yakıyor, perişan vaziyette. Beyler saltanat sürüyor Saray’da. Geniş tanımlı işsizlik 8.5 milyona ulaştı. Üniversite mezunlarının büyük bir kısmı işsiz.

"Vatandaş garantileri de ödüyor"

Bu vatandaşlar sadece vergi ödemiyor. Yatmadığı hastanenin garantisini de bu ödüyor. AK Parti’li kardeşlerime, ülkücü kardeşlerime sormak isterim - Bahçeli desteklediği için bunu özellikle ifade ediyorum - dünyanın hangi ülkesinde bir hastaneye hasta garantisi verilir? Uçmadığı havaalanının garantisini de bu ödeyecek. Geçmediği otoyol ve köprünün garantisini de ödeyecek. Bu adalet mi? Kaç lira ödeyeceğim; sözleşme ne, belli değil. Bunları bilmem lazım ama bunlar sır. Hangi gerekçeyle sır. “Efendim biz bunları yap-işlet-devret modeliyle yapıyoruz vatandaşın cebinden beş kuruş çıkmayacak.” Sen onu külahıma anlat. Sen garanti verdin mi, verdin. Geçen yılın bütçesine 6 milyar 200 milyon lira koydular garantiler için. 2019 bütçesine 9 milyar 700 milyon lira koydu. 2020 bütçesine ise 20 milyar koyacaklar. Hani vatandaşın cebinden para çıkmıyordu.

"Yeni Düyunu Umumiye kurdular"

Borç batağına sürüklediler. Yalnızca vatandaşı değil, devleti de borç batağına sürüklediler. Devlet de borç batağı içerisinde, baktılar ki bu borcu bir kişi yönetemiyor. Borçlanma Genel Müdürlüğü kurdular. Ne kadar borçlanılacak, ne kadar faiz ödenecek, bunu belirleyecekler. AK Parti’li kardeşlerimin vicdanlarına sesleniyorum: Cumhuriyet tarihinde ilk kez Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu. Osmanlı’yı hatırlayın: Düyunu Umumiye vardı. Osmanlı’nın paralarını toplayıp el koyup bir şekliyle dışarıya aktaranlar. Borçlanma Genel Müdürlüğü de böyle... İsraf ekonomisi Türkiye’nin Borçlanma Genel Müdürlüğü kurmasını zorunlu kıldı. Acı olan bu. Devasa bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Kapitülasyonlardan büyük acı çekmiş, yabancılardan alınan borcun faturasını en ağır şekilde ödemiş. Türkiye’de tarih tekerrür ediyor. Aynı tabloyu bir daha yaşıyoruz. Borçlanma Genel Müdürlüğü, yani yeni Düyunu Umumiye İdaresi...

"Her gün 50 milyon dolar faiz"

Ülkenin 82 milyonunu Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettiler. 17 yılda dışarıya ödediğimiz faiz, 170 milyar 535 milyon dolar. Sadece 2019 son yedi ayda, her gün ortalama 49 milyon 767 bin 446 dolar faiz ödemişiz. Tank Palet ne oldu? Her gün 50 milyon dolar ödüyorsun, para bulamadık diye, Tank Palet Fabrikası’nı Katar ordusuna peşkeş çekiyorsun. AK Parti’li kardeşlerimin vicdanına, vatanseverliklerine sesleniyorum: Her gün 50 milyon dolar faiz ödenen Türkiye’yi kim yarattı. Her bir saatte 2 milyon 73 bin 644 dolar faiz ödüyoruz.

BAHÇELİ'YE SERT ELEŞTİRİ

"Milliyetçiysen açıkla"

Ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Tank Palet Fabrikası’nı Katar ordusuna peşkeş çeken siyasi iktidara ve ona destek veren Bahçeli’nin arkadaşlarına seslenmek istiyorum: Buna bir örnek gösterin. Dünyada hangi ülke silah fabrikasını başka ülkenin ordusuna satar. Resmi Gazete’yi çıkarıp gösterdik, ses çıkmadı. Şimdi Cumhurbaşkanlığı’nın ikinci bir kararı var; 1105 sayılı karar. Bunu Resmi Gazete’de yayımlamıyorlar. Şimdi Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum, lütfen 1105 sayılı kararı Saray açıklamıyorsa, sen açıkla kardeşim. Madem “Milliyetçiyim, vatanseverim, bu ülkeyi, bayrağımı, vatanımı seviyorum” diyorsun 1105 sayılı kararnameyi Erdoğan’dan al ve açıkla kardeşim. Bu senin tarihi görevindir. Ya açıklayacaksın ya da Katar ordusuna peşkeş çekilen bir siyasi iktidara destek vermeyi keseceksin.

‘TÜM KURUMLAR SARAY'A BAKIYOR'

"Türkiye’de bağımsız kurum yok"

Şu anda Türkiye kuralsız ve kurumsuz yönetiliyor. Türkiye’de bağımsız hangi kurum var? Yasanın tanıdığı görevlerini yerine getiren hangi kurum var? Hiçbir kurum yok. Bütün kurumlar dönüp Saray’a bakıyorlar. Ne söyleyecek biz ona göre karar alalım. Peki, sizin orada göreviniz ne? Atın onları, robotları getirin koyun oraya. Bir insan kendi düşüncesiyle yasaların öngördüğü çerçevede görevini yerine getirmiyor da bir başka kişinin talimatıyla başka bir görevi yerine getiriyorsa o insanda beyin yoktur. O kafa başka bir kafadır. Başkasının kafasını kendi vücudunda taşıyor demektir. Gerçek budur.

Sonraki Haber