İbrahim Kalın'dan ''Atatürk'e hakaret'' açıklaması
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Atatürk'e hakaret ettiği iddialarıyla ilgili olarak ''Atatürk'e lanet okunmasını asla kabullenemeyiz. Ali Erbaş hocanın hutbesinde Atatürk'e dil uzatma söz konusu değil.'' dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, CNN TÜRK canlı yayınında Sena Alkan'ın sorularını yanıtlıyor.
Kalın'ın açıklamaları şöyle:
ATATÜRK'E HAKARET İDDİALARI
Ayasofya’nın ibadete açılması yakın tarihimizde çok önemli bir milattır.
Diyanet İşleri Başkanı vakfiyeden bahsetti orada. Bu bizim vakıf geleneğimizin kültürümüzün bir parçası.
Atatürk bu vakfiyeyi ortadan kaldırmış birisi değil. Kişisel çıkarları için kullanmış birisi değil.
Dönemin şartları içinde oranın müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş.
Ali Erbaş hocanın hutbesinde Atatürk'e dil uzatma söz konusu değil.
Dönemin şartları içinde müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş. Tekrar camiye dönüştürülmesine ilişkin araya bir süre girmiş.
Ama buradan 'Atatürk'e lanet okundu', 'Atatürk'e dil uzatıldı' sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz.
Hele bunun üzerinden rejim tartışması başlatmak… Hilafet tartışması saltanat tartışması suni bir gündemdir. Türkiye’nin böyle bir gündemi yok. Rejim tartışması çıkarmak suni bir gündemdir.
Ayasofya gibi güzel bir anı yaşadıktan sonra bir taraftan 'Atatürk'e dil uzatıldı' demek diğer tarafta 'hilafete giderim' demek bu başarıyı gölgelemek olur.
Diyanet İşleri Başkanımızın hutbesinde söylediği şey bellidir. Orada Atatürk'e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değildir.
Bu kadar güzel toplumsal bir coşku yaşanırken bunu gölgelemeye yönelik bir tarafta Atatürk’le ilgili diğer tarafta hilafetle ilgili tartışma suni bir gündemdir.
Güzel hayırlı bir iş yapıldı bizi birleştiren bir sembol olsun Ayasofya.
Burası Müslümanlar için olduğu kadar diğer dinlerden ve inanmayanlar da ziyaret edebilecek.
Alt kat ibadete açıldığı gibi üst katlar da müze gibi ziyaret edilebilecek.
Atatürk’e dil uzatılmasına biz müsaade etmeyiz. Diyanet işleri başkanımızın da böyle bir amacı olmadığını açıkça beyan etti.
HİLAFET TARTIŞMALARI
Ulus devlet düzenini hakim olduğu bir dönemde imparatorluk dönemi şartlarını empoze edemezsiniz.
Hilafet tartışmasını başlatmak bizi asıl hedeflerimizden saptırmak anlamına gelir.
Gereksiz kutuplaşmalara kapı aralamak anlamına gelir.
HİNDİSTAN’IN CAMİYİ HİNDU TAPINAĞINA ÇEVİRME KARARI
Oradan bir Hindu tapınağı olduğuna dair bir rivayet olmakla beraber orada arkeolojik bir veri yok.
Orada tarihi bir tapınak yoktur sonradan icat edilmiş bir durum.
Başka ülkelerde buna tevessül ederse bunun önünü alamayız.
AYASOFYA KARARI SONRASI TEPKİLER
Benim gördüğüm tepkileri ilki başlık altında toplamak mümkün.
Birincisi burası dünya mirası öyle kaldın ikincisi Müslüman olmayanlar nasıl ziyaret edecek.
Bunların ikisinin de cevabını verdik.
SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ SANSÜR MÜ GETİRECEK
Sansür olarak algılayanlara saygı duyuyorum daha iyi izah etmemiz lazım.
Sosyal medya kuruluşları ticari kuruluşlardır.
Gerçek hayatta olduğu gibi bir hizmet sunuyorlar. Bu hizmeti sunarken karşılaşılan sorunlar karşısında bir muhatap olmak durumunda.
Bir ticari ayağı var. Vergi ödemeleri gerekiyor. İkincisi de içerikle ilgili paylaşılan oradaki trafikle ilgili kişisel hakların korunmasıyla ilgili hukuki muhataplık olması gerekiyor.
Muhalefet eden arkadaşların en çok takıldıkları nokta “hakaretin kriteri ne olacak?”
Doğru bir soru doğru bir tartışma.
Bunu tartışalım mesela. Sınırı nedir.
Siyasetçi bir ünlü eleştiri konusu olabilir. Kendimizi onun yerine koyalım. Ne yapabilir bu kişi?
Yapabileceği şu, o mecranın kendi aleyhine kullanılmasını önlemek.
Düzenlemenin özü bu.
Maalesef sosyal medya çok kirlendi. İnanın benim yüzüm kızarıyor bazı şeyleri görmemeye çalışıyorum.
Bu seviyesizliği herhalde kimse savunmuyor.
YUNANİSTAN’LA NAVTEX KRİZİ VE ALMAN BASINININ “SAVAŞIN EŞİĞİNE GELİNDİĞİ” İDDİASI
Alman basını biraz abartmış savaşın eşiğine filan gelinmedi. Ama Sayın Merkel’in yapıcı bir katkısı oldu.
Yunanistan bizim sınır komşumuz tarihi ilişkilerimiz var. Birlikte bu coğrafyayı kavga etmeden nasıl imar edebiliriz.
Burada temel sorun kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge ile ilgili boşluklar var.
Uluslararası denizcilik hukuk ihtilaflı konuları ülkeler arasında ikili şekilde çözülmesini öngörüyor.
Siz Meis’i normal şartlar göre düşünürseniz bizi Antalya Körfezi'ne hapsetmiş olursunuz.
Biz bütün konuşlar ön koşulsuz konuşmaya hazırız.
DOĞU AKDENİZ’DEKİ SİSMİK ARAMA FAALİYETLERİNDE 1 AYLIK ERTELEME Mİ SÖZ KONUSU?
Son Navtex yayınlandığında Yunanistan aşırı teki verdi. Oruç Reis’in aram tarama yapılması planlanan yer Meis adasına 180 km mesafede.
Cumhurbaşkanımız “madem müzakereler devam edecek biz bir müddet bekletelim” dedi.
Burada temel amaç cumhurbaşkanımızın müzakerelerde hep 1 adım önde olalım amacı.
LİBYA’DA SON DURUM
Cufra’da büyük bir askeri alan var. Son dönemde buraya büyük bir askeri yığınak yapıldı. Bu hayra alamet değil.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne desteğimiz devam edecek.
Ateşkesi destekliyoruz. Sarrac’a da 'masadan kaçan taraf siz olmayın' dedik.
NE OLMUŞTU?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" sözlerine tepkiler üzerine açıklık getirmişti.
Erbaş, şunları kaydetmişti: Ayasofya hutbemde temas ettiğim 'Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakıfın şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar' ifadesiyle ilgili şu açıklamayı yapabilirim: Genel olarak vakfiyelerin sonu, vakıfın bedduasıyla biter.
Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah'ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun' şeklinde. Ben de hutbede buna atıfta bulundum. Sadece Ayasofya'yı değil tüm vakıf mallarını kastettim. Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. 'Uğramıştır' demedim, 'Çiğnerse lanete uğrar' dedim."
Gerçek Hayat adlı dergi de 27 Temmuz tarihli sayısında 'hilafet çağrısı' yapmış, bunun üzerine rejim tartışmaları başlamıştı.