Hükümetten düşen helikopterle ilgili açıklama
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Çekmeköy'de düşen helikopterle ilgili açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu.
İstanbul'da düşen askeri helikoptere ilişkin "Çok üzücü bir kaza. İlk gelen bilgiler acil iniş yaparken helikopterin düştüğü şeklinde. Gerekli soruşturma başlatıldı, çok yönlü araştırılıyor." diyen Çelik, Cemal Kaşıkçı cinayeti ilişkin, "Halen talep ettiğimiz iş birliğiyle yeterli bir şekilde karşı karşıya değiliz." ifadelerini kullandı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kartal'da bina çökmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet dileyen Çelik, "Umarız bundan sonra alınan tedbirlere dikkat edilir. Bu tedbirler doğrultusunda gerekenler büyük bir hassasiyetle kentsel dönüşüm konusunda diğer konularda vatandaşlarımızın yüksek hassasiyetiyle bunlar gerçekleşir ve bir daha benzer durumlarla karşı karşıya kalmayız." diye konuştu.
İSTANBUL'DA DÜŞEN ASKERİ HELİKOPTER
Çekmeköy'de bir askeri helikopterin acil iniş yaptığı sırada düştüğünü ve 4 şehit olduğunu belirten Çelik, şehitlere Allah'tan rahmet diledi.
Çelik, "Çok üzücü bir kaza, ilk gelen bilgiler, helikopterin acil iniş yaparken düştüğü şeklinde. Gereken soruşturmalar hem Başsavcılık tarafından hem Savunma Bakanlığı tarafından başlatıldı. Çok yönlü olarak araştırılıyor. Gerçek, neden olduğu, nasıl bir zaruretin ortaya çıktığı bu soruşturmaların sonunda hep beraber öğrenmiş olacağız." ifadelerini kullandı.
KAŞIKÇI CİNAYETİ
Çelik, önem verdikleri gelişmelerden birinin Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yürüttüğü bir soruşturma çerçevesinde BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard'ın Türkiye'yi ziyareti ve bu çerçevede bir rapor yayınlanması olduğunu söyledi.
Türkiye'nin şeffaf bir şekilde süreci yürüttüğünü ve Suudi Arabistan yetkililerine iş birliği çağrılarının hala yanıt bulmadığını söyleyen Çelik, BM heyetinin Suudi Arabistan Konsolosluğuna alınmaması gibi bir tablo ile karşı karşıya kalındığını hatırlattı.
Çelik, "Bu, soruşturmanın üstünün örtülmesi, olayın üstünün örtülmesindeki şüpheleri ciddi bir şekilde artırmıştır. Bu raporda elde ettikleri deliler ışığında bunun Kaşıkçı cinayetinin Suudi Arabistan'ın bazı devlet yetkilileri tarafından acımasızca ve önceden tasarlanmış bir cinayet olarak planlandığı sonucuna varmışlar. BM yetkililerinin vardığı sonuç bu. Cinayet ve acımasız vahşetin birtakım delillerle ortaya konulduğunu ifade ediyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
BM soruşturmasının halen devam ettiğini, çeşitli öneriler içeren raporun haziran ayında BM İnsan Hakları Konseyine sunulacağını belirten Çelik, "Olayın üstünün örtülmesine de müsaade etmeyeceğimizi net bir şekilde söyledik. Halen talep ettiğimiz iş birliğiyle yeterli bir şekilde karşı karşıya değiliz." dedi.
MACRON'UN AÇIKLAMALARI
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, 24 Nisan'ı sözde Ermeni Soykırımı Anma Günü ilan etmesine ilişkin de değerlendirmede bulunan Çelik, "Bu, tarihi ve hukuki dayanaktan yoksun yaklaşım, esasında Fransa yargı makamları tarafından da uluslararası yargı makamları tarafından da reddedilmiş bir yaklaşımdır." dedi.
Macron'un aldığı kararın Fransız Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarıyla da çeliştiğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Biz Sayın Macron'a bu yaptığının yanlış olduğunu ve eğer gerçekten tarihle yüzleşmek gibi bir ısrar içindeyse bunu Fransa'nın Cezayir'de yaptığı eylemlerle, Benin, Burkina Faso, Gabon, Gine, Kamerun, Moritanya, Nijer, Senegal, Tunus ve Çad'da insanlığa karşı Fransız otoriteleri tarafından işlenmiş suçlarla yüzleşmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Buralarda Fransız otoritelerinin emriyle Fransız yetkililer tarafından işlenmiş suçlar ortadayken, tutup da tarihle yüzleşmek şeklinde bir tavrın arkasına sığınıp hukuki ve tarihi dayanaktan yoksun konularda siyasi tutum alması tabi içeride politik sıkışma yaşan Macron'un kendisine birtakım lobilerin desteğini bulmak şeklindeki bir yaklaşımının neticesidir."
"TÜRKİYE-FRANSA İLİŞKİLERİNE MALİYETİ OLACAK"
Türkiye ile Ermenistan arasındaki herhangi bir diyaloğun ve normalleşmenin önüne geçmek için bu çevrelerin büyük çaba sarfettiğini belirten Çelik, "Fransa gibi ülkeler de işte buradan kendilerine bir politik çıkar sağlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bu konuyu tabii ki sadece kınamakla yetinmiyoruz, bunun Türkiye-Fransa ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Genelde Fransızlar böyle bir şey yaptıkları zaman 'sadece kınarlar ve kınadıkları gibi kalır' diyorlar." ifadelerini kullandı.
Macron'un yaptığının Türkiye ile Ermenistan arasındaki herhangi bir normalleşme sürecini sabote etmek olduğunu gördüklerini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Bunu diasporanın bu süreçler üzerinde kurduğu hakimiyeti devam ettirmeye dönük bir pas verme olduğunu görüyoruz. İkincisi de içeride iç politikada bu sarı yelekliler ve benzeri konularda biraz kan kaybetmiş bir politikacının maalesef kendisine bir çıkış yolu bulmak için dirayetli bir politika üretmek yerine tarihi ve hukuki dayanaktan yoksun böylesi bir iftiranın arkasına sığınmak gibi bir tablo içerisine girdiğini görüyoruz.
Bir kere daha söylemek isteriz, tarihle yüzleşmek Fransa için gereklidir ama bu kendisini ilgilendiren kısım Osmanlı tarihi veya Türk tarihi değildir. Bu konuda öz güvene sahibiz biz, kendisinin yüzleşmesi gereken şey özellikle de hukuki olarak gereken şey Benin'den Burkina Faso'ya, Kamerun'dan Cezayir'e kadar Fransız otoritelerinin karıştığı cinayetler ve benzeri insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Kendisine tarihle yüzleşme konusunda bunu tavsiye diyoruz, bunu öneriyoruz."
"VENEZUELA HALKININ YANINDAYIZ"
Türkiye'yi Venezuela krizi konusunda yanlış bir çerçeveye oturtmaya çalışan açıklamalarla karşı karşıya kaldıklarını aktaran AK Parti Sözcüsü Çelik, "Herhangi bir yerin iç politikasında taraf değiliz. Biz, Venezuela halkının yanındayız. Venezuela anayasasına, seçilmiş iradeye saygı gösteriyoruz. Burada sanki mesele politik aktörler arasında bir taraf tutma şeklinde birtakım yabancı medya tarafından aktarılmaya çalışılıyor." diye konuştu.
Türkiye'nin, Venezuela halkının ve devletinin geleceğini düşündüğü için bu tavrı ortaya koyduğunun altını çizen Çelik, "Bir ülkeye geçici devlet başkanı sıfatıyla birisini atamak, başlı başına bir hakarettir. Üstelik de atanan bu kişi, kendi ülkesinde yabancı askeri müdahaleye göz kırpan bir yaklaşım sergiliyorsa, buna destek verenlerin Venezuela'da iç çatışmayı ve önü alınamayacak bir takım kaosları tetiklemek gibi bir tavrın ortaya çıkmasına yol açtıkları aşikardır. Dolayısıyla bu Venezuela'ya yapılan bir iyilik değildir. Askeri müdahaleden bahsetmek, zaten yeterince sorun olan bölgede yeni bir kaos çıkarmak demektir. Nitekim görüyorsunuz işte... Bir yerde darbeyle iş başına gelen birisini kırmızı halı sererek karşılıyorlar. Onunla iş birliği yapmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Öbür tarafta halkını kimyasal silahlarla katleden bir başkasıyla diyalog kurmak için sabırsız olduğunu söyleyenler var. Ama gelip Venezuela'da geçici devlet başkanı atamaktan ya da askeri müdahaleden bahsediyorlar. " değerlendirmesinde bulundu.
"İBRETLİK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"
Çelik, CHP'deki üst düzey istifalara yönelik, "CHP'nin içişleri bizi ilgilendirmez. Ama CHP'nin en çok propogandasını yaptığı konulardan bir tanesinin CHP içindeki aktörler tarafından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na yöneltilmesinin doğrusu ibretlik olduğunu düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
CHP'de parti yöneticileri tarafından aday belirleme süreçlerine dönük olarak "demokratik teamüllerden yoksun bir parti yöneticiliği" sergilendiğinin ifade edildiğini aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"(Kapalı kapılar ardında, hangi değerlere ve ilkelere yaslandığı belli olmayan aday belirleme süreçleri ortaya çıkıyor) deniyor. İlginçtir, bizatihi CHP içinde siyaset yapanların ya da CHP'ye yakın olarak değerlendirmede bulunanların ortak noktası şu; Kılıçdaroğlu'nun CHP'de bir tek adam kurduğu şeklinde. Sayın Kılıçdaroğlu, tek adam yönetimi tabirini siyasette kullanmayı çok seviyor. Fakat bugün geldiği noktada bizatihi kendisinin yol arkadaşları tarafından, çok yakın zamana kadar kendisinin genel başkanlığını öven siyasi şahsiyetler tarafından bugün kendisinin CHP'de bir tek adam yönetimi kurmakla eleştirilmesi ibretlik bir durumdur. Yoksa kim nereden istifa etmiş, nereye gitmiş, hangi makama gelmiş, bu bizi çok ilgilendiren bir durum değil. Bir parti olarak ortaya çıkan bu tabloda, CHP Genel Başkanı'nın gerek Türkiye'nin iç siyasetine dönük eleştirilerinde gerekse bir takım yabancılar tarafından kara propoganda olarak kullanılan bu tek adam yönetimi eleştirisini Türk siyasetine tercüme etme konusundaki iştahı göz önüne alındığında, bugün karşı karşıya kaldığı bu tablonun kendisine parti yönetiminde tek adamlığın kendi partisinin yöneticileri tarafından ifade edilmesi altı çizilmesi gereken bir mesele olduğunu ifade etmek isteriz."
"BU KONUDAKİ DÜZENLEME DE EN KISA ZAMANDA YAPILACAKTIR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İş Bankası hisselerinin devriyle ilgili konuyu partisinin grup toplantısında gündeme getirdiğini anımsatan Çelik, CHP'nin eleştirilerine dikkati çekti.
CHP'de bu hisselerin olmaması gerektiğinin altını çizen Çelik, "Bu hem Atatürk'ün vasiyetinin itibarını korumak açısından hem de bu mirasa sahip çıkmak, siyasetin itibarını korumak açısından da gerekli bir durum." dedi.
Geçmişte devlet ile CHP arasında bir özdeşliğin söz konusu olduğunu belirten Çelik, "Vasiyet tarihi olan 5 Eylül 1938 tarihinde Türk Dil ve Tarih Kurumu'nun gelirlerini garanti altına almak için o özdeşlik içerisinde bu hisseler, bu şekilde miras bırakılmış. Fakat buradaki esas mantığın esasında Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun gelirlerini garanti altına almak olduğu, Atatürk'ün Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu konusundaki, onların yaşaması konusundaki hassasiyetinin bir neticesi olarak bu mirasın bu şekilde düzenlendiği açıktır. Dolayısıyla burada devlet söz konusu iken Türkiye Cumhuriyeti söz konusu iken bugünkü tablo içerisinde herhangi bir partinin bu ödevi üstlenmesi düşünülemez, bu doğru bir şey de değil. Esasında en başta Atatürk'e saygı gereği CHP'nin bu tutumdan uzak durması gerekirdi. Ve esas olan burada devlet garantisi altında, devletin garantisi altında Türk Tarih Kurumu'na Türk Dil Kurumu'na sağlanan bu gelirlerin garanti altına alınmasıdır." ifadelerini kullandı.
SURİYE'DE GÜVENLİ BÖLGE ÖNERİSİ
Suriye'de oluşturulması gündeme gelen güvenli bölge önerisine ilişkin, Çelik, Trump ile yürütülen verimli görüşmelerin alt düzeye yayıldığını söylemenin mümkün olmadığını belirtti.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin güvenlik kaygıları geciktirilecek, zamana yayılacak ya da herhangi bir şekilde pazarlık konusu yapılacak kaygılar değildir."
UYGUR TÜRKLERİNE YÖNELİK İHLALLER
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türklerine yönelik hak ihlallerine ilişkin Çelik, "Çin'in toprak bütünlüğünü ve güvenliğini önemsiyoruz. Uygur Türklerine yönelik keyfi tutuklamaların 1 milyondan fazla Uygur Türkü'nün toplama kamplarında ve hapishanelerde alıkonulması gibi eylemler hiçbir şekilde meşru bulunamaz." dedi.