HDP, Kürt Sorununda muhatap mı? Yeni deklarasyon ne diyor?
HDP'nin açıkladığı deklarasyonda Kürt sorunu ve muhatap tartışmaları hakkında partinin tutumu açıklandı.
Kürt sorunu tartışmaları siyasilerin açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi.
HDP'nin açıkladığı “Adalete, demokrasiye, barışa çağrı” deklarasyonunda Kürt sorunu ve muhatap tartışmaları hakkında, "Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması, inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir." denildi.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur… Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik" açıklamasını yapmıştı.
Erdoğan'ın açıklamalarının ardından tartışmalar alevlenirken HDP eski Eş Genel Başkanı Sazai Temelli sosyal medya paylaşımında, "Kürt sorununun çözümünün yegane muhatabı HDP değil ama bu sorunun çözümü adına bugün demokratik siyaseti var eden ve kolaylaştıran başlıca aktör HDP’dir. Ama asla unutulmaması gereken şey demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır." ifadelerini kullanmıştı.
Sezai Temelli gelen eleştirilerin ardından, "Meselenin çatışma tarafını sonlandırmanın yolu müzakere zemininin yaratılmasıdır. Müzakere de bir meşruiyeti zorunlu kılar. Toplum nezdinde karşılığı varken yokmuş gibi ortaya koymak diğer adımları atmamızı engeller. Öcalan’ın muhatablığına bu bağlamda önemlidir. Çatışmayı önleme ve demokratik bir çözüm bağlamına dikkat çektim. Meşru muhatab elbette HDP'dir. Meclis’in üçüncü büyük partisidir ve bu konularda çözüm üretme anlamında en önemli partidir. "değerlendirmesinde bulunmuştu.
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise “Kitap alacak imkanınız yoksa lütfen bana ulaşın. Sizlere 10 kitaplık bu setle birlikte Kürtçe sözlük ve gramer kitabı da gönderebilirim. Bakın, bu önerdiğim Kürtçe çocuk romanlarını okuyup anlayabilecek Kürt çocuğunun sayısı o kadar az ki artık. ‘Asimilasyon bitti’ diyenler, ‘Kürt sorunu çözüldü’ diyenler yalan söylüyorlar. Lütfen biraz empati yapın, kendi çocuğunuza da anadilinin unutturulduğunu bir düşünün. Maalesef, bugün milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde okuyup yazamıyor. Evet, birlikte yaşamalıyız. Evet, eşit olmalıyız. Evet, Türkiye ve cumhuriyet hepimizindir. O halde, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde okuyup yazmalarının kime ne zararı olacak? Ayrıca Kürtçe okuyup yazmak ve konuşmak için Kürt olmak da gerekmiyor. Tıpkı İngilizce bilmek için İngiliz olmak gerekmediği gibi. O nedenle bu Kürtçe kitap setini, isteyen Türk kardeşlerime de memnuniyetle hediye etmek isterim.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Ahmet Türk ise, "Aslında bugün yeni bir dönemin kapısının aralanması için bu fırsatın iyi değerlendirilmesi lazım. Zaman zaman muhataplık tartışması oluyor. Muhatap kim? Muhatap halkımız ve halkımızın mücadelesini yürüten tüm aktörlerdir. Bu şekilde biz noktayı koyuyoruz. Ebetteki bugüne kadar mücadeleyi veren hiç kimsenin düşüncesi alınmadan sadece bir taraflı bir kesimle yürütülecek bir çalışmanın verimli olmayacağını herkesin bilmesi lazım.” açıklamasını yapmıştı.
HDP'nin açıkladığı deklarasyonda Kürt sorunu ile ilgili bölüm şöyle oldu:
elediyelerden üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan, seçme-seçilme hakkını yok sayan, halk iradesine ve seçim adaletine ipotek koyan ve bir yönetim biçimi haline gelen kayyımlar rejimi anlayışına son verecek yasal düzenlemeler, bu rejimin yarattığı tahribatların giderilmesi ve kayyım mağdurlarının tüm haklarının iadesi için acildir.
Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması, inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir.
Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır. Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.
Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur.