Hdp Eş Genel Başkanı Demirtaş:

"Başbakan Sur'u kendilerinin yıktığını kabul etmeli. Sur ve Cizre'de, doğrudan kendisinin emriyle tankla, topla yıkım yapıldı. Bundan dolayı bir özür borçlular"- "Diyarbakır'ın bazı AKP'li vekilleri, Sur'daki ihaleleri yüzde 10'luk kar payları karşılığın

TBMM (AA) - HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Başbakan Sur'u kendilerinin yıktığını kabul etmeli. Sur ve Cizre'de, doğrudan kendisinin emriyle tankla, topla yıkım yapıldı. Bundan dolayı bir özür borçlular." dedi.

Demirtaş, gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin "Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 'örgüt sınır dışına çıkarsa her şeyi konuşuruz.' Ve bugün "elinde kan olanlarla hiçbir şey konuşmayız.' ifadelerini nasıl yorumluyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Demirtaş, "Başbakan'ın açıklamalarının önceki açıklamalarıyla çelişkili göründüğünü belirterek, "Başbakan'ın çağrısının muhatabı PKK'dır. HDP olarak biz kesinlikle çatışmasızlık ortamına dönülmesini destekleriz. Ama buna yanıt vermesi gereken PKK'dır" yanıtını verdi.

"Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ile ters düştüğü için birkaç kez azarlandı ve çark etmek zorunda kaldığı" ifadelerini kullanan Demirtaş, bu durumun hazin olduğunu belirterek, "Cumhurbaşkanı'nın her şeyi belirleme isteği, ısrarı bizim için şaşırtıcı değil, ama üzücü. Son seçime AKP Genel Başkanı olarak girmiş ve tek başına iktidar olmuş partinin Genel Başkanı ve Başbakan'ın iradesiz, çaresiz, güçsüz olduğu ortaya çıktıkça, insan üzülüyor sadece. Buna itiraz etmesi gereken Davutoğlu'nun kendisidir. Başbakan, ülkenin en önemli sorunuyla ilgili tek çözüm önerisi geliştirmekten aciz. Küçük bir ihtimal bile varsa, bunu denemek istiyor ama bununla ilgili bir gün bile direnemiyor, ısrar edemiyor bu arayışında. Cumhurbaşkanı'ndan azar işitince çark edip, düşüncesinden vazgeçtiğini ilan edebiliyor. Defakto Başkanlık sistemine geçtiğimizin de başka bir göstergesi oldu." diye konuştu.

Demirtaş, bir soru üzerine, hükümet ile resmi ya da gayri resmi temasları olmadığını bildirdi.

- "Sur'daki ihaleleri yüzde 10 karşılığı dağıtmaya başlamışlar bile"

Sur'un yeniden imarı konusundaki sorular üzerine Demirtaş, şunları söyledi:

"Başbakan Sur'u kendilerinin yıktığını kabul etmeli. Sur ve Cizre'de, doğrudan kendisinin emriyle tankla, topla yıkım yapıldı. Barikattakiler yapmadılar bu yıkımı. Bunu kirli propaganda malzemesi olarak kullanmaktan vazgeçsinler. Kendileri yıktılar, hükümetin emriyle bütün o ağır tahribat gerçekleşti. Bundan dolayı bir özür borçlular. Çünkü bu normal ve meşru bir sonuç değil. Bir ülke yönetimi, kendi yurttaşlarına karşı sivil yerleşim birimlerinde orduya ait ağır silahlarla operasyon yapıyorsa, bu Cenevre Sözleşmesi'ne aykırıdır, kendi yurttaşlarına karşı işlenmiş ağır bir suçtur. Bunu bir asimilasyon ve tekleştirme fırsatçılığına dönüştürmeye çalışması da pişkinliktir resmen."

Sur'da 30'a yakın devletin hüküm sürdüğünü ve hepsinin izinin bulunduğunu vurgulayan Demirtaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sen sadece oraya Türk Sünni kimliğiyle yeni imar anlayışıyla yaklaşırsan, bunun adı toplumsal mühendislik ve bir yerde de faşizmdir. Hiçbir faşist anlayış, Sur'u bu şekilde inşa etmeyi başaramaz. Bunu bilmeleri lazım. 'Hazır Sur'u yıkmışken bir de Türkleştiririz, Sünnileştiririz ve biat etmeye hazır hale getiririz' diye düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Sur, bütün çoğulculuğuyla güzeldir ve korunması taraftarıyız. Bu konuda UNESCO tarafından onaylanan Büyükşehir Belediyesi tarafında hazırlanmış bir imar planı zaten var. Hükümet bu planı desteklerse, çok daha doğru olur. Yoksa 'Sur inşa edilmesin, harabe kalsın' demiyoruz. Bu planı değiştirme hakları yoktur çünkü SİT alanıdır. Onun dışında hiçbir planı biz kabul etmeyiz."

Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:

"Şu şekilde şeyler de duyuyoruz. Çok ilginçtir, benim adım dolaştırılarak yapılıyor. Sanki kardeşime ait bir şirket bu ihaleleri alıyormuş gibi yazıyorlar. Ama AKP'li vekilin ortağı olduğu şirketler, bu ihaleleri pay etmeye başlamışlar. Doğrudan bu milletvekilinden ihale almaya çalışıldığına, danışmanlarımızdan biri tanık olmuş. Bir AKP Diyarbakır Milletvekili ile bunun pazarlığı yapılırken, VIP salonunda uçak beklerken tanık olmuş. Kulaklarıyla duymuş ve kendilerini eleştirmiş. İnkar ediyorlarsa, yüzleştirme yapabiliriz."

Bir gazetecinin "Adını verebilir misiniz?" sorusuna Demirtaş, "Kaç tane AKP Diyarbakır müteahhidi milletvekili var ki. Oradan rant, zengin olma hayalleri kuranlar avucunu yalayacaklar. Diyarbakır'ı soyup soğana çevirmiş rant çetesi, savaş ve kan deryası üzerinden bir kez daha trilyonları ceplerine indirmeyi düşünüyorlarsa tek kelimeyle avuçlarını yalayacak. Diyarbakır halkının öfkesinden korksunlar." karşılığını verdi.

- " Parlamentoyu dizayn etme girişimidir"

Demirtaş, dokunulmazlık konusundaki sorulara, kendilerinin tekliflerini kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatarak, desteklemesi halinde memnun olacaklarını kaydetti.

Demirtaş, "Kendilerinden korktuklarından hiç şüphemiz yok. Zaten Davutoğlu bunu itiraf etti, 'bütün dokunulmazlıkları kaldırırsak, hükümeti düşürmeye kalkarlar.' dedi. Demek ki yargıya güvenmiyor. Onlara karşı haksızlık yapacağını düşündüğü yargı, bize, muhalefete karşı neler yapmaz ki. Zaten yapıyor, Başbakan'ın güvenmediği yargıya biz güvenmek zorunda mıyız? Böylesine çakallar sofrasına bizi atmalarına onay verebilir miyiz? Hayır. CHP'nin dikkatli olması lazım, bu bir tuzaktır. Milletvekilleri yıllarca tutuklu kaldı, AKP hiçbir adım atmadı. Burada yargılanmaktan korkan, AKP vekilleridir. Asıl dokunulmazlık zırhı onlar için vardır. Kaldırılacaksa onlar için kalkmalı. Bu, başkanlığa doğru giden yolda parlamentoyu dizayn etme girişimidir. Kesinlikle bir tuzaktır. Özellikle, CHP'nin bu konuda dikkatli olmasını tavsiye ederiz." diye konuştu.

Dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiğinde AK Parti'nin oylamada vereceği fireyi göze alması gerektiğini anlatan Demirtaş, şunları söyledi:

"Her milletvekili ahlaksız, vicdansız değil. Bakarsınız AKP'de çok sayıda bu ahlaksızlığa karşı çıkacak vekil olur. Ama her halükarda bu iş referanduma gider. Ama Karma Komisyonda sadece bizim vekillerin dokunulmazlığını kaldırmayı düşünüyorlarsa da orada kıyameti koparırız. Öyle kolay değil, sadece iki üç vekili orada geçirmek. Kendilerinin dosyaları da gelecek, Bahçeli'nin de dosyasını tartışacağız. Yok öyle yağma. Bahçeli'ye niye dokunulmuyormuş, gökten zembille mi inmiş? Her şeye rağmen kaldırırlarsa da biz siyasetçiyiz, içeride de dışarıda da olsa aynı ilkeler doğrultusunda mücadele etmeye devam ederiz. Mücadeleyi orada sürdürürüz, haftalık grup toplantılarını orada yaparız."

Yeni anayasa çalışmalarını nasıl değerlendirdiği sorusuna, tek parti tarafından toplumsal sözleşme yapılamayacağını savunan Demirtaş, "Bu orman, saray, dayatma kanunu olur ama anayasa olamaz. Toplumsal mutabakatın olduğu bir metin çıkmadığı müddetçe, asla desteklemeyiz. İçinde başkanlık olur mu olmaz mı kendileri bilir ama bizlerle, CHP ile diğer kesimlerle uzlaşı sağlanmadan yapılan anayasa olmaz. Dayatmayla parlamentodan geçirseler bile referandumda kabul edilmez. Bu toplum, böyle bir anayasaya evet diyecek kadar koyunlaşmış toplum değil. Referandumda kaybederler. Türkiye bu durumda iki ayrı blok şeklinde hareket edecektir, diktatörlük mü demokrasi mi oylaması olacak. Türkiye'de durum iyi görünmüyor ama Türkiye toplumunun diktatörlüğe evet diyecek kadar aklını yitirdiğini düşünmüyorum." ifadesini kullandı.

"Çatışmalar nedeniyle HDP'nin kan kaybettiğini ve siyaset alanının daraldığını düşünüyor musunuz?" sorusuna, Selahattin Demirtaş, şu yanıtı verdi:

"Kesinlikle. Bombalar patlıyor, çatışmalar oluyor, bu kadar ölüm, kan, gözyaşı oluyor diye siyaset alanı genişler mi? Aksine daralır. Ama dense ki 'HDP'nin oy kaybetmesine mi yol açıyor?' Hayır. Siyaset alanını daraltıyor, HDP'yi eritmiyor. Son araştırmalarda 1 Kasım'dan bu yana HDP'nin oylarının arttığı ortaya çıkıyor. Çünkü toplum şunun farkında, HDP topluma gerekli ve savaşı önleyemese bile barış için en büyük şans, HDP'nin varlığıdır. Herkes bu savaşta, HDP'nin günahının olmadığını çok iyi biliyor."


- "Toplumun genel kaygılarına saygı duymak zorundayız"

HDP Van Milletvekili Tuğba Hezer'in taziye evine gitmesiyle ilgili kişisel görüşünün sorulması üzerine, kendisiyle görüştüğünü aktaran Demirtaş, kendisinin en genç milletvekilleri olduğunu, siyasette deneyimi olmadığını, aralarında duygusal olarak en fazla etkilenen kişi olduğunu belirtti.

Hezer'e, "Ben olsaydım öyle bir ortamda gitmezdim." dediğini vurgulayan Demirtaş, "Kendisini çok iyi anlıyorum, niye yaptığını da çok iyi anlıyorum. Ama bu toplum şu anda bunu anlayacak psikolojiye sahip değil. Hükümet kesinlikle kötüye kullanacaktı. Art niyetle yapmadığından hiç şüphem yok. Psikolojik savaş unsuru haline gelmiş olmaktan üzüntü duyduğunu ben de gördüm ama bir taziye nedeniyle kimsenin suçlanamayacağını topluma anlatmamız gerekiyor." dedi.

Demirtaş, "Siz neden gitmezdiniz?" sorusuna, şöyle yanıt verdi:

"Bunun bir psikolojik savaş unsuru olarak kullanabileceğini görürdüm, en azından. Milletvekili ziyaret ettiğinde aile o mudur, çocuğu mudur net değil. Seçim bölgesinde ve tanıdığı bir aile. Bunlar daha yüzde yüz netleşmemiş bile bir anda psikolojik kampanya başlıyor. Siyasetçilerin buna dikkat etmesi gerekiyor. Ne TCK ne de başka kanunda taziyenin suç olabileceğine dair en küçük bir şey yoktur. Hükümetin psikolojik savaş olarak kullanması çok çirkin ama toplum tepki gösterme, eleştirme hakkına sahiptir, biz de bunu anlamak zorundayız. Siyasetçi toplumu tek yönde düşünemez. Çok zor bir denge, çok zor bir durum, HDP ve milletvekillerimiz açısından da zor durumdur. Ama bu tür canlı bomba meselelerinde, genel hassasiyete karşı dikkatli davranmaları gerektiğini kendilerinden rica ettim. AKP'nin bu konudaki saldırılarını anlamak zorunda değiliz ama toplumun genel kaygılarına saygı duymak zorundayız."

Toplumda saldırılardan dolayı yaygın kaygı halinin bulunduğunun anımsatılması üzerine de Demirtaş, "TAK diye bir örgüt üstleniyor. Daha önce de bu örgütün yaptığı eylemler sonrasında net tavır koyduk. Hiçbir terör eylemlerini asla kabul etmek, meşru görmek, haklı gerekçe görmek mümkün değil. Tam tersine hem tehditlerini hem saldırılarını durdurmalı. Sivilleri hedef alan eylem yapacağına dair açıklamalarını bile kınıyoruz. Toplumu tehdit etmekten vazgeçmeleri lazım. Yaşı, kimliği ne olursa olsun, o insanlar hepsi biziz. Bu tür saldırıları hepimize karşı yapılan saldırılar olarak görüyoruz. Halka dönük tehditlerin hiçbir gerekçesi olamaz." değerlendirmesini yaptı.


Sonraki Haber