Erdoğan'dan terör örgütüne kalkan olanlara net mesaj
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesinin ardından düzenlediği basın toplantısınıda ''Meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt etmeyiz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz” dedi. G-20 Zirvesi için Almanya’nın Hamburg kentinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında özetle şunları söyledi:
EKONOMİK BÜYÜME
"Bu zirvede de G20 ülkeleri olarak kapsamlı bir gündemle çalışmalarımıza devam ettik. Küresel ekonomik koordinasyonun sağlanması için geniş istişarelerde bulunduk. Karşı karşıya olduğumuz riskleri bertaraf etmek ve ekonomilerimizin dayanıklılıklarını artırmak için politika tekliflerini masaya yatırdık. Mevcut küresel ekonomik görünüme baktığımızda 2008 krizinin büyüme üzerindeki etkilerinin azaldığı bir döneme girdiğimizi görüyoruz. Bunda dünya ticaretinde ve yatırımlarda gözlenen iyileşme eğilimi önemli bir rol oynamıştır. Bununla birlikte ekonomik ve siyasi gelişmelerden kaynaklanan aşağı yönlü risklerin küresel ekonomik istikrarı tehlikeye attığı konusunda üye ülkeler olarak hemfikiriz. Küresel ekonominin gelecekte güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı olabilmesi için para ve maliye politikalarında gereken adımları atma konusunda mutabık kaldık. Ayrıca yapısal reformları uygulama iradesini devam ettireceğimizi vurguladık. Şayet kararlı olursak 2014 yılında ilan ettiğimiz yüzde 2'lik ilave büyüme hedefimize, 2018'de değilse bile 2020 sonrasında erişebileceğimize inanıyoruz.
IMF'NİN YAPISI
Toplantı gündeminin önemli konu başlıklarından biri de finans sektörüydü. G20 olarak finans sektörünün dayanıklılığını artırmak amacıyla katettiğimiz mesafeyi değerlendirdik. Zirvede uluslararası finansal mimariyi de masaya yatırdık. Bu kapsamda küresel finansal güvenlik ağlarını daha etkili ve esnek hale getirmek için elimizden geleni yapma konusunda görüş birliğine vardık. Özellikle güçlü kota tabanlı yeterli finansal kaynağı ve daha etkili borç verme araçlarına sahip IMF yapısının tesisi konusuna desteğimizi belirttik.
Geçtiğimiz 1 yılda tüm dünyayı derinden sarsan terör saldırılarına hep birlikte şahitlik ettik. Bu sebeple zirvenin en önemli konularından biri de terörle mücadeleydi ve özel gündemle terörle mücadeleyi aramızda müzakere ettik. Türkiye olarak Antalya Zirvesi'nde ortaya koyduğumuz kararlılık ve mücadele ruhuna dikkat çektik.
TERÖRE KARŞI ÇİFTE STANDART
Terör örgütlerinin saldırılarını etkisiz hale getirmede başarılı olunamadığını, hiçbir ülke ve bölgenin bu tehlikeden uzak olmadığını altını çizerek ifade ettik. Küreselleşen terör tehdidiyle mücadelenin terör örgütleri karşısında tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesinden geçtiğini de vurguladık. Terör örgütlerine karşı çifte standardı bırakmadan, uluslararası işbirliği ve dayanışmayı sağlamadan bu konuda mesafe kat edemeyeceğimizin altını çizdik.
ALMAN POLİSİNE TEŞEKKÜR ETTİ
Teröre finansman sağlayan hususlarla mücadelede BM, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Mali Eylem Görev Gücü tarafından yapılan çalışmaları desteklediğimizi de belirttik. Bu çerçevede terörizmle mücadele eylem planına elimizden gelen desteği vereceğiz. Diğer ülkelerden de hem bu eylem planının desteklenmesi hem de terör karşısında ilkeli, kararlı, net bir tutum beklediğimizi tekrar ifade etmek istiyorum. Burada şu hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Özellikle de G20 Zirvesinde Alman polisinin ortaya koyduğu fedakarlığı bir kenara koymak mümkün değil. Alman polis teşkilatına da göstermiş olduğu bu gayretleri sebebiyle özellikle teşekkür ediyorum.
PKK AVRUPA'DA 10 MİLYONLARCA HARAÇ TOPLUYOR
Bugün Türkiye DEAŞ'ından PKK'sına FETÖ'sünden PYD'sine, DHKPC'sine kadar dünyanın en canlı terör örgütleriyle yoğun bir mücadele yürütüyor. Çoğu zaman ülkemiz kendi vatandaşları yanında tüm dünyanın huzur ve güvenliği için yürüttüğü bu mücadeleyi tek başına sürdürmek zorunda kalıyor. PKK terör örgütü ve uzantıları birçok Avrupa ülkesinde her yıl 10 milyonlarca Euro haraç toplayabiliyor.
FETÖ'CÜ TERÖRİSTLER KORUNUP KOLLANIYORLAR
Daha da vahimi ülkemizde cinayet işlemiş, terör eyleminde bulunmuş, masum insanların kanını dökmüş şahısların himaye edildiğini, korunup kollandığını görüyoruz. Bunun en acı örneğini maalesef ülkemizden kaçan FETÖ'cü teröristler konusunda yaşıyoruz. Geçen yıl 15 Temmuz gecesi ülkemizde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve 250 vatandaşımızı hunharca şehit eden, 2193 vatandaşımızı da yaralayan FETÖ'nün militanları Batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun özellikle 15 Temmuz gecesi demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizi rahatsız ettiğini, daha da ötesi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Buradaki toplantı ve görüşmelerimizde teröristlere cesaret veren bu tavrın yanlışlığına bir kez daha dikkat çektik.
SESSİZ VE TEPKİSİZ KALMAYACAĞIZ
Şu gerçeğin bilinmesini arzu ediyoruz: Sınırlarımızın yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıklarının oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız. Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Terör örgütlerine verilen silahları, topraklarımızda yapılan eylemlerde ele geçiriyor olmamız, sorunun şimdiden mevcut sorunlarının dışına taştığına işaret etmektedir. Dün bölgede dağıtılan ve bugün namlusu bize dönen silahların yarın dünyanın başka yerlerindeki eylemlerde kullanılmayacağının garantisi yoktur. Dilerim bu toplantı, terörün dini, dili ve ırkı olmaksızın hepimizi hedef aldığının kabul edilmesi bakımından bir kırılma noktası olur. Yine ümit ederim ki yeni acılar yaşanmadan terörü ve terörizmin finansmanını engellemede başarıya ulaşabiliriz.
AB 6 MİLYAR AVRO SÖZ VERDİ, 800 MİLYON AVRO ÖDEDİ
Mültecilere ilişkin konuları görüştüğümüz oturumda da Türkiye'nin bu alandaki çabalarını ifade etme olanağını bulduk. Açık kapı politikasını Suriye krizinin ilk günlerinde devreye soktuğumuzu ve kararlılıkla uygulamaya devam ettiğimizi belirttik. Zor duruma düşen kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılama yanında, onların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için alt yapıyı oluşturduğumuzu da ifade ettik. Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz ve şu ana kadar yapmış olduğumuz harcama 30 milyara yaklaşmış vaziyette. Dünyanın hiçbir ülkesinin böyle bir ev sahipliği yapması söz konusu değildir. Yüzbinlerce Iraklıyı da ülkemizde misafir e diyoruz. Bütün bunları yaparken şu ana kadar Avrupa Birliği'nin bizlere vermiş olduğu söz; 3+3, 6 milyar avrodur ama bize şu ana kadar ulaşan 800 milyon avrodur. Burada ifadeler rakamlar yalan yanlış sapıtılıyor, 'Bütün bunların projesi gelmedi' diyorlar. Proje uygulandı, projenin nesi gelecek? Buyursunlar Kilis'e, Gaziantep'e, Mardin'e gelsinler, oradaki konteyner kentleri, çadır kentleri gezdikleri zaman orada yaşayan insanların bütün eğitim, sağlık ihtiyaçlarının nasıl giderildiğini yerinde görürler. Zorla yerinden edilen insanlara sağladığımız yardım ve hizmetlerin sürdürülebilir olması için uluslararası toplumun sorumluluk ve yük paylaşımının gerekli olduğunun altını özellikle çizdim. Son olarak mültecilerin yurt edinme haklarına saygı gösterilerek, kendilerine yeniden yerleştirme imkanı verilmesi konusunda diğer ülkelere sorumluluklarını hatırlattık. G20 Bildirgesinde göçün kaynağı olanlar başta olmak üzere, mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik taahhüt verilmiştir. Türkiye olarak bu taahhüdün gerçekleşmesi için her türlü takibi ve yardımı yapmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle bir hususu tekrar hatırlatmak istiyorum.
KATAR KRİZİ
Bu bölgedeki terör sorunu ve insani krizler çözülememişken Körfez'de yeni krizlerin kapısının aralanmasını da kesinlikle istemiyoruz. Katar'a yönelik ithamları haksızlık olarak değerlendiriyor, yaptırımları da doğru bulmuyoruz. Dünyadaki her ülke gibi Katar'ın egemenliğine de saygı duyulmalıdır. Türkiye'nin Körfez bölgesindeki bütün ülkelerle çok yakın dostluk ve kardeşlik bağları vardır. Körfezdeki bütün ülkelerin huzuru, güvenliği en az kendimizinki kadar önemlidir. Bunu tehlikeye atacak adımlardan imtina edilmelidir. Bu konuda bölgenin büyüğü olarak gördüğümüz Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm ülkelerin makul bir çözüm üzerinde anlaşmalarını istiyoruz.
KIBRIS KONFERANSI
Tüm gayretlerimize rağmen Kıbrıs Konferansı'nın 28 Haziran'da başlayan ikinci oturumu sonuçsuz kaldı. Türkiye'nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Açıkçası sonuçtan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Uzun çabalardan sonra geldiğimiz bu tablo, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Türkiye, sorunun çözümüne farklı parametrelerle katkı sağlama çabalarını yine sürdürecektir. Aynı tutumu ilgili tüm taraflardan bekliyoruz. Olmadığı takdirde şüphesiz ki B planı, C planı, bunlar da düşünülmeye başlanacaktır. Elbette bu konuda gereken değerlendirmeleri yapacak, sonucu kamuoyu ve muhataplarımızla paylaşacağız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Erdoğan'ın sorulara verdiği yanıtlar ise şöyle:
DENİZ YÜCEL'İN TUTUKLANMASI
Basın mensupları herhalde sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Basın mensupları da suç işler. Öyle olursa da yargı gerekli değerlendirmeyi yapar. Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir insanım. O yüzden fikir özgürlüğünü iyi bilirim. Bunu bilseydiniz bu soruyu bana sormazdınız. Fikir düşünce ifade özgürlüğü konusunda hassasım. Bütün yasalarımız buna göre ayarlanmıştır. Bu basın mensupları diye tanıdıklarınızın büyük bir çoğunluğu teröre yardım, yataklık eden kişilerdir. Yargı değerlendirmesini yapar, gerekli kararları verir. Nasıl ki burada siyasetçiler bize 'bu konu yargının işidir' diyor; ben de bunun yargının konusu olduğunu söyleyeyim.
ÖZGÜRLÜKTEN BAHSETMESİNLER
Alman yönetimi, eyaletler vesaire, benim burada salon toplantısı yapmama müsaade etmediler ve buna tahammül edemediler. Acaba bunu hangi özgürlük anlayışı ile bağdaştıracağız. Eğer özgürlükler dünyasında yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin halkının yüzde 52'sinin oyunu alan bir Cumhurbaşkanına Almanya'da bir salon toplantısında konuşma müsaadesi vermeyenler, kusura bakmasınlar özgürlüklerden bahsedemezler. Bu bir siyasi intihardır. Şu anda bir telekonferansla bile konuşma arzumuza dahi tahammül edememişlerdir. Ancak PKK'nın dağdaki eşkiyalarına müsade etmişlerdir. Onları polis kordonu altında yürütenler, buradaki meşru derneklere müsaade etmiyorlar.
ADALET YÜRÜYÜŞÜ YORUMU
Şu anda Türkiye'de, işte neredeyse 20 günü aştı, anamuhalefet partisinin düzenlemiş olduğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar partilerinin içinde genel başkanlığa aday olanlara adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz fakat bunların hepsini aşacağız.
IRAK'TAKİ REFERANDUM
Biz Irak'ın bölünmesine müsaade edemeyiz. Referandum konusuna Irak'ın yarınları açısında doğru bakmıyorum. Bunu sayın dostum Barzani'ye ilettik. Bunun yanlış bir yol olduğunu söyledik. Bunun bedelini ödemek zor olacaktır. Şu anda hangi konumda olduklarını bilmiyorum. Temenni ederim ki bundan vazgeçerler. Bunda direnmeleri onlara kaybettirir diye düşünüyorum. Bizim için Irak'ın birliği, beraberliği bizim için önemlidir.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ YANITI: SÖYLEDİĞİNİZ KİŞİ BİR TERÖRİSTTİR
Bir defa teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizim değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir ve öyle bir terörist ki, bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, ondan sonra sokağa döktüğü Kürt kardeşlerimi yine Kürtlere öldürten birisidir. Bu suçlarından sadece birisidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. Bizim arkamızda PKK var, PYD var, YPGvar' gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır, yargı onlarla ilgili ne karar verirse o karar bizim başımız gözümüz üstündedir.
SURİYE'DE SÖZDE KÜRT DEVLETİNE İZİN VERMEYİZ
Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir, ırkçılık üzerine hiç değildir. Bizim muhatabımız her zaman insandır. Eğer bizim sınırlarımızda bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa, biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye'de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Nitekim Kuzey Suriye'de böyle bir girişim oldu ve biz bu girişimi durdurduk, engelledik. Bundan sonra da buna yine asla müsaade etmeyiz. Oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz. Nitekim Fırat Kalkanı Harekatı işte bunun bir ifadesidir. Şimdi Fırat Kalkanı Harekatı'nda ülkemizi kimler tehdit etmiştir? 1- DEAŞ, 2- Özellikle bu illegal Kürt örgütü ki bunlar PYD, YPG'dir. Bunlar tehdit etmiştir. Bizim bunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değlidi. Nitekim Gaziantep'te DEAŞ'ın bir saldırısı oldu, 53 vatandaşımız şehit oldu. Ölenlerin hemen hemen tamamına yakını Kürttü, öldürenler DEAŞ'lı. O ana kadar biz hep sabrettik, bundan sonra sabredilmez dedik ve Cerablus'a girdik ve DEAŞ'ı sildik attık. Arkadan Rayih'e girdik, DEAŞ'tan temizledik; Dabık'ı temizledik, ardından El Bab'ta neredeyse 170 gün süren mücadeleden sonra orayı da DEAŞ'tan temizledik. 2 bin kilometrelik bir alanı DEAŞ'tan temizleyerek, Suriyeli dostlarımızın kendi topraklarına dönmesinin imkanını hazırladık. Afrin konusu bizim için bir tehdittir. Oradan devamlı Kilis'e devamlı bir tehdit var. Bu tehdit devam ettiği sürece biz angajman kurallarını uygulamak suretiyle Afrin'dekilere de gerekli dersi vermeye devam edeceğiz. Olay bu kadar.
BÜYÜKADA GÖZALTILARI YORUYMU
İnsan hakları savunucusu dediklerinin benimle ilgili yapmış oldukları açıklamanın neticesi neydi acaba, ne oldu, bunu biliyor musunuz? Neticesi ben hapse girdim, 4 ay 10 gün hapiste yatmış olmamdı. Yaptığım sadece bir şiiri okumaktı. Şu anda söyledikleriniz acaba Büyükada'daki otelde niçin toplanmışlardı? Onlar adeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdi. İstihbaratın aldığı duyum üzerine polis teşkilatı oraya bir baskın yapmıştır, bu baskın neticesinde gözaltına almıştır, tutuklamamıştır. Bu gözaltı neticesinde ne olur onu bilemem, bu da bir yargı sürecini başlatabilir, onu bilemem. Daha yargıya falan gitmiş değil. Gözaltına alınmalarının sebebi olduğu için polis teşkilatımız böyle bir uygulama yapmıştır. Onların yapmış oldukları çağrıyı, şu anda da sağolsunlar başarılı bir şekilde yapıyorlar. Siz de bu soruyu sorarak bu çağrıya destek veriyorsunuz. Ama benim bu konuda tasarruf noktasında yetkim yok. Polis teşkilatı ellerindeki belgeleriyle ifadelerini alacaktır, yargıya gönderilmeleri gerekiyorsa gönderecektir, yargı da kararını verecektir.
WALL STREET JOURNAL AĞZIYLA KONUŞURSANIZ...
(Basın mensubunun insan hakları aktivistlerinin gözaltına alınmasıyla eleştirildiğini soran gazeteciye) Kim o aktivist kim? ByLock'çuları mı, Eaggle'cıları mı, terör örgütüne silah taşıyanları mı, terör örgütlerine her türlü desteği verenleri mi söylüyorsun? Şimdi bilmeden de bunu söylemeyin, bilin de söyleyin. Haberi doğru kaynaktan alın, onun üzerine gerekli olan çalışmayı yapın. Haberi doğru kaynaktan almaz da Wall Street Journal ağzıyla konuşursanız sizi yanlışa düşürürler."