Erdoğan'dan ortak yayın sonrası ilk açıklama !
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı Kadim Dostlar Buluşması programında dünkü Yıldırım-İmamoğlu ortak yayını hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kadim Dostlar Buluşması programında konuştu. Erdoğan, İstanbul'a ilişkin yaptığı açıklamada, ''Göreve geldin bizim 2,5 milyar dolar borcumuz vardı. Teslim ederken 1 milyar 250 milyon dolarla devrettim. Şimdi rakam o günden bugüne İstanbul büyüyor. Yatırımlar sürekli artıyor. Şimdi tabii ki rakam çok daha ilerde'' dedi.
Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:
1994 yılı sadece bizim hareketimiz için değil aynı zamanda Türk siyasi hayatı için de bir kırılmadır, yeni bir milattır. Hukuk, adalet,özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından 1950 seçimleri ne kadar önemli ise 1994 seçimlerinde yakalanan başarı da aynı şekilde önemlidir. 1994 seçimlerinde ilk defa İstanbul ve Ankara'nın yanısıra 6 büyükşehir toplam 28 ilin belediye başkanlığını kazandık. Rabbimizin inayeti ve necip milletimizin desteğiyle tarihi bir seçim zaferine imza attık. Adaylık sürecimizden, seçim kampanyamıza kadar pekçok zorlukla karşılaştık. Medya kuruluşları, iş dünyasının çatı örgütleri, vesayet güçlerinden mafyatik yapılara kadar farklı odakların tehditlerine maruz kaldık. İman varsa imkan da vardır diyerek her türlü yokluğa, zorluğa rağmen yolumuzdan geri dönmedik.
Hiç kimseyi dışlamadık, ötekileştirmedik. Dış görüşünü, siyasi görüşü, etnik kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun hiç kimseye önyargılı bakmadık. Zira yaradılanı yaradandan ötürü sevdik. Fatih'teki insanımıza nasıl ulaşmaya çalışıyorsak Kadıköy'deki, Beyoğlu'ndaki arka sokaklarındaki kardeşlerimize ulaştık. Girilmedik ev, sıkılmadık el bırakmadık. Yapılan eleştirilere, önümüze çıkartılan engellere aldırmadan İstanbullu kardeşlerimizin her birine ulaşmanın gayretinde olduk.
Parti teşkilatlarımızın kuruluşundan seçim çalışmalarına kadar bunun günü gözlerimizi yaşartan, insanımızın alicenaplığını gösteren onlarca hadise yaşamıştır. 1950'de milletimizin merhum Menderes'i, 1983'de merhum Özal'ı sahiplendiği gibi 1994'de hareketimizi sahiplenmiş, bizi bağrına basmıştır. Anneler canından aziz bildiği 7-8 yaşındaki o kız çocuğunun istikbalini, umutlarını, hayallerini de avuçlarımıza bırakmıştır. Bu mücadele nice isimsiz kahramanın fedakârlıklarıyla bugünlere ulaşmıştır.Bu aziz dava milletin hayır duasıyla bugünlere erişmiştir. Başardığımız her şeyin önce Allah'ın yardımı sonra davamıza bağlılığımıza ve bu kutlu yoldaki özverilere borçluyuz. Büyükşehir belediye başkanı seçildiğimizde sadece başkanlık yetkisini değil aynı zamanda bize oy veren, güvenen, minik yavrumuz gibi geleceğini bize emanet eden kardeşlerimiz gibi tüm İstanbul'un umudunu yüklendik.
Büyükşehir belediye başkanı olarak 4,5 yıl görev yaptım. Milletin emanetini Allah'a şükür yere düşürmedik. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına el uzatılmasına asla müsaade etmedik. Bu aziz şehre olması gerektiği gibi sahip çıkmanın, layık olduğu şekilde hizmet etmenin çabasını güttük. Milletimize olan taahhütlerimizi tek tek gerçeğe dönüştürdük. İstanbul'da sessiz bir devrime imza attık. 1994 senesiyle beraber belediyelerin iradesine, belediyecilik hizmetlerinde hamdolsun ülkemizde yepyeni bir dönemi başlattık. İstanbul böylece faşist CHP zihniyetinden kurtuldu. Milletimiz ilk kez 24 saat kapısını kendine açık tutan, derdiyle dertlenen, sevincine ortak olan farklı bir zihniyetle buluştu. Şimdi herkesi kucaklamak için geliyorum diyen kişi, Ordu'da bu milletin, bu devletin valisine ne diyor, it diyor. Bu nasıl kucaklama yahu! Sen her şeyden önce bu milletin valisine tahammül edemiyorsun? Sen İstanbul gibi bir şehre belediye başkanı olmak için yola çıkıyorsun.
Böyle bir kişi benim milletimden başta Ordu valimizden özür dilemedikçe böyle bir adaylığa layık olmak, böyle bir makama gelemez. Bu makamda bulunanların herşeyden önce edeple bu makama gelmesi lazım. Ondan sonra bu milletin polislerine şerefsizler ifadesini kullanan bir güruhun da yanında olduğunu düşünün. Şu anda seçim sathı mailindeyiz. Valimiz tabii ki bunu yanıda bırakmayacaktır. Davasını açmak suretiyle süreci devam ettirecektir. Susuz bir İstanbul'u suya kavuşturan biz olmadık mı? Dağları delerek İstanbul'a suyu getiren biz olmadık mı? Melen'den 230 kilometreden suyu getiren biz olmadık mı? Boğazdan suyu geçiren biz olmadık mı? Şu anda İstanbul'da bütün kavşaklar, bizden önce kavşak sözkonusu değildi. Bunların hepsini biz yaptık. Metrobüs, Söğütlüçeşme'den al ta kendisinin belediye başkanlığı Beylikdüzü'ne kadar metrobüsü getiren biz olmadık mı?
Bütün bu süreç şu anda İstanbul'a belediye başkan adayı olarak sunduğumuz Binali Yıldırım Bey kardeşimizle yürüdü. Marmaray'ı yaptık. Şu ana kadar 350 milyonu buldu. Kendisi oradan geçtiğini söylüyor. İyi ki geçtin. Ama kadir kıymet bilmek çok önemli. Bütün bunların yanında değerli kardeşlerim İstanbul'un o kirli havasını ortadan kaldıran biz olduk. Şimdi yatıyor, kalkıyor bütçe diyor. Göreve geldin bizim 2,5 milyar dolar borcumuz vardı. Teslim ederken 1 milyar 250 milyon dolarla devrettim. Şimdi rakam o günden bugüne İstanbul büyüyor. Yatırımlar sürekli artıyor. Şimdi tabii ki rakam çok daha ilerde. Önce bunu bir gör, bak nereden nereye geldi?
(Ekrem İmamoğlu) 18 günde neler yaptım diyor. Ben söyleyeyim neler yaptığını, 18 günde başkanvekillerinin ofislerinin, odalarının kilitlerini sökmekle meşgul oldu. Veri kopyalama diye bir olayın içerisine girdi. Madem seçildin bu işlerle niye uğraşıyorsun. Bu FETÖ sanatıdır.
Belediyenin verilerinin nereye aktarılacağı belli olmayan bir şekilde kopyalanmaya çalışılmasından gönüllü kuruluşlarımıza kadar bir hesaplaşma, öc alma siyaseti güdülmüştür. Belediyeler vakıflarla işbirliğine girmez mi, girer. Nakdi para verme gibi bir durum tabii ki olmaz. Devletin Vakıflar Genel Müdürlüğü vardır. Bu tür vakıflarla işbirliğine gider. Onlara parasal değil ayni olarak arazi tahsisleri vesaire bu tür şeyler yapar. Oralarda birçok hizmetleri o STK'lar vasıtasıyla yürütür. Bu beylerin malum STK'ları vasıtasıyla yıllarca bu ülkede yaptıklarını biz bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz. Baktık ki dün akşam bu işlerden bahsediyor, bir de isim veriyor. Ben de mi isim vereyim. Ama vermem.
Kırgınlar var, kırgınlıklar var. Değerli kardeşlerim, kişinin kişiye kırgınlığı olabilir ama davaya kırgınlık asla olamaz