Erdoğan: Pensilvanya ziyaretine ben izin verdim!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta sonu gerçekleştirdiği Almanya ve Belçika seyahatinden dönüş yolunda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Pensilvanya ziyaretinin gündeme gelmesinin ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le aralarında geçen diyaloğun sorulması üzerine "Benden bu konuda izin almıştır ve oraya gitmiştir. Fakat Cumhurbaşkanı’mızla bu konuyu görüştüler mi doğrusu bilmiyorum. Kaldı ki zaten oraya gitmesi konusunda izin alması gereken makam benim" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında polemiğe neden olan Pensilvanya ziyareti konusunu yorumladı.

Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle:
 
Ahmet Bey benden izin aldı
 
Sayın Başbakan ile 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül arasında Pensilvanya ziyaretine gitme konusunda bir polemik yaşandı. Başbakanlığınız döneminde yaşanan bu olay sizin bilginiz dahilinde miydi?

Bizim bu noktada kelime yanlışına düşmemiz doğru olmaz. Ahmet Bey’in Pensilvanya’ya gitmesinden benim bilgim var. Benden bu konuda izin almıştır ve oraya gitmiştir. Fakat Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüştüler mi doğrusu bilmiyorum. Kaldı ki zaten oraya gitmesi konusunda izin alması gereken makam benim. Hem genel başkanı olduğum partinin bir mensubu olması, aynı zamanda da o dönemde Başbakan olmam hasebiyle. O aralar zaman zaman bizim milletvekillerimizi Pensilvanya’ya götürme adeti başlamıştı. Bazen bakan da götürüyorlardı. Tezgah derin, hedefler farklı. Bunlar muhtemelen daha sonraki günlere yönelik adımlardı. Tabii bir dönemden sonra ben arkadaşlara ‘Pensilvanya’ya gitmeyeceksiniz’ demeye başlamıştım. Çünkü rahatsız olmuştum. Fakat Ahmet Bey’in gidişi, hatta hatta Zafer (Çağlayan) Bey de gitmiştir; bunlar benim bilgim dahilindeydi. Tabii bu iyi niyetlerimizin hiçbiri karşılık bulmamıştır. Ahmet Bey döndükten sonra görüşmenin içeriğini bana anlatmıştı. Görüşmenin içeriğini söylemem doğru olmaz. Abdullah Bey’le aralarında ne geçmiştir bilmiyorum. Ama dediğim gibi benim bilgim dahilinde gitmişti.
 
Suriye meselesi
 
 Suriye ile ‘Savaşa gireceğiz’ iddiası ortaya atıldı. Ayrıca Suriyeli muhaliflere yardım için Suudi Arabistan’la anlaşma yaptığımız söyleniyor...
 

Bu iddiayı ortaya atan zat, esasen ortaya bir yalan attı. Aynı gün Genelkurmay Başkanımız, haftalık rutin ziyaretinde, şakayla karışık “Şu an da Suriye’ye bir harekat yapacak olan ordunun komutanının Sayın Cumhurbaşkanı’nın yanında ne işi var” dedi. Bunların devlet yönetiminden çok uzak olduklarını gösteriyor. Nerede ne konuşulacağını bilemeyenler, sadece mide bulandırmaktan, ülkedeki sağlıklı düşünce yapısını adeta bozmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar. İddiayı ortaya atan kişiyi benden çok daha iyi tanıyorsunuz. Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve koalisyon güçlerinin elbette bazı çalışmaları var. Bizim bu konuda ABD’ye söylediğimiz şey, uçuşa yasak bölge, güvenlikli bölge ve eğit-donattır. Eğit-donatı şu an ABD bizimle paylaşmış vaziyette. Adımları müşterek atıyoruz. Takvimi önümüzdeki aylar belirleyecektir. Suriye’de muhaliflerin güç kazanımında bölgedeki dost ülkelerin desteği var. Türkiye olarak Suriye ile ilgili kendimizi emniyete almamız gerekiyor. Tedbirlerimizi almış vaziyetteyiz.
 
Cenazede temsil olacak
 

  Kenan Evren’in cenaze törenine katılacak mısınız?
 

Cumhurbaşkanlarının defni ile ilgili Dışişleri Bakanlığımız “törenler nasıl yapılır” belirlenmiş. Aile Ankara’daki devlet mezarlığında defnini istiyor. Devlet töreni ailenin de arzu etmesi halinde yapılacak bir törendir. Cumhurbaşkanlığı yaptığı için böyle bir hakkı var. Bizler de döndükten sonra tekrar değerlendirmemizi yapacağız. Bizim şu anda malum törenlerimiz var. Salı günü yurtdışından misafirlerim var. Şu an katılmak gibi bir düşüncem yok. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı adına temsilen bir arkadaşım törene katılır.
 
 12 Eylül’ü siz nasıl yaşadınız? Bu konuda bize o dönemde yaşamış olduğunuz sıkıntıları anlatabilir misiniz?
 
12 Eylül’ü inşallah hatıralarımızı yazdığımız zaman anlatırız. Şu anda bulunduğumuz makam sebebiyle bu konuya girmek istemiyorum.
 
 Ekonomide olumlu sinyaller var
 

 Ülke ekonomisinin kötüye gittiği söylemleri var. Seçimden sonra ekonomik bir kriz mi geliyor?
 

Ben Türkiye’nin ekonomisinin kötüye gittiğine inanmıyorum. Sanayi üretimi 4.6. Bu büyümede bir sinyaldir. Seçim sonrası için ekonominin olumlu sinyaller verdiğine inanıyorum. İhracatımızın artacağına yönelik sinyaller ortada. İstikrar ve güven iktidarı oluşursa Türkiye’yi farklı bir şekilde çekim alanı haline getirir. Belçika’da sıkıntı var. Niye? Son iki seçimde hükümet kurmakta ciddi sıkıntılar çektiler. Birisinde 157, öbüründe 500 küsur gün sürdü. Koalisyon hükümetinin kurulması bu kadar zaman alırsa istikrar olmaz. İtalya yasal mecburiyet getirdi, kurdu. Yüzde 40’ı aşan tek başına iktidar olacak. İngiltere’de yüzde 12 oy küsur ile bir milletvekili çıkarılıyor. Başbakanlığım döneminde, “daraltılmış bölgeye gidelim baraj yüzde 5 olsun, barajı kaldıralım dar bölge olsun, bu da olmuyorsa kusura bakmayın” dedim. Ordu ve Trabzon’da milletvekili başına 100 bin civarında oy gerekiyor, ama Tunceli’nin, Bayburt’un durumunu düşünün. Bu adalet değil. Dar bölge olsa adaleti yakalarsınız. Muhalefetin işine gelmiyor. İngiltere’de 1 saat içerisinde 3 tane siyasi partinin genel başkanları istifalarını verdi.
 
 Muhalefetin ekonomik vaatlerinin seçmen nezdinde bir karşılığı var mı sizce?
 
Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Ben Başbakanlığımda kışı gösterdim yaz olursa bahtına dedim, yapılmayacak şeyleri vaat etmedim. Asgari ücretle ilgili biri bin 400, biri bin 500, biri bin 800, diğeri 5 bin diyor. 5 bin diyenin bütün oyları toplaması lazım. Toplayabildiler mi? Asgari ücretin tanımını bilmiyorlar. Asgari ücret korumadır. Siz, sigortasını, vergisini en az bu ücret üzerinden vermek durumundasınız. Ama işveren bunu 2 bin de yapar, 4 bin de yapar. Fakat asgari ücreti bin 500 diye koyduğunuz anda işçi sayılarında düşme başlayacaktır. İşsizlik gelecek. Bunlar kamuyu da böyle bitirdiler. Aynı tuzağa Türkiye’nin düşmemesi lazım. İnsanla finansı başarılı bir şekilde yönetemezseniz çökersiniz. Bürokratik oligarşi bu ülkeye çok çektirdi. Şimdi çektirenler diyor ki ‘biz bunu yapmayız.’ Sen zaten örneğini orada gösterdin.
 
90 kişi atılmış, yakıştıramadım
 
Bir gazetedeki habere göre Gezi’de aktif rol oynayan bazı büyük holdingler tedarikçilere yaklaşık iki aydır ödeme yapmıyorlarmış. Haziran’dan sonra ödeyeceklermiş, sanal bir “kriz var” atmosferi oluşturmak için. Banka faizleri de artmış durumda. Cumhurbaşkanı olarak bu holdinglere ve bankalara bir çağrınız olabilir mi?
 

Bizde o tür bir bilgi yok ama o tür holdinglerin çok sayıda olduğunu sanmıyorum. Geçenlerde en büyük grubun hizmet sektöründeki otelinin önünde işten atılanlar orada bir gösteri yapmışlar, halen devam ediyor. 90 küsur kişi. Ben bu gruba yakıştıramadım. Bu 90 kişiyi hiç çalıştırmadan besleyebilirsin. Onu orada değil de farklı bir yerde, emeğe bir değer verin.
 
Bu insanlara ben bir şey söylemiştim, TOBB’da, en çok üyesi olan, yaklaşık 1 milyon 300 bindi o zaman. “Her şirket yanına bir işsiz alsa, işsizliğin belini kırarız” dedim. Bana nasıl saldırdılar o zaman. Bu sadakan, zekâtın olsun. Al, çalıştır. Yüklendiler. Bunlar hep ‘ver’ ağacının altındalar. Hiç ‘al’ yok. Özel bankalar en ufak bir risk görsün hemen kredileri geri çağırmaya başlıyor. Fakat ben seçime yönelik bir kriz çıkarma düşüncesi olduğu kanaatinde değilim. Sanıyorum risk payını minimize etme gayreti içerisindeler.
 
 Kırmızı Kitap’a girmiş bir terör örgütü olduğu belirtilmesine rağmen paralel yapının propagandayı sürdürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
MGK, ‘legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri’ ifadesini kullandı. Hükümetimiz gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı. MGK Genel Sekreterliği son halini tekrar Başbakanlığa gönderdi ve son hali bugün-yarın gelmiş olacak. Böylece Kırmızı Kitap’a girmiş olacak. Girdikten sonra yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü milli güvenlikle ilgili bir durum. Dünyada silahlı olduğu gibi silahsız terör örgütleri de var. Bunların da kendilerine göre stratejileri var. Süreç başladı. Yargıda olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hakim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama süreci muhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.
 
Diyanet’e saldırı gayri ahlaki
 
 Diyanet kurumuna yönelik, CHP ve HDP’den gelen eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
 
Oldukça hassas olan bu kuruma yapılan saldırılar gayrı ahlakidir. Diyanet işleri Başkanlığı bu konuya dört dörtlük cevap verir. Siyasetçi, istediği kuruma ve kişiye istediğini söyleme hürriyetine hakkına sahipse, o kurum da kendisini hukuk içerisinde savunma hakkına sahiptir. Diyanet İşleri de benim savunduğum kadar kendi kendisini savunacaktır. Kürtçe Kur’an meali ile ilgili de yalan söylüyorlar. Taksim’e Kâbe benzetmesi yapıyorlar. Din derslerinin kaldırılması ile ilgili konuşuyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Hâlbuki Müslümanlar bir kez sokulduğu delikten bir daha sokulmaz! Yüksekova’daki havalimanını 2 yıl önce açacaktık, iş makinelerinin yakılması, müteahhitlerin kaçırılması yüzünden gecikti. İsmi, ‘Selahaddin Eyyübi Havalimanı’ olarak belirlendi. Çok yakında açılacak.
 
Akan kanın hesabı sorulmalı
 
 Doğu bölgelerinde silah baskısıyla oy istenildiği yolunda iddialar var...

 
Diyarbakır Belediyesi’nin önünde Kürt annelerin ağlamasına neden olan ve onların yavrularını kaçıranlar onlar değil miydi? Şimdiye kadar akan kanın hesabının sorulması gerekiyor. Kürt kardeşlerimizin de bu durumda aktif rol alması gerekiyor. Sandık güvenliği noktasında tüm tedbirleri İçişleri Bakanlığı ve jandarma almış durumda. Silahlı kuvvetler de gereken desteği verecekler ve sandık güvenliği sağlanacak. Bir de siyasi partilerin sandıklarına sahip çıkması gerekiyor. Her halükarda milletimizin özgüveni ile sandığa giderek demokratik hakkını kullanması ve gerekli adımı atması lazım. İnanıyorum ki çok yüksek bir katılımla Cumhuriyet tarihindeki en büyük seçime katılım rekoru kırılacaktır.
 
Dertleri seçime gölge düşürmek
 
 Bazı kamuoyu araştırmalarında ‘halkın seçim sonuçlarına güvenmediği’ öne sürülüyor.

 
Türkiye için bana göre bu çok saçma bir şey. Türkiye sandığa güven sorunu olan bir ülke değil. Ama birileri kendince bu tür asılsız iddialarla seçime gölge düşürmenin gayreti içinde sanırım. Muhtemelen neticeyi şimdiden görenler, “nasıl bir şaibe düşürebiliriz” gayreti içerisindeler. Nitekim Avrupa’dan gelen AGİT temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde benzer şeyleri onlara da söylemişler. Dertleri şimdiden seçime gölge düşürmek. Bunu ne denli yaparlarsa yapsınlar herkes biliyor ki bu işin senedi mazbatalardır. Bu mazbatalar, tutanaklar ortada olduktan sonra sandığa şaibe karıştırma girişimlerinin hiçbirisi tutmaz.
 
 HDP barajın altında kalırsa çözüm süreci akamete uğrar mı?
 
İşin o boyutuna girmek istemiyorum. Benim tek derdim ülkemizin istikrarıdır. Hazirandaki seçimle ilgili yegâne dileğim de inşallah sandıktan istikrarı güçlendiren bir netice çıkmasıdır.   
 
Çözüm sürecinde samimi değiller
 
  Çözüm süreci ve Suriye konusuna iyimser bakabiliyor musunuz?

 
Çözüm sürecinde hükümetimizin samimiyetine inanıyorum fakat muhalefet samimi değil, çünkü kesinlikle kabul etmediler. Bundan sonra da edeceklerine inancım yok. Hükümet kararlı. HDP de zaten işi çok farklı bir şekilde provoke ediyor ve hiçbir zaman bunun yanında yer almadı. Yanında yer almış olsalardı Van’da bilbordlara kan akan musluk resimleri asmazlardı. Bu davranışların hepsi provokasyon amaçlı.
 
Suriye’yle ilgili konuya gelince Kobani konusunda bizim gösterdiğimiz hassasiyeti kimse göstermedi. Sayın Obama’ya ‘gelin Özgür Suriye Ordusu’yla bir adım atalım’ dedik. Olumlu bakmadılar. Peşmerge yerine ‘PYD’ dediler. ‘Yanlış yaparsınız, silahlar PYD’nin, DEAŞ’ın eline geçer’ dedim. Silahların yarısı DEAŞ’ın eline bir kısmı da PYD’ye geçti. Şu an Kobani’de 60 bin kişi var, onlar da bizden geri dönenler. Şimdi bunun istismarını yapıyorlar. Kobani şöyle, Kobani böyle. Kobani’de artık neredeyse Arap kalmadı. Yani bölgede çok farklı metot uygulanıyor. Bu Afrin’den başlıyor, Kobani ve Kamışlı’ya doğru gidiyor. Hedefleri bu noktaları birbirine bağlamak. Orada belli bir etnisite oluşturma gayretindeler. Amerika bunu yeni görmeye başladı. Biz de dedik ki ‘buralarda yapılacak şeyleri bizimle görüşmeniz lazım. Bu işin çilesini çeken biziz. Samimi adımlar atılacaksa gelin koalisyon gücünü hep birlikte takip edelim. Eğit-donat buna dahil olmak üzere güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle çalışmalar yapalım.’ Şu an ekiplerimiz çalışmaları yürütüyor. Eğit-donat başladı. Amerika’yla olan diyaloğumuz sağlıklı yürüyor, destek verecekler.
 
 Güvenli bölge kurulması yakın zamanda bekleniyor mu?
 
Bunun zamanını açıklamak doğru olmaz. Tüm mesele görüşmeleri masada yürüten arkadaşlarımın, teknokrat, bürokratların sunacakları bilgilere, görüşmelerin gidişatına bağlı.
 
Reyhanlı sınamaydı
 
Bölgede mezhepsel bir tartışma var. Türkiye’de Batı destekli bu tarz bir gerilim olabileceğine mi işaret etmek istediniz?

 
Bu sadece Batı destekli değil. Türkiye’yle ilgili olanda farklı ülke veya bölgelerin de etkisi var. Biz çok hassasız. Bu hassasiyetimizi çeşitli istihbari araştırmalarla da gösteriyoruz. Reyhanlı olayı sıradan olay değil bir sınamaydı. Onun bağlantısı Suriye’deydi.

İsrail’le önümüzdeki dönemlerde nasıl bir ilişki içerisinde olacağız?
 
İsrail’in bölgede tek görüşebildiği ülke Türkiye’ydi. Ama Türkiye’yi Mavi Marmara’yla kaybetti. Sayın Obama’nın devreye girmesiyle özür konusunda ilerleme kaydedildi ama tazminata yanaşmadıkları gibi Filistin’e ambargoyu da kaldırmadılar. Bunlar gerçekleşmediği sürece ilişkilerimiz normale dönmez. Bu yanlışlardan dönülmesi halinde biz de ilişkilerimizi normalleştiririz.
 
 KKTC konusunda son dönemde yaşananlarla ilgili ne söylemek istersiniz?
 
Yunanistan kendi garantörlük hakkından vazgeçebilir ama Türkiye’nin garantörlük hakkında vazgeçmek gibi bir sorunu yok. Biz oradaki garantörlük hakkımızı sonuna kadar kullanırız. Bunun için de kimseden akıl almaya ihtiyacımız yok.

Sonraki Haber