Erdoğan: Dünyayı başlarına yıkarız
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yeni Anayasa" konulu toplantıda konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Yeni Anayasa" konulu toplantıda açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın "Nasıl cemaat içinde devlet içinde devlet içinde çalışanları dar ediyorsak devlet içinde öz yönetimle devlet kurmaya çalışanların başına dünyayı yıkarız." sözleri salonda ayakta alkışlandı.
İşte konuşmalarından satır başları:
300 STK Yeni Anayasa çağrısına destek veriyor. Bu ülke genelinde milletin birliğine bir çağrı olduğuna inanıyorum. Bu herhangi bir şahsın değil milletimizin meselesidir.
Her kim ki millete rağmen yol almaya çalışırsa akıbeti kötü olur. Millet kükrediği zaman onun önüde ne bentler ne de dağlar durabilir.
Yeni Anayasa da milletimizin en güçlü talebi haline dönüşmüştür. Milletimiz STK'lar aracılığıyla konuya el koymuştur. Bu tür toplantılar ve çalıştaylarla tüm kesimleri içine alan tüm kesimlerin ihtiyaçlarını yansıtan yeni anayasa süreci hızla olgunlaşacaktır.
AÇIK SÖYLÜYORUM
Bu mesele millidir, yerlidir. Mili ve yerli olan her meselede ben de varım. Açık söylüyorum. Bugüne kadar yazılan anayasaların tamamı ithaldi. Şimdi biz yerliye ve milliye dönmeliyiz. Biz yeni anayasa dedikçe birileri çok ciddi şekilde rahatsız oluyor. Yeni anayasaya karşı olanlar eski anayasadan memnundur demek.
Eskilerin güzel bir sözü var; tatbiki mümkün olmayanın ıslahı da mümkün olmaz.
2011 seçimlerinin ardından ciddi bir adım attık. Yüzde 60'lık çoğunluğa sahip olmamıza rağmen eşit sayıda komisyon üyesi aldık. Fakat diğer partiler anayasa metni oluşturmak için değil engellemek için hareket ettikleri için çalışmalar akamete uğradı.
İşte seçimler yapıldı; 7 Haziran 1 Kasım... Mevcut anayasa bu vücuda dar geliyordu dar. Artık burada yapılması gereken topu taca atan tavırlar yerine tekliflerin ortaya konulmasıdır.
BİZDEKİ ANAYASA METİNLERİ DAYATMADIR
Bizdeki anayasa metinleri dayatmadır. Bu yeni anayasa ruhuyla diliyle yöntemiyle milletimizin birikimini özlemlerini yansıtan bir metin olmalıdır. Millet kendini görmelidir. Hukukta usul bilimde yöntem en az esas kadar önemlidir. Usulü çok iyi belirlemeliyiz. 2011'deki usulün sonuç vermediğini gördük.
Çıkıyor Anamuhalefetin Başkanı çıkıyor barı anlaştıklarımızı Meclis'ten geçirelim diyoruz. Tamam diyoruz. Ama 4 parti de imzalasın diyorlar. Ama parafları var. Değerli kardeşlerim inanmak samimi olmak çok ayrı bir şey. 60 maddede 4 parti temsilcilerinin onayı var. Gene Başkanların buna evet demesi lazım. Şu anda 60 madde bu haliyle duruyor. Kimin dürüst olduğunu öğrenmek bakımından 60 maddelik çalışma çok önemli bir ispattır.
BU ZAMANA KADAR KADRO HAZIRLANMADI MI?
Şimdi STK'lar aracılığıyla yeni bir nayasa yazım süreci yürütmeliyiz. Seçkinci değil kapsayıcı. Türk tipi başkanlık diyorum ya, işte bu konuda da Türkiye modeli anayasa hazırlama modelini ortaya koyabilmeliyiz. Bu millet içinden bir anayasa yazabilecek kadro hazırlayamadı mı ya?
Millet hazır da ben elitim diyen siyasiler buna hazır değil. Millet meydanlarda kükrüyor. Milleti merkeze alan kadim yönetim geleneğimize yaslanan anayasa Türk Tipi Anayasa'dır.
Hukukun üstünlüğü konusunda da hiç birimizin itirazı olamaz. Kanunların üstünlüğü derseniz orada itirazım olur. Yeni Anayasa'nın ruhu çatışma yerine uyum ve denge üzerine bina edilmeli.
Biz Parlamenter sistermin ülkemizde miyadını doldurduğuna inanıyoruz. Yeni Türkiye'nin inşaası sürecinde Başkanlık sistemine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TAYYİP ERDOĞAN'IN KİŞİSEL MESELESİ DEĞİLDİR
Önce şu yalnışı peşinen düzeltmek istiyorum. Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan'ın kişisel meselesi değildir. Ben bunu belediye başkanlığım döneminde de Başbakanlık döneminde de Cumhurbaşkanlığım döneminde de anlattım. Biz dersimizi iyi çalışıyoruz. Konu şahıs değil ülkenin geleceği meselesidir.
Başkanlık sistemi doğru olacaksa bunun tartışılması ve hayata geçirilmesi gerekir. Bu tartışma yeni değil. Her dönemde bu mesele konuşuldu.
Halkımızın başkanlık sistemiyle ilgili bilgilendirilmesi, TV'ler ve gazetelerde bunun anlatılması milletimizin bilgilendirilmesi çok büyük öneme sahip.
KİMSE KİMSEYİ KANDIRMASIN
Üniversitelerimizin hukuk fakültelerinde artık tartışılır noktaya gelindi. Paneller sempozyumlar başladı başlayacak. 10 Ağustos 2014 itibariyle Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle bu süreç başladı. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanının sadece sembolik konumda durması düşünülemez. Aslına bakılırsa Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanlarının siyasi gündemin dışında kaldığını söyleyebilmemiz mümkün değil. Biz bu gerçeği 2003-2007 yılları arasında tecrübe ettik.
Seçim sürecinde iç ve dış politika alanında tahaaütte bulunan Cumhurbaşkanı sözlerinin arkasında durmak zorundadır. Sandıktan çıkan Cumhurbaşkanının bir kenarda oturmasını bekleyen Türkiye'yi tanımıyor ve siyaseti de bilmiyor demektir. Benim tanıdığım millet buna izin vermez.
BEN BUNLARI YAŞADIM, DAMDAN DÜŞTÜM
İleriye doğru atılmış ancak yarım kalmış adımı tamamlamamız gerekiyor. Hem seçilmiş başbakan hem de seçilmiş Cumhurbaşkanı ile bu sürecin yürümesi fevkalade zordur. Aynı siyasi gelenekten gelmemiş Cumhurbaşkanı ile ben çalıştım. Ne getirdiğini ne götürdüğünü biliyorum. Damdan düştüm. Aynısı yarın değişik siyasi anlayışla olursa bu iş nasıl yürüyecek? Nasıl birbirine saldırılar olduğunu görmedik mi? Bundan ders çıkarmayacak mıyız? Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanlarının hükümetlere nasıl güçlük çıkardığını biliyoruz. Bu kriz halinin ortaya çıkmasını beklemeden yarım kalan işi sistemi tamamlamak yani Başkanlık Sistemine geçmektir. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrusudur.
Benim teklifim kararın milletimize bırakılmasıdır. Hem parlamento bir karar vermelidir ama parlamento kararı sonrasında millete gidilmelidr. Nihai kararı vekiller değil asiller olan miller vermelidir.
AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER
Halkın seçtiği bir sistemin 40 yıllık siyasi tecrübeme dayanarak milletimizin talebi olduğumuzu biliyorum. At sahibine göre kişner derler. Her sistemi işletecek olan orada sorumluluk üstlenen kişilerdir. İyi bir sistem vasat kişilerle işleyebilir. Ama bizdeki sistem krizlere çok açıktır. Bunun bedelini millet olarak ödüyoruz. 94 ve 2001 krizleri dünyada sorun yaşanmadığı dönemlerde kendi iç meselelerimiz nedneiyle ortaya çıkan krizlerdir. 2008 yılındaki kriz pek çok ülkeyi kasıp kavurdu. Bizde ise teğet geçti. Bizde istikrar vardı. Güçlü bir tek parti hükümetine sahip olmasaydık küresel krizin bizi nasıl bir duruma düşüreceğini düşünmek bile istemiyorum.
YAMYAMLAR ÜLKEMİZİ KAN GÖLÜNE ÇEVİRDİ
İstikrar ve günve ortamının kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekiyor. Kadro da çok önemli. Biz mevzuat amca ile yola devam etseydik halimiz fenaydı. Birileri de ki hep söylerim; bürokratik oligarşi getirir senin önüne yasaları koyar hele bir de korkak siyasetçiysen altınan kalkamazsın.
7 Haziran sonrası koalisyon ihtimali ortaya çıkınca yamyamlar ülkemizi kan gölüne çevirdi.
Nüfusumuz hamdolsun 79 milyona yaklaştı. Tek millet diyoruz. Tek bayrak diyoruz. Başka bir bayrak asla bu semalarda dalgalanamaz diyoruz. Tek vatan diyoruz. 780 bin metre kare vatan toprağında herhangi bir ameliyata asla göz yumamayız diyoruz. Tek devlet diyoruz. Adı ve söylemi ne olursa olsun hiç bir devlet paralel devlet paralel yapıya izin vermeyiz veremeyiz.
DÜNYAYI BAŞLARINA YIKARIZ
Nasıl cemaat içinde devlet içinde devlet içinde çalışanları dar ediyorsak devlet içinde öz yönetimle devlet kurmaya çalışanların başına dünyayı yıkarız.
Bu topraklarda milli olan ne varsa hepimizin başımızın üzerinde yeri vardır. Ülkemizin karşısında kim varsa onunla mücadele etmek de bizim namus borcumuzdur. Bu devlet köksüz değil. Bu millet balık hafızalı değil! Emanetçisi olduğumuz deperlerin kıymetini çok iyi biliyoruz.
Bizim ecdadımızın yattığı toprak tuttuğumuz bayrak belli. Dalgalanmak için bekleyen bayrağı rüzgarsız bırakmayacağız.