Erdoğan: Bunun adı savaş değil, devlet terörü
Memur, emekli ve asgari ücret zammının masada olduğu kritik Kabine toplantısı sona erdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine sonrası açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen ve 3 saat 10 dakika süren Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Erdoğan, ''Cumartesi gecesi Berlin Olimpiyat Stadı’nda oynanan Euro 2024 hazırlık maçında Almanya karşısında tarihi bir galibiyete imza atan A Milli futbol takımımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Millilerimiz deplasmanda 72 yıl sonra gelen 3-2’lik skorla hepimizi hem büyük bir sevinç hem de oynadıkları oyunun güzelliğiyle tarifsiz bir gurur yaşattılar. Gurbetçi kardeşlerimizin coşkuyla milli takımımızın yanında yer almaları da bizim için ayrıca anlamlıydı. Berlin Olimpiyat Stadını adeta bayram yerine çeviren tüm gurbetçilerimize buradan şükranlarımı sunuyorum. Millilerimizin inşallah bu başarı çıtasını daha da yukarıya taşıyarak 2024 Avrupa Şampiyonası’nda bizlere yeni zaferler tattıracaklarına inanıyorum’’ dedi.
KKTC’NİN TEŞKİLATA GÖZLEMCİ ÜYE OLMASI TARİHİ BİR ADIMDI
Erdoğan, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için verdikleri mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürdüklerini vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Son kabine toplantımızdan bu yana içeride ve dışarıda birçok etkinliğe, zirveye, görüşmeye, açılış törenine iştirak ettik. Kazakistan’ın ev sahipliğinde Türk Devri temasıyla Astana’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatının 10’uncu zirvesinde Türk dünyası olarak birliğimizi, beraberliğimizi dayanışmamızı bir kez daha perçinledik. Teşkilatımızın hem üye sayısı hem işbirliği alanı hem de kurumsallaşma açısından kat ettiği mesafeden memnuniyet duyuyoruz. Merhum Gaspıralı İsmail Bey’in 1 buçuk asır evvel hayalini kurduğu ‘Dilde, fikirde işte birlik’ idealine adım adım yaklaşıyoruz. Macaristan’ın ardından geçen sene Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Anayasal ismi ile teşkilata gözlemci üye olması tarihi bir adımdı. Böylece Kıbrıs Türkü kardeşlerimize uygulanan tecridin kırılması yanında Türk dünyasının Kıbrıs halkına olan desteğini de ortaya koymuştuk. Bu vesile ile geçen hafta 40’ıncı kuruluş yıldönümünü gururla kutlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimizin 15 Kasım Cumhuriyet Bayramını tekrar tebrik ediyorum."
‘FİLİSTİN’DEKİ MAZLUMLARIN ACISI NASIL BİZİM ACIMIZSA TÜRKMENLERİN SIKINTISI DA BİZİM SIKINTIMIZ’
Erdoğan, Türkiye olarak sadece ülke sınırları içinde değil; yurtdışında da mazlumun, mağdurun, ezilenlerin zulme ve baskıya uğrayanların yanında olduklarını vurgulayarak, "AFAD’ımızla, Kızılay’ımızla, dünyanın en zor coğrafyalarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızda ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşuyoruz. Türkistan’dan Afganistan’a, Balkanlardan Afrika’ya kadar nerede gözü yaşlı gönlü kırık kimse varsa Türkiye’nin şefkat eli ortadadır. Filistin’deki mazlumların acısı nasıl bizim acımızsa Uygur kardeşlerimizin, Ahıska Türkü, Kırım Tatar’ı, Kerkük Türkmen’i kardeşlerimizin sıkıntısı da aynı şekilde bizim sıkıntımızdır. Hiçbir ayrım yapmadan bunların hepsi ile yakından ilgileniyoruz. Her kim Türkiye’yi soydaşlarının derdine sırtını dönmekle itham ediyorsa çok açık söylüyorum; ya gafildir ya cahildir ya da yabancı güçler namına çalışan 5’inci kol elemanıdır. Türkiye’nin soydaş ve akraba topluluklarına yönelik hassasiyeti zirveye bizim dönemimizde çıkmıştır. İnşallah bundan sonra da her daim kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz’’ dedi.
‘İSRAİL YÖNETİMİ BİR CİNNET HALİ İÇİNDEDİR’
Erdoğan, konuşmasında İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına değinerek, şöyle devam etti:
"İsrail’in 7 Ekim’den beri süren ahlaksız ve alçak saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veren Gazze halkına da bu anlayış ile sahip çıkıyoruz. Şimdiye kadar Gazzeli kardeşlerimize ulaştırılmak üzere 11 uçak dolusu malzemeyle, bir sivil insani yardım gemisini Mısır’a gönderdik. Böylece Gazzeli kardeşlerimiz için toplam 800 tona varan insani yardım malzemesini bölgeye sevk etmiş olduk. Mısır makamları ile iş birliği içerisinde yardım malzemelerinin Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye ulaştırılmasını sağlıyoruz. Biliyorsunuz; İsrail suyunu, yakıtını, elektriğini, iletişimini komple keserek Gazze halkını sadece öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda taammüden hastaneleri bombalayarak Gazzelilerin direniş azmini de kırmaya çalışıyor. Gazze’de 7 Ekim tarihinden beri kelimenin tam anlamıyla bir vahşet, bin yıl önceki Haçlı işgalinde, 80 yıl önceki İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir. İsrail yönetimi askeri ve silahlı sivilleri ile ‘bir atışta iki ölü’ diyerek hamile kadınları, daha doğmamış bebekleri ile birlikte katletmekle övünen bir cinnet hali içindedir."
'BİLHASSA HASTANELER İSRAİL MEZALİMİNİN SEMBOLÜ OLMUŞTUR'
Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanlarına tepki göstererek, "Çocukları, daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkek ve kadınları; uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalayarak üzerlerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir. Bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür. Netenyahu, İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze’de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler İsrail’in saldırıları sebebiyle yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze’nin en büyük sağlık tesisleri olan El Ehli Baptist ve Şifa hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Bu hastanelerle ilgili İsrail’in ortaya attığı iddiaların tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşıldı. Ama buna rağmen Âkif’in ‘tek dişi kalmış canavar' diye tarif ettiği güya medeni dünya İsrail’in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Hatta savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ diyerek destek veren ülkeler gördük’’ diye konuştu.
'ADİL VE KALICI ÇÜZÜM İRADEMİZİMİZİ MUHAFAZA EDİYORUZ'
Erdoğan, konuşmasında KKTC’yi desteklemeye devam edeceklerini belirterek, "Enerjiden güvenliğe, savunmadan altyapı yatırımlarına kadar her alanda attığımız adımlarla Anavatan’la Yavruvatan arasındaki ekonomik, ticari ve beşeri bağların daha da kuvvetlenmesini sağlıyoruz. Son olarak 4 ay önce 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramında, Ercan Havalimanının yeni terminal binası ve pistinin açılışını gerçekleştirdik. İnşallah çok daha fazlasını başaracağız. Zaman verdiği sözlerin hilafına davranarak Kıbrıs Türklerini cezalandıran Avrupa Birliği’nin (AB) ne kadar büyük bir yanlış yaptığını ispat edecektir. Maruz kaldığımız onca haksızlığa rağmen adil ve kalıcı çözüm irademizi muhafaza ediyoruz. Bunun yolunun da Kıbrıs Türklerinin eşit egemenliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyid edilmesinden geçtiği kanaatindeyiz. Tabi burada bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum; Kıbrıs Türkü’nü ambargolarla haklı davalarından döndürmeye çalışanların Kafkasya’da yeni oyunlar peşinde koştuğuna şahit oluyoruz. Kimi batılı güçler Karabağ Savaşı ile birlikte bölgemizde artık yepyeni bir dönemin başladığını halen idrak edemiyor. Ermenistan’ı yıllarca kışkırtarak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler’’ diye konuştu.
‘ERMENİSTAN’A AZERBAYCAN’IN UZATTIĞI BARIŞ ELİNİ TUTMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUM’
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliği mahkum ettiler. Bu gerçeği artık Ermenistan’ın da görmesi ve kabullenmesi gerekiyor. Ermeni halkı ve yöneticilerinin güvenliği binlerce kilometre ötede değil komşularıyla barışta ve işbirliğinde aramaları daha doğru olacaktır. Batılı ülkeler tarafından gönderilen hiçbir silah ve mühimmat, kalıcı barış ortamının sağlayacağı huzurun yerini tutamaz. Ermenilerin 30 yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir. Buradan bir kez daha Ermenistan’a Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum. Türkiye olarak bizim de Azerbaycan ile işbirliği içinde sürecin başarısı için gerekli adımları atmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum" dedi.
‘BU ARABA SATILMAZ, VATANDAŞ BUNU ALMAZ’ DİYENLERİ HÜSRANA UĞRATTIK
Erdoğan, Kazakistan dönüşü açılışını yaptıkları Fort Otosan Yeniköy fabrikasının toplam 3 bin 500 kişiye istihdam kapısı olan önemli bir yatırım olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Orada bir kez daha gördük ki otomotiv sektörümüz Türk ekonomisinin lokomotifi olmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl 9 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdiğimiz bu sektörde dünyanın 13’üncü en büyük otomotiv üreticisi konumundayız. Ancak Türkiye dünyanın sayılı otomotiv ihracatçılarından biri olmasına rağmen maalesef uzun yıllar kendi yerli ve milli markasına sahip değil. TOGG‘un üretimi ve satışa başlamasıyla yeni gelişen elektrikli araçlar alanında kendi markamızla küresel rekabetteki yerimizi aldık. Her aşamasını yakından takip ettiğim bu projenin hayata geçmesi ile ‘Türk araba yapamaz’ diyenleri, ‘Fabrikada üretim bantı yok’ diyenleri, ‘Bu araba satılmaz, vatandaş bunu almaz’ diyenleri yani bundan 60 yıl önce devrim otomobili projesini garaja mahkum eden zihniyetin günümüzdeki uzantılarını hüsrana uğrattık. Birilerinin müstehzi bir edayla ‘bunun fabrikası nerede?’ diyerek aklınca dalga geçtiği TOGG şimdiye kadar 12 bine yakın teslimat yaptı. Üretim bandından inen ve teslim edilen araç sayısı günden güne artıyor. Geçen yıl dünyada 14 milyon elektrikli araç satıldığı düşünüldüğünde bu yarışa nasıl isabetli bir zamanda dahil olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır’’ diye konuştu.
‘KENDİMİZİ SÜREKLİ GELİŞTİRİYORUZ’
Erdoğan, Türkiye’yi yeni bir tasavvur ve yaklaşımla tanıştırdıkları bütün bu alanların başında sosyal devlet olgusunun geldiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihten tevarüs ettiği kerim devlet vasfına tam manasıyla ilk kez bizim dönemimizde kavuşmuştur. Kurucu kadronun hayallerini süsleyen kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet özlemi, gayretlerimizle neticesinde 21 yılda bir idealden çıkıp hakikate dönüşmüştür. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturuyla ülkemize dünyanın en geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kazandırdık. Devletimizin şefkat şemsiyesi dışında hiç kimsenin, hiçbir vatandaşımızın kalmaması için özel çaba harcadık. Garip gurabanın, fakir fukaranın elinden tuttuk. Şehitlerimizin emanetlerine, kahraman gazilerimize sahip çıktı. Engelli kardeşlerimize, bakıma muhtaç yaşlılarımıza, yetim, öksüz çocuklarımıza kucak açtık. Çeşitli destek programlarından evde bakım hizmetlerine farklı alanlarda yeni düzenlemeleri devreye aldık. Halkçılık maskesi altında yıllardır bu ülkede halk düşmanlığı yapanlar bilmese de hizmetlerimizden faydalanan kardeşlerimizi evinde, iş yerinde, okulunda, hastanesinde her yerde bu gerçekleri bizzat görüyor, yaşıyor. Diğer alanlar gibi sosyal devlet uygulamalarında da mevcutla yetinmiyor, kendimizi sürekli geliştiriyoruz."
'88 HASTAYI 61 REFAKATÇİ İLE BİRLİKTE ÜLKEMİZE GETİRDİK'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı üzerlerine düşeni yapmanın gayreti içerisinde olduklarını bildirerek, "Gazze‘deki tek Onkoloji Hastanesinin vurulması akabinde buradaki kanser hastalarının ülkemize sevki ile ilgili girişimlerimizi başlattık. Aralarında kanser tedavisi görenlerinde yer aldığı toplam 88 hastayı 61 refakatçi ile birlikte ülkemize getirdik. Biz de perşembe günü kanser hastalarını ziyaret ettik, acılarını paylaştık. Milletimiz adına dualarını almanın bahtiyarlığına yaşadık. Gazze’de mahsur kalan vatandaşlarımızın bir kısmının tahliyesini dün gerçekleştirdik. Diğerleriyle ilgili çabalarımız sürüyor. Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir, mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye tarihi misyonunu neme lazımcılık yaparak değil başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz" dedi.
‘ATEŞKES ÇAĞRISINI İSRAİL ANTİSEMİTİZM PARANTEZİNE ALARAK ANINDA BOĞMAYA ÇALIŞIYOR’
Erdoğan, Gazze konusunda Batılı ülkeleri eleştirerek, "Türkiye olarak Gazze’de akan kanın durması için seferber olmuşken batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa’sından Amerika’sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor. Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil insanlık vicdani nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi 1-2 vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak; batılı kurum ve kuruluşlar Gazze’den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil batılı entellektüeller, insan hakları örgütleri ve basın kuruluşları da aynı şekilde İsrail’i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost’u Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor. İsrail, ateşkes çağrısı dahil her türlü tepki antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalışıyor’’ diye konuştu.
‘BATILI ÜLKELERİN HEPSİNİN İSRAİL’E BORÇLARI VAR; BORÇ ÖDÜYORLAR’
Erdoğan, geçtiğimiz hafta Almanya’ya gerçekleştirilen ziyaretine ilişkin konuşmasına değinerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 50 milyar doları bulan toplam ticaret hacmi ile en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile her alanında işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier gerekse Şansölye Sayın Scholz kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık. Gazze‘deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgede kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz. Tabi İsrail’in ne kadar uğraşırsa uğraşsın ‘Antisemitik’ yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Hak bildiklerimizi birilerini rahatsız etse de cesaretle dillendirmemizin sebebi işte budur. Konuşurken rahatım. Niye rahatım; bizim borcumuz yok. Ama onların hepsinin İsrail’e borçları var ve onlar borç ödüyorlar. Sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olan ise Batılı ülkelerin katliamlarına kılıf uydurma noktasında İsrail ile sergilediği yalan kardeşliğidir."
‘ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE HER 2 MESELEYİ GÜNDEMDE TUTMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Erdoğan, batılı devletlere tepkisini dile getirmeye devam ederek, "Nükleer ve kimyasal silah bahanesiyle Irak’ı işgal edenlerin İsrail’in yalanlarına arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Aynı şekilde Irak’ta nükleer silah arayanların İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası itirafı karşısında tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. Öyle ki İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor. Nükleer silah meselesi öyle meskün kalınacak bir konu değildir. Bugün İsrail’e ses çıkarmayanların yarın başka ülkelere söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Malumun ilanı olarak gördüğümüz İsrail’in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz. Riyad Zirvesinde ülkemizin gayretleri neticesinde illegal yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanması ve savaş suçlarının takibi konularıyla birlikte nükleer silahlar hususunda da önemli kararlar alındı. İnşallah önümüzdeki dönemde her 2 meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz’’ diye konuştu.
‘TEPKİ VERMEZSEK ‘VAAD EDİLMİŞ TOPRAKLAR’ DENİLEN İŞGALCİ FANATİZMİ DURDURAMAYIZ’
"Gazze‘deki vahşet karşısında insanlığın vicdanı ve sesi olma görevi şu an Türkiye’nin omuzlarındadır" diyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"15 Kasım’da eşimin öncülüğünde İstanbul’da düzenlenen ‘Filistin İçin Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi’ bu noktada bir kilometre taşı oldu. Acının ve merhametin dili, dini, ırkı yoktur. Bu anlayışla Türkiye’ye gelen, küresel çağrı metnine imza atan, bu zor zamanda yürekli bir duruş sergileyen tüm misafirlerimize buradan teşekkür ediyorum. Buradan ülkemizde Gazze‘deki katliamlara, Filistin meselesine, Kudüs davasına şaşı bakanlara hatta kendi akıllarınca istisa ile sulandırmaya çalışanlara hatırlatmak istediğim bir gerçek var. Türkiye’nin siyasi ve kültürel sınırları kendi resmi sınırlarından değil Adriyatik’ten Çin Seddi’ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar. Bugün Gazze’de yaşananlara tepki vermezsek yarın ‘vaad edilmiş topraklar’ denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız. İşte bu sebeple diyoruz ki Balkanlardan Kafkaslar’a, Karadeniz’den Akdeniz’in doğu kıyılarına kadar dört bir yanımızda yaşanan her hadise bizi doğrudan ilgilendirir. Karabağ’ın gönlümüzdeki yeriyle Gazze’nin gönlümüzdeki yeri aynıdır. Tıpkı Bosna ile Halep’i, Selanik ile Musul’u ayırt etmediğimiz gibi kendi kadim şehirlerimizle Kudüs’ü de aynı görüyoruz. Aslında bu vizyona sahip olmayan bir takım sözde aydınlara, siyasetçilere, medya mensuplarına, sosyal medya silahşörlerine ne desek boş olduğunu biliyoruz."