Erdoğan: ''Bir gece Sincar'a da gireriz''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen törenende çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Kura Töreni’nde konuştu. Erdoğan, "Neresi o ikinci Kandil? Sincar. Eğer halledecekseniz siz halledin. Eğer halledemiyorsanız biz hemen bir gece ansızın Sincar’a da gireriz, oradaki PKK’lıları da temizleriz. Eğer dostsak, eğer kardeşsek bize gerekli kolaylığı sağlayacaksınız. Sizden önceki yönetimlere de bunları söyledik. Eğer bunları temizlemiyorsanız bize bırakın, PKK’yı da biz temizleyelim. Dediler ki 'Biz sıkıntıya düştüğümüzde durumu bildireceğiz.' O gün bugün hâlâ bildirecekler. Sayın Başbakanımız görüşüyor, biz görüşüyoruz. Ama çok daha bu iş uzarsa, yeni bir Zeytin Dalı da orada olur" dedi.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları:
Hasan Celal Güzel Abimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Hafta içinde Külliyemizdeki ödül töreninde beraber olduğumuz ve gerçekten de kendisini çok sıkıntılı gördüğüm ama o ödül törenini ihmal etmeyerek oraya katılan ve bu sabah da bu haberi aldık. Devlet, siyaset ve millet hayatımıza gerçekten yaptığı hizmetleri daima saygıyla hatırlayacağımız Hasan Abimiz ilerleyen yaşına rağmen bitmeyen bir heyecan ve coşkuyla çalışmalarını sürdürüyordu. Mekânı cennet olsun inşallah diyorum.
15 Temmuz darbe girişimiyle hain yüzü tartışılmaz biçimde ortaya çıkan FETÖ’nün en çok hedef aldığı kurumların başında şüphesiz ki adalet teşkilatımız geliyordu. Zira onun için her şey orada başlıyor, her şey orada bitiyordu. Darbe girişiminin ardından içindeki FETÖ’cüleri en hızlı ve kararlı şekilde temizleyen kurum yine adalet teşkilatımız oldu.
'FAKAT BİTTİ Mİ? BEN BİTTİĞİNE İNANMIYORUM, DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ'
Bu temizliğin adalet teşkilatımız bünyesinde yol açtığı boşluğu doldurma konusunda en başından beri takip ettim, ediyorum. Fakat bitti mi? Ben bittiğine inanmıyorum, daha çok çalışacağız. Çünkü bu virüs aynen kanser gibi… Kim bilir daha nerelerde neler çıkacak. Çıkaracağız. Bunların temizlenmesi gerekiyor. Zira bu kurum, bu müessese çok güçlü, çok sağlam, tertemiz olması lazım ki işte biraz sonra değineceğim konuya rahatlıkla gelebilelim.
Özellikle avukatlık mesleğinden hâkim ve savcılığa geçen kardeşlerimizin eğitim-öğretimleri sebebiyle çok daha başarılı olduklarını biliyoruz. Esasen pek çok ülkede hâkim ve savcılığa atanacak kişilerin önce ciddi bir deneyim sahibi olmalarına özel önem veriliyor. Okulunu bitirdikten hemen sonra hâkim olan kişiyle, üç-beş yıl gerçek dünyada mücadelesini veren bu mesleğe geçenlerin hadiseye yaklaşımlarının aynı olmayacağı açıktır. Bunun için avukatlıktan hâkim ve savcılığa geçişi yaygınlaştırarak sürdürmemiz gerektiğine inandık ve bu adımları attık.
Adaletin tesisi hem Rabbimizin emridir hem de devletin temelidir. Bunun için tüm adliye binalarımızda ve mahkemelerimizin duvarlarında “Adalet mülkün temelidir” diye yazar. Adalet devletin de toplumun da beşeri münasebetlerin de aslında taşıyıcı sütunudur. Adaleti sağlamakla zulme kaymak arasındaki çizgi öyle incedir ki kanunların hazırlanmasından mahkemelerdeki uygulamalara kadar her aşamada gerçekten çok ciddi titizlik göstermek gerekiyor.
Devletler ve milletler adalet üzerinde yükselir veya adaletsizlik batağında boğulur giderler. Mazlumun ahını arşı titrettiğini asla unutmamalıyız. Bunun için adalet daima bizim önceliğimiz olmuştur. Ülkemizde adalet hizmetlerinin hakka hukuka uygun şekilde yürütülebilmesi konusundaki hassasiyetimiz bugüne mahsus değildir. iktidara geldiğimizde milletimize Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet, emniyet üzerinde yükselteceğimizin sözünü vermiştir. Bir yandan hukuk reformlarıyla temel kanunlarımızı yenilerken, ciddi değişikliklerle anayasamızı demokratikleştirirken diğer yandan adalet hizmetlerinin alt yapısını güçlendirdik.
Vesayet güçlerinin, FETÖ ihanet çetesinin tüm tuzaklarına rağmen her iki alanda önemli mesafe kat ettik. AYM’ye bireysel başvuru hakkı getirmiş ve istinaf mahkemelerini faaliyete geçirmiş olmamız dahi başlı başına birer hukuk devrimidir. Dosyaların daha hızlı sonuçlanmasını temin ettik.
Hâkim ve savcılarımızın değişen mevzuata uyumlarını kolaylaştırmak için eğitim programları düzenliyoruz. Ayrıca yurtdışına dil ve eğitim için personel göndererek hâkim ve savcılarımızın dünyayı takip etmelerini de sağlıyoruz.
Fiziki şartlardaki gelişmeyi şu örnek çok iyi ifade edecektir. 2002 yılında adliyelerimizin büyüklüğü 600 bin metrekare bile değilken, şimdi bu rakam 3 milyon 800 bin metrekarenin üzerine çıktı. Bakınız nereden nereye geldi. Halen devam eden projeler bittiğinde, adliyelerimizin büyüklüğü 6 milyon metrekareye kadar ulaşmış olacak. Adliyelerimizde soruşturma ve yargılamaların hızlı ve güvenilir biçimde yürütülebilmesini de sağladık. Temel kanunlarımızın tamamını da yeniledik. Böylece hem uluslararası standartları hem de ülkemizin ihtiyaçlarını karşılayan güçlü bir mevzuat altyapısını sağlamış olduk.
İnsan hakları reformları sayesinde hem vatandaşlarımıza karşı gönlümüz ferahtır hem de uluslararası alanda hiç sorunla karşılaşmıyoruz.
Uzlaşma ve arabuluculuk sistemiyle alternatif çözüm yollarını ürettik. Adliyelerimizle birlikte ceza infaz kurumlarını da yeniledik. Esasen yaptığımız hizmetlerin listesi çok daha uzun.
Milletimize verdiğimiz sözü tutmakta kararlıyız. Türkiye, Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzunun sorumluluğunu üzerinde taşıyan yöneticilere, bunun hesabını soracak hâkim ve savcılara sahip olduğu müddetçe, millet olarak kimse sırtımızı yere getiremez.
Bu ülkede adaletin binaların üzerinde yazılan kavram değil, hayatın her alanını kucaklayan bir ışık odluğunu göstereceğinize inanıyorum. Cumhurbaşkanı olarak, adına karar verdiğimiz milletimize, hizmet yolunda çalıştığınız sürece daima yanınızda olduğumu bilmenizi isterim. Biz millet olarak hiçbir zaman güvenliği adaleti refahı kendisi için isteyen bu uğurda başkalarını sömürmeyi meşru sayan bir anlayışa sahip olmadık.
Bunun için çevremizdeki komşularımızın, dostlarımızın başı dara düştüğünde birilerinin yaptığı gibi sınırlarımızı kapatıp kendi keyfimize bakmadık. Önce canını ve namusunu kurtarmak için ülkemize sığınan mazlumlara biz kapılarımızı sonuna kadar açtık. Bütün dünyayı özellikle de Avrupa’yı mülteci korkusunun sardığı bu dönemde, ülkemizdeki sığınmacılara sağladığımız bu imkanlar her türlü
'VERECEKSEN VER'
Bize verilen sözler tutulmamıştır. Serbest dolaşım hakkı dendi, tutulmadı. 3 milyar Avro + 3 milyar Avro destek verileceği söylendi. Şu anda kasamıza giren 850 milyon Avro'dur. Proje diyerek araya bir sürü kurum sokarak vaat ettikleri paranın kullanımını zorlaştırıyor adeta yokuşa sürüyorlar. Ya vereceksen ver. Buyur gel kampları gez, çadır kentlerimizi gez. Oralarda okuldu, sağlıktı verilen hizmetleri gör yerinde. Ne yaptığımızı gör. Vereceksen bu parayı ver. Bu milletin gururu var. Bizim gururumuzla oynayamazsınız. Bunlar böyle alışmışlar, kapılarında süründüreceklerini sanıyorlar. Ama Türk milleti böyle bir millet değil.
Şimdi ikinci 3 milyon Avro'yu konuşuyorlar. Ama biz daha birinciyi alamadık ki. Pazartesi günü Varna’da bunlarla bir araya geleceğiz. Söyleyeceğimiz ne? Videoları önlerine, ortaya koyacağım. Verecekseniz verin. Vermeyecekseniz, kusura bakmayın veremeyeceğiz deyin. Biz de adeta bir umut kapısında bekler durumda gelmeyelim. İlla proje diye ısrar edilmesini, illa kuruluşların aracı olarak dayatılmasını iyi niyetle bağdaştırmıyoruz. Paranın da üzerine yatacaklarsa kendileri bilirler. Varna’da da bunları tekrar önlerine koyacağız.
Fırat Kalkanı harekâtında Obama ile konuştum. Bu harekâtı yaptık, 'Siz bizim stratejik otağımızsınız' dedikleri halde bizim kendilerinden talep ettiğimiz silahları vermedikleri gibi oyaladılar. Baktık ki olmuyor, biz kendimiz Fırat Kalkanı harekâtını yaptık. 140 bin o bölgenin insanı şimdi oraya döndü. Ve oranın güvenliğini de biz sağlıyoruz şimdi.
'3622 TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ'
Şimdi Afrin. Baktık ki bunlar dinlemiyor. Biz sürekli Hatay’a, Kilis’e yapılan roket atışları neticesinde o zaman biz buraya da gireceğiz dedik ve Afrin’e girdik. Hani hep diyordum ya ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diye. Geldik ve işi bu noktaya getirdik. Peki bizim dost bildiklerimiz sözlerinde durdular mı? Hayır. Biz paramızla onlardan silah istedik, paramızla bize silah vermediler. Ama terör örgütüne 5 bin TIR silah gönderdiler, 2 bin kargo uçağıyla mühimmat gönderdiler. En son açılan tünellerdeki silah ve mühimmat depolarını gördünüz. Oradan koalisyon güçlerinin silahlarına varıncaya kadar hepsi kullanılmamış vaziyette duruyor. Kime kullanacaklardı bunu? NATO’da beraber oldukları Türkiye’ye karşı. Öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundaydık ve kestik. Şu an itibarıyla 3622 terörist etkisiz hale getirilmiş vaziyette.
AFRİN MESAJI
Dün sabah 08.30 itibarıyla da son operasyon yapıldı. Afrin’de salalar okunmaya başlandı. Şu anda da tabii, iş bitti mi derseniz, hayır bitmedi. Zira bütün ÖSO, bizim askerimizle birlikte oradaki el yapımı bomba, şurada burada terörist vesaire bunların aramasını yapıyor. Bu da devam edecek. Emin bir belde oluncaya, olduğuna inandığımız ana kadar… Çünkü emin bir beldeye yemin ile bu sure başlıyor. Oranın halkı oraya huzur içinde girmiş olacaklar. Şu anda girmeye başladılar. Ufak bir yer değil yaklaşık 500 bin nüfusu olan bir yer. Virgülü koyduk, inşallah şimdi noktayı koyacağız.
Bununla kalmayacağız, bunun uzantısı var. Onlar da hallolacak. Bizim derdimiz işgal değil. Derdimiz teröristlere karşı temizlik harekatını gerçekleştirmek.
Bu teröristlerin hedefi, Kuzey’de ta Doğu’dan Akdeniz’e bir koridor açmak. Biz şimdi ondan kurtulmuş oluyoruz. Böylece çalışmalarımızı kararlı şekilde sürdürüyoruz. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum. Biz hem kuklalarla hem kuklacılarla olan mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Sivrisinekleri imha ederken bataklığın kurutulmasını da ihmal etmiyoruz.
Terör örgütleriyle mücadele alanımızı bunların eğitildiği, desteklendiği yerlere doğru genişlettik. Tabii bu arada sınırlarımızın içinde de teröristleri boş bırakamazdık. Onları da tamamen imha etmeyi sürdürüyoruz. Dün Afrin şehir merkezine kontrol altına alınarak Zeytin Dalı harekâtının en önemli aşamasını geride bıraktık. Ardından şimdi Münbiç, Ayn el Arap, Tel Abyad, Resul Ayn, Kamışlı şeklinde bu koridoru tümüyle ortadan kaldırana kadar bu süreci devam ettireceğiz. Aynı şekilde Kuzey Irak’taki terör kamplarını da sürekli olarak kontrolümüz altına alarak… Zira merkezi yönetime söyledik. Burada ikinci bir Kandil ihdas ediliyor. Neresi o ikinci Kandil? Sincar. Eğer halledecekseniz siz halledin. Eğer halledemiyorsanız biz hemen bir gece ansızın Sincar’a da gireriz, oradaki PKK’lıları da temizleriz. Eğer dostsak, eğer kardeşsek bize gerekli kolaylığı sağlayacaksınız.
'YENİ BİR ZEYTİN DALI DA ORADA OLUR'
Sizden önceki yönetimlere de bunları söyledik. Eğer bunları temizlemiyorsanız bize bırakın, PKK’yı da biz temizleyelim. Dediler ki “Biz sıkıntıya düştüğümüzde durumu bildireceğiz” O gün bugün hâlâ bildirecekler. Sayın Başbakanımız görüşüyor, biz görüşüyoruz. Ama çok daha bu iş uzarsa, yeni bir Zeytin Dalı da orada olur. Dünyanın dört bir yanında gelip burnumuzun dibinde tezgâh kuranlara gıkı çıkmayanların Türkiye’ye vaveylaları bizi hiç ilgilendirmiyor.
Afrin’in emin bir belde olduğuna inandığımıza kadar, inşallah orayı emin bir belde haline getireceğiz ve oranın halkı huzur içinde oraya girecekler. Şu anda girmeye başladılar.
Virgülü koyduk inşallah şimdi nokta konacak.
'NASIRLAŞMIŞ KALPLERİ, LAL OLMUŞ DİLLERİ BİZİ YOLUMUZDAN DÖNDÜREMEYECEKTİR'
Burada ne oldu biliyor musunuz? Kuyruklarını kıstırıp kaçmaya başladılar. Kalanları, sivilleri kalkan yapmaya kalktılar. Biz bunları çukur eylemlerinde de ülkemizde görmüştük. Sonuç ne oldu? Hepsini de açtıkları çukurlara gömdük. Şimdi Afrin’de de aynısı gerçekleşti. Asla kazanamayacakları savaşı, 50-100 sivilin öldürülmesi taktiğine indirgeyenler de destek verenler de alçaktır, ahlaksızdır, insanlıktan nasibini almamıştır. Biz bundan sonra da azami titizlikle bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Teröristlerin oyunlarını görüntüleriyle, bilgileriyle ortaya döktüğümüz halde hala onlara kulak verenlerin nasırlaşmış kalpleri, lal olmuş dilleri bizi yolumuzdan döndüremeyecektir.
Suriye ve Irak’taki Araplar, Kürtler, Türkmenler bunlar bizim öz kardeşlerimiz ya. Onların zarar göreceği hiçbir işe kalkışmamız asla düşünülemez. Biz Afrin’deki ve diğer bölgelerdeki mücadeleyi sadece kendi güvenliğimiz için değil oralarda yaşayan kardeşlerimizin huzuru, geleceği, hakları için de yürütüyoruz. Suriye topraklarındaki varlığımızın tek amacı bu kardeşlerimizin terör örgütü tasallutundan kurtararak onlara aydınlık bir gelecek sağlamaktır.
'BUNLAR ÖLÜMÜ KORKUTTULAR ÖLÜMÜ'
Bu vesileyle Afrin’de fedakârca görev yapan Mehmetçiklerimizin, jandarmalarımızın, güvenlik korucularımızın, MİT mensuplarımızın her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum. ÖSO mensupları ki, bunlar ölümü korkuttular ölümü. Ölümün üzerine gittiler. Ülkelerinin ve kardeşlerinin kurtuluşu için gerçekten çok büyük kahramanlık gösterdiler. Kimse bu kahramanları, DEAŞ’ın çapulcularıyla, PYD’nin korkak tavuklarıyla karıştırmasın. Bunların her biri maşallah bir aslan yavrusu gibi sahada kükrediler ve neticeye ulaştılar. Rabbim yâr ve yardımcımız olsun.
Siz inanıyorum ki hâkim ve savcı olarak görev yapacaksınız. Ama ben de cumhurbaşkanınız olarak sizin yanınızda bulunacağım. Çünkü bu sütunun ayakta durması lazım. Eğer bu sütun ayakta durmazsa bu devlet, bu millet ayakta duramaz. Onun için adalet mülkün esasıdır.