Egemen Bağış'tan referandum tahmini
Eski AB Bakanı Egemen Bağış, referandumla ilgili tahminde bulundu.
Siirt Vakfı tarafından düzenlenen programda konuşan eski Avrupa Birliği Bakanı ve Stratejik Danışman Egemen Bağış, "Referandum konusunda Allah'ın izniyle evet çıkacak. Hatta bu Mecliste görüşülürken ben diyordum ki referandum yüzde 56 ile çıkacak" dedi.
Siirt Vakfı tarafından düzenlenen "Türkiye ve Uluslararası İlişkiler" konulu programa eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Siirt Vakfı yetkilileri, konuşmacılar ve çok sayıda dinleyici katıldı. Siirt Vakfında düzenlenen programa konuşmacı olarak katılan eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, "Türkiye'nin "one minute" demesi birilerini rahatsız etti. Mayıs 2013'de Avrupa Konseyi başkanı ilk defa ülkemize resmi ziyarette bulundu. IMF'ye olan borcumuzun son taksiti ödendi ve IMF'ye borç vermek için müzakerelere başlanıldı. Bir reklam vardı eskiden bu Türkler de çok oluyor diye, işte biz onu Mayıs 2013'de yaşattık. Onlar da Mayıs ayının son cuması düğmeye bastılar ve içimizdeki hain FETÖ mensuplarına tarihimizde görülmemiş bir şey yaptırıp çadır yaktırdılar. Bizim güvenlik güçlerimizin bazen muhabbette seviye şaşırması, yaşaması olmuştur. Maalesef tarihimizde işkence vardır, dayak vardır, elektrik verme vardır, coplama vardır ama bizim tarihimizde çadır yakma yoktur. O çadırların yakılması "one minute'den sonra kurgulanan oyunun fitilinin ateşlenmesiydi. Gezi olaylarıyla başlayarak Türkiye'nin üzerinde bir takım oyunlar oynanmaya başlandı. Gezi olayları her ne kadar Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşmiş olsa da hazırlıkları 2009 yılında başlamış. Gezi olaylarında Taksim Meydanı'na giden vatandaşlarımızın yüzde 99'u iyi niyetliydi. Ama yüzde 1'i çok kötü niyetliydi. Onların asıl amacı Türkiye'de bir kargaşa yaratmak, Türkiye'de bir hükümet buhranı yaratmaktı. Ama bu memleket enteresan bir memleket, oyunları bozan bir memleket. Tayyip Erdoğan çıktı, "Bu faiz lobisinin işidir" dedi. Millet de onun arkasında dimdik durdu. Türkiye'de hükümet o süreçten güçlenerek çıktı. Bunu hazmedemeyen o aşağılık akıl, bu sefer 17-25 Aralık yargısal darbe girişimini piyasaya sürdü. Fetullahçı hain terör örgütünün Türkiye'deki en büyük mağdurlarından biri olarak söylüyorum o da tamamen bir kumpastı. Çok acıdır bu ülkede boy abdesti almayı bilmeyen bazı muhaliflerimiz bizim imanımızı sorgulamayı kendilerinde hak gördüler ama bu millet onu da çok şükür bozdu. Montaj ve yargısal raporlar çıktı. Bize o iftiraları atanların hepsi şimdi ya hapiste ya da firarda. Çok şükür bizim alnımız ak, başımız dik" şeklinde konuştu.
"Trump, Obama'nın yanına bile yaklaşmayacağı konularda Türkiye'ye kulak verecektir"
ABD Başkanı seçilen Trump ile ilgili de değerlendirmede bulunan Bağış, "Obama ilk seçildiğinde dünyaya verdiği umuda maalesef tam tersi bir politika uyguladı. O Obama döneminde Afganistan'da çok büyük zulüm yaşandı. Irak'ta, Suriye'de, Pakistan'da çok ağır bedeller ödendi. Türkiye'nin de son dönemde başta PKK'nın yan kolu olan YPG'nin desteklenmesi olmak üzere FETÖ'nün desteklenmesi dahil, bizim çıkarlarımıza çok ters gelecek bazı eylemleri oldu. Bu da ister istemez ilişkileri çok engebeli bir noktaya getirdi. Trump Türkiye'nin İslam coğrafyasının dostudur demek için bir sebebimiz yok ama Trump bir iş adamı. Bir iş adamı neye bakar; ne getirir ne götürüre bakar. Biz Trump ile bir takım pazarlıkları ticari ve ekonomik denklemde daha rahat yapabiliriz diye düşünüyorum. Bu süreçte Türkiye ile olan ilişkilerinde İsrail-Filistin denklemi açısından kolay bir süreç olmayacak. Ama diğer konularda başta o şarlatanın Türkiye'ye iadesi olmak üzere birçok konuda Obama'nın yanına bile yaklaşmayacağı konularda Türkiye'ye kulak verecektir. Yaklaşım tarzı olarak Trump, Sayın Cumhurbaşkanımız gibi, Rusya Devlet Başkanı Putin gibi, Sayın Merkel gibi şahsi egosu ve liderlik kapasitesi yüksek bir birey olarak bu tür ilişkilerde birebir ilişkiyi önemseyecektir. O konularda da Sayın Cumhurbaşkanımızın Allah vergisi bir mahareti var. Benim bugüne kadar tanıdığım en iyi İngilizce'yi konuşan Türklerden bir tanesi olan rahmetli Bülent Ecevit'ti. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın İngilizcesi onunki kadar iyi olmasa da ondan yüz kat daha iyi ilişki kurabiliyor. Bu ayrı bir maharet, Allah vergisi bir durum. Berlusconi gibi bir adamı bile Türkiye'nin Avrupa'daki en büyük savunucusu haline getiren Sayın Cumhurbaşkanımızın o bireysel ilişki kurabilme kapasitesidir" diye konuştu.
"Ben diyordum ki referandum yüzde 56 ile çıkacak"
Referandumdan evet çıkacağını söyleyen eski Bakan Bağış, "Referandum konusunda Allah'ın izniyle evet çıkacak. Hatta bu Mecliste görüşülürken ben diyordum ki referandum yüzde 56 ile çıkacak. Çünkü Siirt'e de o yakışır, bize de o yakışır, Türkiye geneline de o yakışır diyordum. Ama şu an görüyorum ki rakamlar yer değiştiriyor, 65'e doğru ilerliyor. Evet çıkması Türkiye'de istikrarın güvence altına alınması, başta ekonomi ve terörle mücadele olmak üzere birçok konuda karar mekanizmalarının netleşmesi ve hızlı çözüm alınabilmesini sağlayacak. Evlere şenlik bir ana muhalefet liderimiz var. Adamcağız Somali'ye gidiyorum diyor, Kenya'ya gidip geri geliyor. Ancak Somali'ye gittim zannediyor. Yürüyen merdivenlere tersten biniyor. Yaptığı her matematik hesabı yanlış çıkıyor. Üst üste defalarca seçim kaybediyor, sonra da seçim kaybeden görevi bırakmalı diye başkalarına akıl öğretmeye kalkıyor. İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oluyor, Kağıthane'ye Kağıttepe diyor. Fıkhî bir takım demeçler veriyor, Anayasa değişim paketi İslami değilmiş diye. Zannedersiniz ki kendisi büyük bir İslam alimi, hangi ilahiyat fakültesinde yıllarca profesörlük yapmış ama hani haddini bilmeyenin başka bildiklerinin bir anlamı olmuyor" dedi.
"Soyu sopu belli olmayanlar benim imanımı sorgulamaya kalktılar"
Egemen Bağış, Metehan Demir ile ilgili ortaya çıkan tapelerle ilgili soru üzerine şöyle cevap verdi:
"Benim soyum belli, sopum belli. Kimden nereden geldiğim belli. Ama soyu sopu belli olmayanlar benim imanımı sorgulamaya kalktılar. 17 Aralık'ta yolsuzluk adı altında bize atılan iftiraların temelinin boş olduğunu gördüklerinde bir ses montajıyla bizim imanımızı sorgulatmaya kalktılar. Benim internet siteme girerseniz orada farklı kurumların verdiği raporlar var, hepsi bunun montaj olduğunu belgeliyor. Benim ağzıma yerleştirilen o kelimelerin maka ve ra hecelerinin frekansları bile farklıdır. Başka konuşmalardan alınıp birleştirildiklerini iki profesör ve bir doçentten oluşan bir kurul belgelemiş ve raporunu yazmış. Ben bunla da yetinmedim. Avrupa'nın en büyük ses laboratuvarı Londra'da, onlara da gönderdim. Onlardan da bir montaj raporu aldım. Çok enteresandır, bahsi geçen gazetecinin bu kumpasın içinde olup olmadığını ben bilmiyorum ama kendisiyle geçmişten olan muhabbetimden dolayı yurt dışına davet ettiğimde malum FETÖ'cü gazetecilerin de ismini vererek onları da davet etmemi talep ederdi. En yakın arkadaşlarıydı. Seyahatlerde de Adem Yavuz Aslan ve Mustafa Ünal ile birlikte olmak istediğini hep vurgulardı. O ses kaydının çıkmasından sonra kendisi bir açıklama yaptı. O açıklamada da bir montaj olmasına rağmen "Adım böyle bir şeyle anıldığı için özür diliyorum" diye bir açıklama yaptı. Bu FETÖ'cüler o özür dilediğine göre kabul etti, Egemen Bey kabul etmiyor dediler. Ben ertesi gün dava açtım. Bu ses kaydı 18 Mart 2014 tarihinde internete kondu. Yani 30 Mart seçimlerine 12 gün kala ama çok enteresan o ismi geçen gazetecinin Hürriyet Gazetesinin Ankara Temsilciliği görevinden alındığı tarih ise 16 Aralık 2013, yani 17 Aralık darbe girişiminden bir gün önce alınıyor. Ondan üç ay sonra ses kaydı internete konuyor. Demek ki onu görevden alanlar ertesi gün bir darbe kalkışması olacağını biliyorlar ve bu isimle ilgili de darbecilerin bir malzeme piyasaya süreceğini önceden biliyorlardı. Bizim soyumuz belli sopumuz belli, inancımız belli. Ben bu konuda açık, net söylüyorum beni eleştirenleri şirk yapmakla eşit bir statüde görüyorum. Benim imanımı sorgulamak hiç kimsenin haddi değildir. Hele hele Peygamber Efendimizi kamyon kasalarına bindirmeye kalkan, bunu senaryolaştıran, onu rüyasında gördüğü yalanlarıyla insanlara, hükümete hakaret eden, tweet'lerini ikiye katlamalarını söyleyen o zihniyetin haddi hiç değildir. Türkiye'nin ana muhalefet partisinin lideri olan şaklabanın hiç haddi değildir. Benim ne olduğum belli, ben ilk günde söyledim alnım ak başım dik. Ben bugün buradayım, bana o iftiraları atanlar, o montajları yapanlar ya hapiste ya da yurt dışında firardalar. Çok acı bir şeydir, benim kendi partimde dahi dava arkadaşı olduğunu zannettiğim birçok arkadaşım bana bu soruyu senin kadar cesaretli sorma erkekliğini gösteremedi. Ama arkamdan dedikodu yaptılar, günaha, şirke girdiler. Haşa Allah yerine koyup beni cezalandırmaya kalktılar. Ama bana bu soruyu soran tek bir kişi oldu, o da benim o günkü Başbakanım, bugünkü Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan oldu. "Nedir bu işin aslı?" dedi, bende anlattım. Kendisi de "Ben zaten bunu tahmin ettim" dedi. Çünkü aynı iftiraya o da uğradı. Onun için de cumaya gitmiyor dediler. Hepiniz şahitsiniz bu adamın inancına, herhalde Türkiye'de Müslümanlığından şüphe edilmeyecek bir kişi sayın desek büyük çoğunluk Recep Tayyip Erdoğan der. Ona bile iftira attılar."