Davutoğlu, Aday Öğretmenlere Hitap Etti

Başbakan Davutoğlu: (5)- "Şırnak'a, Van'a, Mardin'e, Konya'ya, Trabzon'a gidiyorsa bir öğretmenimiz, önce o şehri sevsin. O şehri sevmeden, o şehrin çocukları sevilmez. O şehrin çocukları sevilmeden, o şehir sevilmez. Siz o şehri sevmezseniz, ilk fırsatta

ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şırnak'a, Van'a, Mardin'e, Konya'ya, Trabzon'a gidiyorsa bir öğretmenimiz, önce o şehri sevsin. O şehri sevmeden, o şehrin çocukları sevilmez. O şehrin çocukları sevilmeden, o şehir sevilmez. Siz o şehri sevmezseniz, ilk fırsatta tayin talep edersiniz." dedi.

ATO Congresium'da düzenlenen "Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı"nda konuşan Davutoğlu, Malezya'daki akademik çalışmalarını anlattı.

Yazar George Sabine'nin "Siyasal Düşünceler Tarihi" kitabından bahseden Davutoğlu, kitapta, tek bir Çinli, Hintli düşünürün olmadığını, Müslüman düşünürlerin isimlerinin de Latin isimleriyle yazıldığını belirtti. Davutoğlu, bu düşünürlerin Müslüman olduğunu ancak tarihi bilenlerin fark edebileceğini belirterek, "Emin olun, kitabı göstermedim. Çünkü, ben oraya Batı medeniyetinin bir aktarımcısı olarak gitmemiştim. Ben oraya oryantalist bir düşünce biçiminin yansıtıcısı olarak gitmemiştim. Oturdum, üşenmedim, yeni bir müfredat çıkardım." diye konuştu.

Konfüçyüs, Çin, Hint siyasi ve düşünce felsefesi, Roma, İslam, Ortadoğu siyaset felsefesi ve sömürge sonrası Doğu düşünürlerinden oluşan yeni bir siyasi düşünce tarihi çerçevesi çizdiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, o dönemin hayatının en verimli ders anlatımı dönemi olduğunu söyledi.

Öğretmenliğin aynı zamanda bir öğrencilik olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Malezya'daki derslerinde Osmanlı siyasi düşüncesini anlattığını, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai'yi dersin merkezine oturttuğunu, Ahlak-ı Alai ile Machiavelli'nin Prens'ini karşılaştıran bir ders verdiğini belirtti.

Başbakan Davutoğlu, Malezya'da ilk siyaset bilimi bölümünü kurduğunu, tek şartının ise ilk dönem alınacak öğrencileri kendisinin bizzat seçmesi olduğunu, yıllar sonra aynı üniversitede hoca olan bir öğrencisinin, "Üstat, üniversitede her şey yolunda. Geri göndüm. Ders vermeye başladım ancak seviye çok düşmüş. Yeni öğrenciler Kınalızade'yi bile bilmiyor" sözlerinin yer aldığı bir mektup gönderdiğini anlattı.

Bunun üzerine, öğrencisine cevap olarak "Merak etme, çok da üzülme. Türkiye'deki öğrenciler de bilmiyorlar" diye yazdığını kaydeden Davutoğlu, "Bize tarih anlatılırken, kilometre taşları öyle yerleştirilmiş ki siz onları önemli gördüğünüzde öğretmen olarak öğrenciler de önemli görür. Kınalızade'yi ona anlatmamış olsam, o böyle birini tanımayacaktı. Tanıyıp da önemini fark edince 'Kınalızade olmadan siyasi düşünce tarihi okutulmaz.' Fakat Türkiye'deki siyasi düşünce tarihinin hiçbirisinde de Kınalızade yok, maalesef. İşte tarih bilinci eksikliği burada. Bilgiyi bilinci dönüştüren bir yaklaşım istiyoruz" ifadelerini kullandı.

- "Kendi ana dilini iyi öğrenemeyen biri de diğer dillere vakıf olamaz"

Türkçe öğretmenlerine seslenen Davutoğlu, Türkçenin çok güzel öğretilmesi gerektiğini, matematik ve Türkçe eğitiminin yan yana gittiğini, matematiksel düşünce öğrenemeyenin dil eğitiminin zayıf olduğunu, dilini bilmeyenin matematiği de bilemeyeceğini çünkü her şeyin kavramsal çerçeveyle anlatıldığını söyledi.

1980'lerde bir grup İngilizce öğretmenin, "Türkiye'de iyi eğitim verilsin, lisanı iyice öğrensin Türkiye'de öğretmenlik yapsın " diye yurt dışına gönderildiğini, ancak istenilen verimin alınamadığını anımsatan Davutoğlu, İngiltere'den gelen raporda ise bu durumla ilgili "Maalesef öğretmenlerinize İngilizce öğretmekte zorluk çektik. Sebebini araştırınca fark ettik ki kendi dillerini iyi öğrenememişler" açıklamasının yapıldığını aktardı.

Başbakan Davutoğlu, "Bir dili öğrenemeyen diğer dili öğrenemez. Kendi ana dilini iyi öğrenemeyen biri de diğer dillere vakıf olamaz. Onun için tüm bu sütunları sağlam kuracağız, Düşünce yöntemini, bilgiyi, bilince dönüştürmek için hangi araçları kullanacağımızı iyi bileceğiz. Mekanik bir bilgi aktarımı değil kalıcı, bilinçli bir zihniyet aktarımını sağlamamız lazım. Türkiye öyle bir coğrafyadaki, tarih bilinci kuracaksınız, mekan ve çevre bilinci, siyasi anlamda parti bilinci değil ama demokratik bilinç. Kendi şehrini benimsemek, sevmek." değerlendirmesinde bulundu.

Öğretmenlere çalıştıkları kentlerin sokaklarını, tarihi mekanlarını tanımalarını tavsiye eden Davutoğlu, "Şırnak'a, Van'a, Mardin'e, Konya'ya, Trabzon'a gidiyorsa bir öğretmenimiz, önce o şehri sevsin. O şehri sevmeden o şehrin çocukları sevilmez. O şehrin çocukları sevilmeden o şehir sevilmez. Siz o şehri sevmezseniz ilk fırsatta tayin talep edersiniz." dedi.

Milli Eğitim, Kültür ve Turizm ile Gençlik ve Spor bakanları ile sürekli görüştüklerini anlatan Davutoğlu, "Müzelerimizi okullara çevirelim. Gidin müzede ders yapın. Türkiye'de en az kullanılan mekanlar müzelerdir. Tarih dersini orada yapın." dediğini dile getirdi.

Davutoğlu, yarın aşkla bağlı olduğu Diyarbakır'ın sokaklarında olacağını ifade ederek "Bir tarih dersini, o tarihi dokunun içinde yapmaktan daha öğretici bir şey olamaz. Öyle bir tarih ve medeniyet birikimine sahibiz ki çok iddialı gelebilir ama hakkını vererek eğitim sistemimizin yeniden inşasını sağlarsak, bilgiyle bilinç arasındaki köprüyü doğru kurarsak, emin olun önümüzdeki dönemin, on yılların, belki bir asrın en büyük düşünürleri, en önemli mütefekkirleri, en iyi sanatçıları ülkemizden çıkabilir. Ben bundan hiç şüphe duymuyorum." diye konuştu.

- " Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz"

Güney Afrika'da, 1999'da Büyük Medeniyetler Sempozyumu düzenlendiğini ve kendisinin burada yaptığı sunumda, "Tarih bundan sonra büyük bir hızla akacak. İnsanoğlu çok ciddi meselelerle karşı karşıya kalacak. Siyasal çatışmalar artabilir, ekonomik krizler çıkabilir. Yeni felsefi açılımlara ihtiyaç var, yeni düşüncelere, bütün insanlığı kuşatan yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu yaklaşımlar konusunda en anlamlı açılımların yapılacağı ülkelerin başında Türkiye geliyor." tezini savunduğunu aktaran Başbakan Davutoğlu, sunumla ilgili Amerikalı bir akademisyenin "Ne kadar iddialı konuşuyorsunuz." sözlerine "Biz tek boyutlu bir kültüre sahip değiliz. İnsanlığın bütün tecrübelerini yaşamış bir coğrafyada, insanlığın bütün büyük geleneklerinin ve bazen de bütün büyük ızdıraplarının yaşandığı bir tarihi miras almışız. Küçükle, azla yetinemeyiz" karşılığını verdiğini anlattı.

Bu topraklarda yetişen aydınların Batılılardan daha fazla ödevi bulunduğunu belirten Davutoğlu, hem Batılı aydınların bildiği her şeyi hem bu medeniyetin bütün birikimlerin bilinmesi, ayrıca bunlar arasında yepyeni bir sentez düşünce üretme çabası içine girilmesi gerektiğini bildirdi.

Davutoğlu, sempozyumda, "Biz, işleyen büyük bir makinenin küçük bir dişlisi olmaya gelmiyoruz, yepyeni bir makine, yepyeni bir dünya inşa etmeye geliyoruz." dediğini aktardı. Öğretmenlere seslenen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sizlerin elinde yetişecek yeni neslin kendisinden emin, özne olduğunun farkında, kendi medeniyetinin ve köklerinin bilincinde, bütün insanlığın ise muhatabı olma özgüvenine sahip bir nesil olmasını istiyoruz. Onun için inşa ettiğiniz her zihnin, hitap ettiğiniz her çocuğun, bu ülkenin, bu toprakların, bu kültürün, bu medeniyetin inşa edici bir sütunu olduğunu görerek yetiştirin. İyi bir meslek sahibi olabilirler, doktor, mühendis ne istiyorsa ama her bir öğrencide bu ülkenin temel taşlarına bir yeni taş eklediğinizin farkında ve bilincinde olarak ders verin. Onların içinden sizin gibi nice öğretmenlerin çıkacağını düşünerek, hayal ederek ders verin. Onların içinden nice önemli düşünürler, şairler, sanatçılar çıkacağını hayal ederek ders verin."

Kendi öğretmenlerini, kendisine bu yolları çizdiği için rahmetle andığını belirten Davutoğlu, "Siz de öyle bir iz bırakın ki sizden sonrakiler de bir gün buralara geldiklerinde sizi rahmetle ansınlar." ifadesini kullandı.

En çok önem verdiği konunun ahlak olduğunu dile getiren Davutoğlu, bu zihniyet formasyonu içerisinde öğrencilerin öğretmenlerini örnek almaları gerektiğini kaydetti.

Öğretmenlerden öğrencilerine en ufak fiziki cezalandırma yapmadan, zihinlerinden hiç çıkmayacak zarif dersler vermelerini isteyen Davutoğlu, kendi öğretmeniyle yaşadığı bir anısını anlattı. Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:


"Öğretmenlerimiz öğrencilerine öyle güzel bir ahlak yansıtsınlar ki o öğretmenin öğrencinin zihninde canlandığı her an o öğrenciye bir ahlak dersi olsun. Dolayısıyla öğretmenlik sadece bir bilgi aktarımı değil bir şahsiyet inşasıdır. Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz.

Öğretmenlik mesleğinin kaynağı sevgidir, merhamettir ve insanların, kainatın, hayvanatın, nebatatın bütününde sevgiyi bulmak, sevgiyi keşfetme çabasıdır. Hazreti Mevlana'nın o sözünü hep zikrederim, 'Biz bu topraklara sevgi tohumları ekmeye geldik.' Aziz öğretmenler, bu toprakların batısına, doğusuna, kuzeyine, güneyine, merkezine, kıyısına, sahiline, her yerine sizi sevgi ekmeye gönderiyoruz. Allah tohumunuzu bereketli, fidanınızı gümrah, gelecek nesillerin yolunu açık eylesin."

Toplantının sonunda bir aday öğretmen tarafından Başbakan Davutoğlu'na çiçek takdim edildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eşi Sare Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve bazı aday öğretmenlerle hatıra fotoğrafı çektirdi.

(Bitti)

Sonraki Haber