CHP'li Öztrak'tan Bakan Soylu'ya cevap
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Bakan Soylu'nun, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kendisi ile ailesinin dinlendiği ile ilgili açıklamasına, "Atanmış İçişleri Bakanı'nı aslında 2018'in dördüncü ayında polislerin sehven dinlediği ortaya çıkmıştı. Kendinin dinlendiğinin farkında olmayan bir İçişleri Bakanı ne demek istiyor anlamak mümkün değil" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi, soruları yanıtladı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında işçisi, çiftçisi, esnafı, dar gelirlisi ve KOBİ sahibinin büyük sıkıntı çektiğini belirten Öztrak, milletin elinden tutan bir hükümetin bulunmadığını savundu.
Hükümetin salgındaki vaka sayılarını aylarca saklayarak algıyı yönetmeye çalıştığını ve önlem almadığını öne süren Öztrak, bir gecede acı gerçeğin ortaya çıktığını, günlük vaka sayısının 5-6 binlerde değil, 30 binin üstünde olduğunun açıklandığını söyledi.
Türkiye'nin, vaka sayısı bakımından 330 milyon nüfuslu ABD'den sonra dünyada ikinci sırada olduğunu ifade eden Öztrak, "Salgın bu olağanüstü boyutlara gelene kadar hangi önlemler alındı? Kritik vaka eşikleri geçilirken ne yapıldı?" sorularını yöneltti.
Hesap sorulmaması için bunların açıklanmasının hükümet tarafından engellendiğini ileri süren Öztrak, "Hükümet milletten sakladığını Dünya Sağlık Örgütünden de saklamış. Bu sabah açıklandı. Sarayın neden olduğu skandal küresel boyuta ulaşıyor." ifadelerini kullandı.
"BAZI HASTANELERE SEDYELERDE YER YOK"
Fedakar sağlık ordusunun yorgun ve bitkin olduğunu, hastanelerin yoğun bakımlarının dolup taştığını, bazı hastanelerde sedyelerde yer olmadığını belirten Öztrak, hastane girişinde test kuyruklarının ve gasilhanelerin önünde tabut sıralarının bulunduğu bir fotoğrafı basın mensuplarına gösterdi.
Öztrak, salgında ikinci dalganın geleceğinin belli olduğunu dile getirerek, bir yaz boyunca ikinci dalgaya hazırlık için hiçbir şey yapılmadığını bildirdi.
"Gerçekler karartılmasaydı, önlemler zamanında alınsaydı, vatandaşlarımızın büyük bir bölümü belki bugün aramızda olacaklardı." diyen Öztrak, "Bu kayıplarımızın, kaybettiklerimizin sorumlusu, vaka sayılarını açıklatmayan, önlem almayan, vatandaşı uyarmayan Erdoğan'dır. Milletimize bunun hesabını vermelidir. Erdoğan, oturduğu koltuğu, milletin ilk seçimde altından çekmesini beklemeden hemen istifa etmelidir." dedi.
SALGINLA MÜCADELEDE ALINAN ÖNLEMLER
Hafta içi ve hafta sonu yapılan kısıtlamaları hatırlatan Öztrak, "Salgınla mücadelede sosyal hareketliliği azaltacak kısıtlamalar elbette olmalıdır. Fakat bu kararlarla beraber, milletin işini, vatandaşın aşını koruyacak tedbirler de mutlaka alınmalıdır. Tüm dünya bunu böyle yapıyor." diye konuştu.
Öztrak, hükümetin milleti salgında bir başına bıraktığını, esnafın, çiftçinin, dar gelirli ailelerin bütçelerine destek olmak yerine, 156 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa destek vermekle övündüğünü öne sürerek, "Siz kimin parasını başka ülkelerin bütçesine destek vermek için kullanıyorsunuz? Hangi hakla, kimden yetki aldınız? Hangi akılla?" sorularını yöneltti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sakarya'daki Tank Paleti Fabrikası ile ilgili olarak, "Bir iftira ile karşı karşıyayız. Yapılan işlemin adı satış değil, özelleştirme değil, işletme devridir" ifadesini kullandığını aktaran Öztrak, 19 Aralık 2018'de imzalanan kararı göstererek, şöyle devam etti:
"Peki, bu kararın altındaki imza kimin? Erdoğan'ın. İmzaladığınız bu karar, 'yapılan işin adı özelleştirmedir' diyor. Biz de soruyoruz, bu iş özelleştirme ise başka kimlerden teklif aldınız? Neden 50 milyon dolarlık yatırım sözü karşılığında, Tank Paleti Fabrikasını bedava verdiniz? Devletin kasasına tek kuruş, tek cent girmeden, ülkemizin en stratejik tesislerinden birisini 25 yıllığına, Katar ordusunun çoğunluk hissesine sahip olduğu bir şirkete neden peşkeş çektiniz? Bugün bir lokantayı, bir kasap dükkanını veya sıradan bir işletmeyi devralmaya kalksanız, o dükkan veya işletme için hava parası verirsiniz ama siz yandaşlarınıza ve Katar ordusuna bu stratejik tesisi bedavaya peşkeş çektiniz."
Faik Öztrak, tesiste üretilip, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bu yılın mayıs ayında teslim edilmesi gereken tankların hala ortada olmadığını iddia etti.
"ENFLASYON RAKAMLARI GERİYE DOĞRU GÜNCELLENMELİDİR"
Bugün borcundan dolayı Türkiye genelinde 590 bin ailenin doğal gazının, 123 bin ailenin ise elektriğinin kesildiğini aktaran Öztrak, kasımda aylık enflasyonun rekor kırıp, 12 aylık enflasyonun yüzde 14'ü aştığını kaydetti.
Herkesin vaka sayıları gibi enflasyon rakamlarının da gerçek olmadığını bildiğini savunan CHP Sözcüsü Öztrak, bağımsız araştırmacıların rakamlarının TÜİK'in enflasyonunun çok üstünde olduğunu söyledi.
TÜİK'e göre son 3 ayda gerçekleşen enflasyonun yüzde 5,5, ancak akademisyenlerden oluşan "Enflasyon Araştırma Grubu"na göre yüzde 9,9 olduğunu kaydeden Öztrak, şu değerlendirmede bulundu:
"Şu anda asgari ücret görüşmeleri sürüyor. Yarın öbür gün memurun, emeklinin maaş zamları da belirlenecek. Tüm bu ücret ve maaş görüşmelerinde en önemli gösterge enflasyon. Milletin maaşını, ücretini artırırken makyajlı TÜİK enflasyonunu dikkate alırsanız, milletimizi enflasyona ezdirirsiniz. Buradan çok açık, çok net bir çağrı yapıyoruz. Tıpkı vaka sayılarında olduğu gibi enflasyon rakamları da geriye doğru güncellenmelidir. İşçinin, memurun, emeklinin aylığı gerçek enflasyona göre belirlenmelidir. Makyajlı enflasyon rakamlarıyla daha fazla kul hakkına girmeyin."
Öztrak, asgari ücret görüşmelerinin aylık en az 3 bin 100 liradan başlaması gerektiğini dile getirerek, "Yandaşınıza dolarla, avroyla para ödemek için gerekçe üretirken, millete para vermemek için gerekçe üretmekten vazgeçin." diye konuştu.
"BECERİKSİZLİKLERİNİ SAKLAMAK İÇİN CHP'YE SALDIRIYORLAR"
Ehliyetsiz, liyakatsiz ve beceriksiz yönetimin gemiyi sadece salgında ve ekonomide değil, dış politikada da karaya oturttuğunu öne süren Öztrak, Libya'ya giden Türk gemisinin hukuk dışı aranmasına ilişkin, hükümete böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için ne yaptığını sordu.
Öztrak, "tek adam" rejimiyle ülkenin çok derin bir devlet krizinin kucağına atıldığını savunarak, şu ifadeleri kullandı:
"Birkaç maaşı birden gövdeye indiren ama işini yapmayan saray sosyetesinin, milletin sırtına yüklediği ağır fatura ortaya çıktıkça sarayın kibirlisinin yüzü de sözü de kararıyor. Beceriksizliklerini milletten saklamak için Cumhuriyet Halk Partisi'ne saldırıyor. On parmağında on kara, partimize, Genel Başkanımıza sürmeye kalkıyor. Genel Başkanımıza saldırılar ve linç girişimleri, mafya artıklarının üzerimize salınması, açılan yüz binlerce liralık davalar, parti kitapçıklarımızın 12 Eylül darbe dönemini aratmayacak şekilde yasaklanması ve toplatılması yetmedi. Artık mübarek cuma namazı çıkışlarını da siyasi müsamerelerine sahne yaptılar."
"BEN CUMHURBAŞKANI'YIM, HERKES HADDİNİ BİLSİN, DİYEMEZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tarafsız Cumhurbaşkanı olacağım." diyerek, milletten oy istediğini ancak millete verdiği sözü ve ettiği yemini çiğnediğini belirten Öztrak, "Partisinin rozetini taktı, yetmedi bir de genel başkanı oldu. Şimdi artık AK Parti Genel Başkanı. Kalkıp bizim Genel Başkanımıza, 'Ben Cumhurbaşkanı'yım, herkes haddini bilsin' diyemez." ifadelerini kullandı.
Öztrak, CHP'lilerin Erdoğan'dan usul, erkan ve devlet adabı konusunda öğreneceği hiçbir şey olmadığını vurgulayarak, "Bizim sizin gibi korkularımız yoktur ama ne yaparsanız yapın milletimiz sizi görüyor. Neler yaptığınızı biliyor, notunuzu veriyor. 'Yetti gari' deyip sabırsızlıkla beklediği sandığı önüne getirdiğinizde de size yerinizi gösterecek, evlerinize gönderecek." değerlendirmesini yaptı.
BAKAN SOYLU'YA YANIT
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisi ile ailesinin telefonlarının dinlenildiği ve takip edildikleri yönündeki açıklamasına yönelik ifadelerine ilişkin soru üzerine Öztrak, şunları kaydetti:
"Atanmış İçişleri Bakanı'nı aslında 2018'in dördüncü ayında polislerin sehven dinlediği ortaya çıkmıştı. Kendinin dinlendiğinin farkında olmayan bir İçişleri Bakanı ne demek istiyor anlamak mümkün değil. Çok açık söyleyeyim, sorduğu zaman polislere, 'Evet dinliyoruz' mu diyecekler ya da sorulduğu zaman savcılara, 'Siz bunları dinlediniz' mi diye soracaklar? Lütfen bu ucuz sözleri bıraksınlar."