CHP'den karantinadan çıkışı için yeni kurul önerisi
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak MYK'nın ardından açıklamada bulundu. Öztrak, karantina tedbirlerinde çıkış sürecinin planlanması için öneride bulundu.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantının ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak açıklamada bulundu.
Karantina tedbirlerinin kaldırılması ve normal hayata dönüş sürecinin planlanması için Bilim Kurulu'na yeni uzmanlıklarla takviye yapılması ya da yeni bir kurul oluşturulması önerisinde bulunan Öztrak'ın açıklamasından satır başları şöyle:
Bir virüs sayesinde insanoğlu'nun tabiatın efendisi değil bir parçası olduğu gerçeği ile yeniden yüzleştik.
Ramazan ayında hepimiz iyilikte yarışmalıyız. Tüm islam aleminin Ramazan'ını kutluyoruz.
Koronavirüs konusunda iyi haberler almaya başladık. son birkaç gündür iyileşenlerin sayısı virüse yakalanların sayısını geçmeye başladı. Aktif hasta sayısındaki artış durdu hatta geirlem de yaşandı.
Salgının başında bu yana iki hususun öneminin altını çiziyoruz. Katı tedbir ve sürekli ihtiyat. Danimarka'nın yaptığı gibi katı tedbirleri ilk günden uygulasaydık, salgının belini çok önceden kırmış olacaktık.
Biz ve belediye başkanlarımız yaygın ve katı tedbirlerin uygulanması konuunda iktidarı birçok kez uyardık. 31 büyükşehrimizde zorunlu sokağa çıkmama tedbirleri meyvelerini bugün vermeye başladı.
Kurallara riayet eden, tedbirli davranan tüm vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Bizler evdeyken dışarıda görev yapan tüm kamu görevlilerine, fırıncı esnafımıza, basın mensuplarımıza, bu zor günlerde evlerinde kalanların ihtiyaçlarını karşılamak için canla başla çalışan tüm apartman görevlilerine, kuryelere, bu süreçte emek veren herkese şükranlarımızı sunuyoruz.
Cuma günü 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü. Bu vesileyle başta fabrikalarda sağlık tehlikesine rağmen iş durmasın diye çalıştırılan işçilerimizin ve tüm emekçileirmizin işçi bayramını kutluyoruz.
Elbette şükran duymamız gerekenlerin başında da sağlık çalışanlarımız var. Sağlık kadromuz son salgında dünyadaki en iyiler arasıdna olduğunu ispat etti. Cerrahpaşa, Hacettepe gibi ülkemizin köklü kurumlarından yetişmiş bilim insanları, doktorlar, hemşireler salgınla mücadelede çok önemli görevler üstlendiler.
Bu salgında kurumsallaşmanın, köklü kurumların korunmasının, bilimin ve liyakatin önemini bir kez daha gördük. Son yıllarda Saray hükümetlerinin yaptığı gibi köklü kurumların genetiği ile oynamak, bu kurumları bölüp parçalamak ülkemize yarar değil zarar verir. Bunu da açıkça gördük.
Nitelikli sağlık personelimizi yetiştiren ve bugünlere getiren, tüm dünyaya parmak ısırtan bir sağlık devrimini gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimizle ne kadar gurur duysak azdır. Bunu fedakar sağlıkçılarımıza ve cumhuriyetimizin eğitim anlayışına borçluyuz.
Sağlıklı günler için umudumuz arttı fakat bu hiçbir zaman gevşemeye neden olmamalıdır. Çünkü Türkiye, dünya üzerinde hâlâ en fazla hastanın olduğu 7. ülkedir. Hastalığa yakalanan yurttaşlarımızın sayısı 110 bin 130'a, hastalıktan kaybettiklerimizin sayısı ise 2 bin 805'e ulaşmıştır.
Hastalıktan kaybettiklerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, hastalarımıza ise acil şiflar diliyoruz.
Unutmamalıyız, tedbirde kusura olan takdirde bahane bulur. Yarın bahane aramamak için bugün tedbiri sıkı tutmalıyız. Bunca çabanın boşa gitmesini önlemeliyiz.
Bu nedenle sosyal mesafe kurallarını esnetirken, sağlam bir çıkış stratejisi belirlemeliyiz.
CHP olarak elbette bir an önce hayatın normale dönmesini arzuluyoruz. ASma salgının yavaşlamasının ve normalleşmenin konuşulmaya başlandığı şu günlerde ikinci bir dalgaya izin vermemek için çok daha dikkatli ve özenli olunması gerektiğini de düşünüyoruz.
İzolasyon kurallarını gevşetip toplumu ve ekonomiyi yeniden açma sürecinde ya mevcut Bilim Kurulu yeni uzmanlıklarla takviye edilerek görevine devam etmeli, ya da salgından çıkış sürecini yönetmek üzere ayrı bir yapı oluşturulmalıdır.
Dünya ülkelerinin bu iş için ayrı uzman kadrolar oluşturduklarını görüyoruz. Bizde de çıkış stratejileri yeni uzmanlıkları da içeren kurul tarafından hazırlanmalıdır. Hazırlanacak sektörel stratejiler bu kurumun denetim ve onayından geçmelidir.
Alınan strateji kararları ve tedbirler kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı, kmauoyu ve TBMM çıkış stratejisinin detayları konusunda mutlaka ve mutlaka bilgilendirilmelidir.
Saray hükümeti, bilim kurullarının önerdiği atılan veya atılamayan adımlar konusunda kamuyouna ve TBMM'ye karşı mutlaka sorumlu olmalıdır. Araba devrilince yol gösteren çok olur. Esas olan araba devrilmeden yapılması gerekeni söylemektir. Bu nedenle salgının başından yaptığımız gibi arabayı devirmeden yol göstermek için canla başla uğraşıyoruz. Yol göstermeye de bundan sonra da devam edeceğiz.
ALBAYRAK'A ELEŞTİRİ
Atalarımızın güzel bir sözü var, 'Başını acemi berbere teslim eden pamuğunu cebinde taşısın' diyorlar. Ekonomide büyük bir işsizlik ve yoksulluk afeti yaklaşırken, Saray'ın acul damadı ne yapıyor? Sağlıkçıların çabaları üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışıyor. Bir de her hafta bir kısa film çekip internete yüklüyor.
Son çektiği fragmanda da 200 milyarlık bir destekten bahsediyordu. Borç vermenin, alacak ötelemenin, vergi yapılandırmalarının, işçini kendi parasını işçiye geri vermenin adına destek diyorlar. Aslında destek bedir? İşini ve gelirini kaybeden işçinin, dükkanını kapatan esnafın çarkları nasıl döndüreceğini süşünen sanayicinin, tarlasına giremeyen çiftçinin bu krizde yitirdiği, maaş, ücreti kazanç karşılığında belli bir nakti cebine koymaktır. Vatandaşın krizle uğradığı zararın telafi edilmesidir. Ama Bakan, esnafa verilen kredi kartını, millete dağıtılan tüketici kredilerini, şirketlere verilen Kredi Garanti Fonu kredilerini destek diye yutturmaya kalkıyor.
Şimdi 107 milyar TL KGF (Kredi Garanti Fonu ) desteği; yani aslınd KGF kredisi vermişler.
8.5 milyarlık Paraf ticari kart; yani yeni borç imnkanı sağlamışlar.
8 milyar liralık esnaf destek paketi; yani yeni borçlanma imkanı vermişler.
22 milyar liralık temel ihtiyaç desteği; tüketici kredisi vermişler. Yine borç, yine borç, yine borç.
Bu pakette 200 milyar denen desteğin yakaşık 150 milyar lirası borç. Kalanı işsizlik fonunda yapılan ödemeler, bir de çok düşük bir miktar hazineden yapılan ödeme var.
Millete faizle borç vermenin adı, ya da vergisini faizle ertlemenin, ya da faturasını fazile ertlemenin adı ne zamandan beri destek oldu?
"BU KREDİLERİ KİM ALIYOR? BURADA DA ADİL OLAMIYORSUNUZ"
Hiç zorluk görmemiş Bakan bilmeyebilir ama 'Borç yiyen kesesinden yer' der atalarımız. Verdiğiniz borçlarla gelirini kaybeden millete yarınki gelirini bugünden harcatıyorsunuz. Bu dağıttığınız borçların yarın ödeme zamanı geldiğinde ne yapılacak? Bu borçları ödemek durumunda kalan vatandaş sonra ne yiyip içecek? Siz hâlâ mevcut duruma ahvali adiyeden bir durum gibi bakıyorsunuz. Saray'ın pencerelerinden, vatandaşın üzerine gelen tsunamiyi görmüyorsunuz.
Bir de söyleyin bakalım bu kredilere kimler ulaşabiliyorkimler istediği kadar kredi alabiliyor? Verdiğinzi kredilerle övünüyorsunuz, millet krediyi de alamıyor. Bakın açık söyleyeyim, partimiz kredi alamayanaların ağlama duvarına döndü. Kamu bankalarına 10 bin lira tüketici kredisi için başvuran yurttaşlarımıza ya ret cevabı veriliyor ya da 'al şu 3 bin lirayı git' deniyor. Pek çok esnaf ve KOBi kredilere ulaşamıyor. Anlaşılan burada da adil olamıyorsunuz. Yandaşları kayırıyorsunuz.
Özel bankalar ise tavsiye falan dinlemiyor, krediler bildik tuzu kuru müşterilere gidiyor. Emeklinin bayram ikramiyesini öne çektik diye duyurdunuz ama kredi borcu olan emeklinin ikramiyesine bankalar el koyuyor. Bununla ilgili şikayetler alıyoruz.
Mardin'de çiftçilerin hesaplarına yatan desteklere elektrik dağıtım şirketi borcu karşılığında bloke konuyor. E ne anladık bu işten? Bakan'ın çekip internete yüklediği fragmanlarla vatandaşın yaşadığı arasında çok büyük bir uçurum var.
Bakanın telaffuz ettiği 200 bin liraya bakıyoruz 4.4 milyon aileye bir defaya mahsus verilen 1000'er lira dışında doğru düzgün bir destek yok. Peki bir defalık alınan 1000 lira ile bu aileler nasıl geçinecek? 200 milyar içinde 4.4 milyar lira. Yani yüzde 2.2.
Kısa çalışma ödeneği ve işsizlik ödeneği diye bahsedilen ödemenin kaynağı ise işsizlik garanti fonu. Ynai işçinin kendi parasını işçiye veriyorsunuz . Sonra da bunu paketleyip destek diye sunuyorsunuz.
Şimdi yeni bir şey söyleniyor. Gelirini ve işini kaybedenlere bir defaya mahsus 1000 liralı ödeme yapacağız diyorlar. 1000 lira böyle bir dönemde evinde kalmaya zorladığınız, dükkanını kapattırdığınız kişileri ve çalışanları ayakta tutmaya nasıl yetecek?