CHP lideri Kılıçdaroğlu: ''Asla kabul etmiyorum''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
Güneşli günler göreceğiz. Bizim Türkiyemiz hiçbir emperyal gücün altında ezilmeyecektir.
Hep beraber mücadele edeceğiz.
Kadınlar, bu ülkenin kadınları. Dünyanın kadınları... Hep beraber 8 Mart'ı kutluyorsunuz, 8 Mart'ın çıkışını biliyorsunuz. Ancak kadınlarımız bu acı olayı kutlamaya çevirdiler ve başarılı oldular.
Biz kız çocuklarının mutlaka okuması lazım diyoruz. Dünya Emekçi Kadınlar Günü denmesine karşın her kadın emekçidir.
Bütün dünyada bu huzur içinde kutlanır, sıkıntılarını anlatırlar, kadına şiddeti anlatırlar. Toplumun dikkatini çekmeye çalışırlar. Kadın baskını kaldırın, erkek şiddetini önleyin derler. Ellerinde silah yoktur, onların yüreklerinde insan sevgisi vardır.
Yasak getirildi, hangi gerekçeyle yasak getiriyorsunuz? Yasak geldiği zaman demokrasiyi mi sağlayacaksınız? O nedenle biz yasakçı zihniyete karşıyız.
Demokrasiyi yüceltmek hepimizin ortak görevidir. Yeri zamanı gelir seçim olur, vatandaşın iradesine başvurursunuz. Halkın iradesine de her yerde her zaman demokrasinin gereği olarak saygı duyarsınız. Vefa Salman seçime girdi Yalova'da iki kez engellendi. Kendisini halkın oylarıyla yenemedikleri için bu kez acaba biz vefa Salman'ı nasıl gönderbeilriz arayışına girdiler.
Yolsuzluk var. Orada yolsuzluğu saptayan düz namuslu bir memur. Olayı görüp tespit ediyor, belediye başkanına haber ediyor. Belediye Başkanı da araştırılması için ilgililere başvuru yapıyor.
Ama sonunda belediye Başkanı açığa alınıyor. Belediye Başkanlığında seçim yapılıyor ve bir AK Parti'li belediye başkanı seçiliyor. Yalova halkının oylarına darbe yapılıyor. Halkın seçtiği başkan değil, İçişleri Başkanlığı'nın atadığı isim geliyor başkanlığa.
Biz hiçbir belediye başkanımızın yolsuzluk yapmayacğaına inanıyoruz. Bizim denetimlerimiz de var. Çalışıyorlar, emek harcıyorlar. Yolsuzluğu şikayet edip görevden alınan Belediye Başkanı Vefa Salman tarihe geçmiştir.
Erdoğan'ın bana yönelik olan, burada söylenmesi mümkün olmayan belli cümleleri kullanarak bana hakaret etmesini asla kabul etmiyorum. Kendisine de hiçbir cevap vermedim. Grup Başkan Vekilimiz aynı cümleleri kullanarak cevap verdi. Biz kavga etmiyoruz. Biz parlamentoda kavga istemiyoruz.
Büyük lafın arkasında durmak kolay değildir. Önünüze büyük bir hedef koymanız gerekir. İtibar sadece kişisel bir olay değildir, bulunduğnuz makamın da itibarını düşünmek zorundasınız. Biz itibarı kaybeden kişilerin, sözlerini tutamayan kişilerin memleketi konuşmasını doğru bulmuyoruz.
Suriye konusunda çok iyi niyetli gittik. Bizim Orta Doğu'da ne işimiz var dedik. Sorunu çözmek için evet ama bize danışılırsa. Türkiye'nin böyle bir pozisyonu vardı. Orta Doğu'da bir sorun olduğunda bize sorulurdu. Neden Suriye sınırına, mayın temizlendikten sonra neden ülkelere verdik orayı. Kim telkin etti sizleri? Mayınları temizleyin sınırı yabancı ülkeye verin kim söyledi size?
AK Parti'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, suriye sınırına yabancı bir devlet gelip yerleşseydi Türkiye'nin durumu ne olurdu? Bugün o bataklığın durumu ne olurdu?
Neden Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanlığı görevini aldınız. Maşa görevini kim verdi size? Tarih bilgisinden yoksun olanlar balıklama atladı. ÖSO ile sizin ne işiniz var? Neden bu işe soyunuyorsunuz. ÖSO'yu ABD ile birlikte kurduk diyorlar. Sana maşa görevi verdiler farkında bile olmadın. ÖSO'nun hamiliğine soyunduk, maaş verdik, eğittik, silah verdik. Biz yıllar yılı yanlış yapyoorsunuz yapmayın etmeyin dedik. ÖSO, Kuvayı Milliye dediler. Çünkü Kuvayı Milliye'yi bilmiyorlar. Sırtımızı sıvazlayıp bizi Suriye bataklığına bırakanlar sonra bizi yalnız bıraktı.
Saray iktidarı bize kulak asmadı. Ben bu kürsüden Suriye konusunda 5 temel öneride bulundum. Şunu da söyledim, bizim önerilerimizi beğenmemiş olabilirsiniz ama bizim önerilerimiz bunları. Bizim önerilerimizi çözerseniz şehit vermeyiz, sorunu çözeriz dedik.
Şehit verdik, 36 saat televizyolara çıkmadı. O yüzden diyorum büyük lokma ye, büyük laf konuşma. Saatler sonra ekrana çıktı, gülerek anlattı. Sanki bu ülke şehit vermemiş gibi, eleştrdim. Eleştirme hakkım vardı. Daha mezara vermeden bu kahkaha nedir dedim. Devleti yönetiyorsun ya devleti. En azından şehide, o şehidin annesine saygı duy. Yine devam ediyor beyefendi. Çizdiğimiz sınırların dışında çıkmazlarsa bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar kalmayacak diyor. Ama bu lafı ediyorsan, senin toplanmaya gereğin yok, sen düşünmüyorsun toplanmayı. Putin ben gelmiyorum deyince bizimki Putin'e gitti. Bey Kemal'in dört sorusu var, ben bu soruyu sormazsam bana soracak Bay Kemal.. Niye sormadın diye.
Birliklerimizin yerini bildirmemizi rağmen, neden askerlerimizi vuruyorsunuz? İlk saldırıda uyarmamıza rğamen ikinciyi neden yaptınız? Yaralılar gelecek olmasına rağmen helikopterler neden izin vermediniz? Savaş hukukunda yaralı askerleri taşıyan ambulanslar vurulmaz. Siz neden vurdunuz.
Erdoğan gitti oraya Putinle görüştüler, sonra tv önüne çıktılar.
Putin, "Görüşmemize başlarken Suriye'de hayatını kaybeden askerler için taziyelerimi iletiyorum. Telefonda belirttiğim gibi, hiçkimse orada Türk askerlerinin olduğunu bilmiyordu" dedi. Dakika bir gol bir, soru kalmadı.
Denmesi gereken, biz size koodinatları bildirdik demeleri gerekiyordu. Hiç ses yok...
Telefon görüşmemizdeki gibi diyor, ben sana dedim ki diyor Putin, o alanda askerlerin vuruldupu yerde biz sizin askerlerinizin olduğunu bilmyiorduk. Erdoğan bu telefon görüşmesinde Putin'e ne dedi merak ediyordum. Erdoğan buna hiçbir şey demiyor. Teşekkür ederek başlıyor konuşmasına. Tarihinde her karış toprağında kan olan TC bunu görüyor.
Sonunda bir anlaşmayı imzaladılar, sonuçları ne? Onu da konuşalım.
Ortada bir ateşkes yok, Erdoğan öyle diyor ama ortada böyle bir şey yok.
Sözleşmede geçen, askerlerin faaliyetlerin durdurulması. 3 devlet askeri faaliyetlerin durdurulması kararı alıyor.
Türkiye bu anlaşma ile suriye rejimi resmen tanıyor, sözleşmede Suriye Arap Cumhuriyeti olarak geçiyor. Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğünü kabul ediyor.
Suriye'nin kaderini Suriye belirler diyorduk. Hayır efendim biz belirleyeceğiz diyorlardı. Şimdi gittiler anlaşmayı imzaladılar.
Halep-Şam karayollarının açılması...
Suriye hava sahasının açılması ancak Suriye kabul ederse açılacak. HTŞ ben bu anlaşmaya uymuyorum dedi.
26 Şubat'ta Erdoğan, "Biliyoruz ki bugün Suriye ile olan 911 km olan sınırımızın ötesinde verdiğimiz her mücadeleyi yarın kendi topraklarımızda buügnkünden on kat yürütmek zorunda kalacağız. o terör örgütleri Türkiye'ye gelirse işimiz zor" diyor. İtiraf ediyor. Sormak lazım, sen neden ordaki terör örgütlerine destek verdin?
Suriye gözlem noktalarından geri çekilmeyecek. Anlaşmada, Esad'ın da görüşü alındı. Erdoğan dönüp Çavuşoğlu'na Esad ile görüşüldü mü diye sordu.
Gözlem noktalarındaki kuşatma kalkmıyor.
Teröristlerden kalkan göçün önüne tampon mümkün değil.
AK Parti Grup Sözcüsü'nün ne işi var orada? Bu bir parti olayı mı? Bir de Mahir Ünal. İşte parti devleti dediğimiz bu. Ne işi var onların orada.
Ağrıma giden, Putin'in el işareti ile bizimkileri çağırması. Ağrıma gidiyor. Dış İşleri Bakanı'nı görüyorsunuz, ter basmış elindeki dosyayı yelleş gibi kullanıyor. Kapıda beklerken birisi havaya bakıyor, birisi yana bakyıor, hepsi sıkkın. Yapılan muameleyi görüyorlar. İnsanlar aşağılanıyor. Hakediyorlar mı? Hayır. Bunu asla kabul etmiyoruz.
15 Temmuz'dan sonra Yenikapı'ya gittim diye eleştirildim. Orada söylediğim, camiye kışlaya siyaseti sokmayın dedim. Camide kürsüler kuruldu çıktı konuşma yapıyor, doğru değil. Bir partinin başkanı camide oturup siyaset yapmaz.
Müslümanı müslümana küstüren kim? Müslümanı müslümanı kırdırmadılar mı, sen de onlara destek olmadın mı, ellerine silah vermedin mi? Onların vebali günahı kimin üzerinde? İsteğiniz kadar kızın, hakkı hukuku getirmek için mücadele edeceğiz.
"Basın konusu önemlidir. Halkın gözü kulağı ve sesidir medya. Anayasamız da der ki basın hürdür sansür edilemez. Niçin siyasi iktidar baskı kurup kendi olumsuzluklarını yansıtan gazete üzerinde baskı kurmasın diye. Siyasi idareye böyle sınırlama koyar. Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak ve tedbirleri alacak diyor Anayasa. Medya üzerinde baskıları biliyorduk. Önce şunu bir sefer kabul edelim, bir sivil darbe süreci içerisindeyiz. 20 Temmuz’dan sonra bir sivil darbe süreci içindeyiz. Medya üzerinde olağanüstü bir baskı var. kedileri için çalışan özel bir medya kurumu da var. Bunlar sadece devletten aldıkları para ile beslenirler. Kamu kurumları bunlara büyük para aktarır. Bunların tek bir görevi vardır, siyasi iktidar ne yaparsa yapsın övmektir. Odatv, havuz medyasının büyüklüğünün karşısında namuslu aydınlar kendi sitelerini oluşturdular. Odatv de bunlardan biri.
Bunu nasıl susturacağız, milleti nasıl Odatv’nin haberlerini izlemeyecek hale getireceğiz.’ 26 Şubat’ta Erdoğan düğmeye basıyor Odatv ile ilgili. Beyaz TV’den biri sözde gazeteci bir soru soruyor. OSMAN Kavala şöyledir diye başlıyor. Odatv gezi sürecinde önemli ayaklardan biriydi. Darbe girişimine destek veren Odatv katil devlet diye manşet atı ama iddianamede bunların hiçbiri yok diyor. Bu konularla ilgili ine dersiniz diyor. Kullandığı şu cümle çok önemli. Ben bunun suç duyurusunu şu anda yapıyorum. 26 Şubat 2020’de. Arkasından da düğmeye basılıyor. Libya’da üç tane şehidimiz var cümlesini kuran Erdoğan’dır. Bunu eleştiren de bendim, şehide tane diyemezsiniz. Defnedildiği zaman sosyal medyada yer aldı, fotoğraflar yer aldı vs. Bir gazeteci arkadaşımız Hülya Kılınç bunu haber yaptı. Odatv’de de yayımlandı bu. Arkasından haber Müdürü Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Aydın Keser, Murat Ağırel. Şimdi hepsi cezaevindeler. Gizli hiçbir şey yok. Evleri sabaha karşı basılıyor. Ben size sivil darbe dönemini yaşıyoruz derken bunu kastediyordum. Gözaltına alınıyorlar, ortada yazılı hiçbir şey yok ama şifai talimat var. Sayın Ağırel’in serbest bırakıyorlar, bir sür sonra nasıl serbest bırakırsınız diye telefonlar geliyor. Yeniden gözaltına alınıyor. Buradan o gazeteci arkadaşlarıma, Terkoğlu’na Pehlivan’a Ağırel’e Çelik ve Keser’e CHP’den sesleniyorum sizler bu ülkenin onurusunuz. Gazeteciliğin hakkını veriyorsunuz. Bunun için bir sivil darbe döneminde size bedel ödetiyorlar ama ödenen bedel Türkiye'nin aydınlığa çıkma bedelidir. Savcı arkadaşlarıma sesleniyorum; talimat aldığınızı biliyorum ama yüreğinizin bir yerinde en ufak bir vicdan kırıntısı kalmışsa süratle iddianameleri hazırlayın ve gönderin. Neyi tutukluyorsunuz siz? Tutuklanma nedeni yok. Ülkede ne Anayasa ne de yasalar geçerli değil. Üstünlerin hukukunun yaşandığı bir süreçteyiz. Yargıyı bu hale getiren bazı hâkimler ve savcılardır. Talimatla karar veren, talimatla iddianame hazırlayanlardır. Onlar sarayın kalemşörleridir.
İşsizlik artıyor, mutfaklartda yangın var. İşsizlik milletin canına tak etmiş durumda. En çarpıcı örneği bu ay yaşadık, çay işletmeleri genel müdürlüğü 860 işçi alacak, başvuran sayısı 34 bin 961. AK Parti'nin en güçlü olduğu bölgeler buralar. Buralarda bile işsizlik bu denli artmışsa diğer şehirleri düşünün. Vatandaş çok sıkıntılı, batık krediler var. 21 katrilyon lira vatandaşın alıp ödeyemediği kredi. Vatandaşın sadece ocak ayında banklara ödediği faiz 6 katrilyon.
Tank paleti asla unutmadık. Bunu daha konuşucaz, bu ülkenin şehitleri duyarlılığımız nasıl varsa, tank palet için de aynı duyarlılığımız var.
15 Temmuz şehitlerimizi de unutmadık. Nereye gitti o paralar?
Süleyman şah türbesini kaçıranları bayrağı indirenleri, vatan toprağını unutanları unutmadık. Gövde üstünde baş bırakmayacağız deyip Putin'in odasının önünde bekleyenleri unutmayacağız.