Bülent Arınç'tan yeni parti açıklaması
AK Parti'nin kurucularından eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, son günlerde yüksek sesle dillendirilen yeni parti iddiaları için ilk kez konuştu.
AK Parti'li Bülent Arınç Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu. Yeni parti iddiaları hakkında konuşan Arınç, "Başarı şansı yok " dedi.
Arınç, 24 Haziran seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü ve “Sorumlulukları paylaşın. Çok iyi bir diplomasi kadromuz var. Abdullah Bey olur, Davutoğlu olur, Ali Babacan olur, ben olurum veya bir başkası olur” dediğini aktardı.
İşte röportajın ilgili kısmı:
Kübra Par: 24 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı’nın size bir teklifte bulunduğu da söylenildi. Bu doğru mu? Ne teklif etti?
Bülent Arınç: Başka teklifler oldu ama ben kapıları çok önceden kapatıyorum. Bulunduğum hizmetlerin dışında, “Bize resmi görev vermenize gerek yok ama bir birikimimiz var. Size ve partimize faydalı olabiliriz. Mesela Kürt meselesi konusunda bana bir görev verin. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanlığı yaptım, bunu spesifik olarak verin. Batılılar bunu yapıyor. Başınızda bin türlü telaş var. Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle hale geldi ki her şey size sorulacak. Her şeyin sorumlusu siz olacaksınız. İyi olursa alkışlanacaksınız, kötü olursa sizden şikâyet edilecek. Bu sorumlulukları paylaşın. Çok iyi bir diplomasi kadromuz var.
Abdullah Bey olur, Davutoğlu olur, Ali Babacan olur, ben olurum veya bir başkası olur” dedim. Politika kurulları oluşturuldu, onlar nasıl çalışıyor bilmiyorum ama benim istediğim farklı. Avrupa Birliği sürecinde Meclis Başkanlığımda parlamenter diplomasiyi uyguladım. Çok şükür o kadar başarılı oldu ki, Avrupa Birliği süreci 2005’te müzakere sürecine girerken parlamenter diplomasi faydalı oldu. İtalya’da Temsilciler Meclisi Başkanı Türkiye yanlısı, Senato Başkanı karşıt. O Senato Başkanı’nı yanımıza almak için neler yaptık. Hiç gidilmeyen Avrupa Birliği ülkelerine gittik. Üç tane Avrupa Parlamentosu Başkanı’na Meclis’te konuşma yaptırdık. O ülkelerde hâlâ bir kıymetimiz var. Daha ismini saymadığım çok kıymetli insanlar var. Bunlara görev verin, sorumluluk verin, yetki verin.
Kübra Par: Bunu Cumhurbaşkanı’na söylediniz mi?
Bülent Arınç: Evet, söyledim. O sağ olsun, teşekkür etti. Bizim başka bir beklentimiz yok. “Şu görevde seni görmek istiyorum” derse düşünürüm. Bunu eleştirme hakkını kendimde bulurum. Kabul edip etmeme noktasında kendisiyle temasımız olabilir. İnşallah hayırlısı olacak.
Kübra Par: Geçen gün, yeni parti iddiaları için “Hakkımı helal etmem” dediniz. Geçmişte eski partisinden ayrılıp yeni bir oluşum başlatmış bir siyasetçi olarak, AK Parti’den yeni bir oluşum çıkmasına neden bu kadar sert tepki gösterdiniz?" sorusuna Bülent Arınç şu yanıtı verdi:
Bülent Arınç: "2001’de AK Parti’yi kurarken, başka bir partinin içinden gelerek yeni bir parti kurmadık; Fazilet Partisi kapatılmıştı. Kendimiz bir sorgulama yaptık, bir kısım arkadaşlarımız yine Erbakan Hocamızın gösterdiği istikamette Saadet Partisi’ni kurdu. Biz böyle bir partiye gitmeyeceğimize karar verdik, gidip hocamıza da durumu anlattık. Ondan sonra kendi partimizi kurduk. Yani, Fazilet Partisi devam ediyorken partiden ayrılmayı tercih etmedik, çünkü o partide önemli görevler yüklenmiş insanlardık ve kendi partimizin içerisinden bir huruç hareketi başlatmadık. Bunu ahlaki bulmadık. Fazilet Partisi’nin kapatılması gibi bir beklentimiz de yoktu ama kader çizgisi Fazilet’in kapatılmasını önümüze getirince, biz artık üç ayda bir partisi kapatılan, Türkiye’ye hizmet edemeyen bir siyasi çizgide olmak istemediğimizi söyledik. O noktada 7 günlük çocuk kadar saf ve temiziz. Kimse bize, “Oradan ayrıldınız, Hoca’ya ihanet ettiniz” diyemez.O zaman Saadet Partisi’nde kalıp bize karşı ileri geri söz söyleyenlerin çok büyük bir kısmı da daha sonra HAS Parti’ye gitti, ardından da AK Parti’ye geldi. Biz daha kestirmeden gitmiştik, onlar dolanarak geldi. Yaptığımız doğruydu, zeminimiz ahlakiydi ve o zamanki tabanın yüzde 90’ı bize AK Parti’de oy verdi. Şimdi AK Parti’den başka bir partinin çıkmasına kesinlikle karşıyım. Biz AK Parti’nin kurucusuyuz, iyi gününde de kötü gününde de bu partide olduk. Şu anda aktif siyasette değiliz ve bunun meraklısı da değiliz. Tek amacımız partimizin güçlü olması ve Türkiye’de hayırlı hizmetlerine devam etmesi. “Ama öyle değil” diyorlar. Bunu partinin içinden de söyleyebilirler, mekanizmaları vardır. Ama partinin dışından söyleyenler varsa, muhalefet etmek hakkınız, ne söyleyecekseniz söyleyin. İsterseniz yeni parti kurun, ama bunu biz yapamayız. Böyle bir hakkı kendimizde görmeyiz, çünkü biz AK Parti’nin 2000 Kongresi’nden bugününe kadar başarısıyla hep birlikte olduk. Bu partiden Erkan Mumcular bakan oldu ayrıldılar, arkalarından beş on kişi de götürdüler. Ayrılanların arkasından hiç kötü bir şey söylemedim, çünkü bizimle birlikte olmuş ve az da olsa sorumluluk paylaşmış insanların tercihlerine saygı duymam ama kötülemem de. “Dün iyiydi de bugün mü kötü oldu” derler. Ama üzülürüm, AK Parti’den bir yaprağın bile düşmesine razı değilim. Önemli olan, onlar içeride faydalıysa, tutabilecek mekanizmaları kurmaktır. Diyelim ki tutulmadılar: Bir Kütahya milletvekili vardı, ayrılıp parti kurdu, güldüm geçtim. İdris Naim Şahin ayrılıp parti kurdu, güldüm geçtim. Bir ara başka düşünceleri olanlar vardı. Onlar baktı ki AK Parti gücünü devam ettiriyor, bir şey diyemediler. Ertuğrul Günay gibi başka bir partiyle AK Parti’nin karşısına geçmemiş insanlara daha anlayışlı olmak lazım. Biz de hata yapmış olabiliriz, gelin konuşalım. Ülke için, parti için daha neler yapılabileceğini tartışalım.
Ben AK Parti’liyim ve AK Parti’de kalmaya devam edeceğim, kendimde bu hakkı görüyorum. “İyi ama sen de bir aralar Tayyip Bey’i eleştirdin” denilebilir. Eleştirmek hem insani hem İslami bir haktır. Müslümanlıktan ilk öğrendiğimiz şey, Halife’nin yakasına yapışıp da “Hesabını ver” diyen sahabe örneğidir. Bu hakkı kimse elimizden alamaz. Bana birisi yanlış yaptıysa ben de cevabını vermişimdir. Ama bu ikimizi ilgilendirir; partimizi veya devleti ilgilendirmez. 15 Temmuz’u görünce hepimiz yaptığımız yanlışların farkına varıp, Cumhurbaşkanımıza “Bundan sonra karakterim yine aynı karakterdir. AK Parti için bize görev tebliğ edilirse bunlardan kaçmayız, hiçbir unvan da istemeyiz” dedik. Bu sözleri arkadaşlarımızı kırmak için söylemiyorum. Ahmet Davutoğlu’nu da çok seviyorum, onun Başbakanlığı’nda çalıştım. Abdullah Bey hakkındaki kanaatlerim de böyledir. Ali Babacan’ı da çok beğeniyorum. Bunlara karşı çok haksızlık yapıldı, bunun da farkındayım. Her gittiğim yerde de “Ne olur, partiye emeği geçmiş bu insanları onore edin. Bu çakalların önüne atmayın” diyorum. Tayyip Bey de aynı kanaatte. Ama birileri havayı bozmak için ellerinden geleni yapıyorlarsa, bize düşen, fitneye alet olmamaktır. Bu arkadaşlarımın bir parti kurarak AK Parti’ye karşı cepheden mücadele etmesine çok üzülürüm. Onlar buna rağmen parti kuracak olurlarsa da ben kendi bulunduğum yeri tarif ediyorum, beni sadece bu ilgilendirir. Başarılı olacaklarına da inanmam. Yel kayadan bir şey koparmaz."
Kübra Par: AK Parti’nin içinden çıkacak yeni bir siyasi oluşumun başarı şansı olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Bülent Arınç: Çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Eğer AK Parti’den ayrılanlar hedeflerine Sayın Cumhurbaşkanı’nı veya bir başkasını alırsa, bunun temelinde Tayyip Erdoğan’la veya partinin manevi şahsiyetiyle bir kavga olduğu yatar. Bunun da başarı şansı yoktur. Ama AK Parti’den ayrılanlar başka partilerle veya bugüne kadar siyaseti tercih etmemiş insanlarla, yeni bir sistem içerisinde yeni bir parti denemesine girerlerse gene şansları yoktur ama bunu yapacak güçleri de yoktur. Türkiye şu anda 2001 şartlarında değil. Muhalefet partileri zaten var. Halktaki karşılıklarına bakarak bunun üzerine on tane daha parti kursanız ne faydası var? AK Parti’nin kendi içerisinde yine kendisini motive edecek tedbirleri almasıyla bence mümkün olur.
Kübra Par: Oğlunuz Mücahit Arınç’ın şu an AK Parti’de milletvekili olmasının bu sözlerinizde payı var mı?
Bülent Arınç: Hayır, kesinlikle yok. Düşüncelerimi yine zamanında ve yerinde bütün açıklığıyla anlatırım. Ama bunları ekran önünde, eleştiri noktasında paylaşmam, çünkü bunun partiye faydası olmaz. Oğlumun siyasete meraklı olduğuna şahidim. Şu anda da İstanbul’da canla başla çalışıyor, çünkü bu onun vazifesi. Seçim kampanyasında da sabah 11’de evden çıkıp gece 3’te sahur vaktinde eve giriyordu. “Aferin, senden bunu beklerdim. Ben de bunu yapmıştım” diye de kendisini tebrik ettim. Sağ olsun, onlara en güzel yeri verdiler. Parti içerisinde de, İstanbul milletvekilleri içerisinde de oğlum gerekeni yapıyor. Bu tarihten sonra herhangi bir görev talebim de olmaz.