Başbakan Binali Yıldırım'dan erken seçim iddialarına yanıt
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Binali Yıldırım, İsrail ve Rusya'dan sonra Mısır'la da ilişkilerin normalleşmesi için adımlar atılabileceğini belirterek, "İş adamlarımız, yatırımcılarımız karşılıklı gidip gelebilirler. Böylece belki ileride normalleşmeye de bir zemin olur. Bakanlar seviyesinde bile ilişkiler başlayabilir. Buna mani bir hal yok. Üç günlük dünya, neyin kavgasını ediyoruz" diye konuştu. Yıldırım, erken seçim iddialarına cevap olarak "millet seçim değil, geçim istiyor" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber ekranlarında yayınlanan bir programda gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. İsrail'le ilişkilerin normalleşmesi sürecinde Filistin konusunun önem taşıdığını belirten Yıldırım, "Filistin'de iki tane fraksiyon var. Bir tanesi Hamas, bir tanesi El Fetih. Aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın teşvikleriyle bu iki grup ortak Filistin davasında birlikte hareket etmeye başladı. Daha önce bunlar hiç yan yana gelmiyordu. Şu anda her ne kadar ortak hükmet konusunda pürüzler olsa bile temel organda birlikte hareket ediliyor. Bu mutabakatın hem El Hetih tarafı, hem de Hamas tarafının tam bir rızası var. Öyle olmasa biz bunu zaten yapmayız. Sayın Abbas'la Sayın Cumhurbaşkanımız telefonla görüştü anlaşma sürecinde. Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal geldi ziyaretlerde bulundu. Onlar için bilinmeyen bir sürpriz yok. Hepsi bunların konuşuldu görüşüldü. Bizim derdimiz şu: Filistin davası artık herkesin davası oldu, 140'a yakın ülke tanıdı. 1949'dan beri kanayan bir yara. Filistin'de bu kadar bedel ödedikten sonra dünyadan tecrit edilmeleri, adeta yalnızlığa, yoksunluğa mahkum edilmeleri bizim emellerimize asla ve asla uyan bir şey değil. Onun için bu mutabakat çok uzun sürdü. Yoksa bizim meselemiz İsrail'le özür meselesi, vatandaşlarımızla ilgili tazminat meselesiydi. Ama bunu Sayın Cumhurbaşkanımız bununla sınırlı görmedi haklı olarak. Bu krizin başlangıcı neydi? Orada yaşayan Gazze'de, Batı Şeria'da vatandaşlarımıza feryatlarını dünyanın duymasıydı. Onun için insani yardımlarımızın ulaşmasıydı. Krizin başlangıcı. Eğer onu yok saymış olaydık biz, Filistin'e karşı insanlığa karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş olurduk. Anlaşmanın ana ağırlık merkezini Filistin meselesini oluşturuyor. Dolayısıyla orada bir noktaya gelindi. Şimdi ardık normal sürece girilecek" ifadelerini kaydetti.
"RUSYA İLE MESELE TATLIYA BAĞLANMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'e gönderdiği mektubun içeriğine değinen Başbakan Yıldırım, "Mektubun içeriği çok açık. Üzüntülerimizi ifade ediyoruz. Burada hayatını kaybedenlerden acılarını paylaştığımızı söylüyoruz. Gerekirse tazminat vereceğimizi söylüyoruz. Bu ilişkilerin bundan sonra normale dönmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Karşı tarafta bunu uygun buluyor, onaylıyor. İş siyasette öyle takdir edilir, böyle takdir edilir. Biz o tarafında değiliz. Her ne şekilde takdim edilirse edilsin olayın özü budur ve tek taraflı bir irade de değildir. Bunun üzerini eşelemek, ayrıntıya girmek ne ülkemize ne Rusya'ya faydası yoktur. Bence mesele tatlıya bağlanmıştır. Bundan sonra önümüze bakmalıyız" şeklinde konuştu.
İsrail'le ilişkilerin normalleşmesine dair açıklamalarda bulunan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
"İsrail'le mutabakata varıldı. Zannediyorum yarın anlaşma Dışişleri müsteşarımızla imzalanacak. Hemen arkasından İsrail'de onay süreci var, bizde onay süreci var. Meclis'te onaylanması için bakanlar kurulunda imzaya açtık, bütün bunlar ikmal edilecek ama büyükelçileri tayin etmek için bu onay süreçlerini beklememiz gerekmiyor. Şu anda hazırlıklar yapılıyor. Karşılıklı argümanlar alınacak. Onlar ikmal edildikten sonra büyükelçiler belirlenmiş olacak. Atamalar yapılmış olacak ve normal çalışmaya başlayacaklar. Ondan sonra çeşitli düzeyde ziyaretler talebe göre düzenlenebilir. Önünde bir engel yok. Normalleşmeden zaten bunu kastediyoruz. Ziyaretlerden daha önemlisi normalleşme sürecinin sonuçlarını görmek. Ekonomik konular var. İki ülkeyi birbiriyle bir şekilde toprak bütünlüğü var. Abdülhamit 100 yıl önce demiryolunu oradan geçirdi. Hayfa'ya bağlantı verdi. 2005'te bunun yüzüncü yılını kutladık. Oralar bizim ecdadımızın toprakları. Ortak kültürümüz, ortak değerlerimiz var Mescid-i Aksa'nın bizim dinimizde, bizim inancımızda ne kadar büyük anlamı olduğunu herkes biliyor. Kabe'den sonra, Mescid-i Haram'dan sonra Müslümanlar için en kutsal yer. Dolayısıyla biz bu bölgede ilişkilerimizi geliştirmemiz sadece Türkiye halkı, İsrail halkı için değil ama bütün bölge için geleceğin daha barış içinde, daha huzur içinde, komşuluklar çerçevesinde yaşanması demek."
"BÜYÜK DEVLETLER BÖLGELERİNDEKİ REKABETLERİNDEN VAZGEÇSİN"
Büyük devletlerin rekabet heveslerinin insanların canlarına mal olduğunu belirten Yıldırım, "Cenevre Barış Görüşmeleri içerisinde geçmişte başlatılan bir süreç var, o süreç devam ediliyor. Ancak biz bunların yeteli olmadığını düşünüyoruz. Özellikle koalisyon güçlerinin Rusya'nın, İran'ın Türkiye ile daha yakın işbirliği içinde olmasını ve bir an önce orada da barış sürecinin hayata geçmesini istiyoruz. Artık hiç kimse Esed'in devam etmesini 500 binden fala insan hayatını kaybettikten sonra, 6 milyon, 8 milyon insanın yerini yurdunu terk ettikten sonra "Gelsin burada Esed yönetime devam etsin" demek, burada barış istememek demektir. Aşağı yukarı herkes anladı ama geçiş nasıl olacak öyle mi olacak, böyle mi olacak? Bizim dediğimiz şu: Büyük devletler bölgelerindeki rekabetlerinden vazgeçsin. Bunların bölgedeki rekabet hevesleri binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep oluyor" diye konuştu.
"ÖNEMLİ OLAN ŞİKAYET ETMEK DEĞİL, ÖNEMLİ OLAN SORUN ÇÖZMEKTİR"
Başbakan Yıldırım, Rusya'nın Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye ile ilgili şikayetleri olup, olmadığı yönündeki soruya, "Herkes birbirini şikayet ediyor da bir şey çıkmıyor. İsrail şikayetlerinin sayısı 100'ü aştı. Önemli olan şikayet etmek değil, önemli olan sorun çözmektir. Şikayet etmekle neyi çözeceğiz? Orada kan akmaya devam ederse, orada insanların gözyaşı dinmezse bunlar boş işler. Birbirimizin daha olumlu yönlerini öne çıkarmamız lazım. Dostluklarımızı artırmamız, düşmanlıklarımızı azaltmamız lazım. Bu coğrafyada bunu yapmaya mecburuz. Bu coğrafya çok dinamik bir coğrafya. Kültürlerin birbirleriyle buluştuğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bir ada ülkesi olsak bunları belki hiç konuşmamıza ihtiyaç yok. Türkiye, tarihin bütün dönemlerinde, hep dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin buluştuğu, kesiştiği bir yer olmuştur" diye cevap verdi.
"MISIR'LA BAKANLAR SEVİYESİNDE İLİŞKİ BAŞLAYABİLİR"
Türkiye'nin Irak ve Mısır'la ilişkilerine de değinen Yıldırım, "Biz Irak'ın toprak bütünlüğünü her şeyin üstünde tutarız. Bölgedeki mezhep, etnik çatışmaların tarafı olmayız. Merkezi Irak yönetimiyle, Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimle de bir sıkıntımız yok. Irak'la aramızı açmaya çalışanların olduğunu biliyoruz, bunlara fırsat vermeyeceğiz. Mısır'da demokrasiye bir darbe olmuştur. Seçimle iş başına gelen Sayın Mursi darbeyle indirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız en başından beri bunun bir darbe olduğunu, bununla ilgili değişimi asla onaylamayacağımızı bütün dünyaya duyurmuştur. Bunu bir tarafa koyalım ama bir yandan da hayat devam ediyor. Aynı bölgede yaşıyoruz, birbirimize ihtiyacımız var. Gemilerimiz Süveyş'ten Kızıldeniz'e geçiyor, oradan Arabistan'a, Ürdün'e, Yemen'e, Afrika'nın doğusuna gidiyor. Her şeyi istesek de birden bire kesemeyiz. Böyle bir coğrafi yakınlığımız var. Aynı zamanda dini, kültürel bağlantılarımızı söylemiyorum. Oradaki rejim değişikliğinin şekli şemali, işbaşından uzaklaştırılan Mursi başta olmak üzere, onun ekibinden uzaklaştırılanlara haksız isnatlar bir tarafa, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde bir mani hal yok. İş adamlarımız, yatırımcılarımız karşılıklı gidip gelebilirler. Böylece belki ileride normalleşmeye de bir zemin olur. Bakanlar seviyesinde bile ilişkiler başlayabilir. Buna mani bir hal yok. Bunun olması konusunda da biz hazırız. Karşılıklı olarak bizden Mısır'a, Mısır'dan bize ziyaretler olabilir, iş adamlarımız, iş heyetleri gidip gelebilir, kültürel, askeri temaslar yapılabilir. Bunlarla ilgili herhangi bir sorun yok. 3 günlük dünya, neyin kavgasını ediyoruz. Kavga edecek şeylerimiz az, paylaşacaklarımız daha fazla" değerlendirmelerinde bulundu.
"3 MİLYAR YARDIM VERECEĞİZ DİYORLAR, TIK YOK"
Başbakan Yıldırım, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkma kararı almasının ardından, Avrupa Birliği'nin durum değerlendirmesi yapması gerektiğini söyledi. Avrupa Birliği'nin mülteciler için Türkiye'ye vereceği 3 milyar Euro'dan henüz kayda değer bir miktar gelmediğini belirten Yıldırım, "Avrupa Birliği konusunda, İngiltere'nin ayrılma kararından sonra hiçbir şey aynısı gibi olmayacak. Yıllardır Avrupa Birliği'yle ilgili endişelerimizi, bugün ne yazık ki istemediğimiz halde ilk işaret fişeğini Birleşik Krallık yaktı ve Avrupa'nın bunun üzerinde çok iyi düşünmesi lazım. Gelecek vizyonunu çok iyi ele alması lazım. Nerede hata yaptıklarını düşünmeleri lazım. Birleşik Krallık niye ayrıldı? Bakıyorsunuz, ayrılma yönünde oy verenler düşük gelir grupları. Kalma yönünde oy verenler daha zengin kesim. Oralardaki sosyoekonomik yapıyı incelediğimizde olay ortaya çıkıyor. 50 yıldan fazla süredir bu yolculukta devam ediyoruz. İnişli çıkışlı zamanlarımız oldu, ilişkilerimiz gerildi, iyileşti, bir noktaya geldik. Bütün bunlar olduktan sonra Türkiye'ye başka başka akıllar vermeye çalışanlar var. Birisi çıkıyor "özel ortaklık yapalım" diyor. "Onu yapalım, bunu yapalım" diyorlar. Birisi çıkıp sırf kampanyadaki emelleri gerçekleşsin diye abuk sabuk hiç de yakışı kalmayan Türkiye hakkında "3 bin yılda giremez gibi laflar" ediyor. Bunu biz şöyle gördük: Bu bir seçim kampanyası sırasında söylenmiş laftır" dedik, ciddiye almadık. Ama İngilizler bunu ciddiye aldı, Birleşik Krallık halkı bunu ciddiye aldı ve onları doğrulamayacak bir karar verdi. Çok arzu ettiğimiz bir şey değil İngiltere'nin ayrılması, bundan mutlu da olmadık. Biz istiyoruz ki, bu Avrupa Birliği için bir uyarı olsun, Avrupa Birliği, coğrafyasını küçülten değil, gelecekteki bölge barışı içini, kıtanın esenliği için coğrafyasını geliştiren, daha kucaklayıcı bir yaklaşım sergilesin. Bize "mülteciler için 3 milyar yardım vereceğiz" diyorlar, tık yok. Bürokrasi, bürokrasi, bürokrasi… Eğer biz böyle yapsaydık, insanların ihtiyaçlarını bürokrasiyle çözmeye kalksaydık, büyük bir felaketti. O 3 milyar Euro'dan kayda değer bir şey gelmedi. Belki 100 milyon var, yok pek bilmiyorum. "Şöyle mi verelim, böyle mi verelim, sivil toplum kuruluşları mı versin, Avrupa Yatırım Bankası mı versin" bunlar konuşuluyor. Kardeşim nasıl verecekseniz verin. Türkiye hiç kimseden bir şey istemeden 11 milyar Dolar'ı, kendi bütçesinden, halkının dişinden, tırnağından artırdığı paralardan vermiştir. Bütün dünyanın verdiği yardım 511 milyon Dolar, yirmide biri. Biz bunu seve seve yapıyoruz. Biz 3 milyon insanın gönlüne girdik. Onların bu ülke hakkında düşünceleri, gelecek hayalleri bizim için milyarlarla ölçülmez. Bizim inancımızda, geleneğimizde, bizim geçmişimizde bu asalet var. Verirler, vermezler önemli değil, biz samimiyet istiyoruz" ifadelerini kullandı.
"MİLLETE SORMADAN AB'YE GİRMEYİZ"
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği, Avrupa Birliği konusunda referanduma gitme düşüncesiyle ilgili, "Cumhurbaşkanımızın dediği açık ve net. Diyelim ki biz bütün görüşmeleri tamamladık, fasılları tamamladık, her şey bitti, "buyurun gelin" dediler. Biz milletimizin olurunu almadan gitmeyiz. Biz her türlü hazırlığı, altyapıyı yaparız, sonunda millete sorarız, millet ne derse onu yaparız. Bu kadar önemli bir kararı, herhalde iki tane bürokratın yazacağı yazıyla yapacak halimiz yok" dedi.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın adaletsiz yönlerinden bahseden Yıldırım, "Gümrük Birliği'yle ilgili epey bir tecrübemiz var. 1996'da başladı 20 sene geçti. Gümrük Birliği tek ayaklı çalışıyor. Artık bu kadar tecrübeden sonra istiyoruz ki bu, anlaşmanın ruhuna uygun olarak çalışsın. Hem mal ve hizmet ticaretinde dengesizlikler var, bir yandan ABD ile gümrük birliği görüşmeleri yapıyor, bu bizi doğrudan etkiliyor. İkincisi de Gümrük Birliği'nin insanların da hareketini kolaylaştıracak hizmetlerin ve malların taşınmasında kotaları da ortadan kaldıracak şekilde güncellenmesi. Orada da aramızda bir anlaşmazlık y ok. 2017 itibariyle bu görüşmeleri başlatacağız. Ümit ederim ki, yılın ilk çeyreğinde müzakereler tamamlanmış olur" şeklinde konuştu.
Yıldırım, 30 yılı aşkın süredir sürekli terörle mücadele edildiğini vurguladı. 65. Hükümetin amacının, terörü Türkiye'nin gündeminin en alt sıralarına indirmek olduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'nin terörle anılmasının çok şey kaybettirdiğini de sözlerine ekledi.
"GÜVENLİK GÜÇLERİ TERÖRLE MÜCADELEDE UYUMLU BİR ŞEKİLDE ÇALIŞIYOR"
Terörle mücadelede asker, polis, jandarma ve korucular arasında ciddi bir uyum bulunduğuna dikkat çeken Yıldırım, "Asker, jandarma, polis ve korucular gayet güzel bir uyum ve koordinasyon içinde çalışıyor. Birbirlerini kıskanmıyor, birbirlerinin alanlarında çatışmıyorlar. Birlikte istihbarat paylaşımı da dahil olmak üzere hareket ederek, bu operasyonda hataların asgariye indirilmesini de mümkün hale getiriyorlar" değerlendirmelerinde bulundu.
"YÜZLERCE OLAY KAMUOYUNA YANSIMADAN ÖNLENDİ"
Yüzlerce terör olayının kamuoyuna yansımadan önlendiğini vurgulayan Başbakan Yıldırım, "Zaman zaman tabii üzüldüğümüz olaylar olmuyor değil. Kamuoyuna yansımayan Ankara patlaması, İstanbul patlaması gibi yüzlerce olay olmadan önlenmiştir. Biz toplumda korku, panik, telaş olmasın diye bunları paylaşmıyoruz. Bundan sonra da paylaşmamaya devam edeceğiz. Çünkü bu önemli bir iştir. Herhangi bir şekilde bir bilgi sızıntısı olursa hemen ona göre vaziyet alıyorlar ve büyük bir felaketin riskini maalesef yaşamış oluyoruz" diye konuştu.
Devletin varlığının, ülkenin her köşesinde hissedilmesi gerektiğini ifade eden Yıldırım, "Amacımız, vatandaşların yurdun her köşesinde, her noktasında seyahat edebilmesi, yaşayabilmesi, iş yapabilmesi şartlarının sağlanması, can ve mal korkusu endişesi taşımamasıdır. Sivil, çocuk, yaşlı insanları, masum insanları, habersiz insanları öldürecek, onları kalleşçe katleden girişimlerin ortadan kaldırılması, güvenlik güçlerimize, polisimize, askerimize, jandarmamıza, korucumuza silah doğrultup onları kahpece şehit edenlerin artık bu topraklarda olmaması; bütün bunların sağlanması, hem şehirde hem kırsalda bu yapılanmaların çökertilmesiyle mümkündür" şeklinde konuştu.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının, kürsü dokunulmazlığı veya ifade özgürlüğünü kapsayan bir uygulama olmadığını kaydeden Yıldırım, "Bu kapsamda olanların gerek milletvekili olmadan önce veya sonra bazı söylemleri nedeniyle suç teşkil ettiği düşünülen savcılıklarla başlatılan soruşturmalar var. Bununla ilgili yaklaşık 700'e yakın dosya var. Kişi olarak da zannediyorum 150'den fazla. Bunların dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılama yolunun açılmasıdır. Bu Anayasa'da mevcut bir şey değil mi? Dokunulmazlıklar Anayasa'ya göre belirli gizli oyla yapılıyor, bu konuda grup kararları alınamıyor ve Anayasa'ya göre bu oylamalar yapıldı, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karar verildi" ifadelerini kullandı.
ERKEN SEÇİM İDDİALARI
Başbakan Yıldırım, erken seçim iddialarına "Seçim, seçim ne zaman geçim? Millet seçim değil, geçim bekliyor" diye cevap verdi. Seçim iddialarını kesin dille yalanlayan Yıldırım, "Seçimi gündeme getirmek bu ülkeye iyilik değil kötülüktür. Asla ve asla hiç kimse keyfi, şahsi maceraları için öyle yollara girmesin" dedi.
Yıldırım, Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararının piyasaya yansıması gerektiğini dile getirdi. Taşeron işçilerle ilgili sorulan bir soruya cevap veren Yıldırım, konunun değişik statülerde çalışan işçiler nedeniyle karmaşık olduğunu, çalışmaların sürdüğünü, yıl sonuna kadar netice almayı beklediklerini vurguladı. Paralel yapıyla mücadelenin de devam ettiğini hatırlatan Yıldırım, finansal kaynakların kesilmesi ve devlet içinde bulunan unsurların temizlenmesinin suçluyla suçsuzu ayırt etme hassasiyeti nedeniyle biraz zaman alacağını belirtti.