Bakan Soylu'dan PKK açıklaması

İçişleri Bakanı Soylu, terör operasyonlarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Tarihi bir dönemden geçiyoruz. Her haber geldiğinde içimiz parçalanıyor ama bilmenizi istiyorum ki bu PKK tarihinin en büyük yenilgisiyle karşı karşıyadır" dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Trabzon'da rganize edilen, "Gençlik Buluşması"  programında yaptığı konuşmada, terörle mücadeleye değinerek, "Evlatlarımız  kıyasıya bir mücadele ediyorlar. Şu anda dağlardalar. Gabar Dağı’ndan Cudi  Dağı’na kadar, Mardin kırsallarından Lice kırsallarına kadar her yerde ama her  yerde terörle mücadeleyi aslan gibi yapıyorlar." ifadesini kullandı. Bu sabah üzücü bir haber aldıklarını belirten Soylu, şöyle devam etti: "Mardin-Diyarbakır yolunu aylardan beri kontrol ediyoruz ve bu sabah o  bir patlayıcı koymasınlar, sivil araçlara zarar gelmesin diye evlatlarımız,  sürekli orada devriye geziyorlar, mayın taraması yapıyorlar. Bizim terörle  mücadeledeki en büyük zorluklarımızdan bir tanesi bu karayollarında köprülerin  altında bulunan menfezlerdir. O menfezlerde arama yaparken maalesef mayına  basarak iki evladımız şehit oldu. Allah rahmet eylesin, mekanlarını cennet  eylesin. Büyük mücadeleyi hep beraber gerçekleştiriyoruz. Geçen hafta yani pazartesinden pazartesine kadar 60 teröristi etkisiz hale getiren ve bunları  terör yaptıkları için cezalandıran Lice’de, öbür tarafta Şırnak Uludere’de ve  ülkemin Güneydoğu'sunun ve doğusunun her tarafında bunu sağlayan birbirine  inanmış, güvenmiş jandarması, askeri, polisi, korucusuyla arkadaşlarımız  kahramanca mücadele veriyorlar."

'TARİHİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ'

Dün akşam Samsun’da şehit aileleri ile birlikte olduklarını anlatan  Soylu, "Onlara da anlattım. Tarihi bir dönemden geçiyoruz. Her haber geldiğinde  içimiz parçalanıyor ama bilmenizi istiyorum ki bu PKK tarihinin en büyük  yenilgisiyle karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanımızın talimatı da Başbakanımızın  talimatında olduğu gibi bu topraklardan silinecektir, kararımız budur." diye  konuştu. Süleyman Soylu, "Önemli bir dönemin altına hep birlikte imza  atacağız." diyerek, şunları söyledi:   "Bugün PKK ile hareket edenlere bir cevap vermek durumundayız. Bugün  FETÖ ile birlikte hareket edenlere bir cevap vermek durumundayız. Bugün ayağa  kalkmış ve Türkiye'nin bu değişiminden ürken, bizim ülkemizin dışında olan  güçlere büyük bir cevap vermek durumundayız. Bunu hep beraber sağlayalım, hep  beraber gerçekleştirelim. Hem bu millete hem bağımsızlığa hem zenginliğe hem de  hedeflerimize ulaşmada tam yol ileri gidelim hep beraber. Bizi tuzağa çekmek  istediler, biz sandıkla bunun içinden çıktık. Biz Gezi olaylarıyla tuzağa çekmek  istediler. 2014 mahalli seçimlerinden çıktık, 6-7 Ekim olaylarıyla tuzağa çekmek  istediler ardından gerçekleştirdiğimiz 2015 seçimleriyle 1 Kasım'da bu işin  içerisinden çıktık. Buradan çıkmanın en önemli gücü sandığın gücü ve milletin  gücüdür. Bunu beraber sağlayalım. 16 Nisan’da bu oyunu bozmaya yeni bir tarih yazmaya ve Türkiye'nin  hedefleriyle buluşabileceği yeni bir anayasa değişikliği için ve bu ülkede  gençlerimizin yarın daha emin bir Türkiye’de yaşayabilmek için attıkları  adımlarda daha güçlü, daha kuvvetli, kudretli ve geleceği yakalayabilmeleri için  sandıkları patlatmaya 16 Nisan’da hazır mısınız? 16 Nisan’da öyle bir gür ses  ortaya koyun ki şu Karadeniz bir dalgalansın, öyle bir gür ses ortaya koyun ki  mazlumlar ve mağdurlar o ortaya koyduğunuz sesten güç bulsunlar, kuvvet  bulsunlar. Öyle bir gür ses ortaya koyun ki bize hasım olanların takatları  kesilsin, sinsinler, korksunlar ve ürksünler. Öyle bir ses ortaya koyun ki  Anadolum şenlensin ve neşelensin. 16 Nisan'da bu oyunu bozmaya ve sandıkları  patlatmaya hazır mısınız? Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet,  kararımız evet."

10 YILDA BİR DARBE-MUHTIRA 

Gençlere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali  Yıldırım'ın selamını ileten Soylu, "Bu ülkede ortalama her  10 yılda bir darbe, muhtıra veya darbe kalkışması olmaktadır. Bu bir tesadüf  değildir. Sadece birilerinin yönetim eksikliğinden bir başkasının hırsından da  meydana gelen bir iş değildir. Bu ülkede her büyük yatırım hamlesinin arifesinde  bir şey olmaktadır." dedi.  Soylu, Türkiye'nin hep engellenmeye çalışıldığını belirterek, "Çok  uzun yıllardan beri Türkiye ayakta kalmak istediği sürece, maalesef bu ülkenin  yönetilemez hale gelmesini isteyenler tarafından, bu ülkenin güçlü olmasını  istemeyenler tarafından, bu ülkenin yarınlara umutla bakmamasını isteyenler  tarafından hep engellenmeye çalışıldı." ifadesini kullandı. Bazı ülkelerde kolay siyaset yapıldığını çünkü o ülkelerde siyasetten  beklentilerin, sorumlulukların az olduğunu dile getiren Soylu, yol, hastane gibi  standart rutin bir hizmet ortaya konulduğunda beklentinin karşılanmış sayıldığını  söyledi. Soylu, Türkiye'nin böyle bir ülke olmadığına işaret ederek, şunları  söyledi:

"Siyasi sorumlulukları, görevleri, meseleleri fazladır. Geçenlerde  kaymakam atamaları kuraları sırasında söyledim, 'Sakın kurada rahat bir il  çıkmasını beklemeyin. Bu ülkenin öyle kolay hizmet edilebilecek ne bir beldesi,  ne bir ilçesi, ne de bir ili vardır' dedim. Gerçekten de öyledir. Bu ülkenin her  bir köşesinin sorumluluğu çoktur ve işi çoktur çünkü bu ülke dünyanın en pahalı  arazisi üzerindedir. Doğusu enerji kaynaklarıyla, batısı bu enerji kaynaklarının  müşterileriyle çevrilidir. Doğusu genç ama niteliği az bir nüfusla batısı ise  eksilmeye başlayan bir nüfusla çevrilidir. Uzak doğusu ekonomik gücü yükselen ve  liderliğe oynayan ülkelerle çevrili. Batısı ekonomik gücünü, birliğini ve en  önemlisi medeniyet değerlerini kaybeden ülkelerle çevrili, bir fırsat ve  sorumluluklar ülkesidir bizim ülkemiz.

 AK Parti ile 15 yıldır bir istikrar sağlandığını vurgulayan Soylu,  Türkiye'nin çizginin yakalandığı ve elini yarınlara uzatmış bir ülke olduğunu  dile getirdi. "Bu ülke akşam zengin yatıp sabaha fakir icralık olarak uyanabilen bir  ülkeydi." diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:  "40 yıllık bankaların bir gecede hortumlanıp iflas ettiği ama bunu  yaparken birilerinin başörtüsü, irtica diye ortalığı ayağa kaldırıp  hırsızlıklarını maskeleyebildiği bir ülkeydi. Dolar ve faiz operasyonlarıyla bir  gecede yüzde tam bin 600 faiz yiyen, maalesef bu ülkeye bu oranı  gösterebilmişlerdir. Yüzde 70 enflasyonla yaşamayı test etmiş, insanlarının  günlük hayatında en çok duyduğu, en çok kullandığı kelimesi enflasyon olan bir  ülkeydi. Bu  ülke neredeyse 60 yıldır her 10 yılda bir darbeye maruz kalan, bir  başbakanını ve iki bakanını asan, iki tane darbe anayasasını sırtlanmış ve onunla  yaşayan bir ülkeydi. Bu ülke darbeci generallerin kendini cumhurbaşkanı  seçtirmesinin alışkanlık olduğu, kanıksandığı, darbeden sonra utanmadan 'biz  darbenin olgunlaşmasını bekledik' diye açıklama yaptığı, ülkeyi nasıl  düzelttiğini anlatırken de 'bir sağdan, bir soldan astık' diye gerile gerile  anlattığı bir ülkeydi. Oylarımızla seçtiğimiz hükümetlerin bütün kararlarının,  tırnak içinde söylüyorum, birilerinin atadıkları tarafından hükümsüz kılındığı,  iptal edildiği bir ülkeydi."

 'KOLAY GELMEDİK'

 Soylu, Türkiye'nin buralara çok zor geldiğini kaydederek, şöyle devam  etti: "Bu ülkeyi 3 bin dolarlardan 10 bin dolarlara inanın bu aziz milletle  beraber, bu badirelerden geçerek çok zor getirdik. Bu ülkenin tel tel dökülen  hastanelerini ayağa çok zor kaldırdık. Bu ülkede yolları 3 katına, ihracatı 4  katına, havalimanı sayısını iki katına, üniversite sayısını iki katına çok zor  çıkardık. Zor derken inşaatında parasını bulmakta zorlanmadık. Bir zihniyetle  uğraşırken zorlandık. Ne yapsak 'Hayır, istemezuk' dediler. Yollara döküldüler,  mahkemelerin kapısında yattılar, bu ülkede şehir hastanesi projesini bile Anayasa  Mahkemesine götürdüler. 8 ağacı bahane ettiler, 'Köprü yapma, havalimanı yapma,  şehir hastanesi yapma, enerji santralleri yapma, ülkenin enerjisini kendi  kaynaklarında bulma ve kullanma' dediler. Sen kimsin ki IMF ile aşık atıyorsun,  ona borcunu ödüyorsun, bir de üstüne sana 5 milyar dolar borç para veririm'  diyorsun. Biz buralara kolay gelmedik.

Çok mücadele edildiğine dikkati çeken Soylu, "Bizi terörle terbiye  etmeye çalıştılar. Bizi ekonomi ile terbiye etmeye çalıştılar. Bizi gazete  manşetleriyle terbiye etmeye çalıştılar. Bizi Menderes'in idam fotoğraflarıyla  korkutmaya çalıştılar. e-muhtıralarla korkutmaya çalıştılar. Hiçbirinden  yılmadık, biz önce Allah'a, sonra aziz milletimize dayandık. Yarın buraları size  bırakacağız, yarın karşınızda kim var bilin. Başınıza ne gelecek, hangi çorapları  örecekler bilin diye anlatıyorum. Çünkü bunlar hep aynı oyunları oynuyorlar."  dedi. "Bunları yapanları sadece bu ülkede ararsak yanılırız" ifadesini  kullanın Soylu, bu işlerin çok yüksek yerlerde tezgahlanan işler olduğunu  söyledi. Soylu, bu işlerin içinde, dünyanın en güzel, en önemli yerindeki  ülkenin güçlenmesini istemeyen başka ülkeler olduğunu dile getirerek, "Türkiye  sadece bir iki darbeciyle muhalif liderin tek başına harmanlayabileceği bir ülke  değildir. Zaten ifade etmek istiyorum ki onların da aklı buna yetmez. Türkiye çok  daha büyük rakiplerin hedefinde olan bir ülkedir." diye konuştu.

'TESADÜFE YER YOK'

Siyasetin çok gerçekçi bir iş olduğunu belirten Soylu, siyasette  tesadüflere yer olmadığını vurguladı. Soylu, "Sürekli tekrarlanan bir periyot varsa bunun arkasında mutlaka  ya planlı bir hareket vardır ya da sistem hatası vardır' diyerek, "Bu ülkede  ortalama her on yılda bir darbe, muhtıra veya darbe kalkışması olmaktadır. Bu bir  tesadüf değildir. Sadece birilerinin yönetim eksikliğinden bir başkasının  hırsından da meydana gelen bir iş değildir. Bu ülkede her büyük yatırım  hamlesinin arifesinde bir şey olmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. Bunların bir tesadüf olamayacağına vurgulayan Soylu, "Dersim  hadiselerinin, Şeyh Said hadiselerinin yaşandığı bir ülkede, 1950-1960 arasında  bir tane Alevi ile Kürt isyanı yaşanmadı. Aleviler kendilerini eşit vatandaş,  kimliklerini bulabilen bir vatandaş ve bu ülkenin eşit vatandaşı olarak gördüler.  Bir dönemim sonunda 27 Mayıs darbesi oluyor, bu bir tesadüf olabilir mi? Her şey  planlıdır. Siyasette evet burada her şey hesaplıdır." dedi.

Soylu, 15 Temmuz'u da hatırlatarak, şunları kaydetti: "15 Temmuz darbe girişimi için evet elbette ki o bildiriyi okudunuz  değil mi? O bildirinin altında Türkiye’ye yeni bir anayasa öneriliyordu. Hem de  aynen 1961 anayasasında olduğu gibi, aynen 1982 anayasasında olduğu gibi bu  millete kendi yazmadığı, oluşturmadığı, kendi değerlerini paylaşmadığı, bu  coğrafyaların on yıllardır kabul etmediği yeni bir anayasayı 15 Temmuz tarihinden  sonra bir deli gömleği giydirir gibi giydireceklerdi bu güzel ülkeye."   16 Nisan'ı sadece bu ülkede eğer biz 18 maddelik bir anayasa  değişikliğinin oylanacağı bir gün olarak görürsek yanılırız, yanılırsınız. Bu medeniyet Cemil Meriç'in ifadesiyle iftiraya uğramış bir medeniyettir. Sadece  bugün değil, yüz yıllardır iftiraya uğramış bir medeniyettir ve bu medeniyeti  iftiraya uğratanlar, bu medeniyetin anlatacaklarından, bu medeniyetin ortaya  getireceklerinden ürkenlerdir. Bu medeniyetin bugünkü taşıyıcıları, yani bizler,  sizler, bugünkü nesiller bu medeniyeti yarına taşıyacak olanlara bırakırken  sorumluluklarımız yüksektir."

Eğer bugün Almanya, eğer bugün Hollanda, eğer dünyanın bazı ülkeleri  bugün Türkiye'ye had bildirmeye çalışıyorlarsa bilmenizi istiyorum ki olay çok  farklı bir boyut almıştır. Olay kora kor bir mücadele yapan, güçlenen, 25 bin  dolara ulaşacak olan kendi otomobilini yapacak olan kendi uydusunu yapacak olan  ve kendine ait milli geliri 25 bin doların üzerine çıkarabilecek olan bir  Türkiye'ye tahammül etmeme ve bu Türkiye'ye 'Evet sen yükseliyorsun, büyüyorsun  ama seninle mücadele edip bu senin en pahalı arazi olarak nitelendirdiğin bu  Anadolu coğrafyasını senin elinden alabilmek için çaba sarf edeceğim."

ESAS VESAYET DIŞ VESAYET

Önceden Türkiye'de iç vesayet bulunduğunu ifade eden Soylu, bir  vesayetin hep gözardı edildiğini, esas vesayetin dış vesayet olduğunu dile  getirdi. Soylu, "Bugün nasıl 16 Nisan'da Türkiye bu büyük adımını atmaya  çalışırken, içerideki vesayet kendi anlayışını ortaya koyup Türkiye'de yine  hayırcı zihniyeti, yine istemezukçu zihniyeti gerçekleştirirken, hemen dışarıdaki  vesayet, yani yıllardan beri Türkiye'nin kafasına çorap ören, Anadolu'nun  kafasına çorap ören ve bizi fukara olarak görmek isteyen, bizi yetersiz olarak  görmek isteyen, bizi özgüveninden yoksun olarak görmek isteyen, bizi değişim  yapan bir ülke olarak görmek istemeyen bir anlayışı devreye soktular." diyerek,  bunun medeniyetlerine çok büyük saldırı olduğunu belirtti.  Referanduma da değinen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu medeniyeti terbiye etmek istiyorlar. Bize dediler ki 'Bu ülkeyi  biz idare ederiz, siz kimsiniz'. Bu ülkede yine sıkıntılardan kurtulduğumuz,  geleceğe adım attığımız günlerin içerisinde, rakamların düzelmeye başladığı 28  Şubat 1997 tarihinde, bu ülkenin önüne insanımızı mezhebi, insanımızı etnik  köken, insanımızı kıyafetleri üzerinden yargılayarak, sorgulayarak bu ülkede  medeniyetimize büyük bir ceza vermek istediler. Yetmedi bu medeniyete dediler ki  'Burayı bu insanlar yönetmeyecekler. Biz borçlandıracağız, biz ekonomik olarak  küçülteceğiz, biz hareket kabiliyetini kısacağız, biz uluslararası arenada adım  atmasını engelleyeceğiz. Biz onları içeride etnik köken, mezhep ve inanç  üzerinden birbirlerine düşürüp bu ülkenin yarınlara gitmesini engelleyeceğiz.  Bazen bunu PKK ile yaparız, bazen DEAŞ ile yaparız, bazen bunu FETÖ ile yaparız,  bazen bunu ekonomik krizle yaparız, bazen bunu yüzde bin 600 faizle yaparız,  bazen bunu IMF ile yaparız, bazen bunu darbe ile yaparız, bazen bunu bu ülkedeki  insanları ötekileştirerek yaparız.' Bütün bunları ortaya koydular ve bütün  bunları gerçekleştirdiler. Bunları doğuran 1961, 1982 anayasasıdır."

Sonraki Haber