Bakan Işık'tan çarpıcı açıklamalar
Milli Savunma Bakanı Işık, büyükelçiler toplantısında açıklamalarda bulundu.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık,9. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada "Senin teröristin, benim teröristim ayrımının ne kadar büyük felaketlere yol açacağını bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam edeceğiz. İşine geldiği zaman bir örgütün 'terör örgütü', işine gelmediği zaman 'Hayır, bu terör örgütü değildir' diye, bu çifte standartlı yaklaşımı Türkiye olarak kabul etmediğimizi en açık, net şekilde söylemeye devam edeceğiz." dedi.
Işık, Dışişleri Bakanlığının JW Marriott Oteli'ndeki 9. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, dünyada belirsizliklerin gittikçe arttığı bir dönemin yaşandığını belirtti.
Ekonomik ve siyasi ağırlık merkezlerinin her geçen gün doğuya doğru kaydığını dile getiren Işık, bu durumun beraberinde yeni güç mücadele alanlarını getirdiğini söyledi. Yeni güç alanının yavaş yavaş Asya-Pasifik'e doğru kaydığını aktaran Işık, bunun yeni ittifakların ve yeni dengelerin oluşmasına da neden olduğunu bildirdi.
ABD'deki seçimin ardından ABD-NATO ilişkilerinin seyrine yönelik belirsizliğin oluştuğuna dikkati çeken Işık, bunu dünyanın geleceğini de etkileyecek önemli bir konu olarak değerlendirdi. Avrupa-Rusya arasındaki gerilime değinen Bakan Işık, "Bütçelerden savunmaya ayrılan kaynakların son dönemlerde artıyor olması ve bunun NATO politikası haline geliyor olması önümüzdeki süreçte aslında nereye doğru evrildiğimize yönelik bize işaretler vermeye devam ediyor." diye konuştu.
Bunların yanı sıra terörün küreselleştiğine işaret eden Işık, "Terör örgütlerinin arayıp da bulamayacağı bir zemini maalesef bugün dünyada etkili olan güç sahibi ülkeler oluşturuyorlar." ifadesini kullandı.
1. DÜNYA SAVAŞINDAN BU YANA EN BÜYÜK ALT ÜST OLUŞ
Işık, bölgede 1. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük alt üst oluşun yaşandığını belirterek, "Adeta devletleşmeye çalışan terör örgütleri var, bunun yanında terör örgütlerini kullanarak kendi gücünü artırmaya çalışan devletler var." dedi.
Türkiye'nin 35 yılı aşkın süredir terör örgütü PKK ile mücadele ettiğini anımsatan Işık, örgütün özellikle bölgeye yapılan müdahalelerin ardından palazlandığının altını çizdi. Ayrıca bölgenin başına bela edilen terör örgütü DEAŞ ile mücadelenin yapıldığını aktaran Bakan Işık, "İsmi, cismi bilinmeyen bir örgütün 1-2 yıllık süreçte bölgede gelip nasıl büyük alanları işgal ettiğini hepimiz biliyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin ilk andan itibaren terör örgütü DEAŞ ile mücadelenin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Işık, bir dönem bununla ilgili Türkiye'ye yönelik algı operasyonu yapılmaya çalışıldığını anlattı.
Türkiye'nin başından beri DEAŞ ile mücadeleyi en az PKK ile mücadele kadar önemli gördüğünü vurgulayan Bakan Işık, "Bunun iki temel sebebi var: Bir, DEAŞ terör örgütüdür. Terör örgütleri arasında hiçbir farkı Türkiye olarak gözetmiyoruz. İkincisi, DEAŞ bizim değerlerimizi istismar ederek hayat alanı bulmaya çalışan hain, cani bir terör örgütüdür. Bizim iç güvenliğimiz açısından da DEAŞ ile mücadele kritik öneme sahip." değerlendirmesinde bulundu.
FETÖ İLE MÜCADELE
Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığının çok iyi bilindiğini dile getiren Fikri Işık, "Bütün bunlar yaşanırken bölgesel gelişmelerde Türkiye'nin etkisinin minimize edilmesi hatta sıfırlanması için bu terör örgütlerinin yeterince misyon ifa etmediğini düşünenler başımıza bir de FETÖ belasını sardılar. Devletimizin içerisinde uzun yıllara dayanan örgütlenmesini artık görünür hale getirdiler ve 15 Temmuz gecesi de bir hain darbe girişimini FETÖ aracılığıyla başlattılar." diye konuştu.
Hain darbe girişiminin bertaraf edildiğini hatırlatan Bakan Işık, "Bugün için FETÖ'nün beli kırıldı diyebiliriz. Ancak FETÖ tehlikesi tamamen geçmiştir demek için daha erken. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her bir bölgesinde FETÖ ile mücadeleyi devletimizin beka mücadelesi olarak görmek durumundayız." dedi. Bununla ilgili büyükelçilere de görev düştüğünü vurgulayan Işık, şunları söyledi:
"Hiçbir ülkede FETÖ'ye yönelik müsamahakar bir yaklaşımı asla kabul edemeyiz. Kendi ülkesine darbe yapmayı aklında getiren ve bunu hayata geçirmeye çalışan bir hain yapının, ihanet şebekesinin dünyanın her ülkesinde işine gelmediği zaman o ülke yönetimine karşı bir darbe yapabileceğini her ülkeye anlatmamız gerekiyor. Türkiye'ye karşı bunu yaptılarsa dünyanın her yerine yaparlar. En çok himaye gördüğü ülkelerde bile bu işe cesaret edebilirler."
ASİMETRİK MÜCADELE
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadeleye bütün gücüyle destek verdiğini ifade eden Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık asimetrik mücadelenin dünyada ön plana çıktığı bir dönemdeyiz. Sadece asimetrik mücadele değil bir de vekalet savaşlarının da şu anda yoğun şekilde yaşandığı bir dönemdeyiz. İşte bu dönemde Türkiye'nin savunma önceliğini düzenli harbi ihmal etmeden bu asimetrik tehditlerle ve bu noktada gelen sınamalara yönelik güncellemekte olduğunu bilmenizi isterim."
Işık, bölgedeki belirsizliklerin kısa sürede ortadan kalkmayacağına dikkati çekerek, "Türkiye kendi savunma ve güvenlik konseptini daha çok asimetrik mücadeleyi esas alan bu noktada, kendi altyapısını güçlendiren bir anlayışla ortaya koyuyor." dedi.
Türkiye'nin bugüne kadar hiçbir ülkenin toprağında gözü olmadığını, bundan sonra da olmayacağını belirten Bakan Işık, "Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki en büyük çıkarı, Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğü, istikrarıdır. Biz bu anlayışla yolumuza devam ederken komşularımızla var olan sorunları da minimize etmek için tüm gayretleri gösteriyoruz" açıklamasında bulundu.
NATO İLİŞKİLERİ
Türkiye'nin NATO ile ilişkilerine de değinen Bakan Işık, bununla ilgili batı medyasında Türkiye karşıtı sistematik bir algı operasyonunun yürütüldüğünü söyledi. Türkiye'nin NATO'nun önemli bir üyesi ve NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip ülke olduğunun altını çizen Milli Savunma Bakanı Işık, şunları kaydetti:
"Türkiye NATO'ya verdiği tüm taahhütlerine bağlıdır, bu konuda hiç kimsenin en küçük bir tereddüdü olmasın. Rusya ile ilişkilerimizin gelişiyor olması, 'NATO ile bağlarımızın zayıflayacağı' anlamına gelmez. NATO ile ittifak dayanışması içerisinde kararlı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Türkiye'den kaynaklanan bir sorun bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak. Bu Rusya ile ilişkilerimizi, diğer ülkelerle ilişkimizi engelleyen bir durum asla ve asla değildir. Bunu söylerken NATO'nun yapması gerekenleri yapmadığı için bizim yaptığımız eleştirilere kulak vermesini beklemek de en tabii hakkımızdır. Evet, Türkiye NATO'nun önemli bir üyesidir, bugüne kadar taahhütlerini her aşamada yerine getirmek için Türkiye sürekli gayret göstermiştir ama NATO'nun Türkiye'ye karşı taahhütlerini yerine getirmediği için NATO'yu eleştirme hakkımızı saklı tutuyoruz ve bunu zaman zaman yapıyoruz.
'DEAŞ ile mücadele edeceğiz' diye bölgede kuvvet konuşlandıran NATO üyesi ülkeler başta olmak üzere ülkeler, Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelesine destek vermezse biz bunu eleştirme hakkına sahibiz. NATO'nun güneydoğu kanadının güçlendirilmesi için taahhüt ettiği pek çok tedbiri hayata geçirmemesi noktasında NATO'yu eleştirmeye devam edeceğiz. Hiç kimse Türkiye'yi her şeyi olduğu gibi kabullenen, kendisine yönelik taahhütlerin yerine getirilmemesinde dahi çıtını, sesini çıkarmayan bir ülke olarak beklemesin. Artırılmış güvence tedbirlerinin uygulanmasını bekliyoruz. Bu olmadığı sürece de biz bunu NATO'da eleştirmeye ve bu taahhütlerin yerine getirilmesini talep etmeye devam edeceğiz. Bu, 'Bizim NATO ilişkilerimizde sorun var' anlamına gelmiyor. Bundan sonra da gelmeyecek."
UMARIM TRUMP TÜRKİYE'NİN SESİNE KULAK VERİR
"Senin teröristin, benim teröristim ayrımının ne kadar büyük felaketlere yol açacağını bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam edeceğiz. İşine geldiği zaman bir örgütün 'terör örgütü', işine gelmediği zaman 'Hayır, bu terör örgütü değildir' diye, bu çifte standartlı yaklaşımı Türkiye olarak kabul etmediğimizi en açık, net şekilde söylemeye devam edeceğiz. Bölgede PKK'nın uzantısı olan PYD/YPG'nin terör örgütü olduğunu, terör örgütüyle iş birliği yapmanın hangi gerekçeyle olursa olsun meşru görülemeyeceğini ve terör örgütüyle iş birliğinin yılanla çuvala girmek olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Bu konuda da müttefiklerimizi ikna etmek için her türlü çabayı, gayreti göstereceğiz, her türlü yolu deneyeceğiz. Ümit ediyoruz başta, ABD'de 20 Ocak'ta görev devralacak Sayın Trump ve yönetimi, bu noktada Türkiye'nin sesine kulak verir ve ABD bir yanlıştan daha fazla zaman kaybetmeden döner. Zararın neresinden dönülürse kardır. Bu anlayışla NATO ile ilişkilerimizi güçlü şekilde sürdürmeye, NATO'nun güçlü bir ülkesi olarak yolumuza devam etmekte kararlıyız."
Bakan Işık, böyle bir konjonktürde Türkiye'nin savunmasına önem vermesi ve savunma sanayisini güçlendirmesinin gayet doğal olduğunu belirterek, "Türkiye savunma harcamalarını artırmak durumundadır. Şu anda belki dünyada bu kadar fazla tehditle aynı anda mücadele eden belki en önemli ülke Türkiye'dir." diye konuştu.
"Kritik öneme sahip" dediği savunma sanayi yatırımlarına ilişkin de bilgi veren Işık, "Savunma sanayimizin dışa bağımlılığını minimize etmek bizim için bir vatan borcudur." ifadesini kullandı.
15 TEMMUZ "KRAL ÇIPLAK" DENİLDİĞİ GÜN OLDU
Türkiye'de 1960 darbesinin ardından anormal bir yapının oluşturulduğunu, Milli Savunma Bakanlığının yapması gereken işlerin tamamının Genelkurmay Başkanlığınca üstlenildiğini anlatan Bakan Işık, bu durumun Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki gereksiz yükleri artırdığını aktardı.
Türkiye'de pek çok kesimin Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı ilişkilerinin ne NATO ne de gelişmiş, demokratik ülkelerle uyumlu olduğunu vurgulayan Bakan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama maalesef bu alanlarda bir gelişme kaydedilemedi. Fakat 15 Temmuz bu noktada adeta, 'kral çıplak' denildiği gün oldu. Eğer bir silahlı kuvvetlerin 335 generalinin 150'den fazlası bir darbe girişimine katılmışsa burada kişisel sorumluluk aramaktan daha çok sistemik sorunlara, zaaflara odaklanmak durumundayız. Kurmay subayların yüzde 50'den fazlası ordu içine sızmış bir hain çetenin mensubuysa ve şu anda yüzde 50'den fazlasının TSK ile ilişiği kesilmişse burada 'A şahsının, B şahsının, C şahsının sorumluluğu vardır' anlayışından daha ziyade sistemik bir problem olduğunu belirtmek durumundayız."
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev, yetki ve sorumluluk alanlarında önemli değişikliklerin yapıldığını anımsatan Işık, "En temel amacımız TSK'nın üzerindeki gereksiz yükleri almak ve TSK'yı harbe hazırlıkta, harekatta, istihbaratta, eğitimde ve muhaberede çok daha güçlü ve dinamik hale getirmektir." değerlendirmesini yaptı.
MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞININ YAPISI
Türkiye'nin demokrasi yolundan dönmeyeceğini, bunu da kimsenin engelleyemeyeceğini kaydeden Bakan Işık, "Bu ilerlemenin hızlanabilmesi için de demokratik kurumların güçlenmesi hayati önem taşıyor. İşte bu noktada Türkiye'de 1960'dan beri maalesef üzerinde durulmayan TSK'nın üzerindeki demokratik denetim mekanizmalarını da oluşturduk, oluşturuyoruz. Herkes hesap verdiği gibi asker de hesap verecek. Ama bunu yaparken Türkiye'nin savunmasında ve güvenliğinde de asla bir zaafa meydan verilmeyecek." diye konuştu.
Işık, 15 Temmuz'dan önce Bakanlığının adeta Genelkurmay Başkanlığının tedarik başkanlığı gibi olduğunu, bakan ve bakan yardımcısı dışında kurumda başka sivilin bulunmadığına dikkati çekerek, "Böyle bir bakanlıkta hafıza oluşur, süreklilik sağlanabilir mi?" diye sordu.
Uygulamaya geçen yeni modelle asker ve sivilin iç içe çalıştığını, kararların ortak alındığını aktaran Işık, konuşmasına şöyle devam etti:
"Birlikte çalışmanın Türkiye'ye kazandıracağı en önemli unsur ön yargıdan kurtulmak olacak. Askerin sivile, sivilin de askere karşı önyargısı bu birlikte çalışmayla aşılabilir. Hedefimiz önümüzdeki üç yılda yüzde 60 sivil, yüzde 40 askerin idari görevlerde bulunduğu, Bakanlık hafızasının da korunduğu, askeri gerekliliğin de her kararda dikkate alındığı bu yapıyı oluşturmak. Şunu da çok net biliyoruz, sadece askerden oluşan Milli Savunma Bakanlığı ne kadar yanlışsa sadece sivilden oluşan Milli Savunma Bakanlığı da o kadar yanlış. Tek yolumuz var birlikte çalışmak."
Bakan Işık'ın konuşmasının ardından, basına kapalı gerçekleştirilen soru cevap bölümüne geçildi.