Bahçeli yine sert konuştu !
MHP lideri Devlet Bahçeli, Erdoğan ve Davutoğlu hakkında yine sert sözler söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, demokratik nitelikli bir iktidar değişimi olmadıkça Türkiye'de akan kanın durmayacağını, kanlı iç savaşın ağlarını ördüğünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Ak Parti'yi kukla gibi uzaktan kumanda ile kullandığını öne süren Bahçeli, Seçim Hükümeti Bakanlar Kurulu'nun Erdoğan'ın maşası işlevini göreceğini iddia etti.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamasında şu mesajları verdi:
ÇÖZÜMCÜLER TÜRKİYE'Yİ KUNDAKLADI: Açılım ve çözüm korosunun, sözde barış ve insan hakları blokunun şiddet ve cinayetlerin azmettiricileri olduğu açıktır. AKP’nin PKK’yla kurduğu müzakere masaları şehadet ve gözyaşı olarak aziz milletimize fatura edilmiştir. Çözüm sürecinin müellif ve mimarları Türkiye’yi tepeden tırnağa kundaklamışlar, dirlik ve asayişi temelinden dinamitlemişlerdir. Süreç ihaneti konusunda kafa karışıklığı yaşayan, gün aşırı farklı çelişkili mesaj ve yorumları kamuoyuyla paylaşan AKP yönetimi, hala terörle mutabakatın zemin ve fırsatını utanmadan aramaktadır.
İKTİDAR DEĞİŞMEDİKÇE KAN DURMAYACAK: Türkiye sağlıklı ve demokratik nitelikli bir iktidar değişimine sahne olmadığı müddetçe akan kan durmayacak, şehit haberlerinin arkası kesilmeyecektir. Bir defa bu hakikati herkesin, her sağduyulu vatandaşımızın kavraması milli ve ahlaki bir zorunluluktur.
ANKARA VİZYONU YOK: Bölücü terörün yaygınlaşmasının yegâne müsebbibi, Türkiye’nin istikrarsızlığa mahkum olmasının asıl faili hiç kuşku yok ki AKP’nin köhne ve kötürüm politikalarıdır. Tecrübelerle sabittir ki, ne Erdoğan’ın ne de emir eri Davutoğlu’nun ülke menfaatini önceliklerine alarak başkent Ankara vizyonuyla hareket etmeleri mümkün değildir. AKP’nin siyasi ihtiras ve ayak oyunları Türkiye’nin ufkunu ve bahtını kapatmıştır. Kaçak sarayın ahlaken rutubetli odalarında kurgulanan, tamamen kişisel ikbal ve gayeleri gözeten siyasetplanlamaları bir yanda devleti kilitlerken, diğer yanda milletimizin zaman kaybetmesine yol açmıştır.
ERDOĞAN KUKLA GİBİ KULLANIYOR: Erdoğan, saltanatını sürdürebilmek için başta Davutoğlu olmak üzere, AKP yönetimini ve devşirdikleri koltuk sevdalılarını kukla gibi kullanmaktadır. 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerinin sonucunu beğenmeyip telaşla koalisyon hükümeti kurulmasının önüne taş koyan, engel çıkaran ve set çeken Erdoğan siyasetteki tıkanıklığın gerçek suçlusudur. Davutoğlu laf olsun, dostlar alışverişte görsün kurnazlığıyla muhalefet partilerini nafile tur ve ziyaretlerle meşgul etmiş, akıbeti belli olan istikrarsızlığın kılıfını peşinen hazırlamıştır. Erdoğan, 8 Haziran sabahından itibaren seçimlerin yenilenmesini kafasına koymuş, bu maksatla da Davutoğlu’nu uzaktan kumandayla yönetmiştir.
EGEMENLİK GASPI: Erdoğan, 21 Ağustos’ta seçim tarihini 1 Kasım olarak açıklamış, 24 Ağustos’ta da aylarca üzerinde çalıştığı hamleyi yaparak 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerinin yenilenmesine karar vermiş, örtülü olarak TBMM’ni fesh etmiştir.
Bu Türk siyaset tarihinde ilk kez yaşanan talihsiz ve esef verici bir tablodur. Vicdanen sorunlu bu kararın hemen arkasından, Yüksek Seçim Kurulu malumu resmileştirerek 26. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerinin 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacağını açıklamıştır. Her şey Erdoğan’ın isteğine, dizginlenemez arzularına göre şekillenmiştir. Demokratik teamüller, hukukun üstünlüğü rafa kaldırılmıştır. Totaliter arayış ve hesaplar açık ara öne geçmiştir. Yaşananların tamamı baştan ayağa demokrasi ayıbı, egemenlik gaspıdır. Erdoğan ve Davutoğlu hükümet kurulmaması için olağanüstü çaba harcamakla yetinmeyip, adım adım Türkiye’yi seçim güzergahına itmişlerdir.
SEÇİM GÜVENLİĞİ YOK: Ekonomideki kriz ve alarm sesleri bu iki sorumsuzun umurunda olmamıştır. Doğu ve Güneydoğu’nda seçim güvenliğinin nasıl sağlanacağı bu iki mevki tutkununun, bu iki Türkiye muhalifinin gündeminde yer almamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi her seferinde, seçim ve sandık güvenliğine vurgu yapmış, bu itibarla seçimlerin yenilenmesine mesafeli tavrını tutarlılıkla muhafaza etmiştir. Şimdilerde farklı kesimlerin bizim bu görüşümüze gecikmeyle intikali şaşırtıcı değilse de, ibretlik bir durum olarak tarihin kayıtlarına geçmiştir. Silahların gölgesinde, tehditlerin dibinde demokrasi ödevinin nasıl ve ne şekilde ifa edileceği hala muamma, hala muallakta bir sorudur.
KANLI İÇ SAVAŞ AĞLARINI ÖRÜYOR: Kanlı iç savaş şartlarının günden güne ağlarını ördüğü bir ortamda, bölgesel ve küresel zalimliğin işbirlikçileri vasıtasıyla varlığımıza ve birliğimize operasyon yaptığı bir süreçte demokrasinin ilke ve kurallarını hakkıyla savunmanın ne kadar mümkün olduğu elbette görülecektir.
KABİNE ERDOĞAN'IN MAŞASI: 28 Ağustos’ta, Anayasa’nın 114’üncü maddesine uygun olarak PKK işbirliğiyle kurulan geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeyi 1 Kasım’a nasıl götüreceğine de herkes şahit olacaktır. Ahlaksızlık ve inkar üzerine bina edilen geçici Bakanlar Kurulu’nun Erdoğan’ın maşası işlevi göreceği, siyasi dizayn ve tasarıma çanak tutmak için kuryelik yapacağı maksadını aşan bir yorum değildir. Anayasa’nın ruhunu ve lafzını kasten çiğneyerek milletvekilleriyle direk temas haline geçen, kapalı zarf usulüyle bakanlık öneren Davutoğlu, eline tutuşturulan listeye mecburen katlanmış, yüzündeki asabi ve hazımsızlık belirten çizgileri zoraki saklamaya çalışmıştır. Geçici Bakanlar Kurulu, adı üstünde geçici olup, bu kapsamda görev alan hiç kimseye bir saygınlık ve prestij kazandırmayacaktır.
SARAYIN BAŞINA PATLAYACAK: Erdoğan ve Davutoğlu’nun Milliyetçi Hareket Partisi’ne yönelttikleri suçlama ve iftara kampanyası aynısıyla ters tepecek, projelendirdikleri alçak hesaplar sarayın başında patlayacaktır. Bunun için 1 Kasım sabırla ve sağduyuyla beklenmelidir. Karar ve mühür Türk milletine aittir.
DEDİKODU MAKASI: Siyasetin doğasını zedeleyen, siyasi adap ve edep derdi olmayan AKP yönetiminin, kaçak saraydan verilen emirler doğrultusunda MHP’yi dört bir koldan dedikodu makasına alma teşebbüsü tutmayacaktır. AKP-PKK hükümetinin içyüzünü saklamak, hedef saptırmak asla söz konusu olamayacaktır. Erdoğan Kandil’den tembihlenen bölücüleri bakanlıklara özen ve heyecanla taşımış, Davutoğlu da bu ihanet katarına gönüllüce eklemlenmiş ve tercihini yapmıştır. Koalisyon hükümeti kurdurmayan Erdoğan, kurmaya yanaşmayan Davutoğlu; süreç kalıntısının aktörlerini hiç yüksünmeden, hiçbir vicdan azabı çekmeden devlete sokmuştur.
1 KASIM SON DARBE OLACAK: 1 Kasım’da terörle milli güvenlik arasında seçim yapılacaktır. 1 Kasım’da bölücülükle kardeşlik arasında tercih yapılacaktır. 1 Kasım’da huzur ve sükûnet ile kan ve ölüm arasında oylama yapılacaktır. Ya AKP ve PKK başaracak, ya MHP’yle beraber milli dirlik ve birlik zirveye çıkacaktır. Ya terör Türkiye’yi yıkıp yok edecek, ya da sandıktan yetki almış MHP terörün ve hainlerin kökünü kazıyacaktır. 1 Kasım çözülme sürecine son darbe olacaktır. 1 Kasım hırsız ve rüşvetçilerin mahkeme önüne çıkacağı karar ve kader anı olacaktır. 1 Kasım fiilen sistem değiştirenlere, özerklik ilan edip Türkiye Cumhuriyeti’ni çöküşe götüren mihraklara kalıcı ders niteliği taşıyacaktır. 1 Kasım son duraktır. İnsanlığın suskun kalarak izlediği kıyılarımıza vuran minicik bedenlerin katillerine dik durmak, emperyalizmin oyunlarını yarmak için 1 Kasım tarihi fırsattır.