Aziz Nesin'in oğlundan CHP'yi çıldırtan sözler !
Aziz Nesin'in oğlu, Prof. Dr. Ali Nesin, CHP'yi kızdıran açıklamalarda bulundu.
Aziz Nesin’in oğlu, Nesin Vakfı yöneticisi Prof. Dr. Ali Nesin, CHP ile ilgili açıklamalarda bulundu. Nesin, Facebook hesabında “CHP'nin atması gereken ilk adım saçı sarıya boyanmış olanları partiden ihraç etmektir. Gerisi kendiliğinden gelir” diye yazdı. Daha sonra gelen tepkiler üzerine Nesin özür diledi.
Ali Nesin’in Facebook’taki paylaşımları şöyle:
İKİ YÜZLÜLÜK CHP'NİN PAÇALARINDAN AKIYOR
“Baykal'dan sonra CHP'nin başına Kılıçdaroğlu geçtiğinde bayağı umutlanmıştım doğrusu. Ama genel başkanlığı kabul konuşmasında ağzına Kürt ve Alevi sözlerini almaması tüm umutlarımı söndürdü. Eğer o gün Kılıçdaroğlu Ecevitvari bir devrimci konuşma yapsaydı ve laf arasında da olsa, ağzında geveleyerek de olsa CHP'nin geçmiş günahlarıyla bir biçimde bağlarını koparıp AKP'nin elindeki majör kozları alabilseydi, Gezi başkaldırısından ve ayyuka çıkan yolsuzluklardan çok daha fazla yararlanabilirdi. Ardından Sarıgül ve İhsanoğlu adayları CHP'nin küçük hesap peşinde olduğunun yadsınamaz kanıtı oldu. Üzülerek söylüyorum:
BU HALİYLE MORUKLAR PARTİSİ OLMAYA MAHKUM
İkiyüzlülük CHP'nin paçalarından akıyor. Geçmişle tüm bağlarını koparıp bir tür neo-kemalizm tanımlaması yapması gerekiyor. Ancak o zaman %26'nın üstüne çıkabilir; belki, çok geç olmadıysa... Bu haliyle bir moruklar partisi olmaya mahkûm.
CHP'nin atması gereken ilk adım saçı sarıya boyanmış olanları partiden ihraç etmektir. Gerisi kendiliğinden gelir.”
DAHA SONRA ÖZÜR GELDİ
Ali Nesin, bu paylaşımdan sonra aldığı tepkiler üzerine yeni bir açıklama yaptı. Nesin şunları söyledi: “Galiba bir özür borçluyum. Dün geceki "saçı sarıya boyalı" mesajımla bayağı bir takipçimi istemeden kırmışım. Amacım CHP'nin projelerini halka anlatamama problemini sözümona çarpıcı bir hicivle ifade etmekti. Belli ki başaramamışım. Paylaşımlarımda kimseyi kırmamaya özen gösteririm, bu sefer becerememişim. Kalbini kırdıklarımdan tüm içtenliğimle özür dilerim.
Meğer bazıları pusuya yatmış, hele bir hatasını görsek de alnının çatına bi tane yapıştırsak diye bekliyormuş. Oysa ben kendimi tedirgin bir av hayvanı olarak değil, hemfikir olanımla, karşıt fikirde olanımla rahat bir dost ortamında hissediyorum. O kadar ki, ana avrat düz gidenleri bile engellemiyorum, en ağır hakareti bile bir nevi düşünce, en azından meşru bir dışavurum olarak algılıyorum. Ve bu hissiyatımdan vazgeçmeye de hiç niyetim yok.”