Ali Babacan: Türkiye karanlık bir tünelin içinde
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin karanlık bir tünelin içinde bulunduğunu ve tünelin ucundan ışık gelip gelmediğinin de belli olmadığını söyledi.
Sosyal medya yasası konusunda “Teknoloji ile gençlerle savaşamazsınız” diyen Babacan, “çoklu baro sistemini” öngören yasa ile ilgili de “Temel motivasyon hükümetin emri altına alınmış bir baro. Biz buna karşıyız” değerlendirmesini yaptı.
Cumhuriyet gazetesinden Sertaç Eş'in haberine göre, partisinin genel merkezinde medya temsilcileriyle bir araya gelen Babacan, kuruluş süreci hakkında bilgi verdi. Babacan, “37 ilde kurucu il başkanlarını görevlendirdik. Diğer partilerden farklı olarak illerde heyet görevlendiriyoruz, görev alanların yarısı ilk kez siyasete girenler. Tanıdıklar aracılığıyla örgütlenmiyoruz, gönüllülerimize yer veriyoruz” dedi.
Partilerinin biraz daha tanınmaya ihtiyacı olduğunu anlatan Babacan, “Şu an ilgi ve merak var” görüşünü dile getirdi.
‘EKONOMİ ZATEN İYİ DEĞİLDİ’
Türkiye’de ekonominin salgın öncesinde de iyi olmadığını, Ağustos 2018’den sonra 3 milyonluk istihdam kaybının yaşandığını, kadınların yoğun olarak iş kaybettiklerini, iş aramaktan vazgeçenlerin sayılarının ise yükseldiğini belirten Babacan, “Güven ve istikrar gerekiyor. Hukuka güvenilmiyorsa, insan hakları, demokrasi olacak ki yatırım olsun” dedi.
“Türkiye’nin karanlık bir tünele girdiğini, mevcut yönetimin çözüm üretmek yerine ekonomi dışı konuları; milli ve dini hassasiyetleri gündemde tutmaya çalıştığını” belirten Babacan, “Bunların sürdürülebilirliği yok” diye konuştu.
‘TUTARSIZLIK VAR’
Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili de Babacan, “Hayırlı olsun diyorum. İnsanlığın kültür mirası. Daha önce Hünkâr Kasrı ibadete açıktı. Daha çok insan namaz kılabilir. Ancak daha önceki ifadelerle tutarsızlık var. Tutarsızlık testini birileri bir gün yapar. Her konuda tutarsızlık var, yön yok. Mevcut yönetime destek verenlerde, daha kötüsü gelir korkusu var. O korkuyu gidermeye geldik” değerlendirmesini yaptı.
Kendilerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem istediklerini, ancak geçiş sürecine dikkat edilmesini savunduklarını anlatan Babacan, “O koltuğa oturanın iki üç ay sonra fikri değişebilir. Onun için bugünden geleceğin iyi planlanması lazım. İdari yapının nasıl olacağının yazılı ve sözlü taahhüt olarak açıklanması gerekir” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanlığı’na adaylık konusunda da Babacan, “İsimler üzerinden konuşmak için çok erken.
Bizim A planımız 2021- 2022’de olası bir seçime hazırlanmak. Ancak daha erken bir seçim olursa B planımız olur. Partiler arası diyaloğumuz var” diye konuştu. Babacan, “Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak mısınız” sorusuna da şu yanıtı verdi: “A planımız için zaman var, B planımız için de herhalde iddialı bir duruş gerekir.”
‘BOĞULMA HİSSİ YAYGIN’
Babacan, ekonomiye ilişkin önerilerini içeren bir soruyla ilgili de şunları söyledi: “Birinci konu özgürlük. Yenilikçi, inovatif, teknoloji üretimi için insanın kendisini özgür hissetmesi lazım. Gençlerde ‘boğulma hissi’ yaygın. Hukuk devleti olmazsa yatırım olmaz.” İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne getirilen Can Akın Çağlar’la ilgili de “iyi ve profesyonel bir yönetici” yorumunda bulunan Babacan, “Eleştirilen konular Meclis’te defalarca denetlendi, geçti. Sorun olmadığı teyit edildi” dedi.
İktidarın hedefindeki bir diğer konu olan İstanbul Sözleşmesi’nin de uygulanmasını savunduklarına dikkat çeken Babacan, halk desteği eriyen iktidarın elinde kalan “dar desteği güçlendirmek için mücadele ettiğini” vurguladı.
Babacan, “Ben yaptım oldu mantığından kurtulmak lazım. İmza çekilecekse toplumsal mutabakat aranmalı” görüşünü dile getirdi. Babacan, sosyal medya düzenlemesine ilişkin de “Bu firmalar dünyada 200 ülke ile çalışıyorlar, Türkiye ile de çalışırlar. Teknolojiyle, gençlerle savaşamazsınız, bu beyhude bir çaba” görüşünü dile getirdi.
‘EMİR ALTINDA BARO İSTENİYOR’
“Babacan’ın çoklu baro sistemini” öngören ve önceki gece yarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek, yasalaşan düzenlemeye ilişkin de şöyle konuştu: “Baroların siyasetle paralel yapılanması var. Hatalar var. Bu doğru değil. Ancak avukatların polis ile karşı karşıya getirilmesi üzdü bizi. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Nispi temsille, kim ne kadar destek alıyorsa temsili önemli. Çoklu yapı da olabilir. Ancak asıl ana motivasyonu baroların, hükümetin emri altına girmesi olarak görüyorum. Ne yaparız da söz dinler hale getiririz? Motivasyon bu olunca bizim buna olumlu bakmamız mümkün değil. Sivil toplumu susturmak olunca onaylamıyoruz.”