Akşener Millet İttifakı'nın Bakanlık paylaşımını nasıl yapacağını açıkladı
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ittifak ortağı CHP’yle birlikte Meclis’te 301 vekil çoğunluğunu sağlayacaklarını söyledi. Akşener ayrıca en çok merak edilen "eğer iktidara gelirseniz partiler arası bakanlık paylaşımı nasıl olacak" sorusuna da yanıt verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den Habertürk'te Serap Belet ve Kürşad Oğuz'a dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Akşener, 6'lı Masa'da çıkan krizin arka planıyla ilgili olarak "Ben o masada 3 Mart'ta bir teklif sundum. Diğer 4 arkadaşımız Kemal Bey'i önerdi. 5 arkadaş bir araya gelmiş oldu. Benim teklifim kayda değer bulunmadı. Sonra partide arkadaşlarımla bir araya gelip, görüştüm. Her kelimesini kendim yazdığım sert bir konuşma yaptım. Acaba Meral Akşener'in ekstra kendine bir talebi mi vardı? Her kelimesi kendi yazdığım konuşma yaptım. Sonra bu işin ciddiyeti anlaşıldı. Bu sefer 'Buyur kardeşim ne yapacağız? dendi. Bu da bir müzakere. Ben Batı düşünce tarihini okumuş, okutmuş bir akademisyenim. Batılılar bu coğrafyadaki her devlet insanına 'çok iltifat etmemiz lazım' der. Ben uluslararası sevgi işlerinden midem bulanıyor. Ben Lozan'ı uyguladım. Masada şu ortaya çıktı, kişisel hiçbir hesap kitap yapmadım, hakikaten bu seçimin son seçim olduğuna; yani parlamenter sisteme geçiş açısından son seçim olduğuna inandım." dedi.
İşte Akşener'in açıklamalarından satırbaşları:
Bugünkü miting çok coşkuluydu. Önce Zeydan Bey daha sonra Mansur Bey daha sonra Ekrem Bey sonra ben ve Kemal Bey konuştuk. Millet İttifakı'nın verdiği görüntü gerçekten millete güven veriyor. Ben tam ortada duran kişiyim, partim de aynı. Bir taraf CHP'nin temsil ettiği seçmen kitlesi var bir tarafta da sağın çeşitli renklerinde insanlar var. Muhafazakârlık da çeşitli renklerde. Bizim bulunduğumuz yer tam ortada. Bizim seçmenimiz böyle bir kitle. 'Bir Kemal'e bir Meral'e oy' dediğim zaman, parti olarak yaptığımız toplantılarda alkış oranının yüksekliğinden anlıyorum. Kalabalığımız çok iyi. 2018'le bugünü mukayese ettiğimiz zaman durum çok farklı. Temel bir bıkkınlık var. Tencere kaynamıyor ondan bıkılmış. Bu kadar uzun gezen kimse yok. Dolayısıyla ilginç bir veri tabanı oluşturdu bende. Sorular, talepler. Ev kadınlarının temsilcisi, kahvecilerin temsilcisi gibi insanlar da çıkıp bire bir dertlerini anlattılar. Milletin patron olduğunu, seçmenin velinimet olduğunu söyleye söyleye geziyorum, bu satın alınmış. Kim küfür ediyorsa, hakaret, tehdit ediyorsa bu gerilimden bıkmış.
İMAMOĞLU İLE YAVAŞ'IN BELEDİYELERDE PERFORMANSI
Sayın Mansur Yavaş seçilirken denildi ki, 'Ankara'da su sayaçlarını PKK'lılar, DHKP/C'liler okunacak' dendi. Böyle bir şey yapılmadı. Sosyal devlet bir haktır. Öğrencisinden et almaya, doğalgaz parasından çiftçiye tohum vermeye kadar. 4 yılda 4,5 milyar TL Ankara çiftçisine para kazandırdı. Sayın Ekrem İmamoğlu da benzerlerini İstanbul'da yaptı. Devamlı tekme atılan, bütçesi problemli hale gelen duruma rağmen israj yapmayınca, ihalelerde şeffaflık olunca, liyakata da değer verince yapılıyormuş. Mesela herkese yapılan iftira herkesi işten atacaklar olmuştu. Bunlar da doğru çıkmadı.
"BEN MASADA LOZAN'I UYGULADIM"
Ben 30 yıllık siyasi hayatımda gizli saklı işi olmayan vatandaşım. Kişisel sırrınız olmaması lazım bu işlere giriştiğinizde. Devletinizin sırrı olabilir, saklayabilirsiniz. Ben o masada 3 Mart'ta bir teklif sundum. Diğer 4 arkadaşımız Kemal Bey'i önerdi. 5 arkadaş bir araya gelmiş oldu. Benim teklifim kayda değer bulunmadı. Sonra partide arkadaşlarımla bir araya gelip, görüştüm. Her kelimesini kendim yazdığım sert bir konuşma yaptım. Acaba Meral Akşener'in ekstra kendine bir talebi mi vardı? Her kelimesi kendi yazdığım konuşma yaptım. Sonra bu işin ciddiyeti anlaşıldı. Bu sefer 'Buyur kardeşim ne yapacağız? dendi. Bu da bir müzakere. Ben Batı düşünce tarihini okumuş, okutmuş bir akademisyenim. Batılılar bu coğrafyadaki her devlet insanına 'çok iltifat etmemiz lazım' der. Ben uluslararası sevgi işlerinden midem bulanıyor. Ben Lozan'ı uyguladım. Masada şu ortaya çıktı, kişisel hiçbir hesap kitap yapmadım, hakikaten bu seçimin son seçim olduğuna; yani parlamenter sisteme geçiş açısından son seçim olduğuna inandım.
"SAYIN KILIÇDAROĞLU BİRİNCİ TURDA SEÇİLECEK"
Ben şimdi Kemal Bey'in 1. turda seçileceğine inanıyorum. Ben aktif politika içinde tek kadın politikacı kaldım. Kadın olmak Türkiye'de dezavantaj. İster siyasette, ister medyada, ister iş insanlığında. Bize 'bu' diye hitap ediliyor. Bir erkeğe yapılabiliyor mu? Biz 6 parti bir araya geldik. Orada biz genel başkanlar olarak eşitiz. Zannedildi ki, ben bu eşitlikten rahatsız oldum. Böyle bir durum yok. Ortaya çıkan gerçeklik, benim şahsi hesabım olmadığı net bir şekilde. Bu sokakta da anlaşıldı. Bugün Adana'da çok değer verdiğim hanımefendi 'Meralciğim Allah senden razı olsun çok önemli bir iş yaptın 1. turda alıyoruz' dedi. Sayın Kılıçdaroğlu harama el uzatmayan, kul hakkı yemeyen; yani bugüne kadar parasal üç kâğıt açısından hakkında dedikodu çıkmamış, çok dikkatli bir devlet insanı. Burada yüzde 100, Cumhurbaşkanlığı konusunda en ufak bir problem yaşamayacak. Birinci turda seçilecek ben buna inanıyorum. O dönemde hareketlenme yaşandı. Üyelerimizden istifalar oldu. 50 bin tane dedikodu çıktı. Sayın Erdoğan'la el sıkıştım gibi. Çok kuvvetli geri dönülünce, bu işin kazanılmasına yönelik tavır olduğu anlaşıldı. Seçmenden gelen geri bildirimler bizim dünden bugüne İYİ Parti olarak çok iyi durumda olduğumuzu gösteriyor. 2018'in üstünde. Şimdi onu 4 gün sonra göreceğiz. Samimi söyleyeyim, büyük sürpriz bekliyorum.
"BİLGE YILMAZ BEY DEVLETE BORCUNU ÖDÜYOR"
Anket şirketlerden üst düzey yöneticisi Bilge Yılmaz Bey'i arayarak istifa etmesi gerektiğini söyledi. Benim yaptığım yanlış olduğunu söylemiş. Bilge Bey Türkiye'ye borç ödüyor. Bu ülkede hep devlet okulunda okumuş. Sınav kazanarak burslar devletten okumuş. Onun için de kendine bir şey istemediği için. Benim 3 ile 6 Mart arasında en fazla ders aldığım bu. Benim anket sonuçlarıyla şikayetim yok.
"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN KAYBETTİĞİ TESCİLLENDİ"
Organize mi, değil mi bilmiyorum. Henüz öğrenemediğim için bir şey söyleyemeyeceğim. Hangi nedenle olursa olsun orada bir yönetim boşluğu oldu. Bunu bir kenara koymamız lazım. O kadar uzun bir zamandır aşırı derecede kutuplaştırma küfre vardı. Allahsız, kitapsız, dinsiz, imansız olduk. Sayın Erdoğan'ın devri iktidarında söylenmedik söz kalmadı. En son kapı kapı gezen oldum. Bunun ikili bir anlamı var. Gabar'a gömdü, Cudi'ye gömdü vesaire. Vatandaşa dedi ki, biz kazandığımız zaman erkek erkekle, hayvanla evlenecekmiş. Ben siyasi bir ailenin çocuğuyum. 50 yıllık hafızam var. Darbeler gördüm. İşkence görmüş bir ağabeyin kız kardeşiyim. İlk defa böyle bir rezil dille gidiyoruz. Bütün buna baktığımızda organize olmasına gerek yok, sıradan insanların gerçekten bu söylediğine inanılıyorsa. Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını kaybettiği dün tescillendi. Vatandaş 1. turda bu işi bitirme karar aldığını gördük. Adana'da bunu gördüm. Bana PKK'lı deniyor. Ankara, Adana, Kocaeli'nde. Diyarbakır'da Van'da ise faili meçhulcuyum. Şimdi hem PKK'lı hem faili meçhul olamaz. Büyük çoğunluk açısından 'artık saçmalamayın'a döndü iş. 'Biz Allah'tan emir alırız' dini bilgisi derin olanlar için korkunç bir cümle. Bu ipin ucunun kaçmış hali seçmen açısından 'bu işi birinci turda çözmeleyiz'e getirdi, her türlü iddiaya varım.
"Z KUŞAĞINI DİNLEMEDEN HERKES AHKÂM KESİYOR"
Rahmetli Demirel öncesi Türkiye'de rant sistemi, bol miktarda imalat yapmak. Rahmetli Özal devrinde hayatımıza Toyotaizm gördü. Müşterinin taleplerine göre çeşitlilik. Şimdiki dünya tamamen dijital dünya. 21 cep telefonu 20 ayrı ülkede yapılıp, bir yerde takılıyor. Bütününü kimse bilmiyor, gerek de yok. Z kuşağını dinlemeden Z kuşağı hakkında ahkâm kesiyor herkes.
"805 BİN FARKTAN DERS ÇIKARILMAMIŞ"
İnsanları aptal yerine koyan bir durum var Türkiye'de. Bir taraftan Akşener'e 'PKK'lı' diyeceksiniz, gideceksiniz Güneydoğu'da 'faili meçhulcu' diyeceksin. İYİ Parti kuruldu, bir şey değişti, her şey değişti. Asıl mesele bu. Arkadaşlar önce Meclis çoğunluğunu kaybettiler. 31 Mart'ta CHP ile işbirliği yaptık. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya gitti. Kalbi söküldü sayın Erdoğan'ın. Bu arada cilleklik yaptılar. Cilleklik bizim orada oyunun kuralını değiştirmek manasına. Düşmanca bir tavır almadan cilleklik yaptılar. Sonuç itibariyle 13 bin 500 oy farkı 805 bine çıkarıldı. Sonuç itibariyle bundan da ders çıkarılmamış. Bu 805 bin farkın içinde AK Partili seçmen yok mu? Kavramsal bilginiz, tarihi bilginiz yoksa yansıtmayla bu işler olmaz.
"ŞİMDİ DEVLET BİNALARINA KALMIŞ İŞ"
AK Parti 30'ların altında olacak, buraya yazıyorum. Bakın göreceğiz. O kadar büyük bir güç var ki ellerinde. Mesela Anadolu'yu yeniden geziyorum ben. Geçtiğimiz seçimde büyük caddeler sayın Erdoğan'ın büyük posterleriyle süslüydü. Şimdi çok az. İstanbul'da hele hiç. Buna karşı devlet binaları var. İş devlet binalarına kalmış.
"PKK'YA TAŞ ATMAMIŞ KİŞİLER PKK UZMANI KESİLDİ"
Kürtleri incitmemeye çok gayret ediyorum. Sabrım her taraftan sınanıyor. Bu ülkede İçişleri Bakanlığı görevini yerine getirmiş, PKK mücadelesini yapmış siyasi partinin milletvekiliyim. Bu konu bildiğim konu. Eğer biz Güneydoğu'da hala Türkiye Cumhuriyeti devletinin şerefli bayrağı altında duruyorsak orada yaşayan ailelerin devletimizin yanında yer alıp, koruculardan bahsediyorum, şehit vermeleri, gazi olmalarının karşılığıdır, Batı'da doğmuş büyümüş kendi çocuklarımız da dahil. Bu kadar büyük fedakârlık yapmış insanların ikide bir onlar üzerinden benim ve partimin dürtülmesi sahtekârlık. Bizden ayrılmış arkadaşların HDP ile ilişkilendirdikleri yer CHP. Aynı ittifakla gidiyorsunuz. Hayatında PKK'ya taş atmamış adamlar birdenbire PKK uzmanı olmuş durumda. Bu sıktı. Fakat HDP'yle ilişkili olarak İYİ Parti ve ben dürtülüyorum. Bu iş cıvık cıvık hal aldığı için PKK ile mücadeleyi vıcık hale getirdi. Benim dokunulmazlığım yok. Beni şerefli Türk polisleri koruyor. Benim PKK ile Kandil'de alakam varsa, bu kereste tipli adamlar gelip gereğini yapmaları lazım. O şerefli Türk polisleri İçişleri Bakanlığı görevimi yaptığım için koruyor. Siz laf olsun torba dolsun diye bunu yapıyorsunuz bu işin ciddiyetini ortadan kaldırıyorsunuz. Siz ciddi adamlar değilsiniz.
HDP VE TİP'İN KILIÇDAROĞLU'NA DESTEĞİ
Bu ittifakın Kemal Bey'i destekliyor olmasının bizim açımızdan sakıncası yok. Desteği veren partilerin sözcüleri 'bir pazarlık yapmadık, talebimiz yok, herhangi bir şart, koşul ileri sürmedi, birinci önceliğimiz bu ucube sistemden parlamenter sisteme geçişe dair bir gayret olsun, buna da katkımız olsun' dendi. Duran Kalkan, 'bizimle en fazla irtibat kuran Tayyip Bey'dir' diyor. Bu kişileri beliyorum. Yaptıkları konuşmalara baktığımızda sözde biz destekleniyormuş gibi. Gerçekten terör örgütü olsanız sizi serbest bırakacağını el altından söylenmiş bir yapıyı desteklediğinizi iddia eder misiniz? Çözüm sürecini biz yapmadık. Masaya PKK ile biz oturmadık. İYİ Parti'den bahsediyorum. Sayın Bahçeli çözüm sürecine karşıydı ama akil adamları kimseyi dövdürmedi. Doğru da bir iş yaptı. İYİ Parti olarak net bir şey söylüyoruz 'o masada HDP olduğu takdirde biz olmayız'. Bu netlikteyiz.
"BEN 7 YAŞINDAN BERİ NAMAZ KALAN BİR İNSANIM"
Şu anda Cumhur İttifakı'nın bir ortağı var HÜDA PAR. 71 yaşında sayın Cumhurbaşkanı tarafından affedildi. Gaffar Okkan'ın katillerine terör örgütü demiyorlar. HÜDA PAR terörist demiyorum. Diyorum ki, HÜDA PAR, Hizbullah'ı terör örgütü kabul etti mi? Bunu vatandaş yemiyor artık. Onlar bize gelmediğimiz halde 'niye yanyanasınız' diyor. İki dürüst partiyiz biz. HDP de bizim olduğumuz yerde olmuyor. Gaffar Okkan'ın katillerine terörist demeyenlerle beraber yol yürüyorsunuz. Bir süre sonra seçmen bu işten bıkar ve soru sormaya başlar. Şimdi o başladı. Sayın Erdoğan cin gibi adamdır. Bence kaybettiğini gördüğü için. Kitapsız, dinsiz demek ağır bir şey. Ben 7 yaşından beri namaz kılan insanım. Dini vecibe olarak ben kimseye 'dinsiz, kitapsız' diyemem. 'Biz Allah'Tan emir alırız' ne demek? Vahiy geliyor demektir. İyice kafa...
"İKİ PARTİ 301'İ YAKALAYACAĞIZ"
Bana 'Başbakan Meral' diyorlar. Ben Başbakan olmak istediğimi 1,5-2 yıl evvel ifade etmiştim. Başbakan olabilmek için 1. parti olmanız gerekiyor. Meclis'te belli milletvekili sayısına erişmeniz gerekiyor. CHP içinde 4 siyasi parti ile beraber Meclis'e giriyoruz. Biz de kendi logomuzla giriyoruz. Bu iki siyasi partinin 301 geçen milletvekili sayısıyla alırsa kazanmış oluyorsunuz. 360 olması gerekiyor ki, referanduma götürsün. Ben de sayın Erdoğan ve AK Parti'yi tanıyorsam eğer. Parlamenter sisteme geçiş, hukukun üstünlüğü, demokrasi, yargının bağımsızlığı, korkusuzluğu. Biz 301'i yakalayacağız iki parti olarak. Üstünü de AK Parti ile beraber jet hızıyla parlamente sisteme geçeriz, bakın göreceksiniz.
"ÖFKENİZİ, NEFRETİNİZİ İŞARET EDEMEZSİNİZ"
3 tane mahkeme var. Bir tanesi İsmail Kahraman bana Meral Kılıçdaroğlu dedi. Verdim mahkemeye beraat etti. İki kocasını aldattı iması yapıldı verdim mahkemeye beraat etti. Üçüncüsü var, vereceğim mahkemeye, bugünkü şartlarda beraat edecek. Koyun bir tarafa. Şimdi bütün bunlar birikmiş. Bu sistem böyle sistem. Bunu kim ister? İlk önce AK Partililer 'buyrun' olacak. Bir kimsenin varsa suçu hukuk bakar. Objektif yargı bakar. Yargının bağımsızlığını siz sağlarsınız. Öfkenizi, nefretinizi işaret edemezsiniz. Kimi mahkemeye versem bu konularla ilgili beraat ettiler. Onun için kuralın, kaidenin gelmesi lazım. Bu yaşandığı için başlarına gelmesini kimse istemez. Bunun yanlışlığını ifade ederek yol yürüyoruz.
MUHARREM İNCE VE SİNAN OĞAN'IN ADAYLIĞI
Hem sayın İnce'nin hem Oğan'ın Cumhurbaşkanı aday gibi bir hakları mevcut. Bir lince tabi olmalarını doğru bulmuyorum. Sayın Oğan MHP'nin başına geçmek gibi bir niyeti var. 'Hatta ben CHP'den oy almıyorum daha ne diyeyim' şeklinde bir durum oldu. Bizim adayımız Kemal Kılıçdaroğlu. Ben artık muhalif seçmenin bir hesap yapma durumuna geçtiğini görüyorum. Bir stratejik oy kullanma hali. Bu iki adayın iyiliği, kötülüğünden bağımsız. Bu işin uzamasının Türkiye'ye fayda getiremeyeceğine dair bir kanaat oluşmuş durumda. İnsanlar birbirini arar oldu. Whatsapp gruplarında 'aman ne olur herkes 1 kişiyi ikna etsin'e gitti iş.
"EKONOMİ TEMEL SORUN"
3 yıl önce Antalya'da başlamıştım geziye. O yıl elektrik fiyatlarının pahalılığından, stopaj yüksekliğinden bahsediliyordu. Bu arada müşterinin alım gücünün düştüğünden bahsediliyordu. Üzerine bir de pandemi girdi derinleşti. Seçim öncesi de gezilerim devam etti. Orada artık 'açım, akşam evde yemek yapamadım, marketten benim alışveriş yapmamı sağlayabilir misin' diyenler çoğaldı. Ailelerin marketlere çocuklarıyla giremediklerini, küçücük çikolatının 5 lira olduğunu. İstihdamda daralma var. Öğrencilerin KYK borçları. Yurtlarla ilgili şikayetler var. Tarımı zaten biliyorsunuz. Ekonomi aslında şu anda hepsinden daha fazla. Ama gürültüden ses duyulmuyor. Ben haklıysam sonuç benim dediğim gibi olacak, haksız isem tersi olacak. Ekonomi temel sorun.
"COĞRAFYAYI EKONOMİK COĞRAFYA OLARAK TARİFLİYORUZ"
Allah rahmet eylesin Kemal Derviş Bey problemi çözmek için geldiğinde IMF üzerinden çözdü. IMF ile yapılan anlaşmalar kamu maliyesi disiplini getirir ama kemer sıkma vatandaşa düşer. Bilge Bey 'Yeteri kadar fakir fukara kemer sıktı, IMF ile görüşmede bunlar olduğu için IMF'ye gitmeyeceğiz' dedi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü tam ve kamil uygulandığında temiz paranın Türkiye'ye gelebileceği, IMF'ye gitmeden Türkiye'nin şartlarının fakir fukaranın durumunu ortadan kaldırabilecek durum. Maaşlı çalışan herkes zorda. Şu anda fakirleşiyoruz. Zenginleşmiyoruz. Ama birileri de acayip zenginleşiyor. Enflasyon gerçek rakamı neyse ona göre zam yapılması gerekiyor herkese. Memur, işçi, emekli, asgari ücretlisiyle. Biz coğrafyayı kader vesaire olarak görmüyoruz, coğrafyayı ekonomik coğrafya olarak tarifliyoruz. Hakikaten dışişlerinde rasyonel, gerçekli dış politikayla ekonomi öne çıkar. Temeli demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığıdır.
BİLGE YILMAZ'IN HAZİNE BAKANLIĞI
Bilge Yılmaz hoca dünyanın büyük üniversitesinde hocalık yaptı ama vatandaşlık almadı. Sayın Babacan Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, benim pozisyonumda. Tek parti dönemi herşeyi unutturdu. Seçimler bitecek. 14 Mayıs akşamı inşallah kazanacağız. İYİ Parti tahmininizin ötesinde milletvekili kazanacak. CHP ile oturacağız. 7 olmazsa olmaz bakanlık vardı. Dışişleri Bakanlığı'nın karşılığı Milli Savunma. İçişleri Bakanlığı karşılığı Adalet Bakanlığı. Maliye Bakanlığı karşılığı Hazine Bakanlığı. Milli Eğitim Bakanlığı. Sağlık Bakanlığı'nı da koyun. Buna bakarsınız. 3 koalisyonda bulunmuş birisi olarak anlatayım. Sonra bütün bunlar aldığınız oyla ilgili sayısı hesaplanır. 6 siyasi partiye başlangıçta dendi ki, biz genel başkanlar Cumhurbaşkanı yardımcısı oluyoruz. Her partiye 1 bakanlık olabilir dendi. Logosu ile giren iki siyasi partinin sayısına göre. CHP ile İYİ Parti'nin milletvekili sayısına göre görev dağılımı yapılır. CHP diğer partilerden de bakanlık önerebilir, bizi ilgilendirmez.
"8 BAKANLIĞIN GÖREVLENDİRİLMESİ ÇOK CİDDİDİR"
Ben İçişleri Bakanlığı'na nasıl atandım. Rahmetli Erbakan hoca ile rahmetli Demirel'e söylendi. Ölümünden iki gün evvel benimle görüştü rahmetli Erbakan. Demirel ve Erbakan imzaladı. Bilge Bey'i biz önerdiğimiz zaman herhangi bir itiraz olmaz. Muharrem Erkek Bey'i CHP bakan yapmaya kalktığı zaman bizim hiçbir itirazımız olamaz. 8 bakanlığın içinde biri Maliye biri Hazine. Oy oranına göre olur. Oylar belli olmadan olur mu? DEVA, Gelecek, Saadet ve DP, CHP listelerinden belirli miktarlarda milletvekilliği seçtirmek üzere giriyorlar. Biz ise kendimizi tarttırıyoruz. Mesela, Refahyol'da, Refah Partisi'nin oyu yüksekti, daha fazla bakanlık almıştı. 8 bakanlığın görevlendirilmesi çok ciddidir. İçişleri DYP'de kalmıştı. Adalet Refah'a gitmişti. Maliye Abdüllatif Şener'di, Hazine DYP'de kalmıştı. Biz mesela Çorum'da CHP'nin listesinden 1. sıra onlar 2. sıra biz şeklinde giriyoruz. Yozgat'ta 1. sırada Lütfullah Kayalar bizim listemizde 2. sırada CHP. Bitlis'te bizim listemizden giriliyor. Diğer yerlerde Bartın'da, Düzce'de CHP'nin listesinden giriyoruz biz. Oylar birleşsin diye 1 onlar 2 biz.
"BUNU TAYYİP BEY YAPTIRDI DİYEMEM"
Erzurum'dan sonra tekrar söylüyorum, birinci turdan sonra kazanır diyorum. Seçim dediğiniz şey seçmenin bayramıdır, düğünüdür. 50 yıllık hafızamda böyle bir şey hatırlamıyorum. Bedenine kurşun ne demektir? Ben şimdi sizin televizyonunuzda oturup neler söyleyebilirim, ama bu doğru değil. Ben espri yaparak ötürüyorum, hakaret ederek değil. Bize hakaret edenlerle dalga geçiyorum. O taştan yaralanan küçücük çocuklar var. Vicdan denilen durum vardır. Maşeri vicdan deriz biz; toplumun vicdanı. O vicdan harekete geçti, göreceksiniz. Dün bir milattır. Tayyip Bey, doğru yönetemedi. Bunlar özel yaptılar demiyorum, bilmiyorum. Ama spontane gelişen bir iş bile olsa. Eski İçişleri Bakanı tebrik mesajı yazıyor. Korkunç bir şey. Bugün iş döndü CHP'liler kendi kendini taşladıya. Halbuki bu krizdi yönetilebilirdi. Bunu Tayyip Erdoğan yaptırdı diyemem. Zaten koskoca Cumhurbaşkanı şunları dövün diyecek hali yok. O işin spontane gelişmesi bu pis dilin neticesi. Sayın Bahçeli çok kibardı, bunu hep böyle anlattım. Ama 'bedenlerine kurşun' diyor, inanamadım. Evi basılmış danışmanım ben. Murat İde, basın danışmanım yumrukladı, İstanbul il başkanı yumruklandı. Levent Gültekin gibi arkadaşlar, Selçuk Özdağ siyasetçi ölümden döndü. Seçime kalmış 5 gün, unutulanlar hatırlanır.
"SAYIN ERDOĞAN'I NEZAKETLE, SAYGIYLA UĞURLAYACAĞIZ"
Benim bildiğim bir şey var. Güvenlik güçleri, devlet dediğimiz mekanizmayı oluşturan ciddi insanlar saçmalığa müsaade etmez. Bir saçmalık yapmak istense dahi olmayacağına inanıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun muhalefete yaptırdığı 'şımarmama' çağrısına katılıyorum. Yapmamız gereken şey, sayın Erdoğan'ı nezaketle, saygıyla uğurlayacağız, sayın Kılıçdaroğlu'nu alkışlarla Çankaya'ya götüreceğiz.
"İSMAİL KAHRAMAN'DAN SİYASİ RÖVANŞ ALMAM"
28 Şubat'ı yaşadım. Başörtülü kadınlar ve kızlar üzerinden yürüyen kutuplaşma. 80 ihtilalini bire bir yaşadım. 15 Temmuz'u yaşadık. Birkaç televizyon programında söyledim, 2002'de AK Parti kazanınca çok kısa bir sürede sayın Abdullah Gül'ü aradım. 'Bu millet size teveccüh gösterdi, bu devlet millet barışması dediğimiz konuyu Allah rızası için halledin' dedim. Başlangıçta buna yönelik gittiler. Sonra kutuplaşmanın din iman üzerinden gitmenin siyasetçiyi yormayan, vatandaşı yoran bir iş olduğu ortaya çıktı. Hukuk, adalet kim suçluysa gereğini yapar. Hırsızlık yapmışsa, zorbalık yapmışsa, katilse, azmettirici ise gereğini yaparlar. Meral Kılıçdaroğlu dediği için kalbimin bütün gücüyle gerçekten çok üzgünüm, kırgınım ama İsmail Kahraman'dan siyasi intikam alamam, açık söyleyeyim. Rövanş falan olmaz. Artık barışmalıyız. Yetti artık. Biz önümüze bakacağız. Enerji Bakanlığı'nda 45-50 yaş civarında müşavirliğe atılmış muhteşem bir kadro var şu anda. İçlerinden benim çok değer verdiğim bir abimizin oğlu. 'Ben milletvekili olmak istiyorum' deseydi inanın kontenjandan seçilir bir yere koyardım. Bilge Bey'in kast ettiği o, bu gençler bu devletin hafızası. ODTÜ falan mezunu çocuklardan bahsediyorum. Bunları atamazsınız. AK Parti döneminde burada olmuş, böyle bir şey yok. Devletlerine hizmet etmek için kalmışlar. Bunların kocaman hafızaları var. Rövanş yok. Sayın Erdoğan'ı saygıyla, nezaketle uğurlayacağız, ben söylüyorum bunu en ağır çirkinliklere maruz kalmış siyasetçi olarak söylüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nu alkışlarla yerine götüreceğiz.
"İHA'LARA, SİHA'LARA İTİRAZIMIZ YOK"
Ben AK Partili olsam, sayın Erdoğan'ı çok seviyor olsam bilerek hem Kılıçdaroğlu'na hem İYİ Parti'ye oy veririm. Öyle bir gücü elinden bırak diyebileceğimiz kişiyi seçeceğiz. Ben öğrencilerime başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun olmadığını söylüyordum. Normal kanunları, parlamenter sistemden alıp başkanlık sistemine götürmek için en az 10-15 yıla ihtiyacı var demiştim. Şimdi geçildi, kanunlar eksik, herşey eksik. Sayın Erdoğan en büyük zararı kendisine veriyor. Karşı taraf kazanırsa öfkeler artacak, kayırmalar artacak, nefes alamama artacak, gençlerin umutsuzluğu artacak, 5 yıl o kadar hızlı geçecek ki. Şeffaflığın olmaması, liyakatsizlik nefes alamaz hale getiriyor. Böyle sistemin içerisinde iyi yapan işler yok mu? İHA'lar, SİHA'lara itirazımız yok, onlar geliştirilsin, yeni şeyler de bulunsun, buna kim hayır diyecek? Bir haftada 36 imzayı kim atacak?
"TARİFLERE SAYGI DUYAN MÜŞTEREĞİ ÖNE ÇIKARAN PARTİYİZ"
Birinci partinin genel başkanı olarak çıkarsanız çok güzel olur. Dolayısıyla size başbakanlık yetkisini, etkisini getirir. Kavramsal olarak milli merkez olarak tarifliyoruz. Milliyetçi, demokrat, kalkınmacı bir partiyiz diyoruz. Birey birey seçmen önemli olduğu için merkez sağ, merkez sol gibi kavramlar da değişti. Biz makulun yanında, insanların eleştirebildiği, insanları dinleyen, kulak veren. Ben 20 Ocak'ta o tura çıkmasaydım, 3 Mart'taki masaya farklı tepki getiremezdim. Sahada göre göre veri oluşturuyor, o sesi duyuyorsunuz. Z kuşağı dediğimiz gençlerin istediğini duymak esas. Şimdi siyasetçi dinlemeyi unuttu. Milletvekilliğin kıymeti harbiyesi kalmadığı için. Böyle sistemde milletvekilinin vatandaşla irtibatı kesildi. Öyle olunca kaçıyor. Kaçında dinlemiyor, dinlemeyince kopuyor. Biz Kemal Bey'in sözü hoşuma gitti, uzaklaştırıcı değil yakınlaştırıcı. Türk milliyetçisi olmak bir nakısa değil. Ziya Gökalp'in büyük etkisi vardır Cumhuriyet'in kuruluşunda. Sonra Mümtaz Turhan bilim, demokrasi ve Batı ile ilişkileri, kültürü tarifler. Erol Güngör benzeri. Devamını getirmemiz lazım. Türkiye'de herşey çölleşti, çoraklaştı. Kapsayıcı, kitle partisi, şahıs kenrdisini nasıl tarif ediyorsa, saygı duyan, müştereği öne çıkaran siyasi partiyiz.
"FRANSIZ'IN TÜRK'E, TÜRK'ÜN FRARSIZ'A ALERJİ DUYDUĞU SONUÇ"
Batı'nın bizim gibi ülkelere bakışında ikirciklik var. Onlar demokrasiyi kendi ülkelerinde uygulamaya gayret eder, vatandaşına nefes alma, itiraz etme fırsatı verir ama bizim gibi ülkelerle ilişkilerde tek adam sistemiyle onlar açısından daha kolay yürür. 100 kişiyle 100 bin kişiyle onları memnun ederek el sıkışma yapmak yerine tek kişiyi memnun ederek el sıkışır. Batı'nın böyle acımasız pragmatik yanı vardır. AB ile olan ilişkiler iç politikanın malzemesidir. İlginç bir biçimde AB ülkelerinin Türkiye ile olan ilişkileri kendilerinin malzemesi. Seçilenler el sıkışıp hayatına devam ediyor. Sokaktaki insanın birbirinden koptuğu düşmanlaştığı süreç yaşandı. Sultancıl popülist liderler deniyor buna. Macaristan'da da öyle. Bir Fransız'ın Türk'e, bir Türk'ün Fransız'a alerji duyduğu bir sonuç kalıyor sonuçta. Kimsenin işine yaramıyor.
"STAJ MAĞDURİYETİNİ GİDECEĞİZ"
Biz geri gönderme eylemini sunduk. Ortalamasını alalım 8 milyon büyük rakam. Türkiye bir göç hendiği oldtu. Geri Kabul Anlaşması çok yanlış, tekrar düzenlenmesi lazım. Staj mağdurlarını gidereceğiz. Tek tek bakıldı. 11 bin köy okulu şu anda küçük tamiratla açılabilir durumda. Köy okullarını açacağız.
KILIÇDAROĞLU AİLESİ'NİN ZİYARETİ...
Öğretmen ve ziraat mühendisi, veteriner ve teknisyen tayin edeceğiz. Dün Kemal Bey'le Erzurum'u konuştuk. Seçimle ilgili konuştuk. Bizim evde çayı eşim demler; çünkü arkadaş Rizeli olduğu için çok güzel çay demliyor. Bizim gece evde insan çalışmıyor. Günlük yardımcımız gece yok. Bir kek bir de börek vardı. Bir arkadaşımdan rica ettim. Tabakları ben hazırladım. Zaten toplam 4 kişiyiz. Eşim çay koymaya gitti. Kemal Bey 'müsaade ederseniz mutfağa girip Tuncer Bey'e yardım edeyim' dedi. Hay hay dedim. Ben fotoğraflarını çektim. İkisinin de haberi yok. İşte en özel durum bu. Sayın Erdoğan'ın mitinginde 'karılar gibi mutfaktan çıkmayan değil arı gibi çalışan lider istiyoruz' diyen bir pankart vardı. Olan yine bize oldu.