AK Parti'den Davutoğlu'na yeni hamle: ''Abdestli 28 Şubatçılar''
AK Parti'den istifa eden Ahmet Davutoğlu'na engellemeler devam ediyor. Son olarak Ahmet Davutoğlu'nun kuruluşunda yer aldığı ve önem verdiği Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu İstanbul Şehir Üniversitesi'ne yönelik adımlar atıldı.
Son olarak, Ahmet Davutoğlu'nun kuruluşunda yer aldığı ve önem verdiği Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu İstanbul Şehir Üniversitesi'ne yönelik adımlar atıldı.
AK Parti'den istifa ederek yeni parti kurma çalışmalarını sürdüren eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yönelik AK Parti hükümetinin hamleleri devam ediyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi, muhafazakar cenahın önem verdiği kurumlardan bir tanesi. Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu üniversiteye, Davutoğlu, Murat Ülker gibi isimler ciddi destekler verdi.
Gelinen noktada ise, üniversiteye verilen arazinin tahsis kararı mahkeme kararıyla iptal edildi. Üniversitenin kredi çektiği Halk Bankası da okulun hesaplarına tedbir koydurdu.
“ABDESTLİ 28 ŞUBATÇI”
Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen isimler, mahkeme kararının ve Halk Bankası’nın tedbir hamlesinin AK Parti hükümetinin işi olduğu kanısında.
Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Taha Ün, sosyal medya hesabından “28 Şubat” göndermesi yaparak tepkisini şöyle dile getirdi:
“28 Şubatta İmam-Hatiplere öğrencilerin gitmesini ‘neredeyse’ imkansız hale getirip, peşine ‘öğrenci yok’ diyerek İmam-Hatip Liselerinin binalarına, arazilerine el koymakla, Şehir Üniversitesinin tüm gelirlerine tedbir koyup, mali açıdan yönetilemez hale getirme çabası aynı şeydir
28 Şubatçılık bir fikir değil karakterdir. Birilerinin abdestli namazlı oluşu onları yapsa yapsa abdestli 28 Şubatçı yapar.”
“28 ŞUBAT FALAN BİTTİ HALBUKİ ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ’NİN HUZURLA GÜVENLE EĞİTİMİNE DEVAM ETMESİNE BİR MANİ OLMAMASI LAZIM”
Şehir Üniversitesi’ne yönelik hamlelere Karar gazetesi yazarları da tepki gösterdi.
Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert, dün kaleme aldığı yazısında Şehir Üniversitesi’ne kayyım atanmasının söz konusu olduğunu da vurgulayan Cömert, 28 Şubat dönemine göndermede bulundu.
Cömert, üniversiteyi kuran Bilim ve Sanat Vakfı’nın çalışmalarını anlattığı yazısında şunları kaydetti:
“Öyle ki, biz Yeni Şafak’ta Bilim ve Sanat Vakfı’nın haberini yapmaya kıyamazdık. Yazarız da, 28 Şubatçıların kulağına gider, irtica mirtica deyip musallat olurlar endişesiyle.
Kuruluşunda bir üniversite vizyonu vardı. Vizyon yerine tasavvur mu desem. Yani gönüllerinde yatıyordu bir üniversite kurmak. Zaman geldi, bu tasavvur gerçek oldu. Şehir Üniversitesi kuruldu ve biz buna çok sevinmiştik. O sıralar denk geldi, Kızım Şebnem Üniversite sınavında orayı tercih etti. Sonradan oğlum Selman da oraya gitti.
28 Şubat falan bitti halbuki. Şehir Üniversitesi’nin huzurla, güvenle eğitimine devam etmesine bir mani olmaması lazım. Fakat maalesef, Şehir Üniversitesi’ni eğitim yapamaz hale getirmek için gerekli adımlar atılmaya başlandı.
Nitelikli olan, seviyeli olan, nezih olan her şeye birilerinin musallat olması gerekiyor demek ki. Bir şekilde, Dragos’taki kampüs arazisinin bir parselinin Şehir Üniversitesi’ne tahsisi kaldırılmış.
Yargı yoluyla mı? Evet yargı yoluyla. Yargı da malum, bağımsız ve tarafsız. Yani yargı, bağımsız ve tarafsız bir şekilde tahsisi kaldırmış. (Bağımlı ve taraflı olsa ne yapardı kim bilir.)
Halk Bankası da vaktiyle verdiğimiz kredinin teminatı ortadan kalktı iddiasıyla Şehir Üniversitesi’nin hesaplarına tedbir koymuş. Ne olur böyle yapınca? Üniversite, giderlerini karşılayamaz hale gelebilir. Sonunda da kayyım atanır.
Üniversite açıklama yapıyor, başka teminatlar gösteriyor, bankaya olan borcunun bir kaç katı kadar gayrı menkul teminatı. Üstelik, üniversitenin geliri giderlerinden fazla. Yani yeniden yapılandırılsa borcunu döndürebilir. Anlaşılan banka da yargı kadar bağımsız ve tarafsız.”
OĞUR DA TEPKİLİ
Konu hakkında yazanlardan bir diğer isim ise Karar yazarı Yıldıray Oğur oldu. Oğur, 2 gün önce kaleme aldığı yazısında “Türkiye’de işini iyi yapan her kişi ve kurumun başına gelenler onların da başına geliyor” ifadelerini kullandı.
Oğur, üniversitenin kurulmasını şöyle anlattı:
“Hikaye, 1986 yılında, kurucuları arasında İstanbul Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaş olan Ahmet Davutoğlu, Murat Ülker gibi isimlerin olduğu Bilim ve Sanat Vakfı ile başlıyor. Vakıf, İstanbul’daki her öğrenci ve sosyal bilimlere meraklı insanın bildiği, 40 yıldır alternatif bir üniversite gibi çalışan gerçek bir bilim ve sanat vakfı.
Bu birikimden bir üniversite çıkarılması fikri ise 2007’de vakfın en başından beri sponsoru olan işadamı Murat Ülker’e ait. Yapılan uzun hazırlıklar sonucunda 2008 yılında Altunizade’de kiralanan binalarda İstanbul Şehir Üniversitesi kuruldu.”
“ESAS KIRILMA DAVUTOĞLU’NUN BAŞBAKANLIK’TAN İSTİFA ETMEK ZORUNDA KALMASINDAN SONRA YAŞANDI”
Üniversitenin yaşadığı zorlukları da aktaran Oğur, şunları kaydetti:
“Ama esas kırılma Mayıs 2016’de Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık’tan istifa etmek zorunda kalmasından sonra yaşandı. Ortaya çıkan durumu bir işadamı olarak riskli bulan Ülker, üniversiteye verdiği maddi desteği de kesti.
Böylece üniversite, 30 milyon TL gibi çok yüksek kira bedelleri ödediği Altunizade’deki kampusunda maddi olarak zor durumda kaldı. Kira derdinden kurtulmak için bir an önce Dragos’daki kampusa taşınma kararı alındı. Restorasyon ve inşaatlar için üniversitenin arazisi ipotek gösterilerek Halk Bankası’ndan yatırım kredisi çekildi. Çok kısa bir sürede inşaatların önemli bir kısmı bitirildi ve üniversite 2017-2018 yılında Dragos Kampusu’nda eğitime başladı.
Fakat bu arada TMMOB tarafından, 2017 yılında idari mahkemesine devir kararın durdurulması için yeni bir başvuru daha yapmıştı. Mahkeme, bu başvurunun devir kararından itibaren 30 gün içinde yapılması şartını gerekçe göstererek reddetti. Tuhaf başvuru 2 yıl 52 gün sonra gecikmeli olarak yapılmıştı.
Ama bu hükmün açık olmasına rağmen, itiraz bir üst mahkemeye taşınınca Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi iptal başvurusunu işleme aldı. Mahkeme, soruşturması sırasında Özelleştirme Yüksek Kurulu’na bu arazinin üniversiteye neden devredildiğini sordu. Fakat Hazine Bakanlığı’na bağlı kurul bu sorulara “idari tasarruf” dışında cevap vermedi. Bunun üzerine Danıştay 13. Dairesi, Kasım 2018’de 3’e 2 ile arazinin devri kararını iptal etti.
Üniversite karara itiraz etti, dosya son karar için Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun önündeyken geçen ay bir başka sürprizle karşılaşıldı.
Halkbank, arazi devri iptaliyle ilgili Danıştay’ın kesin kararını beklemeden ve tapusu üniversitede olan sekiz parsel araziden sadece biri davalık iken, kredisinin teminatının riske girdiğini iddia ederek, üniversitenin kredi limitlerine tedbir koydu.
Bunun üzerine üniversite, kanuni zorunluluğu olmamasına rağmen vakfa ait 120 dönümlük bir araziyi ek teminat olarak gösterdi. Fakat bu da bankayı durdurmadı. Üniversitenin bütün hesapları donduruldu.
Ekonomik kriz yüzünden inşaat firmalarına, spor kulüplerine borçlarında taksitlendirme, düşük faizli krediler sağlayan bir kamu bankası, 1000’i yabancı, 7000’den fazla öğrencisi olan ve 780 akademisyenin çalıştığı, kontenjanlarının tamamına yakını doldurmuş bir üniversiteye zorluk çıkarmaya karar vermişti.
Son olarak geçen hafta üniversitenin artık olan biteni kamuoyuna duyurmak zorunda kaldığı gelişme yaşandı.
Kredinin taksitlendirilmesi için bankanın üst düzey yetkilileriyle, Şehir Üniversitesi yöneticileri arasında anlaşmaya varılmasından bir gün sonra, yine bir el devreye girdi ve banka, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak üniversitenin diğer bankalardaki tüm hesaplarına da ihtiyati haciz kararı çıkardı.
Üniversite Anadolu yakasında olmasına rağmen, karar Avrupa Yakası’nda aldırılmıştı. Böylece ülkenin en iyi üniversitelerinden biri, mevcut parasını kullanamayacak, çalışanlarına maaş veremeyecek hale getirildi. Ahmet Davutoğlu’nun parti kurma girişiminin hıncı ülkenin ve muhafazakar kesimin değerli bir markası olan bir üniversiteye çıkarılırken herkes sessiz.
Sesini çıkarıp araya girmesi gerekenler en sessizleri. Muhafazakar kesimin kanaat önderleri, daha büyük ve “ulvi davalar” için bunun da yapılmasına rıza göstermiş bekliyor.
“TARİHE ADINIZI BÖYLE GEÇİRMEYİN”
Yıldıray Oğur yazısını şöyle bitirdi:
“Eğer üniversite bu badireyi atlatarak ayakta kalmayı başarırsa, kütüphane binasının arsasına AVM dikilmezse, o kütüphanede yerini alacak Talat Halman’ın arşivini okuyacaklar, Türkiye’de devletin çeşitli dönemlerde nasıl toplumum birikimini tırpanladığını, kurumları yok ettiğini, entelektüel birikimi örselediğini, doğal akışında giden işlerin, fikirlerin önüne set çekerek toplumsal uzlaşmaları engellediğini görecekler.
Siyasi önyargıları, hırslarıyla bu saçma kararların altına imza atarak, Türkiye’ye zarar verenler, bütün bunları sessizce izleyenler de bu arşivler üniversitenin kütüphanesinde durdukça hatırlanacak.
Bugünlerde sessizlik içinde boğulmaya çalışılsa, failleri hakkında açıkça konuşulamasa da Şehir Üniversitesi’ne 2019 yılında yapılmaya çalışılanların gerçek hikayesini de bir gün bütün çıplaklığıyla üniversitesinin kütüphanesine bağışlanacak başka arşivlerden okuyacağız.
Tarihe adınızı böyle geçirmeyin…”