Abdullah Gül'ün adaylığını engelleyen işadamları
Son günlerde olay olan "Abdullah Gül ile 12 yıl" isimli kitapta Ertuğrul Özkök ve Ethem Sancak ile ilgili de çarpıcı iddialar var..
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Köşk dönemini kapsayan 12 yıl boyunca başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever, “Abdullah Gül ile 12 yıl” adlı kitabında 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaşananları da kaleme aldı.
O dönem Gül’ün adaylığı nedeniyle çıkan gerilimin AKP’ye de sıçradığını belirten Ahmet Sever, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a en yakın iş adamlarından Ethem Sancak ve merhum Hasan Doğan’ın “Gül’ün adaylığına karşı yayın yapılması için Doğan Medya Grubu’nu ziyaret ettiğini” açıkladı.
Sancak ve Doğan’ın, Doğan Medya Grup Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’a “Erdoğan da aynı görüşte” dediğini aktaran Ahmet Sever, o dönem gazetenin genel yayın yönetmeni de olan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün “Abdullah Gül’e sessiz dilekçe” başlıklı yazısının bu görüşmeden kısa bir süre sonra yayımlandığına işaret etti.
Özkök, 8 Ağustos 2007’de gazetenin sürmanşetinden yayımlanan yazısında “İçimden bir ses diyor ki” ifadesi ardından “Abdullah Bey, bu koltuğu kendi arzusu ile reddetmelidir” demişti.
Ahmet Sever, Doğan Kitap’tan çıkan kitabında, başdanışmanlığını yaptığı Abdullah Gül’ün Başbakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde neler yaşadıklarını anlattı. Sever, 2007’de e-muhtıraya neden olan Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na adaylığına karşı Tayyip Erdoğan’ın da dolaylı olarak girişimlerde bulunduğunu aktardı.
Gül’ü geri çekilmeye ikna etmek için ziyaret edenler olduğunu söyleyen Sever, bu isimler arasında “Yazarlığa AKP’yi desteklemek için başladım” diyen dönemin Radikal gazetesi yazarı, eski bakan Hasan Celal Güzel’in de olduğunu açıkladı.
Sever’in aktarımına göre, “Çekilmeniz hayırlı olur. Vazgeçmezseniz Allah korusun darbe olabilir” diyen Güzel, Gül’den; “tank Hasan” lakabına istinaden “Öyle olursa, sen de o zaman tankın üzerine çıkarsın” karşılığını aldı.
Ahmet Sever, “AKP içinden veya partiye yakın bazı isimlerin, kimi medya yöneticileri ve köşe yazarlarına Gül’ün adaylıktan vazgeçmesi için yayın yapmalarını telkin ettiklerine” de kitabında yer verdi.
ETHEM SANCAK’TAN DOĞAN MEDYA’YA ABDULLAH GÜL RİCASI
Ahmet Sever, bu telkinleri yapanlar arasında geçtiğimiz haftalarda Erdoğan’a “ilahi aşk” beslediğini söyleyen iş adamı Ethem Sancak ile Star/Kanal 24 medya grubunu birlikte kurduğu merhum iş adamı, spor yöneticisi Hasan Doğan’ın da olduğunu yazdı. İkilinin Doğan Medya Grup Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ı ziyaret ettiğini belirten Ahmet Sever, görüşmede “AKP’nin gerilim ve kriz istemediği, Gül’ün de adaylığına karşı çıkılmasından memnuniyet duyulacağı” ifadelerinin kullanıldığını aktardı.
Sever, buluşmada iş adamlarının Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ın damadı olan Yalçındağ’a “Erdoğan’ın da aynı görüşte olduğu”nu ilettiğini ve bu görüşmeden kısa bir sonra Hürriyet’in o dönem genel yayın yönetmeni olan Ertuğrul Özkök’ün bir yazı kaleme aldığını söyledi.
“ERTUĞRUL ÖZKÖK’ÜN İÇ SESİ”
Hürriyet’te 8 Ağustos 2007’de çıkan ve gazetenin sürmanşetinden “Abdullah Gül’e sessiz dilekçe” başlığıyla verilen yazıda Özkök, “İçimden bir ses diyor ki” diyerek “Abdullah Bey, fazlasıyla hak ettiği bu koltuğu, kendi arzusu ile reddetmelidir” ifadesini kullandı.
“Sadece bir vatandaş olarak bunu dile getirdiği” ileri süren Özkök, konumunu “mütevazı” ve “samimi” olarak nitelendirirken Gül’ün, “derinden gelen bu sessiz dilekçeye en kalbi duygusuyla cevap vereceğine emin olduğunu” yazdı.
“GÜL YERİNE VECDİ GÖNÜL”
Cumhurbaşkanlığı adayı arayışı sırasında gerilimin zeminini oluşturan “başörtülü eş” tartışması nedeniyle, Erdoğan başta olmak üzere AKP’nin eşi başörtüsü takmayan dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ü Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterme eğilimine girdiği kulislerde konuşulmuştu. Ahmet Sever, Gül’ün bu söylentilere yaklaşımını şöyle yansıttı:
“Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan’ın bu kulislerden haberi olduğuna veya bu işte bir dahli olduğuna inanmıyordu. Bunu, ‘durumdan vazife çıkaran bazı işgüzarların işi’ olarak görüyordu. Ya da öyle görmeyi tercih ediyor ve bunu kabullenmek istemiyordu.”