''ABD, PYD ve PKK'nın ardından şimdi de MLKP ile görüşüyor''
İstanbul’da uluslararası basın temsilcileriyle buluşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Batı radikalizmi kullanıyor, daha önce PYD ve PKK ile görüşen ABD şimdi de MLKP’yle görüşüyor” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul’da Sputnik muhabiri Elif Sudagezer’in de bulunduğu uluslararası medya temsilcileriyle bir araya geldi. Dolmabahçe Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde konuşan Soylu, coğrafyadaki göç olgusunun geldiği noktayı “Göç rotasıyla birlikte terör ve uyuşturucu rotaları da oluşuyor. Türkiye bu rotanın bazen hedefi bazen de transiti konumunda bulunuyor. Amerika, Afganistan’a 2000’li yılların başında girdi. Afganistan o gün, 200 ton afyon üretiyordu. Bugün 9 bin ton afyon üretiyor. Suriye, Irak; buraya kim müdahale etti? Bunları düşünmek ve artan sorunları görmek lazım. Ancak Batı ve Avrupa, bu sorunların farkında olsa da bunlarla yüzleşmekten kaçınıyor. Halbuki gelişmiş ülkeler, bu gidişata proje ve programlar üreterek çözüm bulmalı” sözleriyle anlattı.
‘AVRUPA’DA ÜRETİLEN SENTETİK UYUŞTURUCULARI TÜRKİYE’DE ELE GEÇİRİYORUZ’
Uyuşturucu ve kaçaklık sorunlarının göç dalgalarıyla ilişkili olduğunun altını çizen Soylu “Uluslararası Göç Örgütü’nün 2050 yılı için öngördüğü göçmen sayısı 230 milyondu ve biz bu sayıyı 2013 yılında geçtik. İçinde bulunduğumuz sorun gerçekten büyük. Eğer bir göçmen, bir şekilde Edirne sınırını geçerse, kaçak bir şekilde Avrupa’ya ulaşabiliyor. Afganistan’dan yola çıkan doğal uyuşturucular bu rotayı kullanıyor; Avrupa’da üretilen sentetik uyuşturucular ise aynı rotayı tersten...Türkiye’de dağlarda gerçekleştirdiğimiz terör operasyonlarında Avrupa’da üretilen sentetik uyuşturucuyu yakalıyoruz. Yani birbiriyle bağlantılı küresel problemler ağıyla karşı karşıyayız. Mesela bunun bir ayağı da, özellikle PKK’nın elindeki sigara kaçakçılığıydı. Sigara kaçakçılığını yüzde 21.5’ten, 1.5’e düşürdük. Ancak kaçakçılar bu sefer de uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığına yöneldi. Bu yüzden bu iç içe geçmiş sorunların çözümü için tüm ülkeler ortak bir zeminde çalışma yürütmeli” dedi.
‘BATI DÜZENSİZ GÖÇLE MÜCADELEDE TÜRKİYE’Yİ DEPO OLARAK KULLANMAK İSTEDİ’
Soylu, Suriye’den 8 yıl içinde milyonlarca kişinin sığındığı Türkiye’ye sığındığını hatırlatarak “2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı sırasında DEAŞ ve YPG terör örgütlerinin saldırılarından kaçan insanlar sınırlarımıza geldi. Biz de bu insanları dinine ya da etnik kökenine bakmadan geçici koruma statüsü ile göçmen olarak olarak kabul ettik. Mücadele ettiğimiz kısım ise düzensiz göç. Türkiye bu konuya 2011 yılından beri bir strateji ve politika çerçevesinde hazırlanmaktadır. Türkiye başından itibaren bu konuda planlı, programlı, ne yapacağını bilen, öngörülü bir strateji ortaya koymuştur. Avrupa ve Batı 2011’le 2015’e kadar Türkiye’yi bir depo olarak kullanmak istedi. Meselenin kendisine sirayet edeceğini anlayan Batı, soruna sağduyulu yaklaşmaktan çok uzak” diye konuştu.
‘SURİYE’YE DÖNENLERİN SAYISI 347 BİN’
Türkiye’de geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sayısı, 3 milyon 649 bin olduğunu söyleyen Soylu “Ülkesine geri dönenlerinin sayısı ise 347 bin, ikamet izniyle ülkemizde bulunan toplam yabancı ise 1 milyon 55 bin kişidir. Yakalanan toplam düzensiz göçmen sayısı, 2017 yılında 175 bin, 2018 yılında 268 bin kişi ve 2019’da en güncel verilerle 210 bin kişidir. Ağrı, Iğdır ve Van sınırlarımızdan sürekli Afganistan ve Pakistan’dan kaçak göçmenler geliyor. Geçen sene 100 binin üzerinde Afganistanlı göçmen yakaladık. Bu yıl 32 bin Afganistanlı göçmen gitti. Geçen sene bu sayı 28 bindi. Dünyada böyle bir operasyon yok, bir tane gösteremezsiniz. Pakistan, geçen yılı 56 bin ile kapattık. Bugün itibariyle şu andaki rakam 52 bin” dedi.
‘TÜRKİYE TEDBİRLERİNİ HAFİF ESNETSE AVRUPA 1 MİLYON GÖÇMENLE KARŞI KARŞIYA KALIR’
Türkiye’nin düzensiz göçle mücadelesinde yapacağı hafif bir esnemenin bile Avrupa açısından ciddi sonuçları olacağına değinen ve Avrupa ülkelerini sert şekilde eleştiren Soylu “Türkiye, aldığı tedbirlerde hafif bir esnemeye gittiği anda Avrupa kısa bir süre içerisinde 1 milyon göçmenle karşı karşıya kalır. Bu tedbir değil, tespittir. Hem karıştıracaksınız, hem müdahale etmeyeceksiniz hem yardım etmeyeceksiniz hem de Türkiye’yi burada yalnız bırakacaksınız… Bu arada ne olduğu belli olmayan insan hakları örgütleri de yapmış olduğumuz bu insanlık hareketlerine kabahat bulmak için de çaba sarf edeceksiniz. Böyle bir şey yok” ifadelerini kullandı.
‘BAYRAMDA SURİYELİLERİN ÜLKELERİNE GİTMELERİ, KALICI DÖNÜŞLERİ DE ARTIRIYOR’
Türkiye’nin Suriyelilerin entegrasyonu için azami çaba harcadığına değinen Soylu “Entegrasyon için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye’ye 2017 yılında 485 bin Suriyeli geldi. 280 bin de 2018’de geldi. Şu ana kadar 70 bin geldi. Akım devam ediyor. Bu esnada gönüllü geri göndermeler gerçekleştiriyoruz. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarının ardından güvenli bölgeler oluşturduk. 347 bin gönüllü geri dönüş rakamı var. Bu bayramda, 40 bini İdlib’e olmak üzere, 110 bin kişi, bu hatlara gittiler. Bu politikayı da biz oluşturduk. Neden oluşturduk? Gidip görsünler, eğer orada bir hayatiyet bulurlarsa orada kalabilirler diye. 190 binin üzerindeki geri dönüşün kaynağı, bayramdaki gidişlerdir” dedi ve şöyle devam etti:
‘TÜRKİYE, GÖÇTE BÜTÜN DÜNYAYI İMRENDİRECEK POLİTİKALAR YÜRÜTÜYOR’
“Avrupa’da toplam kaç tane geri gönderme merkezi var? Avrupa’nın toplam geri gönderme kapasitesi kaçtır? 20 bin 500. Türkiye’ninki ise 20 bin 500’ün üstündedir. Göç Kurulu, etrafımızdaki coğrafyayı izleyen, göç akımları konusunda tedbir almaya çalışan, önerilerde bulunan ve karar alma yeteneğine sahip bir kuruldur. Özellikle Uyum Stratejik Belgesi ve Ulusal Eylem Planı, politikalarımızı şekillendiren belgelerdir. Düzensiz Göç Stratejisi ve Ulusal Eylem Planı ile Türkiye göç konusunda çok mesafe aldı. Türkiye Düzensiz Göç Strateji Merkezi ise tüm dünyayı imrendirecek nitelikte bir yapılanma. Kısacası Türkiye kurumları ve kurullarıyla, aldığı tedbirlerle bir politik süreç oluşturdu. Ülkemiz, bu soruna hem para hem de insan kaynağı ayırdı. Yaklaşık olarak 6 bin personeli olan ve 4 denizde görev yapan Sahil Güvenlik Komutanlığımızın tüm kapasitesinin yüzde 70’i bu meseleyle ilgilenmektedir. Aynı zamanda polis ve jandarmamız da göçle ilgili bir mücadele ortaya koymaktadır. Doğu sınırlarımızda sınır güvenlik duvarları, yolları, kuleleri, aydınlatmaları ve sensörlerden oluşan bir sistem kuruyoruz. Önemli bir kısmı tamamlandı. Afganistan, Pakistan, İran ile sürekli iletişim halindeyiz.”
"YASAL YOLLARLA GELENLER ZORLA ÜLKESİNE GÖNDERİLEMEZ"
“Türkiye’nin göç politikasının ana ekseninde hiçbir değişim söz konusu değil” diyen Bakan Soylu “Hiçbir düzenli göçmenin, ülkemize yasal yollarla gelmiş hiç kimsenin ülkesine geri gönderilmesi veya üçüncü bir ülkeye iade edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Geçici koruma statüsündeki Suriyelileri ülke içinde belli bir dengeyle dağıtmaya çalıştık. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlere istihdam açısından, iş bulabilmek ümidiyle aşırı yığılma olmaması için sürecin en başından beri bir takım sınırlandırmalar getirdik. İstanbul’u yeni kayıtlara kapattık. Kaydı başka şehirde olup İstanbul’a gelenleri kayıt oldukları şehirlere dönmeleri konusunda bilgilendirdik. Bu konuda hiçbir şekilde sınır dışı işlemi yoktur ve olmayacaktır. Uluslararası hukuk açısından zaten böyle bir sınır dışı işlemi mümkün değildir.
‘KİMSEYE ‘ÜLKENE DÖN VE ÖL’ DİYEMEYİZ’
Suriyelilerin yüzde 64’ü Halep’ten geldi. Yüzde 8’i İdlib’ten geldi. Yüzde 8’i Haseke’den geldi. Yüzde 5’i Rakka’dan geldi. Yüzde 5’i Deyr ez Zor’dan geldi. Yüzde 4’ü Hama’dan, yüzde 4’ü Şam’dan, yüzde 2’si de Humus’tan geldi. Suriyelilerin geldikleri noktalar şu an kimin kontrolü altında? Yüzde 17’si Türkiye ve muhaliflerin, yüzde 66’sı rejimde, yüzde 17’si de YPG’de. Biz ne yapacağız, bu insanlara “ölün” mü diyeceğiz? Biz böyle bir millet değiliz. Ancak kapasitesinin üzerindeki göçmenleri biz İstanbul’da tutamayız. Ancak sağlık, eğitim şartları ilgili, üniversiteyi burada kazanmıştır, bunlar elbette. Her ilin kapasitesini yöneteceği bir planlama gerçekleşti. Bu plana göre adımlar atıldı. Şu anda başka illerde kayıtlı olan göçmenlere verilen tarihi 31 Ekim olarak revize ediyoruz” diye devam etti.
‘DAHA ÖNCE PKK VE PYD İLE GÖRÜŞEN ABD ŞİMDİ DE MLKP’YLE TEMASTA’
ABD’nin terör örgütleriyle işbirliğini sert sözlerle eleştiren bakan Soylu, Batı’yı radikalizm ve onun doğurduğu sorunlarla “baş ediyormuş gibi yapmakla” suçlayarak “Batı ve emperyalizm, radikalizmle mücadele ediyormuş gibi gözüküyor. Ama aslında radikalizmi acımasız bir şekilde kullanıyor. Ben Batı'ya bir mesaj daha vermek istiyorum. Radikalizmi körükleyecek politikaları beslememek lazım. Özellikle de Türkiye radikalizm konusunda önemli bir mücadele koyarken... Ancak maalesef Batı'nın bu yönde çabaları sürüyor. Mesela, Amerikalılar şu anda, bizim kırsalda bitirdiğimiz MLKP terör örgütüyle çalışıyor. Daha önce PYD ve PKK terör örgütü yetkilileri niçin bir araya gelen ABD, benzer sebeplerle MLKP’yle de bir araya geldi. MLKP’nin şöyle bir özelliği vardır. Özellikle Türkiye’de kırsal bölgelerde PKK’nın kendisine tahsis ettiği bölgelerde terör faaliyetleri yürütür. Sürdürmeyi bir görev olarak görüp PKK’nın görev bölgesine tahsis eder. Şu anda kırsalda hiçbir teröristi kalmadı. En son Tunceli’de yapılan operasyonlarda etkisiz hale getirildiler. 2’si de İstanbul’da yakalandı” diye ekledi.
‘BATI, PKK’YA KARŞI TÜRKİYE’NİN YANINDA OLMADI’
Türkiye’nin terörle mücadele konusunda yalnız bırakıldığına vurgu yapan Soylu “Türkiye hem PKK hem de aşırı sol terör örgütleriyle mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. Hatta engellenmeye çalışılmıştır. Türkiye cinayet suçuyla kırmızı bültenle aradığı teröristlere oturma hakkı verildiğine, ilticalarının kabulüne şahit olmuştur. Batı, PKK’ya tepkisiz kalmıştır. Uzun yıllar Kandil’e Avrupa’nın göbeğinden silah ve para gönderilmiştir. Uyarmamıza rağmen DEAŞ’la mücadele bahanesiyle müttefikimiz olan ülkeler tarafından silah gönderildi, eğitim verildi. Oysa Batı kendi değerleri içerisinde terör ve şiddete karşı tavrını çok net bir şekilde belirlemiştir. Terör örgütlerine karşı ortak bir tavır yerine ayrımcı bir yaklaşım sergilenmiştir. DEAŞ’a karşı ortak operasyon düzenleyen ülkelerden aynı hassasiyeti 40 yıl boyunca biz PKK’ya karşı göremedik. Aynı PKK Avrupa’ya kaçak göçmen ve uyuşturucu operasyonlarının neredeyse hepsini yönetmektedir. PKK Avrupa’da da organize suç örgütü karakteri de sergilemektedir. Türkiye’nin terörle mücadele kapasite de oldukça yüksektir. Yılın başından beri Türkiye iç güvenlik operasyonlarında 635 teröristi etkisiz hale getirdi. 2019 yılında 161 tane eylem engellendi. DEAŞ’la mücadele de Türkiyesiz gerçekleşemezdi. Türkiye, özellikle FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişiminden sonrası terörle mücadele konusunda köklü değişikliklere gitti. FETÖ terör örgütü olmanın yanında aynı zamanda istihbari bir örgüttür. Terörü besleyen bütün unsurları bu işin kapsamına alıyoruz. Bir yandan sınır ötesindeki lojistik merkezlere operasyon düzenlerken, diğer yandan sınırımızın içindeki barınaklara imha yapıyoruz. Bir yandan teröristlerin aileleriyle konuşuyoruz, şu anda bin teröristin ailesiyle konuşuyoruz. 149’u sadece 2019 içerisinde ikna ederek Türkiye’ye getirdik.”
‘BELEDİYE BAŞKANLARININ PKK YANDAŞLIĞINA İZİN VEREMEZDİK’
Türkiye’de üç ilde geçici bir başkanvekili atamalarının yapıldığını hatırlatan Soylu “Peki, niye bu konuda millet sokağa çıkmıyor? Çünkü oradaki herkes, belediyelerin terör örgütüyle işbirliği haline olduğunu biliyor. PKK’nın siyasi uzantısı rolünü üstlenmiş olan HDP’nin bazı belediyelerinde olanlara seyirci kalmamız mümkün değildir. Geçtiğimiz dönemlerde bu belediyelerin çukur ve hendek eylemlerinin desteklendiği, araç ve lojistik destek sağlandığı, belediye araçlarının eylemlerde kullanıldığı, teröristlere erzak, silah verildiği tespit edildi. Kayyum sözü yanlış bir sözdür. Biz oraya kayyum atamadık, belediye başkan vekili atadık. Görevden alınan üç belediye başkanı hakkında terör örgütüne üye olmak, propaganda yapmak konusunda davalar mevcuttur. PKK yandaşlığı yapılmasına izin veremezdik” dedi.