Özelde ve şehir hastanesinde ihmaller zinciri bir can daha aldı
Başkentte bir özel hastanede enfeksiyon kapan, şehir hastanesinde de yaşamını yitiren hastanın son anlarında yaşadıkları, Türkiye’deki sağlık sisteminin ne hale geldiğini ortaya koydu.
Özel hastanede enfeksiyon kapan hasta “yanlış teşhisle” eve gönderildi. Fenalaşan hastayı 112 servisi doğrudan şehir hastanesine yönlendirdi. Hasta bir gün acilde tutulduktan sonra taburcu edilmek istendi. Araya siyasiler sokuldu. Servise yatırıldı. Hasta fenalaştı, uzman doktor yoktu. Sayısız kafeterya, lüks odalar, son model televizyonların olduğu şehir hastanesinde, kandaki oksijen miktarını ölçen cihaz bulunamadı. Tansiyon cihazında da pil yoktu. Uzman hekim de geç gelince hasta yaşamını yitirdi.
Başkentin göbeğinde yaşanan “sağlık skandalı” sonucu annesi Ulviye Toktar’ı yitiren gazeteci Ebru Toktar, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Enfeksiyona bağlı sepsis (kan zehirlenmesi) teşhisi konuldu. Ancak tedavideki aksamalar can sıkıcı idi. Ağır durumu olan annemi, acilde bir gün sonra taburcu etmek istediler. Annemi tanıdıklarım sayesinde dahiliye bölümüne yatırabildim. Tanıdıkları olmayanların durumunu artık siz düşünün. Dahiliyede geniş spektrumlu antibiyotik tedavisine başlandı. Ancak ameliyat dikişlerinin incelenmesi için çağrılan beyin ve sinir cerrahının konsültasyona gelmesi 2-3 günü geçti. Koca kampusun içinde 10 bin adım atmak zorunda kalan hekimler, konsültasyonlar olunca gecikiyor. Tedavi süreci de daha riskli hale geliyor. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.”
‘İcapçı doktor bile yoktu’
Ebru Toktar, annesinin yaşamını yitirdiği gün hastanede yeni mezun bir stajyer hekimin nöbetçi bırakılmasına da tepki göstererek “Annemin durumunun kötüye gitmesine karşın stajyer hekimin vurdumduymazlığı, deneyim eksikliği nedeniyle yaşanan sıkıntıyı görememesi ve uyumayı tercih etmesi “annemi ölüme götürdü. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmaz, olamaz. Acil durumlarda devreye giren icapçı doktor bile yoktu. Uzman doktor, sabah 09.00’da ancak gelebildi. Ve maalesef geç gelen uzman hekim annemi kurtaramadı. Uzman hekimin gelişinden bir saat sonra annemin kalbi durdu. İhmaller ve yetersizlikler sonucu annemi yitirdik. Yaşananlar, Türkiye’de sağlık sisteminin bittiğinin kanıtıdır” diye konuştu.
‘Özel şirket pil almıyormuş!’
Ankara Şehir Hastanesi’nin yönetiminin özel şirkette olduğuna işaret eden Toktar, şunları söyledi: “Hastane kampusunda sayısız kafeterya var, odalar yeni ve lüks görünüyor, son model TV’ler var, ancak tedaviyi yapacak hemşire ve hekim yok. Herkes birbirinden habersiz. Annemin solunum güçlüğü çekmeye başladığı anda, kandaki oksijen miktarını ölçen pulse oksimetre bulunamadı. Tansiyon ölçen aletin de pili bitmiş. Özel şirket pil almıyormuş. Bu anlayış ile elbette ki sepsis gibi ciddi bir sağlık sorununu tedavi etmek mümkün olamazdı. Annem Ulviye Toktar’ı göz göre göre ihmaller sonucu kaybettik. Her şeyin para olduğu özel hastanede enfeksiyon kaptık. ‘Bir şey yok’ diye taburcu edildik.”