''Mustafa Kemal’in devrimini yok ettiler''
Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Cumhuriyet Meydanı'nda bir araya gelen HKP üyeleri, son zamanlarda artan işsizliğe, yapılan zamlara ve hayat pahalılığına karşı “İşsizliğe, Pahalılığa, Zam’a, Zulme Son!” diyerek eylem yaptı...
Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Cumhuriyet Meydanı'nda bir araya gelen HKP üyeleri, son zamanlarda artan işsizliğe, yapılan zamlara ve hayat pahalılığına karşı “İşsizliğe, Pahalılığa, Zam’a, Zulme Son!” diyerek eylem yaptı. Türkiye'deki orman katliamına da vurgu yapılan açıklamada, "Dünyanın ikinci en fazla oksijen kaynağı olan Kazdağları’nda 200 binin üzerinde ağaç katledildi. Mustafa Kemal’in TÜRK ORMAN DEVRİMİ’ni yok ettiler" denildi.
Odatv'den Hüreyra Oflaz'ın haberine göre HKP üyeleri üzerinde “Krizin Bedelini İşçi Sınıfı ve Emekçiler Değil; Krizi, İşsizliği, Pahalılığı Yaratanlar Ödesin!” yazılı pankart açtı. Eylemde, ayrıca “Zam Zam Zam Ucuzluk Ne Zaman”, “AKP İşsizlik, Pahalılık, Zam, Zulüm Demektir!”, “Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi” sloganları atıldı.
HKP adına basın açıklamasını Kocaeli İl Sekreteri Murat Kızıltaş yaptı. Kızıltaş konuşmasına geçtiğimiz günlerde Ankara Güvenpark’ta kendini yakan Recep Peker’i hatırlatarak, “Recep Peker borçlarından ve işsizlikten dolayı kendini yakan ilk insanımız değil. AKP İktidarı ve Parababalarının yarattığı bu işsizlik pahalılık düzeninde ne yazık ki son da olmayacak” ifadelerine yer verdi.
İşte o basın açıklaması:
“İşsizlik, Pahalılık Cehennemini Yaratanlar Değil, Emekçi Halkımız Yanıyor!
Halkımızın işsizlik pahalılık cehenneminde kavrulduğunu gördükçe kahroluyoruz.
Daha birkaç gün önce Ankara Güvenpark’ta Recep Peker isimli emekli bir vatandaşımız, banka borçları sebebiyle emekli maaşına bloke konulması üzerine benzin döküp kendisini yaktı. Hastanedeki tedaviyi reddeden Recep Peker, “Aç kaldım, adaletten umudumu kesmedim. Ama şimdi adaletin zenginin yanında olduğunu anladım” dedi.
Recep Peker borçlarından ve işsizlikten dolayı kendini yakan ilk insanımız değil. AKP İktidarı ve Parababalarının yarattığı bu işsizlik pahalılık düzeninde ne yazık ki son da olmayacak.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’ne göre 2018 Ekim sonu itibarıyla Türkiye’de 30 milyon 872 bin kişinin, yani neredeyse nüfusumuzun yarısının kredi kartı dâhil 555.3 milyar lira bireysel kredi borcu var. Borçlu sayısı 2017 yılının aynı ayına göre 1 milyon 393 bin kişi, Eylül 2018’e göre 32 bin kişi arttı. Borç miktarı da 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 7.1 arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Haziran ayında işsizlik oranı 2,8 puanlık artışla yüzde 13 olarak gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre 938 bin kişi artan işsiz sayısı toplamda 4 milyon 253 bin kişiye ulaştı.
İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı Haziran döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 802 bin kişi azalarak 28 milyon 512 bin kişi, istihdam oranı ise 2 puanlık azalış ile %46,4 oldu.
Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 232 bin, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 569 bin kişi azaldı.
GENÇ NÜFUSTA İŞSİZLİK
Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik 5,4 puanlık artış ile yüzde 24,8 oldu.
ABD-AB Emperyalistlerinin ve yerli işbirlikçilerin yarattığı işsizlik ve pahalılık düzeninde, işsiz insanlarımızın sayısı hızla artarken, İşsizlik Fonu işsizlerimize derman olabiliyor mu?
Hayır!
AKP’giller İşsizlik Fonunu İşverenlere destek ve teşvik fonuna dönüştürdü. İşsizlik Fonunun yarısı işverenlere gidiyor.
İşsizlik ödeneği olarak işini kaybetmiş olanlara yapılan ödeme 2016 yılında 4,5 milyar liradır. 2017 yılında %8,9 oranında artarak 4,9 milyara ve 2018 yılında ise %20 artarak 5,9 milyar liraya yükseldi.
İşverenlere sağlanan katkılar 2016 yılında 7,4 milyar lira iken, 2017 yılında %10,8 artarak 8,2 milyara yükseldi. 2018 yılında ise çok daha yüksek bir oranda, %134 artarak 17,5 milyar liraya ulaştı. 2018 yılında işverenlere fondan sağlanan destek miktarı işsiz insanlarımıza fondan yapılan işsizlik ödemesinin yaklaşık 3 katına çıktı.
2016 yılında işverenlerin fona ödedikleri prim 6,6 milyar lira iken, fondan aldıkları destek bunun %12 fazlası, 7,4 milyar lira olmuştur. 2017 yılında işverenlere sağlanan destek miktarı, ödenen primin %105’ine ulaşırken, 2018 yılında %188’e yükselmiştir. İşverenler fona yaptıkları prim ödemesinin 2 katını işsizlik fonundan almışlardır.
AKP’giller ekonomik krizi bahane ederek Parababalarına fondan destek verildiğini belirtirken, Parababaları tarafından yaratılan krizin asıl İşçi Sınıfımızı ve Emekçi Halkımızı vurduğunu görmezden geliyor.
İçinde yaşadığımız ekonomik kriz sadece işsizlik, banka borçları olarak değil her gün yapılan zamlarla da kendini gösteriyor. Gün geçmiyor ki gözümüzü yeni bir zam haberiyle açmayalım.
AKP’giller tarafından 1 Eylül 2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere doğalgaz fiyatlarına yüzde 14,90 zam yapıldı.
Bu zam 2019 yılının ilk zammı değil. Geçtiğimiz ay BOTAŞ’ın ilan ettiği doğalgaz toptan satış fiyatları kapsamında, konutta kullanılan doğalgaza yüzde 14.97, sanayi bölgeleri için ise yüzde 13.73 oranında zam gelmişti. Doğalgaz fiyatları iki ay içinde yaklaşık yüzde 30 oranında zamlanmış oldu.
Zamlar sadece doğalgazla da sınırlı kalmadı. Elektrikten suya, taksiden okul servislerine, gıdadan akaryakıta, toplu ulaşım araçlarına varana kadar her alanda zam yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Bir ay içerisinde en çok zamlanan, akaryakıt ve doğalgaz oldu.
Elektrik fiyatlarına en son 1 Temmuz 2019 tarihinde yüzde 15 zam yapılmıştı. Böylece yılın ilk 7 ayında elektriğe yapılan toplam zam yüzde 42’yi buldu.
Ağustos ayında dört kişilik bir aile için Açlık Sınırı 2.124 TL, Yoksulluk Sınırı 6.918 TL’dir. Aynı aile için (evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir çalışan için) Asgari Ücret AGİ dâhil 2.116,85 TL’dir. Elektriğe ve doğalgaza yapılan zam zaten Açlık Sınırının altında bir ücretle yaşam savaşı veren halkımıza yeni bir ihanettir.
Okullar açıldı. Kayıt parası, kırtasiye ve okul kıyafetleri derken çocuklarını okutmaya çalışan emekçi halkımızın beli büküldü. Devlet okullarında güya parasız eğitim olması gerekirken, okullara Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) neredeyse hiç bütçe ayırmaması yüzünden sırasından, perdesine, projektör ve fotokopi makinesine kadar bir sınıfın ihtiyacı olan her şey velilerin sırtına yüklenmiş durumda. Devlet okullarına ödenek ayırmayan, okullarda iyileştirme yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı, özel okullara gelince kesenin ağzını açmayı biliyor.
Eğitim-İş Sendikası tarafından yayınlanan rapora göre, 2018-2019 eğitim öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de 54 bin 732 resmi, 13 bin 679 özel okul bulunmaktadır. 2003’te özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, 2019’a gelindiğinde devlet teşvikleri ile bu oran yüzde 25’e yükselmiştir. 2002-2003 eğitim ve öğretim yılında tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı yüzde 1 iken, 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında devlet teşvikleri yüzünden 8 kat artarak yüzde 8,2’e çıkmıştır.
“MUSTAFA KEMAL’İN TÜRK ORMAN DEVRİMİ’Nİ YOK ETTİLER”
Batılı emperyalistler, yerli işbirlikçiler eliyle ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını gasp ettiği gibi, doğamızı, çevremizi ve Tarihimizi de katlediyorlar.
Dünyaca ünlü, insanlığın ilk destanlarından İlyada’da belki yüz kez adı geçen İda Dağı’nı-Kaz Dağları’nı hiç acımadan Emperyalist Haydut Kanadalı Alamos altın şirketine ve yerli ortakları “Doğu Biga Madencilik”e ağacıyla, doğasıyla, ceylanlarıyla, kuşlarıyla birlikte katlettirdiler.
Dünyanın ikinci en fazla oksijen kaynağı olan Kazdağları’nda 200 binin üzerinde ağaç katledildi.
Mustafa Kemal’in TÜRK ORMAN DEVRİMİ’ni yok ettiler.
1937’de 3116 Sayılı, 136 maddelik Orman Kanunu hazırlandı. Kanunun gerekçesinde “Devlet malı olan ormanları, kişisel kazanç duygusu ile hareket eden müteahhitlerin elinden kurtarıp korumanın” amaçlandığı belirtilmişti
Ankara’da bir orman çiftliği kuran, Yalova’da bir çınar ağacının dalını koruyan ve ormanları devletleştiren Mustafa Kemal’den 80-90 yıl sonra, Kaz Dağları’nda ve başka yerlerde yüz binlerce ağaç kesen bir anlayışa ülkemizin mahkûm edilmesi içler acısı.
“HKP, insan hayatının sürmesinin, bitkiler ve hayvanlarla birlikte, doğal dengeyi hiç bozmadan mümkün olabileceğini çok iyi bilmektedir. Bunun için doğaya ve diğer canlılara saygılı, onlara zarar vermeyen bir üretimin yapılmasından yanadır. Bunun için ülke içinde gereken önlemleri almaktan çekinmeyecek, insanlık ve doğa düşmanı emperyalist devletlerle mücadeleden de geri durmayacaktır.
Unutmayalım ki dünyamız, bilim insanlarının öngörülerine göre daha üç milyar yıl biz canlılara ev sahipliği edecektir. Doğanın bu hizmetini yapabilmesi için bizim de onun kanunlarına saygılı olmamız ve onu bir bütün olarak (dağlarıyla, ovalarıyla, ormanlarıyla, nehir, göl ve denizleriyle, bitkileriyle, hayvanlarıyla) canı gönülden sevmemiz gerekir. Partimiz, bu bilince sahiptir ve bu sevgiyi taşımaktadır.”
Sadece doğa katliamlarının değil, işsizliğin, pahalığın, zamların ve zulümlerin de elbet bir sonu olacak. Bu zamların, soygunların hesabı Demokratik Halk İktidarı’nda sorulacak. Açlığa, yoksulluğa, türlü acılara mahkûm edilen halkımız Emperyalistleri ve işbirlikçilerini yenecek!
Halkımızı işsizliğe pahalılığa dur demek için, işsizliği ve pahalılığı yaratan para babaları ve AKP İktidarına karşı partimiz HKP saflarında mücadele etmeye çağırıyoruz.”