Mehmet Ali Ağcanın bilinmeyenleri !
Eski MİT'çi Mehmet Eymür, Mehmet Ali Ağca olayının bilinmeyenlerini yazdı...
Eymür 'sentez'ledi
Bir dönemin analizi ya da sentezi söz konusu olunca otorite bir ismin notlarına başvurmadan olmaz, MİT'in eski daire başkanlarından Mehmet EYMÜR, hazırladığı internet sitesinde www.ATIN.ORG Ağca'nın, İpekçi cinayeti ve PAPA suikastına ait son derece ilginç notlar düşmüş. Bu notlara geçmeden, size bir de güncel bir haberim var; Eymür'le dün yaptığımız sohbette öğrendim ki, bu sitede yeralan tüm yazı ve bilgileri topladığı 'SENTEZ' isimli yeni kitabı birkaç güne kadar piyasada olacak. Mehmet EYMÜR'ün son kitabı SENTEZ, Milenyum Yayıncılık'tan çıkıyor.
Evet, EYMÜR'ün ATİN'deki Ağca notlarına geçmeden, konuya dair geçen hafta medyadaki haber-yazılardan cımbızladığım ilginç cümlelerle giriş yapalım; mesela değerli kalem Can Dündar'dan birkaç alıntı;
'Ağca, İpekçi suikastından 4 ay sonra yakalandı. MİT'ten Metin G. (Bu ismin Metin GÜNYOL ya da Mete BEY olarak bilindiği ileri sürüldü) adlı bir görevli düzenli olarak İpekçi ailesinden bilgi almaya çalışıyordu...
ASALA Türk diplomatlarına karşı saldırılarını yoğunlaştırınca MİT buna karşı mücadele için özel bir birim oluşturmuştu. Gazeteci Tuncay Özkan'a göre bu birimin yurtdışı organizasyonunu gerçekleştiren Ağca'nın sorgusundaki isim: Metin G. idi. Oral Çelik de Komisyon ifadesinde 'Mete Bey'den 'kahraman' diye söz etti.'
Şimdi de Eymür'ün ATİN'deki ve de önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan yeni kitabında da yer alması muhtemel notlarına göz atalım, bu arada aşağıdaki notlarda -parantez içinde yer alanlar ise- bendeniz yazarınıza aittir, işte Eymür'ün notları:
'Şubat 1979'un ilk günü, İstanbul'da büyük bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan Abdi İpekçi Bey'in öldürülmesi olayı Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı. Nuri Baba (o dönem teşkilatın tepesindeki Nuri Gürgür'den bahsedildiği öne sürülüyor), Abdi Bey'i hiç sevmiyordu. Bir kaç kez 'yayının yapılmaması' ile ilgili küçük ricalarını dikkate almamıştı. Bununla birlikte 'bu işin çözülmesinin' kendi pozisyonunu kuvvetlendireceğini biliyordu. Nuri Baba bunun işi çözmesi için teşkilatın Teknik Ünite Amiri ile Mete Bey'e talimat verdi. Bütün şüphelilerin telefonları ve kendileri takibe alınacaktı.
Öncelikli şüpheliler gazeteyi satın almak isteyenlerdi. Her yere 'derin kök' salmış olan Malatyalı işadamı K...da önemli derecedeki şüpheliler arasındaydı. O zaten Arap ülkeleri ile içli dışlı olan bir kontrespiyonaj hedefiydi.
Nuri Baba, Abdi Bey'in cinayetinin tahkikatını, bu konuda uzman birçok eleman olmasına rağmen Mete Bey'e vermişti. Mete Bey, Abdi Bey'in eşi ve sekreteri Melek Hanım ve diğerleriyle konuşup bir ipucu yakalamaya çalıştı, ancak bu soruşturmalardan fazlaca bir netice alınamadı.
Teknik takip, imdada yetişti ve Mehmet Ali Ağca isimli fail yakalandı. Mete Bey, ilk günkü sorgulara katılmış, Mehmet Ali'nin ifadeleri bulunan videoları alarak merkeze dönmüştü. Nuri Baba ile çardakta oturup videoları seyrettiler. Nuri Baba ifade veren Ağca'ya bakıp 'Yahu bu adam solcu ağzı ile konuşuyor, bu ne biçim Ülkücü' diye mırıldandı.
O dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş (malum patlayan Aynur Aydan skandalı yüzünden tam bu aylarda görevden istifa etmek zorunda kalmıştı, Güneş şu anda CHP İstanbul Milletvekilidir) Ağca soruşturması ile bizzat meşgul oluyordu. Herhalde kulağına bazı şeyler fısıldanmış olacak ki Emniyet Müdürü Hayri Bey'e MİT'çilerin sorguya alınmaması talimatını verdi. Nuri Baba buna çok içerlemişti. 'Bu Güneş'e bir ders vermek lazım' diye düşündü. Ve zamanı gelince dersini verdi.
Ağca, Kasım 1979'da Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçtı.
Mete Bey ise bu tarihlerde önemli bir operasyonel çalışma için hazırlıklara başlamıştı. Operasyonun hedefi, 'Ermeni Terör Örgütleri' idi. Operasyon çok gizli tutuluyordu. Bu nedenle Mete Bey'in, 'teşkilat'ta bir istikbal göremediği için ayrıldığı' bilgisi yayıldı. Kağıt üzerinde formalite işler de tamamlandı. Herkes birbirine soruyordu, Nuri Baba'nın sağ kolu, ne olmuştu da en gözde olduğu bir devrede birden bire ayrılıvermişti. Yoksa araları mı bozulmuştu? Yok canım, son ana kadar araları gayet iyiydi, herhalde Mete Bey, parası yüksek bir iş bulmuştu.... Teşkilat'ın asli mensupları bilmiyordu ama, teşkilata yakın olan büyük bir seyahat acentesi sahibi (T.. TURİZM olduğu ileri sürüldü) ile baş ajan 'Gümrükçü'nün olaydan bilgileri vardı.
Kimse, Mete Bey'in nerede olduğunu bilmiyordu. Ortalardan kaybolmuş, yakın dostlarını bile aramıyordu. Kimilerine göre yurtdışındayken Almanya'da işini ayarlamış ve oraya gitmişti.
Mete Bey'in teşkilattan sözde ayrılışından ve operasyonun başlamasından sonra iki ay kadar geçmişti ki, 13 Mayıs 1981 günü, bütün dünyayı sarsan önemli bir suikast teşebbüsü oldu.
Cezaevinden kaçan Ülkücü Ağca, Vatikan'da bir tören sırasında tabanca ile ateş ederek Papa John Paul II'ü öldürmeye teşebbüs etmiş, ancak yaralayabildikten sonra, kaçarken yakalanmıştı.
Araştırmacı gazeteci Mumcu, olayı aydınlatmak için israrla Ağca'nın izini sürüyordu. Mumcu, İtalyan savcılardan Ağca'nın eylemden önce İspanya'nın Mallorka (Palma Mallorca) adasına gittiğini öğrenmişti.
Ağca burada, 25 Nisan tarihinden 9 Mayıs 1981 tarihine kadar, yani iki hafta kalmıştı.
Mumcu, Mallorca adasına giderek, adada araştırma yaptı, Ağca'nın kaldığı Flamboyan otelindeki odaya kadar baktı, otel yetkilileri ile, garsonlarla görüşüp bir şeyler öğrenmeye çalıştı.
Mumcu, Mallorka'da Ağca'nın gizli faaliyetinin izlerini ve suallerinin cevaplarını bulamadı ama önemli bir başka gizli faaliyeti açığa çıkardı: Garip bir tesadüf eseri Mete Bey Mallorka'daydı. 'Otoban' isimli hediyelik eşya satan bir kuruluşun, müdürlüğünü yapıyordu...'
EYMÜR'ün notları böyle. Yazılanlar tek cepheden yansımalar oldu, mesela Mete Bey'in cephesindeki 'gerçekleri' bilmiyoruz hala...
Akşam
Güler KÖMÜRCÜ