Kpss Sorularının Sızdırılması Davası

Savunmalarını yapan sanıklar suçlamaları reddetti

ANKARA (AA) - KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 230 kişi hakkında "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kurucusu, yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlarından açılan davada savunmasını yapan sanıklar suçlamaları reddetti.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, tutuklu sanıklar savunmalarını yapmayı sürdürdü.

Sanık Oktay Ceviz, suçlamaları kabul etmediğini bildirdi. Ceviz, geçmişte İzmir ve Ankara'da dershane yöneticiliği ve ortaklığı bulunduğunu anlatarak, 2009'daki KPSS'de 90, dava konusu sınavdaysa 100'ün üzerinde net yaptığını belirtti. Dershaneciliğin zor olduğunu, ekonomik sıkıntılar nedeniyle KPSS’ye girdiğini bildiren Ceviz, "Eğer yaş haddi olmasaydı 2011’de de girerdim" dedi.

Kendisine bağlantıları sorulan 2 kişiden birinin teyzesinin oğlu, diğerinin de dershanesinin eski ortağı olduğunu belirten Ceviz, eski ortağıyla görüşmelerinin iş yeri ödemelerine dayandığını savundu.

Ceviz, MASAK raporunun sorulması üzerine, "İşveren olduğum için binlerce hesap kaydına sahip birisiyim. Söz konusu kişiye dershanemizde öğretmen olduğu için ödeme yaptım" diye konuştu.

"Devletine, milletine ve hükümetine bağlı bir birey" olduğunu söyleyen Ceviz, "Devletime vergimi ödeyen Türk vatandaşıyım. Sıradan yaşantı sürdüren bir bireyim" diye konuştu.

Sanık Hakan Meşhur ise ekonomik gerekçelerle 8 yıl dershanelerde matematik öğretmenliği yaptığını bildirdi. Sınavlardaki soruların temel matematiğe dayandığını ifade eden Meşhur, dolayısıyla bunların, matematikçiler için kolay olduğunu savundu.

Sınav kitapçığı incelendiğinde soruları doğru çözdüğünün görüleceğini ileri süren Meşhur, işlemsiz soruların çözümünü gerekirse anlatabileceğini, sınavda zihinden çözülebilecek, ortaokul seviyesinde sorular bulunduğunu ifade etti.

Kitapçığındaki bazı soruları yuvarlak içine alma nedeninin, bu soruları daha sonra kontrol etme amaçlı olduğunu aktaran Meşhur, aynısını, genel kültür sınavında da yaptığını bildirdi.

Meşhur, ikinci sınavda, iptal edilen sınavdaki başarıyı gösteremediğinin iddia edildiğini belirterek, "Farklı zamanlarda, şartlarda oluşan iki sınav arasında kıyaslama yapılacaksa başarı sıralamasına bakmak gerekir. Ben 10 Temmuz'da Türkiye'nin en başarılıların olduğu yüzde 1'lik dilime girdim, ikinci sınavda da yüzde 1'lik dilimdeyim. Yani başarımı tekrarladım. Türkiye genelinde 479. olarak derece yaptım" ifadelerini kullandı.

Bacanağının sınava girdiğini daha sonra öğrendiğini ileri süren Meşhur, "Bacanağım girdiği sınavdan iyi bir puan aldı. İkimizin de haksız kazanç elde ettiğimiz iddia edildi ama baldızımın sınav sonucu çok düşüktü. Bir ailede başarılı olanların usulsüzlük yaptığı iddianamede yer alırken, kötü sonuç alanlardan bahsetmemişler. Kardeşim de işsiz. Eğer usulsüzlük yapmış olsaydım ona da cevapları verirdim. Diğer HTS kaydı olan ise Van’da aynı kurumda çalıştığım bir bayandır. Kendisini tanımıyorum" diye konuştu.​

-"120'de 120 neti ikinci sınavda neden yapmadınız?"

Sanıklardan Hasan Demir, "suçlamaları kesinlikle kabul etmediğini" bildirerek, şu savunmayı yaptı:

"Kendimi geliştirmek ve tecrübe edinmek için 2009'a kadar özel sektörde çalıştım. Aralık 2009'da, KPSS'ye hazırlanmak için çalıştığım şirketten ayrıldım. Sınavdan 6-7 ay önce çalıştığım kurumla ilişkimi kestim. Askere gittim ve orada da çalışma imkanı buldum. Askerden gelince KPSS'ye düzenli çalışabilmek için iş anlaşması yapmadım. İddia makamının bilirkişi raporuna dayanarak kopya çektiğim suçlamasını kabul etmiyorum. Sınavın şaibeli olduğu iddiası ortaya konulunca, gelecek adına planlar yapmak zorunda kaldım, yeni bir dershaneyle anlaştım. İkinci sınavda ÖSYM sınav yerimizi değiştirdi. Balıkesir'den İstanbul'a yolculuk ettim, yoruldum. Bu da sınav psikolojimi etkiledi. Olumsuzluklara rağmen girdiğim sınavda da başarılı oldum ve MEB'e atandım. Başarısızlık ithamını reddediyorum."

İddianamede bazı kişilerle ilişkileri konusunda suçlamalar bulunduğunu ifade eden Demir, "Belirtilen kişilerden yalnızca 4'ünü tanıyorum. O dönemde ikametgahım Bandırma'dır. Küçük ilçelerde, iki, bilemediniz üç baz istasyonu vardır. Benimle irtibatlı bulunan kişilerin adresleri de Bandırma" diye konuştu.

Bazı para transferlerinin sorulması üzerine Demir, tanıdığı birine borç ödediğini anlattı.

Fizikçi olarak matematik sorularını da cevaplandırabileceğini belirten Demir, mahkeme heyetinin, "120'de 120 neti ikinci sınavda neden yapamadınız?" sorusu üzerine, "O olağanüstü bir sınavdı. Bir gün önce çalışmak zorunda kaldık, gece yolculuk yapıp, ertesi gün hiç bilmediğimiz bir memlekette sınava girmek zorunda kaldık" ifadelerini kullandı.

"İddia makamı suni bir terör örgütü oluşturmaya çalışmış" diyen Demir, 3 sene özel sektörde, 5 sene MEB'de çalıştığını, defalarca teftiş geçirdiğini ve hepsinde valilik ve MEB'in "olur"unu aldığını kaydetti.

Yaklaşık 10 aydır tutuklu olduğuna dikkati çeken Demir, ailesinin maddi ve manevi zarara uğradığını söyledi ve tahliyesini istedi.

Sanık Ahmet Onsekiz ise geçmişte dershanede çalıştığını, çalışma şartları ve düşük kazanç nedeniyle askere gitmeden, kamuya başvurmaya karar verdiğini belirterek, "Yaklaşık 2 yıl ders çalıştıktan sonra sınava girdim ve Kütahya Valiliğine memur olarak atandım. Beş yıl orada çalıştım. İlk sınavdan sonra eşim hamile kaldı. O yüzden ikinci sınava giremedim. Düşük riski nedeniyle eşimle ilgilenmek durumundaydım. Sınav ve eşim arasında tercih yapmak zorunda kalınca, doğal olarak ailemi tercih ettim" dedi.

Bilirkişinin olumsuz değerlendirmelerine karşı bazı soruları nasıl çözdüğüne yönelik bilgi veren Onsekiz, adaylarla sınav öncesinde hiçbir şekilde görüşmediğini, bu nedenle soruları önceden aldığı ve dağıttığına yönelik iddiaları kabul etmediğini bildirdi.

Onsekiz, "Emeğimin karşılığını aldım. Sınava eşimle birlikte hazırlandık. Hatta sınava üç ay kala çocuğumuzu şehir dışındaki yakınlarımıza gönderdik. Çalıştığım okullarda herhangi bir örgüt faaliyetiyle karşılaşmadım. Yaklaşık bir buçuk yıldır tutukluyum. Tahliyemi istiyorum" diye konuştu.

Sanık Hüseyin Elmas da sınavdaki başarının kendisine ait olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

"Sadece 2010'da sınava girmedim, 2005'ten 2010'a kadar düzenli olarak sınava girdim ve düzenli çalışma neticesinde puanımı yıldan yıla artırdım. Çalıştığım iş yerleri MEB'e bağlı ve denetlenen yerlerdi. Hatta, dönemin Milli Eğitim Bakanının kızı bu okullarda öğrenciydi. Dolayısıyla benim o dönemde bu okulların herhangi bir suç örgütüyle irtibatlı olduğunu anlamam mümkün değildi. Hakkımda kuvvetli suç şüphesine dayanak gösterilen tüm deliller mesnetsiz.

2008'den beri karaciğer hastasıyım. Bu nedenle askerlikten muaf tutuldum. Çok sık hastalanıyor, tansiyon ve şeker sıkıntısı yaşıyorum. Tedavimi aksatırsam rahatsızlığım siroza dönecek. Cezaevi koşullarında sağlığıma dikkat edemiyorum. Üç gün sonra gitmem gereken kolonoskopiye bir ay sonra götürüldüm. Geçen hafta böbreklerimden rahatsızlandım. Cezaevinde sağlık durumum çok olumsuz etkileniyor. 11 aydır cezaevindeyim. Savunmamı yaptıktan sonra diğer savunmaları dinlemek istemiyorum. Mağduriyetimin sonlandırılmasını ve tutuksuz yargılanmayı istiyorum."

Elmas, hastalığından bahsettiği sırada kısa süre ağladı ve su içtikten sonra savunmasına devam etti.

-"Bomba patlatanlar gibi terör suçundan yargılanıyorum"

Sanık Mehmet Akbaş ise geçmişte Atlantik Eğitim Kurumlarında çalıştığını, 2009'da buradan ayrılarak, sınava hazırlanmaya başladığını kaydetti. Kimseden soru almadığını ve ikinci sınava İstanbul Pendik'te girdiğini anlatan Akbaş, ilk sınavda 95 olan puanı 90'a inmesine rağmen sıralamasının yükseldiğini, bununla da öğretmen olarak atandığını anlattı.

Akbaş, şunları söyledi:

"Sınavda soruları kendi bilgimle yaptım. Çalıştığım dönemde Atlantik Eğitim Kurumlarının birden fazla şubesi vardı. Birlikteliğimden bahsedilenler, diğer şubelerde çalışabilir. Para transferi yaptığım kişiler, 2008-2009'da çalıştığım okuldaki arkadaşlarımdır. Para transferim sadece bu döneme aittir. 2010'dan beri Haymana'da çalışıyorum. Aynı okulda, aynı ilçede çalıştığım arkadaşlarla bu şekilde para alışverişim olmuştur. Bulunduğum yerde banka yoktu, zamanın çoğunu da okulda geçiriyordum. O yüzden arkadaşlardan alıyor, para yatırılınca ödüyordum. Kimseden soru almadım, kimseye vermedim. Sınava hiçbir akrabam girmedi. Hiçbir yasa dışı iş içinde bulunmadım. Atlantik'te de okulumu bitirdikten sonra para için çalıştım. Örgüte, cemaate falan üyeliğim, bağlılığım yok. Öğrencilerim Kürt kökenli insanların çocukları. Onlara, vatanımızı, bayrağımızı sevdirmeye çalışıyorum ama, Ankara'da, İstanbul'da bomba patlatan, askerimizi, polisimizi şehit edenler gibi terör suçundan yargılanıyorum. Beni üzen bu."

Sanık Şemsettin Kaya da fizik mezunu olduğunu ve uzun yıllar atanamadığını belirterek, 2009'da 84,5 puan aldığını, iptal edilen sınavda ise atanabilmesine ancak yetecek 94,5 puan aldığını kaydetti.

Kaya, "2011'de de 90,7 puanla öğretmen olarak atandım. İptal edilen sınav yerine yapılan sınav için bir gece önce şahsi otomobille yolculuk yaptım, uykusuz kaldım, 83 puan aldım. Yol yorgunuydum. Atamam 2011'de yapıldı. Savcılık terör örgütü üyesi olduğumu iddia ediyor. Bu suçlamayı şiddetle reddediyorum. 2010 KPSS'de kopya çekmedim, herhangi birinden soru almadım ve vermedim. O sınavın puanıyla kamu kurumuna yerleşmedim. İddia edilen örgütle ilişkim yok. Suçlamaların tamamını reddediyorum. Suçsuz yere bana bu süreçleri yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum."

Kaya'ya, KPSS öncesinde Adana ve Mersin'de Işık Dershanesi şubeleri ile Ankara Maltepe Dershanesi'nde çalıştığı hatırlatılarak, bunların "Fetullah Gülen cemaetine ait olup olmadıkları" soruldu. Kaya, "Direkt ait mi bilmiyorum ama kamuoyunda o şekilde bilinme durumu var" dedi.

Duruşmada halen sanık savunmaları alınıyor.

Sonraki Haber