''Hilafeti ilan edeceğiz'' sözüne karşı harekete geçtiler
HKP, İstanbul Savcılığının Sadık Tunç’un, “Hilafeti ilan edeceğimiz gün yakındır” sözüne karşı yaptıkları suç duyurusunda “kovuşturmaya yer yok” kararı vermesine itiraz etti.
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), İstanbul Savcılığının Sadık Tunç’un, “Hilafeti ilan edeceğimiz gün yakındır” sözüne karşı yaptıkları suç duyurusunda “kovuşturmaya yer yok” kararı vermesine itiraz etti.
Yeniden Refah Partisi İstanbul Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Sadık Tunç, sosyal medya hesabından “Ömrünü Rızayı İlahiye adamış bir İslam Halifesinin gölgesinde, Şeriat_ı Garra-i Muhammediyye’yi ilan edeceğimiz günler yakındır. Cenk, Cihad, Şehadet” paylaşımı yapmıştı. YRP İl Gençlik Teşkilat Başkanı Ömer Seven de, “Allah bizleri o günleri görmeyi nasip etsin inşallah” yorumu yapmıştı. Söz konusu paylaşımların ardından HKP avukatları 5 Mart 2021’de Tunç ve Seven hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusunun ardından Tunç ve Seven hakkında harekete geçen savcılık 6 Haziran’da paylaşımların “ifade özgürlüğü” kapsamında olduğunu belirterek “kovuşturmaya yer olmadığına” kararı vermişti.
SAVCI’NIN KARARINA İTİRAZ ETTİ
HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak, İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz dilekçesini sundu. Çolak, İtiraz dilekçesinde savcılık makamınca soruşturmanın özensiz yürütüldüğünü ve hatta yürütülmediğini belirtti. CMK 160’ncı maddesinde yer alan Cumhuriyet Savcısı’nın görevini hatırlatan Çolak, “Sayın savcılık emredici nitelikte olan normları hiçe saymış, suç duyurusuyla ilgili olarak herhangi bir delil toplamamış, işin gerçeğini araştırmamıştır. Hatta öyle ki; şüphelilerin ifadesini almak bir yana dursun, şüphelilerin kimlik tespitlerini dahi yapmamıştır” ifadelerine yer verdi.
“DÜŞÜNCE İCRAATE DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Savcılığın, “Hilafeti ilan edeceğimiz gün yakındır” sözünün ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmasının sakıncalı olduğunu belirten Çolak, “Bizler de birer hukukçu olarak elbette ki düşünce özgürlüğünün öneminin bilinci ve farkındalığındayız. Elbette ki kişinin kendi iç dünyasındaki salt düşünceler bir suçun konusu olamazlar. Ancak bir düşüncenin icraate dönüşmesi (örneğin; yazılı olarak kitlelere hitaben yayımlanması) halinde bir suçtan söz edilebilecektir” ifadelerine yer verdi.
Çolak, Tunç’un hukuk düzenini ortadan kaldırma, hilafet ve şeriat yönetim rejimine özlem duyduğunu ve o düzeni kurmaya yönelik bir “Cenk ve Cihad” sözleriyle savaş çağrısı yaptığını belirtti. Çolak, Tunç’un Hilafet Çağrısı’nın Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümleri karşısında, silahlı isyana tahrik niteliğinde olduğunu vurguladı. Çolak, Hilafet ve Şeriat yönetimi kurulduğunda savcılığın kararında atıf yaptığı hukuk normlarının güvence altında olmayacağına, savcılık ve hâkimlik makamlarının ortadan kalkacağına dikkat çekti.
“SAVCI SUÇ İŞLİYOR”
Çolak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair kararının iptal edilerek şüpheliler hakkında soruşturma yapılması ve kamu davası açılmasını talep etti. İtiraza ilişkin açıklama yapan HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak şu ifadelere yer verdi:
Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız, Yeniden Refah Partisi yöneticilerinin hilafet çağrısı yapması üzerine Halkın Kurtuluş Partisi tarafından yapılan suç duyurusu hakkında, İstanbul Savcılığı Basın Bürosunda görevli şahıs, ceza hukukunun en temel ilkelerini ayaklar altına alarak, hukukçu kimliğinden sıyrılıp, Cumhuriyet’in savcısı olma görevinden de ayrılarak açıkça ısmarlama bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermişti. İşte bu karara ilişkin itirazımızı bugün itibariyle İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği’ne göndermiş bulunuyoruz.
İstanbul Savcılığı Basın bürosundan sorumlu olan bu savcı CMK’nın 160’ncı maddesinde belirlenen görevlerini açıkça ihlal etmiştir. Yapmış olduğu soruşturma bir hukuk fakültesi mezununun ya da hukuk fakültesinde 1’nci sınıftaki öğrencinin yapacağı hatalardan bile çok daha vahimdir. Böyle bir hatayı yapan hiç kimse hukuk fakültesinden mezun olmaz. Halkın Kurtuluş Partisi şikâyetçidir ama bu savcı arkadaşımız Halkın Kurtuluş Partisi’nin doğum yerini vs. araştırıyor. Şüphelilerin kimlik tespitini yapmadan sanki kendisi yargıçmış gibi derhal beraat kararı verileceği gerekçesiyle ifadelerine de başvurmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu yapılan açıkça hukuk katliamıdır. Bu aynı zamanda görev suçudur. Savcı hakkında da Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na Halkın Kurtuluş Partisi olarak ayrıca şikâyette bulunulacaktır.
Bir kere Cumhuriyet Savcısı, Anayasa’nın 68’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında tanımlanan, “Siyasi partilerin tüzüklerinde, programlarında ve eylemlerinde demokratik, laik hukuk devleti ilkelerine, Cumhuriyet ilkelerine aykırı davranışlar gösteremeyecekleri ve bu davranışlarında bir siyasi parti için kapatma nedeni olduğu yazılıdır. Dolayısıyla açıkça hilafet çağrısı, şeriat çağrısı yapan ve hilafetin, şeriatın bütün toplumda egemen olması halinde hiçbir şekilde demokrasiden, hukuktan, özgürlükten bahsedilemeyeceği bir ortamın propagandasını yapan kişilere ifade özgürlüğü kapsamında yaklaşıp soruşturma açmamak bu aynı zamanda suçtur.
O zaman şunu söylüyoruz: bu Cumhuriyet’in savcıları sadece Halkın Kurtuluş Partisi’nin sorular içeren pankartlarında mı görevlerini hatırlıyorlar? Soruların hiçbirinde de en küçük bir suç unsuru bulunmadığı gibi ifade özgürlüğünün zaten kapsamında olan sorulardır. Oralarda aslan geçinen savcılar burada, Ortaçağcı şeriatçı irticacılar karşısında muhtemelen kendi ideolojik duruşları o yönde olduğu için gözünü karartarak korkmadan, (sanki suç işleme özgürlükleri varmış gibi) bu suçu işlemiştir. Halkın Kurtuluş Partisi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada her türlü haksızlık, hukuksuzluklar karşısında mücadelesini sürdürecektir.