Güncelleme -Yasin Börü Davası
Diyarbakır'da, 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesi ile ilgili davanın dördüncü duruşması tamamlandı - Duruşmanın sonraki celsesinin güv
ANKARA (AA) - Diyarbakır'da, 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesi ile ilgili davanın bugünkü celsesi sona erdi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vererek, duruşmayı 18 Nisan 2016'ya ertelendi.
Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan Ankara'ya nakledilen davanın duruşması, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Bazı gizli tanıkların beyanının alınması nedeniyle duruşma, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapıldı.
Duruşmaya tutuklu sanıklar, bazı tutuksuz sanıklar, maktullerin yakınları ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmanın sabah saatlerindeki kısmını Mehmet Metiner, Ayhan Sefer Üstün, Ahmet Gündoğdu, Metin Külünk ve Mahmut Kaçar'ın da arasında bulunduğu bazı AK Parti milletvekilleri de izledi.
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, sanıkların olay günkü telefon sinyal bilgileri raporu ile bazı haber ajanslarından istenen görüntülerin geldiğini tutanağa yazdırdı.
Yeşil, ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının davaya sehven müdahillik talebinde bulunduğu ve çekildiği yönünde dilekçe verdiğini de tutanağa geçirtti.
-"Pencereden ilk attıkları Yasin Börü idi"
Duruşmada gizli tanık "Tunç", ses ve görüntüsü değiştirilerek, görüntülü sistemle ifade verdi.
Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te yaşanan olaylar sonrasında psikolojisinin bozulduğunu belirten gizli tanık "Tunç", aradan zaman geçtiğini, sanıkları teşhis etmede de sorun yaşayabileceğini söyledi.
Olay günü Yasin Börü ve arkadaşlarının bazı kişilerle tartıştığını gördüğünü kaydeden, gizli tanık "Tunç", şunları anlattı:
"Bunlar beş kişiydiler, sokaktaki insanlara saldırıyordu. Benden yardım istediler, 'sen bunu halledebilirsin' diye. Olay yerine gittim. Yusuf Er'i merdivenin altından aldılar. Onu ellerinden almaya çalışırken bana bıçak çektiler. Diğerleri eve çıktı. Kapıyı Yusuf Er gösterdi, arkadaşlarının saklandığı yeri. Evi gösterdikten sonra bunlar 'silah var' diye korkarak yaklaşmadılar. Bir saat geçti, ev sahibini buldular, yukarı çıktılar. Hatırı sayılır biriyim. Bina içine girmelerini engelledim, 112 ve 155'i aradım. Yalvardım bunlara 'yapmayın' diye. (Uğur) Doğanay, bu şahıs yukarı çıktı, bir üst kata. Silahın ağzına mermiyi verdi. Bağladığı perdelerle pencereden aşağı indi. İki silah sesi geldi, içeri girdiler ve bunları dışarı attılar. Yusuf Er'i ellerinden aldım, bıraktım. Pencereden ilk attıkları Yasin Börü idi. El attım ama o sırada elime satırla vuruldu, geri çekildim."
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, tanıktan, salonda bulunan sanıkları teşhis etmesini istedi.
Gizli tanık "Tunç"un bulunduğu yerden kamera yardımı ile gördüğü sanıklardan Uğur Doğanay'ın olay yerinde olmadığını söylemesi üzerine Yeşil, "Uğur Doğanay bu ama bunu sen 'yoktu' diyorsun. Pencereden beline silah takarak aşağı indi, gördüm diyordun?" diye karşılık verdi.
Bunun üzerine gizli tanık "Tunç", "Şimdi teşhis edemiyorum. Gözlerimde sıkıntı var. Silahı çekerken 'bu kim' diye oradakilere sordum, çevredekiler söyledi" dedi.
Müşteki avukatlarının, "Yusuf Er ile maktullerden ve sanıklardan da yaralanan oldu mu?" sorusuna gizli tanık "Tunç", "Yok" diye yanıt verdi.
Yeşil, "Ama başta 5 kişi sağa sola saldırdılar dedin" deyince gizli tanık "Tunç", "Hizbullah adı altında bağırınca çekildiler, herkes kaçıştı" diye konuştu.
- Fotoğrafla da teşhis yaptırıldı
Tanığın, gözlerinin bozuk olduğunu, sanıkları da kamerada iyi göremediğini söylemesi üzerine fotoğrafla teşhis yaptırıldı.
Mahkeme üyesi bir hakim, tanığın bulunduğu yere geçerek tek tek sanıkların fotoğrafını gösterdi. Tanık "Tunç", sanıklardan Ahmet Arif Yusufoğlu, Ahmet Tanrıverdi, Cevher Türk ile Ersin Filizer'in olay yerinde bulunduğunu iddia etti. Gizli tanık "Tunç", Mahkeme Başkanı Yeşil'in, "Cinayeti işlediği iddia edilen Uğur Doğanay'ın annesi Yıldız Doğanay'ın olay yerinde olup olmadığını" sorması üzerine, "Yasin Börü'nün cenazesine 'IŞİD' diye tükürdü. Başka bir eyleme katılmadı" diye yanıt verdi.
-Gizli tanık "Zümrüt"ün beyanı
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde gizli tanık "Zümrüt" dinlendi. Başka bir yerde bulunan gizli tanığın sesi değiştirilerek, salona verildi. Gizli tanığın yanında, mahkeme üyesi hakim de hazır bulundu.
"Zümrüt", ifadesinde şunları kaydetti:
"Pencereden baktığım zaman herkes binanın önünde toplanmıştı. 200-300 kişi vardı. Birçoğunun yüzü maskeliydi. Binanın kapısını zorluyorlardı. Ellerinde silah ve satırlar vardı. Birinin elinde dinamit vardı, 'Kapıyı açmazsanız, patlatırız' diye... Grup içinde olanların bir kısmını gördüm. Daha önceden ismiyle tanıdığım kimse yoktu ama sokakta gördüklerim vardı."
"Zümrüt"ten sanıkları teşhis etmesi istendi. Bu yapılırken salondaki sanıklar birer birer kamera önüne geçti. Ancak işlem sırasında adliyede görev yapan bazı kişiler de sanıkların arasına oturtularak, gizli tanığın beyanlarının doğruluğu anlaşılmaya çalışıldı.
Gizli tanık, teşhis sırasında olaylara katılanların çoğunun yüzünün kapalı olduğunu ve aradan çok zaman geçtiğini söyledi.
"Zümrüt", sanıklardan 7'sini olaylar sırasında gördüğünü ifade etti.
- Duruşmada gerginlik
"Zümrüt"ün ifadesinin alınmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya 10 dakika ara verdi. İzleyiciler salondan çıkarken salondaki taraflar arasında gerginlik yaşandı. Adliye polisi, duruşmanın kalan kısmına izleyicilerin alınmayacağını açıkladı.
Aranın ardından şikayetçilerin avukatları, aynı tarihlerde Diyarbakır 10 Nisan Karakoluna yapılan saldırıya ilişkin görüntü kayıtlarının istenmesini talep etti.
Sanık avukatlarından Fuat Hayri Demir, sanıklar, yakınları ve avukatlarının, şikayetçilerin "tehdit ve baskısı altında" olduğunu ileri sürerek, "Şikayetçilerden Mehmet Gökguz, sanık Sedat Çoban'a tokat attı ve bütün salon sanıkların üzerine yığıldı. Sabah bize, 'Katilleri savunuyorsunuz, sizin yeriniz cehennem' dediler. Meslektaşlarımız da buna müdahale etmedi. Bu şartlarda müvekkillerimi savunacak güvenlikte hissetmiyorum" dedi.
Diğer sanık avukatları da benzer beyanlarda bulunurken, şikayetçilerin avukatları söylenenleri reddetti.
Avukat Selçuk Kar, "Sanık vekillerinin ithamlarını kabul etmiyoruz. Asla bir çatışmanın tarafı değiliz. İlk celseden beri ortamın yargılamaya uygun olmadığını söylüyoruz. Bu yargılamada bizim de baskı altına alınmaya çalışıldığımızı düşünüyorum. Fiziki ortamın iyileştirilmesini bekliyoruz" diye konuştu.
Avukat Mustafa Yavuz ise olayı kendilerinin yatıştırdığını söyleyerek, "Sanıklar artist artist girdiği için müvekkillerimizi kışkırtmaktalar. Tahliyelerden ötürü müvekkillerimizi kışkırtılmaktadır" ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanıkların tahliye talebinde bulunduğu duruşmada Cumhuriyet Savcısı Umut Sadak; Abdurrahim Pamuk, Remzi Özşan, Uğur Doğanay, Mehmet Çağlar, Resul Savur, Erken Balaban, Ahmet Tura, Hasan Uyanık, Ali Karakurt ve Ahmet Taylan'ın tutukluluklarının devamını, 7 sanığın ise şikayetçi ve gizli tanıkların ifadelerinde isminin geçmemesi ve diğer deliller dikkate alınarak, tahliyelerini talep etti.
Mahkeme heyeti, müzakerenin ardından tutuklu sanıkların tamamının tutukluluklarının devamına karar verdi. Anadolu Ajansı'nın olaylara ilişkin görüntülerinin bilirkişiye verilerek, rapor alınmasını ve adli kontrol kararına uymayan sanık Abdulvahap Turan hakkında yakalama kararı çıkarılmasını kararlaştıran heyet, duruşmanın sonraki celsesinin güvenlik nedeniyle kapalı yapılmasını kararlaştırdı.
Duruşma 18 Nisan 2016 saat 10.00'a ertelendi.
- Basın açıklaması
Şikayetçi avukatlarından Murat Sadak, duruşmanın ardından adliye önünde gazetecilere davanın geldiği aşamaya ilişkin bilgi verdi.
"Duruşmanın kapalı yapılmasının adil yargılamayı etkileyeceğini" söyleyen Sadak, duruşmadaki gerginliğin nasıl başladığına yönelik soru üzerine, olayların, sanıklardan Sedat Çoban'ın, Mehmet Gökguz'u tahrik etmesi üzerine başladığını kaydetti.
Çoban'ın "Olayları iyi ki yapmışız" dediğini ileri süren Sadak, "Bu ikrardır aynı zamanda. Bir babanın, böyle bir olaydan tahrik olmaması mümkün mü?" dedi.
- İddianame
İddianamede Yusuf Er, Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un 7 Ekim 2014'te, Diyarbakır'da, terör örgütü PKK/KCK mensuplarınca, "DAEŞ üyesi oldukları" iddiasıyla saldırıya uğradığı belirtiliyor.
Maktuller ile olayda yaralanan Er'in, saldırı üzerine Bağlar semtinde bir daireye sığındıkları, eylemi gerçekleştiren grubun binanın çevresini sardığı ve bu kişileri aramaya başladığı aktarılan iddianamede, eylemcilerin, Er ile maktullerin 5 numaralı dairede olduğunu anlamaları üzerine, bir kişinin mutfak balkonundan daireye girdiği ve içeridekilere silahla ateş etmeye başladığı kaydediliyor.
Silahlı kişinin kapıyı açarak, grubun diğer üyelerini de eve aldığı, eylemcilerin ikametgaha sığınanları linç ederek, ateşli ve delici silahlarla yaralayıp üçünü kattaki camdan aşağı attıkları, birini de sürükleyerek binadan dışarı çıkardıkları anlatılan iddianamede, aşağı atılan ve can çekişen maktullere sopa, taş ve tekmeyle saldırıya devam edildiği aktarılıyor.
Olayda Er dışındakilerin öldüğü hatırlatılan iddianamede, ikametgahın tuvaletine sığınan ve bir süre fark edilmeyen Er'in daha sonra bulunduğu, darbedilerek ve kesici aletle yaralanarak buradan çıkarıldığı ancak Er'in, sanıkların elinden kaçmayı başardığı ve 500 metre kadar gittikten sonra bayıldığı bildiriliyor.
İddianamede sanıkların, 4 maktulü "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan dörder, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan birer kez olmak üzere, beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
İddianamede sanıkların, Er'in yaralanmasına ilişkin de ayrıca cezalandırılmaları talep ediliyor.