Feyzioğlu siyasete atılacak mı? İddiaları kendisi yanıtladı
Cumhurbaşkanlığı'nda gerçekleştirilen Adli Yıl Açılış Töreni'ne katılarak tepki çeken Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu siyasete atılıp atılmayacağına dair iddiaları yanıtladı.
Siyasete atılmayacağını belirten Feyzioğlu'nun Sabah gazetesi'nden İsa Tatlıcan'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
-Metin Bey genlerinde siyaset olan bir aileden geliyorsunuz. Son soruyu başta sorayım. Siyaset düşünüyor musunuz?
Benim büyük amcam Behçet Feyzioğlu, Mustafa Kemal ile Bandırma Vapuru'nda yeraldı. Milli Mücadeleyi başlatan kişilerden biri. Büyük dedem Sait Azmi Feyzioğlu, Anadolu ve Müdaha-i Hukuk Cemiyeti'nin kurucusu. İstiklal Madalyası olan heyetin içerisinde. 3 dönem milletvekilliği yapmış. 1950 seçimlerinin demokratik yapılmasını sağlayan yasanın da yazarı. Onun oğlu Turhan Feyzioğlu da beni yetiştirdiği için ona baba derdim. Turhan Feyzioğlu, CHP sosyalizme kaydığı dönemde ayrıldı. Bazıları da ona bu yüzden saldırır. Ama ben siyaset düşünmüyorum. Adımın hiçbir siyasi parti ile anılmasından da hoşlanmadım.
-Siz kendinizi ne olarak tanımlarsınız?
Ben Atatürk'ün tanımladığı şekilde bir Türk Milliyetçisiyim. Her zaman bunu söyledim. Çünkü benim ailem ortada. Ben merkezde bir insanım.Hiçbir ayrım yapılmaksızın insana insan olduğu için değer veririm. Hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun önce milli olunmalı derim. Alman Solu, Fransız Solu, İsveç Solu millidir. Hepsinin evinde İsveç bayrağı asılıdır. Bize "milli olma" diyen devletlerin tamamı millidir.
-Metin Bey eleştirilerden rahatsız mısınız?
Ben değilim meslektaşlarım rahatsız. Atanan avukat rahatsız. Bakın staj yapan meslektaşlarım besin zincirinin son halkası muamelesi gördü. Kölelik şartlarında çalıştırıldı. En kötü şartlara razı hale getirildiler. Bunu düzeltecek sihirli değneğimiz yok. 4-5 yıl içinde ideal oluşacak bir adımı attık.
-Bazı baroların Kurultay talebi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Onların geleneğinde sürekli kurultay var sanırım. Türkiye Barolar Birliği'ni kongreye götürme girişiminin çok verimle olmadığını düşünüyorum. Kamuoyu keşke bizim bu önerilerimizi tartışsaydı çok doğru bir iş yapmış olurdu. Ben çözüm istemediklerini düşünüyorum. Çünkü çözümsüzlükten besleniyorlar.
-Metin Feyzioğlu'nun ekseni kaydı diyenler de var.
Bana eksenin kaydı diyenler bir taraflarına bir siyasi partinin genel başkan yardımcısını, öbür tarafına başka bir genel başkan yardımcısını aldılar. Ben siyasi parti ziyaret ediyorsam hepsini ziyaret ederim.
-"Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" sözünüz de çok eleştirildi. Ne demek istediniz?
Ben "ben vatan sözkonusuysa hukuk teferruattır" dedim mi? Tam aksine bütün konuşmam hukuk devleti üzerine. Ne demek istediğimi söyleyeyim. Vatan sözkonusuysa benim canımı da alsanız teferruattır. Söz konusu vatansa bana saldırılar teferruattır. Ben bilmiyor muydum Millet Kongre Sarayı'na gittiğimde bir grubun seçim harekatı başlatacağını bilmiyor muydum. Ben meslektaşlarım için oraya gittim. Bunu anlamayanlara ne söyleyebilirim ki.
-Külliye'deki toplantıya gelmeyen Barolar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu tamamen kurumsal ya da kişisel bir tercihtir saygı duyarım. Niye gittin diyerek acımasız eleştiri yapanlara ise içerliyorum. İstanbul, Ankara gibi bazı barolar "Yargı reformu Külliye'de mi açıklanır" demiş. Ben de dedim ki "Sizin evinizde mi açıklayacak, benim ofisimde mi açıklayacak". Devlet kurumlarının uyumlu çalışmasından anayasa gereği sorumlu olan Cumhurbaşkanı millete bir söz veriyor. Cumhurbaşkanı açıklamasın demek büyük bir çelişki. Yani devlet buradan yönetilmesin diyorlar. Devletin nerden yönetileceğine millet karar verecek. Anayasaya göre devletin nerede yönetileceği açıklanmış.
-Barolar da bazen eleştirinin dozunu kaçırmıyor mu?
Bir mektup var. Sayın Baro Başkanı'nın Yargıtay Başkanı'na yazdığı bir mektup. O mektup bizi çok düşündürmeli. Orada "tutsak gazeteciler, tutsak avukatların olduğu bir ülkede Külliye'ye gidemezsiniz." diyor. Benim ömrüm PKK ile entelektüel düzeyde mücadele ile geçti. PKK ağzını iyi bilirim. Çok talihsiz bir yazıdır bu. Diliyorum ki kasıt içinde yazılmış olmasın. "Tutsak" kelimesi savaşan tarafların esirleri için kullanılır. Türkiye devleti ve PKK ya da DHKP-C savaşan taraflar değildir. PKK, DHKP-C ve FETÖ terör örgütüdür. Bu terör örgütlerinden tutuklu bulunanlara tutsak derseniz örgüt tezlerini benimsemiş olursunuz.
-Devlet ve vakıf üniversitelerindeki hukuk fakülteleri her yıl binlerce mezun veriyor. Bunlara iş imkanı bulabiliyor muyuz?
Bunların büyük çoğunluğu işsiz. Eğer siz Barolar Birliği'ni yönetiyorsanız bu işsizlik problemine karşı uykularınızın kaçması gerekiyor. Çünkü bu sizin sorununuz. Ben buradan tüm avukat meslektaşlarımızı ve tüm baroları davet ediyordum. Yargı reformu strateji belgesi bu sorunları çözmek içindir. Tam paketin ilk bölümü çıkmak üzereyken seçim ve kurultay odaklı anlamsız bir tartışma başlattılar.
-250 bin avukatlık işinden bahsettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Kendini, solcu ve sosyalist olarak tanımlayan arkadaşlarıma diyorum ki slogan atmayı bırakın. Burada bir şey yapmaya çalışıyoruz. İşçinin yanına avukat vermeye çalışıyoruz. Bugün işçi kardeşim tek başına arabulucunun ve işverenin yanına gidip pazarlık ediyor. Ona hakkının dörtte birini veriyorlar. Çünkü hakkını savunacak yanında bir avukat yok. Bir yıldır buna bastırıyorum. Ben bu konuyu Külliye'de kürsüden dile getirdim. Sayın Cumhurbaşkanı ilgilendi, Yargıtay Başkanı da destekledi. Şimdi benim Adli Yıl Açılış Toplantısı'na gitmemi yerden yere vuranlar gitsin bunu işçiye anlatsınlar. Yılda 250 bin müzakere oluyor. Burada işçiyi benim genç avukat arkadaşlarım temsil edecek.
-Sizin de destek verdiğiniz Yargı Reformu Strateji Belgesi hayatımızda ne değiştirecek?
Bir ülkenin hukuk sağlam temellere oturmuşsa o ülkede refah artar. Bu kadar önemli bir coğrafyada bulunan ülkemizin hakettiği yatırımlara ulaşmasının yolu mahkemelerin güvenilir, hukukun bağımsız olmasından geçer. Yargı reformu 125 bin avukat içindir. Mahkemelerde adalet bekleyen 82 milyon vatandaş içindir. Toplumun sorunlarından avukatlar da zarar görüyor. 47 bin meslektaşımız meslekte 5 yılın altında. Bu arkadaşlarımız kendi yazıhanelerini açsalar masraflarını karşılayamaz. Başka bir avukatın yanında çalışması gerekiyor. Boğaz tokluğuna çalışırım diyen meslektaşlarım var.
-Son yıllarda yargı kararları üzerinden ülkenin kutuplaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bundan artık kurtulacak mıyız?
Bakın elin devlet başkanı "papazı bırak" diyor. Elin Şansölyesi "gazeteciyi bırak" diyor. Biz niye bunlara pirim verelim? Toplumu ilgilendiren her dava bizi neden kutuplaştırsın. Ben o konuşmada önerilerimi sundum. Biz sorunlara ortak akılla çözüm bulmak zorundayız. Bu strateji belgesi yaşayan bir belge. Her sorun dile getirilmeli ve sakin sakin anlatılmalı. Türkiye 2010 kendi öncesinde kendi ideolojisini siyasete dayatan hakimler gördü. Çok iyi hakimler de gördü. Seçilmedikleri halde kürsüden seçilmişlere talimat veren hakim ve savcılar gördük. Ben hayata hiç ideolojik gözlüklerle bakmadım.
-2010 yılına vurgu yaptınız. O dönemde FETÖ çok mu belirleyiciydi yargıda?
FETÖ tek belirleyiciydi. Yargıda tek belirleyici bu örgüt oldu. FETÖ'nün hazırladığı HSK listesi birebir geçti. HSK neredeyse eksizsiz FETÖ'ye teslim oldu. Yargı yoluyla gazetecilere, avukatlara, siyasilere kumpas yapıldı. Bugün yargıyı eleştirenler o dönemde Zekeriya Öz denilen militanın iddianamelerini ellerinde sallıyordu.
-Yargıda FETÖ tehlikesi bitti mi?
Bitmese bile büyük ölçüde azaldı.
-Sosyal medyada FETÖ'nün siz de hedefindesiniz. Bunun sebebi nedir?
Onbinlerce robot FETÖ hesabı bana saldırıyor. Çünkü ben FETÖ düşmanıyım. Türkiye Cumhuriyeti'ne düşman olan her yapının karşısındayım.
-HSK seçimi hakkında bir talebiniz oldu mu?
Çok somut bir öneri getirdik. Yargı FETÖ'den çok önemli şekilde temizlendi. Hiç denenmemiş bir yöntemle HSK'nın yapısını oluşturalım. Yüksek nitelikli bir çoğunlukla HSK'nın yarısı meclis tarafından seçilsin. Kalan yarısını da Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından seçilsin. Türkiye Barolar Birliği de 1 yada 2 temsilci liyakat temelli olarak seçim yapsın. Ben bunu adli yıl açılış konuşmasında dile getirdim ve bu konuşulmaya başlandı.
-Özgürlükler konusunda Baroların sicili nasıl sizce. Mesela diplomalara başörtüsüz fotoğraf zorunluluğu getiren barolar hatırlıyorum.
Burada bir bilgi eksikliği var sanıyorum. Başörtüsü konusundaki düzenleme ile birlikte biz Ankara Barosu olarak biz imzalamaya başlamıştık. Biz hukuk insanlarıyız. Hukuka bağlı kalmak zorundayız. Mevzuatın Danıştay tarafından iptal edilmesi ile birlikte biz kararı uyguladık.
-Yargının en önemli sorunu nedir sizce?
Bakın 2,5 yıl kıdemli hakimlerle yargılama yapıyoruz. Hayatında çek karnesi, kira kontratı görmemiş hakimler var. Biz polis tutanağını okuyacak tecrübesi yok. Ama kürsüden insanların geleceği hakkında karar veriyor. Peki bunu nasıl çözeceğiz. Ben bunu bir günde çözemem. Yargı reformu belgesinde o adım var. Hakim ve Savcı yardımcılığı uygulaması geliyor.
-Yargı reformunda mahkemelerin dava yükü azalacak mı?
Ceza davalarının yükünü azaltacak çok önemli adımla atılıyor yeni belgede. ABD'deki davaların yüzde 98'i hiç jüriye gitmeden çözülüyor. Mahkemeye giden dava sayısı yüzde 1 daha artsa orda da sistem çöküyor. Biz de pazarlık usülü getirmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de yanına zorunlu avukat veriyoruz. Bu da binlerce avukata yeni iş demek.
-Af yeniden ülke gündeminde. Destekliyor musunuz?
İçeriği doğru olursa affa karşı değilim. Kadına ve çocuğa karşı şiddet, cinsel istismar ve uyuşturucu suçları kesinlikle kapsam dışında tutulmalı. Gerekçeleri düzgün konulursa AYM'de kapsam genişlemez. Kamuoyunda bir beklenti oluştu
-HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde yapılan bir eylem ve bu eyleme karşı STK'ların ve siyasi partilerin sessizliği var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Anneler çocukları dağdan gelsin diye bekliyor. PKK dünyanın en faşist ve en kanlı terör örgütüdür. PKK'yı kutsamak faşizmi kutsamaktır. Şu cümleye ifrit olurum: Terör nereden gelirse gelsin. Amasız, fakatsız karşı çıkacaksın. PKK'ya, DHKP-C'ye, FETÖ'ye DEAŞ'a faşist ve kanlı bir örgüt demezseniz hiç konuşmayacaksınız. O annelerin derdi bizim derdimizdir. Bir cümle de PKK'ya bir cümle etsinler. İzmir'de Çanakkale'de orman yaktılar. Neden suspus oldunuz?