FBI çalışanından Türk eşine işkence!
Adanalı bilgisayar uzmanı Serap Canoğulları, Amerika'nın Florida eyaletinde şiddet görüp boşandığı FBI çalışanı eşinin, kendisine tuzak kurarak, iki çocuğunun velayetini aldığını iddia etti. Eşinin kendisine işkence yaptırdığını söyleyen Canoğulları çocuklarına kavuşmak için Türk yetkililerden yardım bekliyor.
Adanalı Serap Canoğulları, 20 yaşlarında Amerika'ya gitti. Bilgisayar bilimleri üzerine lisans yapan Canoğulları, 2002 yılında yılında Florida eyaletinde yaşayan FBI çalışanı Micah Dwain Tharpe ile tanıştı. Bir süre sonra evlenen çiftin, Leila Hazan ismini verdikleri kız çocukları dünyaya geldi. İddiaya göre, bu süreçte 'uyumsuzluk ve agresifliğe bağlı problemler yaşadığı, kriminal olaylara karıştığı' gerekçesiyle Micah Dwain Tharpe'ın FBI'dan ayrılması istendi. Aksi halde kovulacağı bildirilen Tharpe, istifa etti. Ardından da Florida eyaletindeki New Port Richey kentine bağlı Pasco County'deki West Pasco Government Center'da (Hükumet Merkezi) yönetici olarak çalışmaya başladı.
Bu süreçte ABD vatandaşlığı elde eden Serap Canoğulları, 'Sarah' ismini aldı. Ancak eşi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldı. Serap, ikinci çocuğuna hamileyken, eşinden ayrıldı. Hamileliği döneminde de şiddete uğrayan Canoğulları, 2011 yılında Alexander Cihan adını verdiği oğlunu prematüre olarak dünyaya getirdi. Çocuklarını istedikleri her an babalarıyla görüştüren Canoğulları, eşini 2014 yılında boşanmaya ikna edebildi. Boşanmayla birlikte 2 çocuğun velayeti annelerine verildi.
Serap Canoğulları'nın iddiasına göre, boşandıktan kısa süre sonra eski eş, genç kadını doğum günü olan 10 Nisan günü çocuklarıyla birlikte evine davet etti. Ancak 5 yıl önceki bu davette eşinin kendisine kumpas kurduğunu belirten Canoğulları, "Eski eşimin daveti üzerine çocuklarımızla birlikte onun evine gittik. Boşanmak istemediğini sürekli arabulucular göndermeye başladı. 16 Kasım 2015'te son kez bana boşanma konusunu açtı. Bende evet hala boşanmak istiyorum deyince, yukarı kata çıktı ve işbirlikçi 2 arkadaşıyla, kendisini darp ettiğim ve çocukları rehin aldığım iddiasıyla polisi aradı. Dayak yediğini iddia eden 2 metre boyundaki adamın vücudunda hiçbir iz yoktu.
Gelen polisler, arkadaşıydı ve düzmece rapor hazırladılar. Gerçekten rehin almış olsam, ABD'de hızlıca SWAT ekipleri gelip müdahale ediyor. Ama bu olaydaki polisler, 2 saat sonra geldi. Bana bu tuzağı kurduktan sonra polislerin de şiddetine, tehdidine uğradım. Günlerce nezarethanede kaldım. Daha sonra mahkemede de kendimi savunmama rağmen gerçekleri ispat edemedim. Çocuklarımın velayetini babalarına verdiler. Benim delillerim yalan onların sözlü suçlamaları kanun sayıldı. Çünkü eski eşimin çalıştığı bina kompleksinde polis merkezi ve mahkeme de bulunuyor. Polis ve hakim arkadaşları, eski eşimin kanunsuzluklarını kapattı. Terörist olmakla bile suçlandım" dedi.
Canoğulları polisin kendisini götürürken de şiddet uyguladığını öne sürdü. Ayrıca o günden sonra hayatının bir daha normale dönmediğini sürekli eşinin tuttuğu adamlar tarafından saldırıya uğradığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Eşim beni yıldırmak için sürekli bana saldırı yaptırdı. Birinde çekiçle saldırıya uğradım ve kafama vurdular. Hala çekicin izleri duruyor. Bir keresinde üzerime yanıcı madde attılar. Kolum her tarafım yandı. Bunun da hala izleri duruyor. Daha sonra ustura ile saldırıya uğradım. Vücudumun her yerinde kesik izleri var. Ben çocuklarımı geri almak istedikçe onları görmek istedikçe işkenceye maruz kaldım. Hep şikayetçi oldum ama hep haksız olan ben oldum."
En sonunda çareyi Türkiye'ye dönüp mücadelesini buradan sürdürmeye karar verdiğini anlatan acılı anne çocuklarını bir yıldır görmediğini belirterek gözyaşları içinde tek isteğinin çocuklarına yeniden sarılmak olduğunu bunun için Türkiye'den yetkililerden yardım istediğini söyledi.