Eski bordo bereli anlattı: Nusaybin'de neler oluyor ?
Güvenlik uzmanı emekli bordo bereli Abdullah Ağar, 22 günde 39 şehit verdiğimiz Nusaybin'de yaşananları anlattı.
Güvenlik uzmanı emekli bordo bereli Abdullah Ağar, terörle mücadelenin yoğun bir şekilde sürdüğü Nusaybin ile ilgili değerlendirmede bulunarak, "Mücadeleyi kazanmanın yolu, halkı kazanmaktan geçiyor" uyarısında bulunmakta.
Güvenlik uzmanı Ağar, şehit ve gazi sayılarındaki artış, bu zayiat içinde rütbelilere ait oran, terörün kullandığı teknik ve taktiklerdeki farklılık ve çeşitlilik Nusaybin'i "Meskun Mahallerde Terörle Mücadele"de farklı bir yere koymaya neden olunduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Örgüt, terör ürettiği alanlarda edindiği yeni bilgi birikim tecrübe ve taktikleri pratik ve hızlı metotlarla başka alanlara aktarmaya çalışıyor. Bu uğurda bünyesindeki YPS unsurlarını gerektiğinde kobay gibi kullanmaktan çekinmiyor. Ölümler ve yıkım üzerinden elde ettiği bu tecrübe taktik ve metotları, terörü amaçladığı diğer alanlarına yansıtmaya çalışıyor.
Terör örgütünün uyguladığı taktik ve metotlardaki etkinliğe dair genel bir boyut ile Nusaybin'e özel bir taraf var.
Genel başlıkları şu şekilde özetlemek mümkün:
1- Keskin nişancıları, keskin nişancı silahlarını ve metotlarını daha etkin kullanıyor. (Özellikle geceleri! Bunun nedeni elde ettiği ve kendisine verilen gece görüş-nişangah ve termal sistemleri)
2- Hendekler, bariyerler, çarşaflar, binalar ve canlı kalkanlar üzerinden üretilen terörü kademelendirme ve derinlik kazandırılma becerisindeki artış.
3- Teröristlere ait ateş-ateş destek-yedek-değiştirme mevzilerinde kullanılan "örtü ve gizleme metotlarında" etkinlik artışı ve bunların çeşitliliği.
4- Ateş üssü, tahrip, ani saldırı, planlı baskın-pusu mevzilerine sızma ya da sıyrılma metotlarında kullanılan çeşitlilik ve etkinlik. (Tüneller, kanallar, menfezler, dehlizler, mahzenler, oyuklar, tünel duvarlar-yılan deliği geçişleri vb.)
5- Bariyer, hendek, bina, yeraltı iksa ve inşalarının EYP (el yapımı patlayıcılar) ile yeni ve farklı metotlarla donatılması.
6- EYP (el yapımı patlayıcıların) uygulamalarında kullanılan fünyeleme ve ana imla haklarının döşenmesindeki zengin çeşitlilik ve gizlilik. (Tespit ve fark etme zorlukları ile tespit için katlanmak zorunda kalınan hayati riskler)
7- İstihbarat, istihbara karşı koyma (İKK) ve terör üretmede bölgede yaşayan sivillerin ve teknik metotların daha etkin kullanılması. (Drone kullanımı dahil)
8- En nihayet tuzaklamalar ve bubiler."
Ağar, bütün bunlara ek olarak, Nusaybin özelinin terör örgütüne sağladığı bazı avantajlar olduğuna dikkat çekerek bunları şöyle sıraladı:
"1. Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor: Daha önceki aylarda Nusaybin'de yapılan operasyonların kalıcı sonuçları üremeden ve terör örgütünün Nusaybin'e tekrar sızmasına engel olacak tedbirler yapılandırılmadan operasyonel kuvvetlerin diğer alanlara kaydırılması, teröristlerin Nusaybin'e çok daha güçlü bir şekilde sızmasına ve yığınak yapmasına neden oldu. Bunun "Meskun mahallerde terörle mücadelenin" alan hakimiyeti ve devamlılığıyla ilgili, çok önemli bir başlık olduğunu vurgulamak gerekiyor.
2. Nusaybin'in İpek yolu üzerindeki çok hareketli geçişlerden biri olması. Kentin giriş-çıkış ve sızma noktalardaki kontrol zorlukları.
3. Sınır hattı üzerinde olması nedeniyle, sınır ötesiyle sıkı etkileşim sağlayabilmesi.
4. Sınır ötesindeki Kamışlı da PYD-YPG ve DSG'nin var olan etkinliği ile Nusaybin'e sağladığı silah, mühimmat, patlayıcı, terörist, bilgi, tecrübe ve moral desteği.
5. Nusaybin'in başta Kamışlı'yla bağlantılı bir kaçakçılık cenneti olması. Kaçakçılık üzerinden PKK-YPG açısından ekonomik bir üsse dönüşmesi. Örgütün "var olsa dahi" Nusaybin'de kartondan bir devlet-kamu varlığı hayali.
6. Terör örgütünün IŞİD ile mücadele maske mazereti adı altında elde ettiği "sözde" meşruiyet ve bunun neden olduğu cüret-şımarıklık-saldırganlık-moral, yığınak ve bütün bunların sınırdan Nusaybin'e yansıması.
7. Son bir kaç yıldır Nusaybin'den Suriye'de yaşayan iç savaşa PKK-YPG safında yaşanan katılım ve akışın, şimdilerde ters akıntıya dönüşmesi ve Nusaybin'deki teröre dahil olması.
8. Yerel yönetimlerin PKK'nın Nusaybin'de ürettiği terör yığınağına zaman içinde sağladığı etkin destek."
ORADA ASIL PKK'NIN IRAK VE SURİYE YIĞINAĞI İLE MÜCADELE EDİLİYOR
Bütün bu başlıklar nedeniyle Nusaybin'de sadece Nusaybin'den üreyen teknikle, taktikle ya da yığınakla mücadele edilmediğini vurgulayan Ağar, "Başta Suriye olmak üzere Irak'tan ve diğer alanlardan PKK'nın elde ettiği bir yığınakla ve cüretle mücadele ediliyor. Burada sınır ötesinden gelen aymaz bir tecrübeyle, yığınakla, bilgiyle, taktikle ve onlara sağlanan cüretkar bir destekle karşı karşıya Türkiye. Buna PKK'nın Ağustos 2015'ten beri Türkiye'de elde ettiği tecrübeleri de eklemek gerekiyor.
Bunların hepsi bir araya gelince karşımıza Nusaybin çıkıyor" ifadesini kullandı.
NUSAYBİN'İN KAMIŞLI'YA YAKIN OLMASI ÖNEMLİ
Nusaybin, Kamışlı'ya çok yakın olmasına dikkat çeken Ağar, şunları dedi:
"Sadece 800 metre. Suriye'den gerçek zamanlı destek alabiliyor PKK. Sınırı aşan tünellerden, yüzlerce tonun üzerindeki patlayıcılardan, tamamına yakını patlayıcılarla donatılmış binalardan, seri ve paralel patlayıcı düzeneklerinden, PKK'nın sıkıştığında patlatmayı planladığı (kilometrelerce karelik) eş zamanlı tahriplerden söz ediliyor.
Nusaybin'deki PKK, sırtını Kamışlı'daki YPG'ye, PYD'ye, DSG'ye yaslamış durumda.
Ayrıca Nusaybin İpek Yolu üzerinde. Hareketlilik çok fazla olduğu için giriş- çıkış ve sızmaları kontrol edebilmek çok zor.
Örnek vermek gerekirse; Irak Selahattin vilayetine bağlı Türkmen ilçesi Tuzhurmatu, Bağdat-Kerkük anayolunun tam üzerinde. Aynı Nusaybin gibi. Orada da yoğun trafik içinde giriş çıkış ve sızmaları kontrol etmek çok zor. Sonuç: 2003 işgalinden günümüze Tuzhurmatu'daki Türkmen maruz kaldığı terör saldırısı: 3.000 (Üç bin)'in üstü."
PKK NASIL BU KADAR HIZLI TAKTİK DEĞİŞTİYOR?
"Terör örgütlerinin var olan inisiyatifleri çerçevesinde yapmış oldukları mücadelelerden ders çıkarması, pratik çözümler üretmesi ve uygulamaya koyması kamusal refleksten çok daha çabuk, kolay ve esnek olur" diyen Ağar, şunları kaydetti:
" Devletler değişimini, dönüşümü ve gelişimini koskoca bir ülke sahasında güvenlik güçlerinin tamamına yönelik olarak ve bürokrasi eşliğinde yapmaya çalışırken, örgütler sadece etkili olmaya çalıştığı noktalarda, alanlarda değişime ve pratik çözümlere gitmeye çalışır. Bu açıdan bakıldığında devletin refleksi bir tankerin manevrasına benzerken, terör örgütlerinin manevrası bir kayığı döndürmeye benzer."
SURİYE'DEN "TERÖR AKINI'
Bölgede hep IŞİD geçişleri gündeme geldiğini ancak PKK geçişlerinin, PKK-PYD-DSG arasında da çok güçlü geçişlerin söz konusu olduğunu vurgulayan Ağar şu ifadeleri kullandı:
"Hatta buna diğer örgütleri de eklemlemek gerekiyor. DHKP-C başta PKK'nın ittifak ettiği ve eşgüdüm içinde olduğu 10 civarındaki terör örgütünün en etkin kullanıldığı ve varlık ürettiği alanların başında yine Suriye geliyor. Bu örgütlerin Türkiye'de gerçekleştirmiş olduğu eylemler de bir şekilde Suriye'den besleniyor. Bu örgütleri, TAK ve "sözde" ölümsüzler taburu ile eş güdüm halinde Türkiye'nin güneydoğu dışındaki illerinde, özellikle büyükşehirlerde görürken, Güneydoğu'muzdaki terörde karşımıza HPG, YPS (YDG-H) çıkıyor.
Burada PKK'nın liderliğinde ortaya çıkan yeni terör oluşumu "sözde" Halkların Birleşik Devrim Hareketin (HBDH), Türkiye'yi 4 ana eylem alanına ayırdığını ifade etmek gerekiyor.
Tabii burada PKK ve PKK safındaki örgütlerin karşısında gözüken, diğer tamamlayıcı parçayı; yani radikal orijinli terör örgütlerini unutmamak gerekiyor."
"IRAK'IN TERÖRLE MÜCADELE HATASI IŞİD'E ZEMİN HAZIRLADI, BU TUZAĞA DÜŞMEMEK GEREKİYOR"
Şu an, çok zor ve destansı bir mücadele olduğunu ifade eden Ağar şunları dedi:
"Büyük bir fedakarlık gösteriyor güvenlik güçleri. Başta Nusaybin olmak üzere rütbeli asker ve polislerimizin şehit ve yaralı oranlarındaki fazlalık; Türk subay ve komiserinin hassasiyeti, soruna yaklaşımı, mahiyetine sahiplenişi, riski öncelikle kendisinin kabulleni ve önden giderliğiyle doğrudan ilgili. Çok fazla şehidimiz oldu, bunun yanı sıra çok fazla sayıda gazimiz var. "Herkes bu riskli binalara neden giriliyor(?)", "Neden buralarda zayiat veriliyor" diye soruyor.
Ne yazık ki; "Haklı olduğunuz bir mücadelede haklılığınızı ispat için, canınızı ortaya koymanız ve gerektiğinde canınızı vermeniz gerekiyor da, o yüzden!"
Devletin vazifesi vatandaşlarının can emniyetini sağlamak değil sadece; mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini sağlamak da görevi. Irak ordusu ve federal polis güçleri Ramadi, Felluce, Havice gibi yerlerde hedef gözetmeksizin, sivil-terörist ayrımı yapmadan aklınca, hoyratça terörle mücadele etmeye kalktı. Sonuçta IŞİD'e gün doğdu, IŞİD meydan,fırsat ve destek buldu. IŞİD'in tabanını bu alanlarda yaşayan ya da bu alanlarda yaşananlardan etkilenen Sünniler oluşturdu.
Her türlü dezenformasyonun, kara propagandanın, kamu diplomasisinin, fitne ve dedikodunun etkin olduğu Türkiye'de, PKK ve diğer terör örgütleri ile bunların destekçi ve hamilerine fırsat sunmamak gerekiyor.
"Duygusal Kopuş" denilen o duyguya meydan vermemek için, çok dikkatli davranmak gerekiyor.
Hiç bir zaman unutmamak gerekiyor:'Mücadeleyi kazanmanın yolu, halkı kazanmaktan geçiyor." "