Erdoğan'a suikast davasında ''cuntacı'' gerginliği

15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi ile ilgili dava 4 gün aradan sonra yeniden başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 4 günlük aradan sonra yeniden başlandı.

Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasında henüz hakim karşısına çıkmayan iki general ve Cumhurbaşkanı eski Başyaveri Ali Yazıcı da bulunuyor. Muğla Barosu tarafından Avukat temin edilen MAK timindeki darbecilerin ifadelerinin ardından Ali Yazıcı'nın da ifadesinin alınması bekleniyor. Eski Cumhurbaşkanı Başyaveri Yazıcı Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, "Cumhurbaşkanı'na suikast suçuna yardım etme" suçundan yargılanacak.

İfade veren sanıklardan Yüzbaşı İsmail Yiğit, tanık ifadelerinden, kendilerinden önce suikast girişiminde bulunan kişiler olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, operasyonun da emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının soruları sırasında, "eski asker" ve "cuntacı" ifadelerini kullanmaları salonda gerginliğe neden oldu, tutuklu sanıklar oturdukları yerden tepki gösterdi.

"BİZDEN ÖNCE SUİKAST GİRİŞİMİNDE BULUNANLAR OLMUŞ"

Bugünkü duruşma öncesinde zırhlı araç eşliğinde getirilen cezaevi ring aracından indirilen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinde görevli askerlerin aralarında bulunduğu sanıkların görüntülerinin alınmasına izin verildi. Tutuklu askerler, jandarmaların arasında sıkı güvenlik önlemleriyle içeriye alındı. Duruşma salonunun çevresinde de özel harekat timleri ile polisler, önlem aldı. Çatılarda kesin nişancılar görev yaptı.

Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı İsmail Yiğit ifade verdi. İddianamede mağdur olarak bulunan kişilerin ifadelerinden bazı bölümleri okuyan Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Bu ifadelerde verilen saatlerden, bizden önce bu bölgeye suikasta gidenlerin olduğunu anlıyoruz. Çünkü biz saat 03.30'da Marmaris'e ulaştık" dedi.

Olaya dair çok sayıda görüntü bulunduğunu ama cumhurbaşkanının kaldığı yere dair hiç görüntü olmadığını da öne süren Yüzbaşı Yiğit, bunların bulunup incelenmesini istedi. Suikast için Marmaris'e gittikleri suçlamasını da kabul etmeyen Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Suikast böyle yapılmaz. En önemli unsuru gizliliktir. İddianamede bizim sosyal medyayı kullandığımız söylendi. Biz Marmaris'e gitmeden Cumhurbaşkanı İstanbul'da açıklama yaptı. Oysa konu buysa zaten oraya gitmenin anlamı yok. Birileri bizi gerçekten oraya göndermek istemiş. Ya da polislere bırakıp infial yaratmak istemiş. Eğer ben oraya birilerini öldüreyim infial çıksın diye gönderildiysem, bunu yapanlar çıksın, bunu istiyorum" dedi.

"BİRİLERİNİN İLAH İLAN EDİLMESİNİ LANETLİYORUM"

Darbeyi önlemek için 10 saat sonra harekete geçildiğini öne süren ve bu süre içerisinde ne yapıldığı soran Yüzbaşı Yiğit, şunları söyledi:

"Bu biliniyorsa ve engellenmiyorsa asıl suç budur. Benim suikast için gittiğim ve FETÖ'nün en iyi en sadık adamı olduğum söyleniyor. Birileri ilah olarak lanse ediliyor. Bunu yapanlara lanet olsun. Dini yapım yoktur. Suç olarak ByLock, Bank Asya'da hesap, okullarında okuma, birbirini kayırma gösteriliyor ama bunların hiçbirisi bende yok. Madem bu kadar etkin bir FETÖ üyesiydim, neden 10 yılımı terör bölgesinde geçirdim? Kendimi tayin ettirmedim. Hayatım boyunca kredi ödedim. Neden kendime yardım ettirmedim?"

KUZU'NUN SÖZLERİNİ KABUL ETMEDİ

İddianamede ve "paşa" lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu'nun polisteki ifadesinde, kaçtıkları sırada kendisinin "Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?" sözlerini söylediği iddiasını da kabul etmeyen Yüzbaşı İsmail Yiğit, "Ben bunu reddediyorum, zaten anlamsız bir cümle. Benim yanımda olan kişilerin ifadesinde yok ama çatışmadan dolayı kulaklarında işitme kaybı olduğunu söyleyen Zekeriya Kuzu'nun ifadesinde bunlar var. Ben kendisine işitme testi yapılmasını istiyorum" dedi.

BABASI SURATINA BAKMAMIŞ

Babasının da emekli polis olduğunu, kendisinin suratına bakmadığını, tutuklandıktan sonra sadece iki kez yanına geldiğini anlatan Yüzbaşı Yiğit, "Ben böyle bir aşağılamayı kabul edemem. Bu zaten bana ayrı bir hakaret. Kimseyi öldürmek için yaralamak için, hele polis teşkilatından birisini öldürmek için gitmedim. Şimdi terörist olarak karşılarına gidip çatışmakla suçlanıyorum. En büyük aşağılama bu" diye konuştu.

Görevi de kendisine Binbaşı Şükrü Seymen'in emriyle Üsteğmen Murat Köse'nin söylediğini, İstanbul'da buluştuktan sonra da helikopterle Çiğli'ye geldiklerini anlatan Yüzbaşı İsmail Yiğit ifadesini şöyle sürdürdü:

"Burada Gökhan Şahin Sönmezateş, cep telefonundan bize bildiri okudu. TSK'nın yönetime el koyduğunu söyledi. Cumhurbaşkanının bulunduğu yerden alınacağını söyledi. Marmaris'e indikten sonra ilk tabanca sesi geldi. Sonra karşı ateş açıldı. Art niyetli olsak neden karşı ateşi durduralım. Çatışma kısa sürdü. Polisler bize ateş etmese onları göremeyecektik. Lanet olsun bunlar yaşanmayacaktı. İnfial için oraya gitsek, polisleri neden içeriden çıkartalım. Benim kullandığım taarruz tipi el bombası, ses ve sis yayar, psikolojik etki yapar. Ben bombayı içeriye atsaydım hepsi şehit olurdu."

CUMHURBAŞKANI AVUKATLARI İLE TARTIŞMA YAŞANDI

Yüzbaşı İsmail Yiğit, ifadesini bitirmesinden sonra ilk olarak mağdurların avukatlarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Ahmet Özer'in, "Suikast için gitmediniz, peki ne için gittiniz?" sorusuna Yiğit, şu karşılığı verdi:

"Cumhurbaşkanını oradan almak için gittik. Kimse suikast için gitmedi. Sıkıyönetim ilan edildi. Emir komuta içerisinde Cumhurbaşkanının alınması talimatı verildi. Bu ülkenin komuta kademesi, 1980 darbelerinde benimle aynı rütbedeydi. Bugün onlar o darbelerden sorumlu tutulmuyorlar. Ben darbeye bilerek katılmadım. TRT'den yayın yapıldı."

Cumhurbaşkanının avukatları, İsmail Yiğit'e "kendisine emri kimim verdiğini ve neden özellikle seçildiği" sorularını da yöneltti. Bu anlarda avukatlar ile sanık avukatları ve sanıklar arasında sözlü atışma ve gerginlik yaşandı. Diğer tutuklu sanıklar da oturdukları yerlerden Cumhurbaşkanının avukatlarına tepki gösterdi.

Avukatlar bu kez de "darbeye katılmanın suç olduğunu bilip bilmediğini ve neden kaçtığını" da sordu. Yüzbaşı Yiğit, "Ortada bir suç varsa, yüzbaşı olarak sorumlusu ben miyim? Ben emir komuta içerisinde görev yaptım. Sorumluluğum anayasal olarak da yok. Ben oraya gittiğimde polisle çatışacağımı bilmiyordum. Ben askerin darbe yapmasına karşıyım. Asker kendi işini, siyasetçi kendi işini yapacak. Kim yarışa girecekse girecek. Ben buna alet olmak istemem. Emri yerine getirdim" dedi.

Yüzbaşı İsmail Yiğit, çatışmaya girmemek ve kimseyi öldürmemek için kaçtığını da söyledi.

Sorular sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının, "eski asker" ve "cuntacı" ifadelerini kullanmaları, salonda bir kez daha gerginliğe neden oldu, tutuklu sanıklar ile avukatlar bu ifadelere tepki gösterdi.

DARBEYİ TELEVİZYONDAN İZLEYİNCE AĞLAMIŞ

Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasında ikinci sırada ifade veren MAK timinde görevli Astsubay Selman Çankaya, 15 Temmuz akşam saatlerinde Binbaşı Taner Berber'in kendilerini göreve çağırdığını ve üst düzey terör örgütü liderini alacaklarını söylediğini anlattı.

Telefonların toplanmasından sonra Binbaşı Taner Berber'in kendileriyle toplantı yaptığını da ifade eden Astsubay Selman Çankaya, önce Okluk Koyu'na göre planlama yaptıklarını anlattı. Astsubay Çankaya, şunları söyledi:

"Üst düzey terör örgütü liderini almayı gidiyoruz. Özel kuvvetler de katılacak. Benden timi toplamamı istedi. Ancak şifreli çağırmamı istedi. Ben de bunun üzerine timi spor yapma şifresiyle topladım. Toplantıda Tamer Berber bizlere, "çatışma çıkabilir hatta şehit verebiliriz" dedi. Göreve gelmek istemeyen olup olmadığını sordu. Bize ilk gösterilen fotoğraf, Okluk Koyu'nun havadan görüntüsüydü. Buna göre planlama yaptık. Daha sonra gelen istihbarat doğrultusunda Marmaris'te oteller bölgesine gidileceği sivil ile turistlerin bulunduğu söylendi. Bu sırada helikoptere taktığımız silahın ağır bir silah olduğunu, ateş etmemiz durumunda sivillerin zarar görebileceğini söyledim. Gökhan Şahin Sönmezateş, kendilerine ateş açılmadığı sürece karşılık verilmeyeceğini söyledi."

ÇİĞLİ'YE DÖNDÜKTEN SONRA UYUMUŞ

Marmaris'e timleri bıraktıktan sonra havada tur attıklarını, operasyonun bittiği teröristin bulunamadığının söylenmesi üzerine de yere indiklerini söyleyen Astsubay Selman Çankaya, "Burada 10 dakika bekledik. Bu arada etrafta bir kalabalık toplandı. Ben operasyonu izlemeye gelenler olarak algıladım. Yaklaşmaya çalışanlar vardı. Gökhan Şahin Sönmezateş ilk önce eliyle uyardı, ardından aşağı inip havaya ateş etti. Bu arada pilotlar, yakıtının kritik seviyeye indiğini söylediler. Imsık Havalimanı'na gittik" dedi.

Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in burada yetkililerle görüştüğünü anlatan Astsubay Selman Çankaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Helikoptere geldi, bizi oyaladıklarını, yakıt verecek personel olmadığını söyledi. Bize yakıt koymasını bilip bilmediğimizi sordu. İçimizden kimse bilmiyordu. Bu sırada Gökhan Şahin Sönmezateş, Marmaris'te yerde polislerle çatışma olduğunu dikkatli olmamızı söyledi. Burada şüphelendim ama bir şey soramadım. 15 dakika sonra bir başka helikopter geldi. Malzemelerle diğer helikoptere geçtik. Silahların büyük çoğunluğunu almadım. Kasalarda 500 ile 800 arasında mermi vardı. Çiğli'ye geldik. Yaralıyı ambulansa teslim ettik. Gökhan General yanımızdan ayrıldı, bir daha kendisinden haber alamadık."

Çiğli'de yaşadıklarını da anlatan Astsubay Selman Çankaya, "Malzemeleri dershaneye bıraktık, buradaki kursiyerler tarafından darbeyi TSK'nın emir komuta içersinde değil, bir grup tarafından yapıldığını öğrendik. Yemekhaneye gidip uyuduk" dedi. Deponun açılmasıyla birlikte kıyafetlerini değiştirip otomobiliyle evine gittiğini belirten Astsubay Çankaya, "Evde televizyondan olayları öğrendim. Gözyaşlarına boğuldum. Aileme teslim olmam gerektiğini söyledim. Daha sonra babamla oturup mağdur olduğumu anlattım. İzmir'de Çiğli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gidip teslim oldum. Alakam olmayan örgütün itirafçısı yapıldım. Şehit olmak için göreve giden ben, hain olarak ilan edildim. Bildiğim her şeyi güvenlik güçleriyle paylaştım. Ben sadece 2007 ile 2008 yılları arasında çocukluğumda dershanelerine gittim" dedi.

Selman Çankaya'nın ifadesine sorularla devam edilmek üzere duruşmaya ara verildi.

Sonraki Haber