Elektronik tebligatlarla ilgili kritik karar!
Elektronik ortamda tebligatın, e-posta adresine ulaştığı tarihi izleyen 5'inci günün sonunda yapılmış sayılacağına yönelik düzenlemeye yapılan itiraz kabul edilmedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Vergi Usul Kanunu'nda yer alan "elektronik ortamda tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen 5'inci günün sonunda yapılmış sayılacağı" kuralına yapılan itirazı kabul etmedi.
Resmi Gazetede yayımlanan AYM kararına göre, İstanbul 9'uncu Vergi Mahkemesi, 213 sayılı Vergi Usül Kanunu'na 2010 yılında eklenen elektronik tebligata ilişkin kuralın iptali için Yüksek Mahkemeye başvuruda bulundu.
Söz konusu kural ile getirilen zamanın, muhatabın haklarını kullanmasını sağlayacak yeterli ve makul bir süre kabul edilemeyeceğini ileri süren mahkeme, elektronik tebligat sistemine geçilmesiyle sistemden önce ve sonra mükellefiyet tesis ettirenler arasında uygulanacak tebligat yöntemleri yönünden farklılıklar meydana geldiği, bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu.
OY ÇOKLUĞUYLA RET
Başvuruyu inceleyen AYM, kuralı, Anayasa'ya aykırı bulmayarak oy çokluğuyla davanın reddine karar verdi.
Kararın gerekçesinde, Anayasa'nın 125'inci maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağının öngörüldüğü ancak yazılı bildirimin yapılış usulüne ilişkin herhangi bir sınırlayıcı hükme yer verilmediği belirtildi.
Kanun koyucu tarafından diğer geleneksel tebliğ yöntemlerinden farklı düzenlenen elektronik tebligatın, bilgilendirme ve belgelendirme fonksiyonunun mevcut olduğu gözetildiğinde Anayasa'nın 125'inci maddesi kapsamında yazılı bildirim niteliği taşıdığı ifade edilen gerekçede, Anayasa'nın 36'ncı maddesinde hak arama hürriyetinin güvence altına alındığı, bunun temel unsurlarından birinin de mahkemeye erişim hakkı olduğu hatırlatıldı.
Tebliğin hangi tarihte yapılmış sayılacağı hususunu düzenleyen kuralda, dava açma sürelerine ilişkin bir kısıtlama öngörüldüğü dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama yapıldığının açık olduğu kaydedilen gerekçede, "Ancak hak arama hürriyetine sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin Anayasa'nın 13'üncü maddesinde öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması, maddede öngörülen güvencelere aykırı olmaması gerekir." değerlendirmesinde bulunuldu.
Kuralla, haklarında vergi dairelerince düzenlenen işlemlerden mükelleflerin haberdar edilmelerinin ve işlemlere karşı idari ya da yargısal yollara başvurmaları için öngörülen sürelerin gecikmeksizin işlemeye başlamasının amaçlandığına değinilen gerekçede, şöyle denildi:
"Bu şekilde idari istikrarın sağlanmasının hedeflendiği görülmektedir. Söz konusu amaca ulaşmak için kural elverişli ve gereklidir. Kuralda tebliğin yapılmış sayılması için geçmesi öngörülen 5 günlük sürenin başlangıcı olarak tebliğe konu evrakın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarih esas alınmıştır. Kanun koyucunun bu yöndeki tercihi Anayasa'ya aykırı olmamak kaydıyla takdir yetkisi kapsamındadır. İtiraz konusu kural, muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü getirmektedir. Kişi elektronik posta adresini her gün ya da 5 günden daha az aralıklarla kontrol etmesi halinde tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten önce tebligattan haberdar olabilecektir."
"ELEKTRONİK TEBLİGATTA KİŞİ AYRIMI YOK"
Kanunda düzenlenen diğer tebligat yöntemlerinde de tebliğin yapılmış sayılmasının, kuraldakine benzer şekilde belirli sürelerin geçmiş olması şartına bağlandığı anımsatılan gerekçede, söz konusu sürelerin itiraz konusu kuraldaki 5 günlük süreden daha fazla olduğu ancak bu sürelerin tespitinde muhataba fiziki yollarla ulaşabilme imkan ve ihtimalinin de değerlendirildiği aktarıldı.
Gerekçede, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Muhatabın mevcut bir elektronik posta adresi aracılığıyla gönderilen bir tebligata ulaşılabilirliği günümüz teknolojik koşullarında diğer fiziki tebligat yöntemlerine göre daha kolaydır. Günümüz teknolojik imkan ve koşullarında elektronik posta adresini 5'er günlük aralarla kontrol etme yükümlülüğünün, mücbir sebep hallerinde 5 günlük kanuni sürenin işlemeyeceği hususu da gözetildiğinde, makul olmayan bir külfet getirmediği, kuralda birey ile kamu yararı arasındaki dengenin korunduğu, mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan kanun koyucu tarafından itiraz konusu kuralda kendilerine elektronik tebligat yapılacak kişiler arasında herhangi bir ayrım öngörülmemiştir. Bu itibarla elektronik tebligat sistemine geçilmeden önce mükellef olanlar ile sisteme geçildikten sonra mükellef olanlar arasında farklı muameleye yol açacak herhangi bir ayrım öngörmeyen kuralda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez."
ARSLAN KARŞI OY KULLANDI
Karara, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekili Engin Yıldırım ve Üye Serdar Özgüldür karşı oy kullandı.
Zühtü Arslan, karşı oy gerekçesinde, dava konusu kuralla, vergi ve kesilen cezaların sürüncemede kalmadan biran önce kesinleşmesinin amaçlandığını ancak hak arama hürriyetine yönelik sınırlamanın meşru amacının yeterli olmayıp, ölçülü de olması gerektiğine işaret etti.
Tebligatın amacının, kişilerin yapılan işlemden haberdar olması ile buna karşı itiraz veya dava haklarını kullanabilmelerini sağlamak olduğunu ifade eden Arslan, tebligatın yapılmış sayılabilmesi için muhatabın bundan haberdar olması gerektiği kaydetti.
İtiraz konusu kuralın, elektronik bildirimin muhatabın adresine ulaşmasını yeterli gördüğüne, ilgilinin bunu öğrenip öğrenmediğine herhangi bir değer atfetmediğine dikkati çeken Arslan, mükellefe en geç 5 günde bir elektronik posta adresini kontrol etme yükümlülüğü getiren düzenlemenin hak arama hürriyetine ölçülü olmayan bir sınırlama getirdiğini belirtti.