Diyanet'ten ''ırkçılık'' hutbesi
Diyanet İşleri Başkanlığı bugün kü Cuma hutbesinde ırkçılığı konu olan bir yazı gönderdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve bugün tüm camilerde okutulan Cuma hutbesinde, "Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen de bizden değildir" hadisine yer verildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Türkiye 'deki bütün camilerde bugün okunan Cuma hutbesinde İslam dininin ırkçılığın her türlüsünü reddettiği vurgulandı. Hutbede,"Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen de bizden değildir" hadisine yer verildi.
İstanbul Avcılar Merkez Camii imam hatibi Musa Aydoğdu'nun da okuduğu bugünkü Cuma hutbesinde Hz. Muhammed’in ilk ezanı okuyan Bilal-i Habeş’i annesi siyahi olduğu için küçümseyen bir sahabeye “Demek ki sen, kendisinde hala cahiliyeden kalıntı bulunan bir kimsesin” diyerek serzenişte bulunduğu belirtildi. Cahiliye döneminde insanların etnik kökeni, mensup oldukları kavim ve kabileleriyle övündükleri, kendilerini başkalarından üstün görüp, diğerlerini ırk ve renginden dolayı hor ve hakir gördükleri kaydedilen hutbede, şöyle denildi:
“Yüce Dinimiz İslam’ın en önemli özelliklerinden biri, bir ırkın başka bir ırka, bir grubun veya topluluğun bir başka grup veya topluluğa üstünlük taslamasını ortadan kaldırmış olmasıdır. Hz. Adem ile Hz. Havva’nın çocukları olmakta eşitlenen insanların, soy ve soplarını, etnik kökenlerini esas alarak birbirlerine karşı üstünlük iddiasında bulunmalarına İslam asla cevaz vermemiştir. Hak ve hakikat, şeref ve üstünlük, mensup olduğumuz ırka, soy ve sopa göre değil, Yüce Yaradan’ın göndermiş olduğu dine, kitaba, ahlak, fazilet ve erdeme göre şekillenir. İnsanı, Allah katında üstün ve değerli kılan ve de ahiret saadetine ulaştıracak olan husus ait olduğu ırk, mensup olduğu soy, sahip olduğu ten rengi, konuştuğu dil değildir. Kişinin üstünlüğü, her daim Allah’a karşı kulluk ve sorumluluk bilinci taşımasında ve bu bilinci hayat süreçlerine dahil etmesindedir"
Cuma hutbesinde İslam peygamberinin kıyamet günü insanların ırk veya kabilelerinden değil, inanç ve amellerinden hesaba çekileceklerini, onların beden ve mallarına değil, kalp ve amellerine bakılacağını Allah’ın huzuruna soy- sopun hiçbir önemi olmayacağını birçok kez dile getirdiği hatırlatıldı. Hz. Muhammed’in ‘Veda Hutbesi’nde “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır" dediği kaydedilen hutbede şöyle devam edildi:
“Bugün İslâm kardeşliğinin önündeki en büyük engellerden biri ırkçılık ve ayrımcılık zihniyetidir. Bu zihniyet, bazen kendi ırkını, soyunu, kabilesini, rengini üstün görme şeklinde tezahür etmektedir. Bazen de kendi mezhebini, meşrebini, ideolojisini üstün görme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu anlayış, dostluk ve kardeşliğin yerine kin ve nefreti, adalet ve merhametin yerine zulüm ve haksızlığı, birlik ve beraberliğin yerine tefrika ve ayrımcılığı getirir. Unutmayalım ki ilk defa üstünlük iddiasında bulunan; ‘Ben ateşten yaratıldığım için topraktan yaratılan Adem’den daha üstünüm’ diyen ve Allah’ın emrine karşı gelen şeytandır. Irkçılık, esasında hem insanlığa karşı işlenen bir suç hem de Allah’a karşı bir saygısızlıktır. Bu nedenledir ki Dinimiz İslâm, bağnazlık, asabiyet ve ırkçılığı tüm unsurlarıyla reddetmiştir. Üzülerek ifade edelim ki bugün de aynı dine, aynı kitaba, aynı peygambere iman eden Müslümanlar arasında mezhebini, meşrebini, ırkını, ideolojisini rahmet dini İslâm’ın önüne geçirme tuğyanına kapılanların sayısı hiç de az değildir. Oysa Peygamberimiz (s.a.s), ırkçılık duygularıyla hareket ederek İslâm toplumundan ayrılan, asabiyet duygusuyla savaşan ve bu dava uğrunda mücadele ederken ölen kimsenin bu ölümünü ‘Cahiliye ölümü’ olarak nitelendirmiştir"
Hutbenin son bölümünde cemaatten İslam dininin onay vermediği bağnazlık, asabiyet ve ırkçılığa itibar etmemesi istenirken ırkçılığın, Kuran’a, Peygambere gönül veren müminlere yakışmadığı, kavim ve kabileler halinde yaratılma, dil ve renklerimizin farklı oluşunun hikmetini kavramaya çalışılması istenirken, “Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen de bizden değildir" hadisine yer verildi.