Denizli için korkutan deprem tahmini !

Denizli'nin üzerinde fay hatları konusunda çok sayıda araştımalar yapan PAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya, deprem hakkında korkutan tahminlerde bulundu.

Denizli’nin üzerinde bulunduğu fay hatları konusunda çok sayıda araştırma gerçekleştiren PAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya, 5 ayrı fay zonunun kavşağında yer alan kent için deprem riskinin, Türkiye’deki 1. derece deprem bölgesinde yer alan birçok şehirden çok daha yüksek olduğunu vurguladı.

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya, birçok aktif fay hattının kesişimin de yer alan Denizli’nin, tarih boyunca bir kısmı yıkıcı olan çok sayıda depreme maruz kaldığını ancak sağlam zeminler üzerine yapılan güçlü binalar ile olası depremlerden en az hasarla çıkılabileceğini belirtti. Denizli’nin üzerinde bulunduğu fay hatları konusunda çok sayıda araştırma gerçekleştirdiğini hatırlatan Kaya, Denizli havzası kuzeyindeki ‘Pamukkale ve Laodikya Fay Zon’ları ile güneyindeki Babadağ Fay Zonu’nun tektonik aktivitesi ile günümüzdeki yapısını kazandığına değindi. Bu fay zonlarının oluşturduğu sismik tehlikeye ilaveten batısında Büyük Menderes ve Gediz Grabenleri’nin aktif faylarının, doğusunda Honaz Fayı ile Acıgöl Grabeni’nin, güneydoğusunda Cankurtaran Fayı’nın ve kuzeydoğusunda ise Çivril-Baklan Grabeni’nin aktif faylarının tehdidi altında olduğunu ifade etti.

'GÜNÜMÜZDE EN BÜYÜK DEPREM TEHDİDİ...'

Kaya, Denizli’nin jeolojik olarak genellikle kum, çakıl, silt gibi gevşek zeminlerin üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri olduğuna dikkat çekerek, "Yeraltı sularının da yüzeye yakın olması sebebiyle bu etmenlerin olası bir depremin şiddetini ve hissedilme süresini arttırmaktadır. Kötü zemin koşullarında bulunan yapıların, uzakta meydana gelen depremlerden bile ağır hasar alarak etkilemiştir. Aydın-Nazilli arasında 1653 ve 1899 yıllarında meydana gelen depremlerin oldukça uzak mesafelerde gerçekleşmelerine rağmen Denizli’de çok sayıda can ve mal kayıplarına sebep oldu. Hatta 1899 yılında yaşanan depremin, merkez üssünden 70 km uzaklıkta bulunan Sarayköy’de 727 haneden 720’sinin yıkımıyla sonuçlandı.
Tarihsel kaynaklara göre M.Ö. 27 depremi ile M.S. 494, 1702 ve 1717 depremlerinin büyük olasılıkla Eskihisar-Laodikya fay zonu üzerinde meydana gelmiş olabilir. Denizli için günümüzde de en büyük deprem tehdidi, geçmişte olduğu gibi Eskihisar-Laodikya fay zonu, Karahayıt-Pamukkale fay zonu ve Honaz fayıdır” dedi.

Denizli havzasında yer alan fayların aktiviteleri üzerine, PAÜ Bilimsel Araştırmalar Koordinatörlüğü’nün ve Denizli Büyükşehir Belediyesi DESKİ Genel Müdürlüğünün destekleri ile gerçekleştirdikleri çalışmalar konusunda Kaya, şunları söyledi:

“Yaklaşık 60 km uzunluğundaki Babadağ Fay zonunun doğu ucundaki yaklaşık 20 km’lik Denizli’yi hemen güneyinden sınırlayan Başkarcı-Cankurtaran fay segmenti üzerinde, Bağbaşı civarında paleosismolojik araştırmalar için fay hendekleri açtık. Hendeklerden alınan numunelerin analiz sonuçlarının ilk bulgularına göre fayın bu segmentinin pasif olduğunu tahmin etmekteyiz. Yani Babadağ fay zonunun artık aktivitesini kaybetmiş olabileceğini düşünmekteyiz. Eskihisar-Laodikya fay zonu üzerine ise yaptığımız çalışmalar kapsamında Bozburun yakınlarında açılan fay araştırma hendeklerinden alınan numunelerin analizleri yapılmakta olup deprem yaşlandırma analiz sonuçları ise henüz elimize geçmemiştir."

'DEPREMİN ZAMANINI KESİN OLARAK SÖYLEYEBİLMEK GÜNÜMÜZDE MÜMKÜN DEĞİL'

Söz konusu faylar üzerinde paleosismolojik araştırmalar için açılan hendeklerden elde edilecek sonuçlar ve deprem parametreleri ile aktiflik durumunun tespitinin mümkün olduğuna değinen Kaya, “ Bu parametreler ise tekrarlanma periyodu, yıllık kayma miktarı ve fay üzerinde meydana gelmiş en son depremin tarihine göre istatistiki olarak söylenebilecek bir şeydir. Yani gelecekte olacak muhtemel depremin zamanını kesin olarak söyleyebilmek günümüzde mümkün değildir. Bize düşen aktif fay hatlarının yakınına bina yapmamaktır. Hierapolis sağlam bir zemin üzerinde olmasına rağmen, Pamukkale Fayı’nın tam üzerinde olduğu için yıkılmıştır. Kötü zemin şartlarının olduğu yerlerde de mümkünse yerleşim olmaması gerekir. Olması gerekiyorsa da binaların statik ve konum olarak doğru projelendirilmiş, demiri, çimentosu, kumu, işçiliği 17 Ağustos 1999 depreminden sonra çıkarılan yönetmeliğe uygun, istenen standartlarda olmalıdır. Bunlara uyulmazsa 1899 Nazilli depremindeki Sarayköy örneğini yaşamamız kaçınılmazdır. Fay hatlarından uzak sağlam zeminlerde, inşaat tekniğine uygun olarak yapılmış binalarda depremlerde büyük bir hasar olmaz." diye konuştu.

Sonraki Haber