Davutoğlu-kalyoncu Ortak Basın Toplantısı
Başbakan Davutoğlu: (4) - "(Demirtaş'ın Sur'la ilgili çağrısı) Bunların meselesi herhangi bir şekilde ülkede huzur ve sükun olması değil, aksine teröristlerle işbirliği yaparak Türkiye’yi kaosa sürüklemek. İzin vermeyiz. Bir kez daha söylüyorum. Söylediği
ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Sur'la ilgili çağrısına ilişkin, "Bunların meselesi herhangi bir şekilde ülkede huzur ve sükun olması değil, aksine teröristlerle işbirliği yaparak Türkiye’yi kaosa sürüklemek. İzin vermeyiz. Bir kez daha söylüyorum. Söylediğimizin ne kadar ciddi olduğunu herkes herhalde zamanla görüyor. Orada tek bir silahlı birey kalmayıncaya kadar gerekli çalışmalar yürütülecek" dedi.
Davutoğlu, Ankara'ya resmi ziyarette bulunan KKTC Başbakanı Ömer Soyer Kalyoncu ile Çankaya Köşkü'nde, heyetler arası görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Bir gazetecinin, "Sur'daki operasyonlarda sona yaklaşılıyor ama bir yandan da HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Sur'a yürüyüş şeklinde bir çağrısı vardı. Bu çağrıyı nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine Davutoğlu, Sur'da, Cizre'de ve Silopi'de sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını söyledi. "Bütün bunlar bizim, Türkiye'nin her yerinde, her şehrinde, her mahallesinde, her santimetrekaresinde kamu düzenini ihya etmemiz ve kamu düzeni ilkeleri ve hukuk kuralları dışında davrananları etkisiz hale getirme sorumluluğumuzun bir parçasıdır" dedi. Bundan asla taviz verilmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kimin elinde silah varsa, nerede olursa olsun, o silahı bırakıncaya kadar bütün güvenlik birimlerimiz tarafımızca talimatlandırılmıştır ve gereken yapılacaktır. Burada bazı sokağa çıkma yasaklarının uzun sürmesi, hiçbir şekilde teröre bulaşmamış vatandaşlarımızın bu operasyonlardan zarar görmemesi için alınan bir tedbirdir.
Diyarbakır'da, Sur'da her gün valimiz bizimle de istişare ederek çağrıda bulunuyor. Hepimiz çağrıda bulunuyoruz. Diyoruz ki, 'içeride olanlar, kim kalmışsa çıksınlar ve sivil vatandaşsa Diyarbakır'dan, Sur'dan zaten çıkabilirler, yok suça bulaşmış kişilerse teslim olsunlar.' Bizim, mutlaka operasyon yapma gibi bir beklentimiz veya bu anlamda atılmış bir adımımız yok. Gerek olmadıkça hiçbir yerde operasyon yapılmaz. Niye başka bir yerde yapılmıyor? Nerede silah varsa, nerede barikat varsa, nerede kamu düzenini yok eden bir uygulama varsa orada yapıyoruz. Niye başka bir şehrimizde yok, niye başka bir ilçede yok? Niye kamu düzenine riayet edilen yerde yok da belli yerlerde odaklanıyor? Çünkü oralarda bunlar var ve her seferinde de teslim olmaları için çağrıda bulunuyoruz."
Davutoğlu, Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olduğunun altını çizerek, "Suçu işleyen kişi dahi teslim olduğunda, hukukuna riayet gösterilir. Demirtaş'ın 6-7 Ekim olaylarında nasıl provokatif bir dil kullandığını herkes biliyor. Nasıl son dönemlerde halkı isyana teşvik ettiğini ve 'silahlanın' diye çağrı yaptığını, 'ayaklanın' diye çağrı yaptığını herkes biliyor" dedi.
"Ankara saldırısı ve başka nice olaylarda, olayın faili tetkik edilirken, cenazelerimiz, canlarımız sokakta yatarken, devleti 'katil' diye tanımladığını biliyoruz. Bunların hepsi Demirtaş'ın sicilidir" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi de yine Sur'da, Diyarbakır'da provokatif açıklamalarına devam ediyor. Allah aşkına, bunların ağzından hiç 'silahları bırakın, biz Ankara'da siyaset yapıyoruz, elinize niye silah alıp bizim siyasetimizi lekeliyorsunuz' dediklerini duydunuz mu? Günlerdir Sur'da çağrı yapılıyor. Oraya gideceklermiş, yürüyeceklermiş. Bunların meselesi, herhangi bir şekilde ülkede sükun ve huzur olması değil, aksine teröristlerle işbirliği yaparak Türkiye'yi kaosa sürüklemek. Buna izin vermeyiz. Bir kez daha söylüyorum. Söylediğimizin ne kadar ciddi olduğunu herkes zamanla görüyor. Orada tek bir silahlı birey kalmayıncaya kadar gerekli çalışmalar yürütülecek. Bunlar teslim oldukları anda da mesele bitmiştir. O anda da biz açıkladığımız birlik, huzur ve demokrasi eylem planı çerçevesinde Silopi'de hayatı normale döndürüyoruz, Cizre'de adım adım döndürüyoruz. Sur'u da en iyi şekilde, tarihi niteliklerini koruyarak yeniden inşa edeceğiz. Sur'dan çıkmış bütün vatandaşlarımıza barınma yardımı dahil her türlü yardımı yapıyoruz. Onlar, bizim canımız, ciğerimiz.
Bütün Diyarbakır'da yaşayan vatandaşlarımızın, diğer şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız gibi canları, malları, namusları, güvenlikleri bizim şerefimiz olan vatandaşlarımızdır. Kimse burada teröristlerin yanında durarak... Düşünün biz bunu yapmak zorunda kaldık. Diyarbakır'da, Sur'daki vatandaşlarımız bize başvurdular. Şu ifadeleri kamuoyunun bilmesini artık gerekli görüyorum. Sur'daki vatandaşlarımızdan bir kısmı, ben Sur'a bayram namazına gittiğimde kulağıma eğilip söylenenleri biliyorum. Bu teröristler 'evlerinizin kapılarını açık bırakacaksınız, istediğimiz anda girebileceğiz, isteğimiz anda orayı kullanabileceğiz' demiş, yatak odalarına kadar girebileceklerini ifade edebilecek şekilde vatandaşları baskı altına almışlardı. Bu yüzden Sur'daki vatandaşlar, 'namusumuzu koruyun' diye devlete başvurdular. Bilinsin ki Diyarbakır ve Sur'daki her vatandaşımızın, hayatını da şerefine de namusunu da korumaya kararlıyız. Burada teröristlerin yanında durarak, insanların evlerini işgal eden, oraları silah odağı yapan bir anlayışı temsil eden Demirtaş'ın söz söyleyecek hakkı yok. Söylenecekse bir söz, dönsün desin ki 'Silahlarınızı bırakın, sizlerin hukukunu koruyacağız' diye çağrıda bulunsun."
- "Çok az bir yer kaldı zaten Sur'da terörden arındırılması gereken"
Cizre'de bodrumda cenazelerin olduğunun söylendiğini anımsatan Davutoğlu, günlerce buraya ambulans gönderildiğini ancak ambulansların keskin nişancılar tarafından hedef alındığını anlattı. Davutoğlu, "Bütün meseleleri, provokasyon. Bütün meseleleri, oradaki masum ve devletine sadık, son seçimlerde de oylarını kullanarak demokrasiye sadakatini göstermiş vatandaşlarımızı devlete karşı isyana çağırmak, kaos çıkarmaktır. Biz bunları çok gördük" diye konuştu.
Dün İçişleri Bakanı Efkan Ala ile konuştuklarını anlatan Davutoğlu, "Oradan çıkışlar kolaylaştırılacak. Çıkmak isteyen herkes çıkacak. Teslim olmak isteyen herkes adalete teslim edilecek. Bu anlamda hiç kimsenin hakkı çiğnenmeyecek ama çok az bir yer kaldı zaten Sur'da terörden arındırılması gereken. Bu operasyon tamamlanacak. Türkiye'nin her yerinde de huzur olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Selahattin Demirtaş'ın kendilerini de "katliamcı olmakla" suçladığını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bizi de herkes tanır, onu da tanır. Yüreğimizin nasıl insan sevgisiyle çarptığını ve tek bir vatandaşımızın tek bir saç teli için nasıl yüreğimizin kavrulduğunu herkes bilir. Gerçek anlamda bütün bu kaybolan canlardan tek sorumlu, gencecik çocukları kandırıp, barikatlar, hendekler arkasına götürüp Türkiye'de kaos çıkarmak isteyen Demirtaş zihniyetidir. Kesinlikle, bu zihniyete hiçbir şekilde yol verilmez. Dokunulmazlıklar, kürsü dokunulmazlığıdır. Dolayısıyla, herkes TBMM'de istediği fikri ifade eder ve ifade ediyor. Ama dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak, kimsenin de suç işleme hakkı ve özgürlüğü yoktur.
Dolayısıyla, bu çerçevede gereken hukuki süreçleri yakından takip edeceğiz. Kimse dokunulmazlıkları istismar ederek, milletin vicdanını kanatan, 29 canımızı almış teröristin taziyesine katılarak, bütün bir millete hakaret etme özgürlüğü, milletin acısını yok sayma özgürlüğüne de sahip değildir. Dünyanın hiçbir yerinde de bunun örneği olamaz."
- "Cumhurbaşkanımızın da eleştiri yapma hakkı vardır"
"Sayın Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla ilgili 'Cumhurbaşkanı kendi kişisel konumunu ortaya koymuştur' demişti ama Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mustafa Akış 'Hayır, hükümetin başı sıfatıyla da konuşmuştur' açıklaması yaptı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna Davutoğlu, "Sayın Başbakan Yardımcımızın açıklamasında kastettiği, Cumhurbaşkanımızın da herhangi bir devlet yetkilisi veya vatandaş gibi eleştiri yapma hakkı vardır. Ben de aynısını söyledim" yanıtını verdi.
Davutoğlu, "Cumhurbaşkanımızın bahsettiğiniz başdanışmanının açıklaması... Bana böyle bir açıklama iletilmiş, gelmiş değil. Varsa, böyle bir açıklama bilmiyorum. Cevap verme gibi bir tutum içine girmem, girmedim. Türkiye'de devletin nihai başı anlamında Cumhurbaşkanının yetkileri de, hükümetin başı anlamında, Başbakanın yetkileri de herkes tarafından bilinir. Anayasal çerçeve açıktır. Bu anlamda da Türkiye'de şu anki anayasa çerçevesi dışında yerleşmiş çok kuvvetli bir siyasi gelenek vardır. Bunların tartışılmasını da doğru görmem. Hele hele dediğim gibi herhangi bir açıklamayı da bilmiyorum. Bunun için yorumda da bulunmak istemem ama bir başbakanın, bir bürokratın bir ifadesi üzerine de yorum yapmasını da doğru görmem" açıklamasında bulundu.
Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bu şartlar altında masada olmayacakları" açıklamalarını da değerlendiren Davutoğlu, kendisinin de hazırlıklarını tamamladığını, Meclis Başkanı'na, AK Parti Genel Başkanı, Başbakan ve Grup Başkanı olarak bir mektubu ilettiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu'nun mektubunda bir dayatmanın söz konusu olduğuna, ön koşul bulunduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Parlamenter sistem olursa geliriz, olmazsa gelmeyiz. Şimdi uzlaşı dediğiniz zaten karşı tarafa bir şey dikte etmeden konuşmaya hazır olmak demektir. Eğer siz 'benim pozisyonum şudur, bunun dışında da bir şey düşünmem' dediğiniz anda bir komisyonun, uzlaşma komisyonu olma niteliğini anlamamışsınız demektir. Açık bir tutum sergiledim, en başta kendileriyle görüştüğümde de. Bizim tutumuz, başkanlık sistemi, tercihimiz. Siz parlamenter sistemi tercih ediyorsanız modelinizi getirin, biz de getirelim ve önü açık bir şekilde, zaman olarak demiyorum, fikir olarak, oturup bunları konuşalım. Hiçbir kayıt koymayalım, hiçbir ön şart koymayalım. Önemli olan demiştim ve tekrar söylüyorum, bir anayasanın ruhudur, insan hak ve özgürlükleridir, güçler ayrılığı prensibidir, demokratik hukuk devleti kurallarıdır. Anayasanın ruhunda anlaşırsak, iskeletinin ne olacağını da halka sorarız. Yani sistemin ne olacağı konusunda gerektiğinde halka sorarız. Ama bunlarda mutabık kalmadan, daha önce formu belirleyelim. Diyor ki açık bir şekilde, 'Parlamenter sistem dışında bir sistem konuşmayız'. O zaman biz de 'başkanlık sistem dışında bir sistem konuşmayız' dediğimizde uzlaşı mantığı kalmaz. Ama biz bunu demiyoruz, halen demiyoruz, biz her şeyi konuşuruz" ifadelerini kullandı.
Siyaset anlayışında ve kişisel akademik hayatında da konuşmaktan çekindiği hiçbir konunun bulunmadığını dile getiren Davutoğlu, konuşmaktan çekinenlerin kendi fikirlerine güvenmeyenler olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Birisi derse ki, 'Ben konuşayım da başkası beni dinlesin, başka kimse de konuşmasın', aslında o konuşacağı şeye güven duymuyor demektir. Nitekim Sayın Kılıçdaroğlu'nun 200 yıllık gelenek diye parlamenter sistemi atıfla anlatması... Mektubunda 200 yıllık gelenek diyor ama Türkiye'de biliyorsunuz meclis sistemi 1876'da başlıyor. 200 yıl olmadı. Belki Sened-i İttifaka kadar gidiyor ama Sened-i İttifakı da tartışmaya başlarsak apayrı bir olay çıkar. Kendisine de sormuştum. Milli şef kavramının olduğu bir yapıyı siz parlamenter sistem olarak değerlendirebilir misiniz o yıllar içinde? Yani bunların hepsi tartışılabilir ama birbirimizi itham etmek yerine fikrimize güvenerek tartışmaya açık olmamız lazım. Aslında bu tür tutum Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendi fikrine güvenmediğini gösterme tutumu. Biz rahatız, 'her şeyi konuşalım' diyoruz. 'Halk dinlesin, konuşsun' diyoruz. Gerektiğinde 'halka soralım' diyoruz. Bu anlamda 'referanduma gidelim' diyoruz. Çünkü kendimizden eminiz, ne istediğimizi biliyoruz, Türkiye'yi özgürlükçü bir demokratik sistemi tahkim edici bir anayasayla da taçlandırmak istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Bu çerçevede tutumlarını muhtevi bir mektubu Meclis Başkanı'na gönderdiklerini anımsatan Davutoğlu, "İnşallah CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu bu katı tutumundan vazgeçer ve bu süreç işler" dedi.
Uzlaşma komisyonunun toplanamaması halinde tutumlarının ne olacağı sorusu üzerine Davutoğlu, "Bu çalışmamız, ayrıca parti içerisinde bir komisyon var. Onlar, çalışmalarını sürdürüyorlar" diye konuştu.
"Dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde milletvekillerinin görüşlerini de aldığınızı biliyoruz. Bununla ilgili nasıl bir adım atılacak?" sorusu üzerine Davutoğlu, milletvekilleriyle görüşmesinin sadece dokunulmazlıkla ilgili olduğu yönünde yanlış bir kanaatin bulunduğunu söyledi. Davutoğlu, "Hayır. Ben, milletvekillerimizin kanaatlerine her zaman önem verdim. Daha önce de gruplar halinde, 7 Haziran seçimlerinden sonra, yani 24. 25. ve 26. dönem milletvekilleriyle de gruplar halinde görüşmüştüm. Bu sefer grupları daha da küçülterek 10 veya 15 kişilik gruplarla oturup Meclis'te dün gece yarısına kadar süren görüşmeler yaptık. İllerin talepleri, Türkiye'nin geneliyle ilgili siyasi çalışmaları kendilerinden dinliyorum. Tüm milletvekilleriyle bu hafta ve en geç gelecek hafta görüşeceğim.
Vurguladığınız husus bizim çalışmamız içerisinde yoktur. Tek taraflı olarak, bugün bir uluslararası ajansta da yer almış galiba, tek taraflı olarak meclisi feshetme yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesi gibi bir husus da bizim yaptığımız çalışmalarda yoktur. Böyle bir şey aramızda da tartışılmamıştır. Bunlar hep başkanlık sistemi üzerinden bir şüphe uyandırmak için üretilen spekülatif haberlerdir" ifadelerini kullandı.
(Bitti)