Cundalı balıkçılar kaçak avcılardan şikayetçi
Ayvalık ve Cunda'da ağ atan balıkçılar kaçak avcılıktan şikayetçi. Deniz dibinin talan edildiğini belirten avcılar, denizin korunması çağrısını yaptı.
Baudrillard, insanlığı ileri götürdüğü iddia edilen gelişimin aslında yok oluşa bilet olduğunu söyler. Ekolojik bağışıklık sisteminin çöktüğü dünyamızda artık distopyalar kimse için korkutucu değil. Sürekli bir eko-distopya hali devam ederken rövanşı kaybetmek için vakit kazanmaya devam ediyoruz.
Cundalı balıkçılardan ses var: “Kaçak avcılığın önüne geçin, denizi koruyun!”
Ayvalık, Kuzey Ege’nin en çok ziyaret edilen kasabalarından birisi. Ege’nin mitolojisini, zeytin ağaçlarını ve elbette denizini bağrında taşıyor. Balıkçılık ise ekonomisinde ve yaşamında önem taşıyor. Ancak sürdürülebilir balıkçılık ile ilgili herhangi bir planlamadan söz etmek mümkün değil. Yetersiz yasal düzenlemeler ve yasak avlanma, denizlerdeki habitat ve biyolojik çeşitlilik yıkımını hızlandırarak işleri daha da kötüye götürüyor.
Deniz patlıcanları tehlike altında
Ayvalık çevresinde sıklıkla yapılan yasa dışı deniz patlıcanı avı endişe verici boyutta. Bu omurgasız deniz canlısı yılda 150 ton kumu filtreleyerek ekolojik döngüde büyük önem taşıyor. Türkiye’de yasalara göre sadece dalgıçlar tarafından izinli bölgelerde limitli avlanması gerekiyor. Ancak Uzak Doğu mutfağının ve ilaç endüstrisinin gözdesi olan bu canlı, yüksek fiyatlara alıcı bulduğu için yasak avlanmanın kurbanı oluyor. Kilosu 50 liradan alıcı bulan deniz patlıcanın bir gecede yüzlerce kilo avlandığı tahmin ediliyor. Kangava ya da kangala denilen teknikle yapılan av esnasında denizin dibi de ciddi olarak tahrip ediliyor, balıkçıların ağlarına zarar veriliyor. Sistem yasal anlamda yetersiz ve pek çok aile bu işten para kazandığı için sessizlik hüküm sürüyor.
Kalamar bu sezon bol
Balık sezonunu bol kalamar ile açan Cundalı balıkçılar yasa dışı deniz patlıcanı avı ve amatör balıkçıların ticari amaçla avlanmasından şikâyetçiler. Cunda balıkçı barınağında 1992’den beri faaliyet gösteren Ayvalık Su Ürünleri Kooperatifi başkanı İsmail Güren ve yardımcısı Hasan Azak 121 üyeli kooperatifte yaklaşık 13 metrelik 50 teknenin balıkçılık yaptığını söylüyor.
Hasan Azak: “Eskiden güzel kazanırdık”
45 yıldır balıkçılık yapan Midilli mübadili Hasan Azak, Cunda nüfusunun %80’nin balıkçılık ile geçindiğini söylüyor. Azak, 2008 yılında büyük torba ağ atan trata teknelerinin yasaklanması ile balıkçılıktan kazandıkları gelirin çok azaldığını belirterek: “Trata teşkilatımız vardı. Haybeye yasaklandı, millet sağa sola dağıldı. Eskiden güzel kazanırdık. Şimdi illegal işler yapılmaya başlandı.” diyor.
Yazın az balık çok para, kışın çok balık az para
Şu anda sübye, ahtapot ve kalamar ağı atıldığını ifade eden Azak: “Burada sepet olmuyor, parakete işi oluyor. Palamut ve lüfer zamanında fanyalı, dönek ağlar atılıyor. Fanyasız ağ olarak kupa ağ, barbun ağı atıyorlar. Nisan ayından sonra ufak kayıklarla ahtapota, kalamara çıkılıyor. Yazın az balık çok para, kışın çok balık az para var. 15 yıl önce çok o kadar bolluk vardı ki, tuttuğumuz balığı garibanlara dağıtıyorduk. Aklına ne gelirse çıkıyordu. Kalamar, sardalye, hamsi. Şimdi gariban balık alamıyor.” diyor.
En büyük sorunlarının denizin dibini tahrip eden kaçak avlanma olduğunu belirten Hasan kaptan: “Deniz patlıcanını kaçak olarak avlayan yaklaşık 250 tane tekne var. Yani Ayvalık’ta yaklaşık bin kişi yasa dışı iş yapıyor. Bir tekne gecede 150 kilo deniz patlıcanı tutuyor, kilosu 50 liradan anında ödeme ile satıyor.”
Emekli olan kayık alıyor
Amatör balıkçıların ticari olarak balık tutmasında da yakınan Hasan Azak, “Emekli olan kayık alıyor. Amatör kayıklar yasal olarak 5 kilo balık tutabiliyor. Ancak denetim olmadığı için fazla tutuyorlar ve satış yapıyorlar. Her sene tekneme para harcayıp bakımını yapıyorum. Amatör teknede ise bir gemici, bir de Türk bayrağı var. Sahil güvenlik onları denetlemiyor bizi denetliyor. Onlara “Niye fazla balık tutuyorsun?” diye sormuyor. Ticarete döküyorlar işi. Burada bizi düşünen bir yapı yok. Yasa olmadığı için devlet bir şey yapamıyor. Yeni yasanın çıkmasını bekliyoruz. O yasa ile tekneye el koyulacak ve hapis cezası verilecek. Bu olursa işin önüne geçilecek.” diyor.
Sürdürülebilir balıkçılık konusunda yeterli çalışma olmadığını belirten usta denizci, bakanlığın yıl sonunda balıkçılara anket yaparak, hangi balığı ne kadar tuttuğunu ne kadar mazot yaktığını sorduğunu söylüyor: “Bir çeşit dalga geçme anlayacağın!”
Ağ varsa oh çekiyoruz
Aytaç Şimşek, Kırlangıç isimli 8,5 metrelik teknesi ile Cunda’da çocukluğundan beri balıkçılık yapıyor. Genç balıkçı yasaklanan tratanın, serbest olan gırgır ve trol teşkilatından daha masum olduğunu savunuyor: “Tratanın yasağı denizi koruma amaçlı olsa yüreğimiz gam yemeyecek. Gırgır ve troller de denize zarar veriyor. Tratalar yasaklandıktan sonra uzatma ağı atıyoruz. Ama şu aralar çok ağ atamıyoruz. Dönüp dolaşıp yasa dışı deniz patlıcanı avlayanlara denk geliyor. Denizin altında demirleri çektikleri için ağlarımızı parçalıyorlar. Şansımız varsa ortalama ayın 15 günü balığa çıkıyoruz.”
Şansın varsa ayda 3 bin lira
Balıkçılık ile geçinmenin neredeyse imkânsız olduğunu söyleyen Aytaç Şimşek, “Bir balıkçı devamlı çalışırsa ayda maksimum 3 bin kazanır. Kooperatiften dolayı tarım sigortası ödüyoruz. Buradan bir abimiz geçen yıl emekli oldu, aylık 900 lira maaş çıktı. Bu para ile çoluk çocuk nasıl geçinirsiniz?” diye soruyor.
Yasa dışı deniz patlıcanı avı, ışıkla gece dalıp zehirle balık tutma ile ticaret yapan amatör balıkçılardan dertli olan Şimşek: “Bir misafirim olsa teknemle denize açılamıyorum. Çünkü tayfa belgesi olan sarı tezkere istiyorlar. Ama amatör balıkçılar istedikleri gibi denize açılıp ticaret yapıyor. Keza patlıcancılar da avlanıyor her gece, denizi mahvettiler. Yakında hiçbir şey kalmayacak. Deniz süngerini, eriştelerini, pinaları yerle bir ediyorlar. Denizin dibinde büyük tahribat var.” diyor ve ekliyor:
“Denizde kaçak avlananlar ile karşılaştığım zaman çok üzülüyorum. Eskiden ağdaki balıkları düşünerek heyecanla giderdik. Balık varsa ‘oh’ çekerdik! Şimdi ise ağ yerinde mi diye düşünerek gidiyoruz. Ağ varsa ‘oh’ çekiyoruz. Balığı düşünemez hale geldik. Deniz patlıcanı avlayanlar ağlarımızı parçalıyor. Kıyılarda sürüklenmiş ağlar var. Bir ağ takımı bin lira. Korkudan ağ atamaz hale geldik.” Patlıcan avı yapanların kendilerine karşı çıkan bir balıkçıyı dövdüklerini belirten Aytaç Şimşek, işleyişten şikayetçi. “Senin arkanda kimse durmazsa nasıl mücadele edersin?” diye soruyor.
Yasak avlanma yöntemleri
Yasaların çok ağırlaştırılması gerektiğini söyleyen Şimşek; zeytin ağaçları gibi denizi de korumak gerektiğinin altını çizerek: “Bu sene Midilli’de en çok balık çektikleri sene. Aramızda 4 mil var. Bizim denizimiz çok güzel ama kıymetini bilmiyoruz.” diyor.
Endüstriyel balıkçılığın zorbalığı
Dünyada ‘Mavi Ekonomi’ kapsamında sürdürülebilir balıkçılık üzerine yapılan mavi örgütlenmelere Türkiyeli balıkçıların da ihtiyacı var. Forumlar ve kooperatifler ile küçük ölçekli balıkçılık faaliyetlerinin sadece ekonomik olarak değil kültürel olarak da korunması zorunlu. Endüstriyel balıkçılığın zorbalığını önlemek açısından yerel çalışmalar önem taşıyor.
Ancak Ege’de balık işleri kesat. İlkim değişikliği, yasa dışı avlanma, tahrip edici yöntemler, yüksek ölçekli av, deniz kirliliği ve istilacı balık türleri yüzünden küçük ölçekli balıkçılık yapanlar zor durumda. Balıkçıların zor durumda olması ise hepimizin zor durumda olması anlamına geliyor.