Cumhurbaşkanı Erdoğan Gençlerle Buluştu
Cumhurbaşkanı Erdoğan:(3)-"Sadece iktidar partisi ile MHP el ele verse, 367'yi bulamayabilirler o ayrı bir konu ama hiç olmazsa millete gitmenin yolu açılabilir. Ben inanıyorum ki millete gitmenin yolu açılsa, millet böyle bir yeni anayasaya 'evet' diyece
İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, "Sadece iktidar partisi ile MHP el ele verse, 367'yi bulamayabilirler o ayrı bir konu ama hiç olmazsa millete gitmenin yolu açılabilir. Ben inanıyorum ki millete gitmenin yolu açılsa, millet böyle bir yeni anayasaya 'evet' diyecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yıldız Sarayı Silahhane'de TRT ekranlarından canlı yayınlanan "Cumhurbaşkanı'nın Gençlerle Buluşması" programında gençlerin sorularını yanıtladı.
Göreve geldiklerinde devletin borçlanma faizinin yüzde 63, milli gelire oranda da yüzde 73 olduğunu anımsatan Erdoğan, bunun şimdi yüzde 30'a gerilediğini anlattı.
Devletin borçlanma faizini yüzde 63'ten tek haneli rakamlara çektiklerini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birçok kişiyle ters düşüyorum ama benim tezim şudur; ben enflasyonla faizin doğru orantılı olduğuna inanırım, ters orantılı olduğuna değil. Eğer siz faizi yükseltirseniz, enflasyon da yükselir, faizi düşürürseniz enflasyon da düşer. Devletin borçlanma faizi yüzde 63 olduğu zaman enflasyon yüzde 30'du. Faizi tek haneli rakama çektik, enflasyon onunla beraber tek haneli rakama düştü. Şu anda faizi biraz yüksek tutunca, yine yükseliyor. Enflasyon da yükseliyor. Amerika'ya baktığımız zaman nedir onlarda faiz oranı? 0,50 o da yeni, 0,25'ti, 0,50'ye çıkardılar. Japonya'ya bakıyorsunuz, eksi. Avrupa'ya bakıyorsunuz, işte 1, 2, buralarda. Şimdi buralarda bu denli faiz düşükse, bizde faiz, komisyonlarını da ilave ederseniz, yüzde 15 yüzde 16'lara çıkıyor. Bu ne demektir? Siz bu ülkede yatırımın önünü kesiyorsunuz, yatırım yaptırmayacaksınız, yatırım yaptırmazsınız. Çünkü girişimci yatırım yapabilmesi için parayı ucuza mal etmesi lazım. Eğer parayı ucuza mal edemezse yatırım yapması mümkün mü? Değil.
Bu sadece yatırımı sağlamayacak. Neyi sağlayacak? Sana bir de istihdam sağlayacak. Çünkü yatırım olduğu zaman arkadan neyi getirecek? İstihdamı getirecek. Bitmedi, istihdamı sağladın bir de üretimi getirecek. Bu da bitmedi, bir şeyi daha, sana rekabet gücü kazandıracak ama eğer parayı ucuza mal ederse. Eğer parayı ucuza mal etmez de eğer pahalıya mal olursa, o zaman bu yatırımcıyı iflasa götürür. Şu anda olduğu gibi."
Reel sektör ile finans sektörü arasındaki dengelere bakıldığında, asıl parayı kazananın finans sektörü olduğunu belirten Erdoğan, "En çok parayı finans sektörü kazanır, reel sektör değil. Ben de böyle konuştuğum zaman finans sektörü rahatsız oluyor 'sen bize düşman mısın?' diye. Hayır ben size düşman değilim. Ben ülkemde reel sektör için finans sektörünün bir kaldıraç görevi görmesini istiyorum. Kanaat ekonomisi dediğim zaman o da şu; dikkat edin ciddi manada bir israf ekonomisiyle karşı karşıyayız. Birçok yerde, diyelim ki evlerimizde ihtiyacımız, giyiminizden tutun, kuşamızına kadar. Bakıyorsunuz ki artık her şey diyelim ki bir moda tehdidi altında, bir takım elbiseyle yetinirken, birkaç takım oluyor veya iki, üç takım. Aynı şekilde araç gereç. Bakıyorsunuz aynı evde beyefendinin de bir aracı var, hanımefendinin de bir aracı var. Bir araçla yetinmiyorsunuz" ifadesini kullandı.
Batı toplumlarında toplu taşımanın çok ileri olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, araçların hafta sonu kullanıldığını, hafta içi işe giderken ise toplu taşıma araçlarının tercih edildiğini anlattı.
Kanaat ekonomisi devreye sokulduğunda hem ailelerin hem de ülkenin güç kazanacağını, bunun bir diğer adının verim ekonomisi olduğunu ifade eden Erdoğan, "İsraf ekonomisinden verim ekonomisine geçiş... Bu verim ekonomisine geçişi başardığımız anda Allah'ın izniyle Türkiye'ye yeni bir sıçramayı da beraberinde getirecektir" dedi.
-"Suriyeli kardeşlerimizi sınır boylarında bırakamayız"
Bir öğrencinin "2011'de bu olaylar başladığında açık sınır siyaseti uyguladınız. Ondan sonra süre uzadı, Suriyelilerin sayısı arttı, sonra uluslararası gelişmeler oldu. Suriyeliler emin olmak istiyor. Siz Suriyelilerle nasıl bir siyaset uyguluyorsunuz ve bu siyaset değişken mi?" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz Suriyeli kardeşlerimizi sınır boylarında bırakamayız. Elimizden gelen neyse sonuna kadar onu yapmaya devam edeceğiz. Zira onlar bizim kardeşlerimiz. Onlar bombalanırken 'varsın ölsünler' diyemeyiz. Bu bizim için bir kardeşlik görevidir. Kaldı ki insani olan yaklaşımımız da budur. Şu anda ben vatandaşlarıma bakıyorum, şu yaklaşım içindeler; 'biz ensarız, onlar muhacir.' Dolayısıyla bu yaklaşımı biz kaybedemeyiz.
Zira 500 bin insanın öldürüldüğü, katledildiği bir Suriye var. Bir devlet terörü estiren bir zalim Esed var, terörist Esed var. Aslında bunun Lahey'de yargılanması gerekir ama uluslararası camia, bunu henüz halledebilmiş değil. Bu kadar insanın canına kıyan, onları varil bombalarıyla öldüren böyle bir adam şu anda hala rahatlıkla konuşabiliyor. Moskova'da kırmızı halılarla ağırlanabiliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar nasıl dünya ülkesi? Nasıl bunlar BM Güvenlik Konseyi üyesi. Onun için ben diyorum ki dünya 5'ten büyüktür. Dünyada 196 ülkenin kaderini, 5 ülke belirleyemez. Buna hakkı yok."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. Dünya Savaşı'nın şartları içinde bunun böyle olabileceğini ama bugün aynı şartların yaşanmadığını dile getirerek, "Bunun reforme edilmesi lazım. Düşünün 5 ülke daimi üye, bunun yanında gelecek 10 üye geçici üyeler. Bunlar da ikişer yıl orada görev yapacaklar. Biz de diyoruz ki bunu reforme edelim. Bütün kıtaların temsilcileri yok. Sadece Avrupa'dan burada 3 ülke var. Rusya, İngiltere, Fransa, Amerika, Çin. Böyle bir yapı. Afrika'dan var mı? Yok. Peki niye? Onların da burada bulunması lazım. Güney Amerika, Latin Amerika'dan da yok. Şimdi bütün bu tablo içerisinde bir de dini durumlara bakıyorsunuz. Dini noktadan bir tane Müslüman ülke o beşin içinde yok. Ben biraz daha aşıyorum işi, peki Budistlerden var mı? O da yok. Biz diyoruz ki burada 196 ülke, dönerli bir şekilde yer alması lazım. Bunun içinde hem kıtalar değerlendirilmeli, daimi üye, geçici üye olmamalı. İcabında 20 ülke olmalı ama dönerli bir şekilde bunlar orada görev yapmalı. İki yılda bir bu değişebilir. İki yılda bir hem bu kıtalardan gelecek olanlar değişir hem de inanç gruplarından gelecek olanlar değişir" diye konuştu.
Bugün dünyada 1,5 milyarı aşkın Müslümanın yaşadığını ancak 1,5 milyarı aşkın Müslüman'ın BM Güvenlik Konseyi'nde bir temsilcisinin bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ben geçici üyeliği, üyelik olarak kabul etmiyorum. Biz de geçici üyelik yaptık. Ama hiçbir kıymeti harbiyesi yok geçici üyenin. Hepsi o 5 üyeden birinin dudağı arasında. 'Hayır' dediği zaman mesele bitmiştir. Oradan karar çıkartamazsınız. Öyleyse olması gereken dünya 5'ten büyüktür. Bu reformu yapıp, bu problemi çözmek. Bu olur mu olmaz mı? Olur, olmaz. Ben gittiğim her yerde anlatıyorum. Bütün liderlere söylüyorum. Bunu hep beraber yapacağız diyorum. Bu sadece benim görevim değil. 'Halden memnun musunuz?', 'Hayır'. Değilsek hep beraber 191 ülke teşebbüs etmemiz lazım. Edelim, girişimde bulunalım. Netice alırız, almayız bu ayrı mesele. Ama bu adımın atılması lazım. Bu konuyla ilgili olarak duruş çok önemli."
- "Babamız da olsa zulmederse yolları ayırırız"
Suriye ile ilgili Rusya'nın "Beni rejim çağırdı, ben de Suriye'ye geldim" dediğini hatırlatan Erdoğan, "Mecburiyetinde değilsin ki. Aramızın iyi olduğu zamanda bana Sayın Putin'in hep söylediği şuydu; 'Ben de tasvip etmiyorum'. E niye gittin? Aran benimle açıldı, hemen gittin. Benim o Esed ile ailece çok iyi günlerimiz vardı. Fakat halkına zulmettiği anda kendisini aradım. Başbakanımız o zaman Dışişleri Bakanımdı, gitti 5-6 saat kendisiyle görüştü. O da bir netice alamadı. Netice alamayınca dedik ki kusura bakma, seninle yollarımızı ayırıyoruz. Çünkü biz eğer babamız da olsa zulmederse yolları ayırırız. Zulüm ile abad olunmaz, zalimle de yan yana durulmaz. Bir Müslüman asla zalimle yan yana durmaz. Onun için bu hassasiyetimizi sonuna kadar koruyacağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'ye destek vermeye devam edeceklerini dile getirerek, şunları söyledi:
"Bayırbucak Türkmenleri ile olan meselelerimizin zaten geçmişini biliyorsunuz. Adana'daki tır meselesinde yaşadığımız olaylar ortada. O konuda neler yaşadık hepsi ortada. Ama bütün bunlara rağmen Türkiye'de öyle mahfiller var ki bu mahfiller bile ne yaptılar? Bizi bu desteği verdik diye bizi ciddi manada eleştirdiler. 'Ne işiniz vardı orada?' Oraya değil de biz DAEŞ'e yardım gönderiyor muşuz? Bunu dediler. Bunlar bu kadar vefasız, bu kadar nankör ve bu kadar ihanet içinde. Her defasında söylememize rağmen, bunu söylemek suretiyle dünya kamuoyunda bizi karalamak istediler. Tuttu mu? Tutmadı. Niye? 'At denize balık bilmezse, halik bilir' diye bizde güzel bir söz var. Biz öyle baktık, öyle yola devam ettik. Bayırbucak Türkmenleri'ni yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Suriyeli kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız."
- "Ben partilerin kapatılmasını istemiyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin soru üzerine, son anayasanın 1982 Anayasası olduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa, aslında bizim bir darbe anayasası olarak hakikaten üzerine ısrarla gitmemiz gereken bir anayasa oldu ve bu anayasa ortaya konduktan sonra da dengeler ciddi manada değişti. Zira bakış bir darbeci bakışıydı. Bir darbeci bakışıyla da tabii normal bir insanın bakışı aynı değildi. Bu sıkıntıyı, çelişkiyi ortadan giderebilmek için biz bir adım attık. O adımı attığımız zaman da ancak 26 maddeyi değiştirebildik" dedi.
Değişen 26 maddenin yanına partilerin kapatılmasıyla ilgili 27. maddenin eklenemediğini anımsatan Erdoğan, "Ben partilerin kapatılmasını istemiyorum, buna karşıyım. Ne yazık ki bizim dışımızdaki 3 parti, bu maddede Parlamentoyu terk ettiler. Biz yalnız kaldık. İçimizden üç arkadaşımız, ne yazık ki onlar da parlamentodan çıktılar. 330'u yakalayamadık, 330'u yakalayamayınca bunu biz anayasa değişikliği kapsamına alamadık. Eğer alabilseydik, bugün partilerin kapatılması diye bir şey söz konusu olmayacaktı" ifadesini kullandı.
"Partiler kapatılmasın" diye bağırıp, çağıranların o gün meclisi terk edenler olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Niye meclisi terk ettiniz? Bunun cevabını verebiliyorlar mı? Hayır. Çünkü samimi değiller. Onlar şuna alışmışlar; 'nasıl olsa bizim yedekte iki tane, üç tane parti var. Birisi kapatılırsa, hemen bir tanesini devreye sokarız. Hesap bu. Ama biz gerçekli yaklaşalım istedik, samimi olalım dedik. Benim o zamanlarda ifadem şu oldu. Parti kapatılmaz ama ister genel başkanları olsun ister varsa bakanlar, milletvekilleri olsun, onlar yargılanır, onlar ceza yiyecekse onlar ceza yer. Çünkü düşünün ki bir partinin 10-15 milyon üyesi var veya aldığı oy var. Faraza iktidar partisinin şu anda 23,5 milyon aldığı oy var. Eğer siz bir iktidar partisini kapatma yoluna giderseniz, ki Başbakanlığım döneminde böyle bir durumla karşı karşıya da kaldık, o zaman siz sadece Tayyip Erdoğan ile beraber 330-340 milletvekilini cezalandırmıyorsunuz ki tam aksine 23,5 milyon oy veren insanı cezalandırıyorsunuz. Böyle bir yetkiniz, hakkınız olamaz. Bu demokratik de değildir. Böyle bir şey olamaz. Ama ne oldu? Yargılama neticesinde kıl payı iş kurtarıldı. O dönem, o şekilde atlatıldı."
- "Bu ülkede siyaset bariyer olmaktan çıkmalı"
Bugün de bir parti ne yaparsa yapsın, kapatılmasına karşı olduğunu dile getiren Erdoğan, genel başkan veya milletvekillerinden yargılanması gerekenler varsa, onların yargılanması gerektiğini söyledi.
İktidar partisinin yaptığı açıklamayı çok yerinde bulduğunu ve desteklediğini ifade eden Erdoğan, "Dokunulmazlığı olan bütün milletvekillerinin, şu anda dokunulmazlıklarıyla alakalı fezlekeleri Parlamentoda olanların bir defa dokunulmazlıklarının kalkması gerekir anlayışı... Bunu niye söylüyorum? Siyasetçi, bunların önünde bir koruma bariyeri olmamalı. Siyasetçi veya siyaset buradan çekilmeli, yargı ne gerekiyorsa bunun kararını vermeli. Çünkü vatandaş ne diyor? 'Cumhurbaşkanım bu işi halledin. Bizim paralarımızla bunlar bize saldırıyor'. Aynı şeyi vatandaşın arasına girmenin milletvekilleri açısından çok daha sıkıntısı var.
Diyorlar ki; 'Ne duruyorsunuz?', 'Niye gereğini yapmıyorsunuz? Bu kadar şehitlerimiz var, bütün bu şehitlerimiz geliyor, siz bunlar karşısında hala sessiz duruyorsunuz. Birileri, taziye çadırı kurmuşlar da onların taziye çadırına gidiyormuş.' Ne demek? Bölücü terör örgütünün mensubunun, taziye çadırı diye bir çadırı olabilir mi? Böyle bir çadıra bir milletvekili gidebilir mi? Nasıl gidersin sen ya? Sen bu milletin vekili olacaksın, bölücü terör örgütünün bir teröristi ölecek, sen onun, hazırlanan bilmem ne çadırına gideceksin. Böyle saçmalık mı olur? Bütün bunlarla ilgili bu ülkede siyaset bariyer olmaktan çıkmalı ve oraya yargı elini koymalıdır. Atılması gereken adım da budur diye ben inanıyorum, böyle düşünüyorum."
- "İktidar partisi ile MHP el ele verse..."
Bu konuda da Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açmış olduğu bu yolda, atmış olduğu bu adımla ana muhalefet partisinin de kararını vereceğini belirten Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de bu konuda birkaç kez olumlu açıklamalarının bulunduğunu, onların da bu kararı vereceğini, böylece Parlamentodan ciddi bir kararın çıkacağına inandığını ifade etti.
Bu işin önünün açılmasının, yargının da atması gereken adımları atmasının gerektiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni anayasayla ilgili bu konudaki somut kararlar çok önemli. Anayasanın 14. maddesi var ki bu maddede soyut bir durum söz konusu. Bunun somut hale getirilmesi lazım. Nerede, hangi noktada, ne olursa, ne olacak? Bunun orada çok net olarak ortaya çıkması lazım ki bu tabii sadece 14 değil, bunun dışında birçok maddeler var. Bu maddelerde de bence bunlar rahatlıkla bir kararın alınabilmesi hususunda net, somut olması lazım. Bir kanun var mı hakkında, yok mu? Buna bile mahal bırakmadan, adımın atılabilmesi lazım. Hele hele böyle bir süreçte 60 maddeyi önceki dönemde buldu çalışmalar. 'Bu 60 maddeyle ilgili adım atılsın' dendi, maalesef yanaşılmadı. 'Şimdi devam edelim işte ana muhalefet de buna katılırsa...' Gerek yok. Bu aslında şu anda diyelim ki burada sadece bir iktidar partisi ile MHP el ele verse, 367'yi bulamayabilirler o ayrı bir konu ama hiç olmazsa millete gitmenin yolu açılabilir. Ben inanıyorum ki millete gitmenin yolu açılsa, millet böyle bir yeni anayasaya 'evet' diyecektir. Ben milletimize bu noktada güveniyorum. İktidar partisi ile MHP arasında asgari müştereklerin değil, azami müştereklerin olduğuna inanıyorum. Azami müştereklerin olduğu iki görüş, iki yapı eğer bir araya gelir de böyle bir milli ve yerli anayasayı eğer oluşturursa, bu millet de kendisi için, kendi dokusunu yansıtan milli ve yerli bir anayasaya 'evet' diyecektir diye düşünüyorum. Temenni ederim ki bu adım da kararlı bir şekilde atılır."
(Sürecek)