CHP'den çok konuşulacak rapor: O tarihten bu yana AK Partililere dokunulamıyor!
CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, hazırladığı “yargı ve dokunulmazlık” raporuna göre 2010 yılından bu yana AK Partililere dokunulamadığını öne sürdü.
CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, AK Parti’yle ilgili “yargı ve dokunulmazlık” raporu hazırladı. “2010 referandumundan sonra AK Parti’nin ‘dokunulmaz’ olduğunu görüyoruz. Bu dönemden sonra haklarında fezleke hazırlanamıyor, mevcut fezlekelerin akıbeti belli değil” diyen CHP’li Tekin Bingöl, “Dönemin Başbakanı ve günümüz Cumhurbaşkanı hakkında fezleke hazırlayabilen bir yargı düzeninden, adı anıldığında hakaret davası açan bir yargı sistemine geldik. Yargı artık AK Parti’ye dokunamıyor” dedi.
CHP’li Bingöl’ün sorularına TBMM Başkanlığı’nın verdiği yanıta göre Meclis’te yeni eklenen 11 dosya ile birlikte milletvekillerinin dokunulmazlığının düşürülmesine ilişkin fezleke sayısı bin 290’a ulaştı. Bingöl’e verilen yanıtta, CHP’li milletvekilleri hakkında 240, İYİ Partililer hakkında 12, HDP’liler hakkında 911, DBP’liler hakkında 56, DP’liler hakkında 6, TİP’liler hakkında 9, Yenilik Partisi’nin 1, bağımsız milletvekilleri hakkında 33, MHP’liler hakkında 2 ve AK Partili milletvekilleri hakkında 14 dokunulmazlık dosyasının TBMM’de Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon’da bulunduğu açıklandı.
“AK PARTİLİLER BİR ANDA SUÇ UNSURU OLABİLECEK DAVRANIŞLARDAN VAZ MI GEÇTİ?”
Cumhuriyet’ten Erdem Sevgi imzalı habere göre, AK Parti hakkındaki yargılanabilirlik düzeyinin 2010 referandumundan sonra değiştiğini kaydeden Bingöl, şunları kaydetti:
“İktidarlarının ilk 10 yılında AK Partili milletvekilleri hakkında 383 fezleke hazırlanırken, 2010’dan sonra bu sayıda dikkat çekici bir düşüş söz konusu. AK Partililer bir anda suç unsuru olabilecek davranışlardan vaz mı geçti? Hayır. Değişen ana unsur, yargının tutumu. Yargı artık AK Parti’ye dokunamıyor.
Dönemin Başbakanı ve günümüz Cumhurbaşkanı hakkında fezleke hazırlayabilen bir yargı düzeninden, adı anıldığında hakaret davası açan bir yargı sistemine geldik.
Hatta şu an Erdoğan hakkındaki fezlekelerin akıbeti bile belli değil. Dokunulmazlığı nedeniyle yargılama devam etmediğine göre bu dosyalar nerede? Ama söz konusu muhalefet olduğunda ışık hızında fezleke hazırlanabiliyor. Yargılamalar devam edebiliyor. ‘Eller iner, kalkar’ anlayışıyla vekillikler düşürülebiliyor. Düşündüklerimiz bile artık fezleke konusu. Merkez Bankası’ndan kaybolan 128 milyar doların akıbetini sorunca bile Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açılan bir yargı düzenini yaşıyoruz.”
REFERANDUMDA NELER OLMUŞTU
12 Eylül 2010'da gerçekleşen referandum öncesi, referandumda hayır cephesini oluşturanlar, paketin kabul edilmesiyle yargı bağımsızlığının sona ereceği uyarısında bulunmuştu. Referandumla birlikte yargı yeniden dizayn edilmiş, yargı içerisindeki FETÖ yapılanması hız kazanmıştı.
Referandumda “evet” çıkması için büyük çaba gösteren FETÖ'cülerin lideri Fetullah Gülen “İmkan olsa mezardakilere bile evet oyu kullandırsak” demişti. Referandumdan çıkan 'Evet' sonucunu değerlendirmek üzere balkon konuşması yapan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'de bulunan Fethullah Gülen'e de teşekkür ederek şunları söylemişti:
"Buradan okyanus ötesine mesajlar olduğuna göre bizim de bu mesajı verenlere bir cevabımız olması lazım...
Okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum."