Çevreciler, Taş Ocaklarının Çevreye Verdiği Zararı Konuştu

KIRKLARELİ’de Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyeleri tarafından sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı, 'Doğal varlıklar ve çevresel etki değerlendirmesi' semineri düzenlendi. Toplantının ikinci gününde...

KIRKLARELİ’de Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyeleri tarafından sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı, 'Doğal varlıklar ve çevresel etki değerlendirmesi' semineri düzenlendi. Toplantının ikinci gününde ise komisyon üyeleri ve çevreciler Koruköy mevkiinde bir süre önce kapatılan taş ocağı madeni çevresinde incelemelerde doğanın katledildiğini söyledi.

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyeleri, Kırklareli Üniversitesi Kültür Merkezi’nde 'Doğal varlıklar ve çevresel etki değerlendirmesi' semineri düzenledi. Birçok sivil toplum örgütü temsilcilerinin de katıldığı seminerde Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer de yer aldı. Taş ocaklarının kapatıldıktan sonra doğa verdiği zararların konuşluğu seminerin ikinci gününde ise madenlerin yerinde incelemesine geçildi. Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyeleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri Dereköy yolu Koruköy mevkiinde bir süre önce kapatılan taş ocağı madeninde incelemelerde bulundu. Yaklaşık 170 hektarlık Ormanlık alanda faaliyet gösterdikten sonra kapatan madenin çevreye ve doğaya büyük zarar verdiğini ifade eden Kırklareli Doğayı Yaşatma ve Koruma Derneği (DAYKO) Kırklareli İl Temsilcisi Göksal Çidem müdahaleye rağmen 2 yıldır bölgede herhangi rehabilite çalışması yapılmadığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Biz suç duyurusunda bulunduk. Bölgede hiçbir kontrol ve güvenlik yok. Bölgenin yakınından bulunan köylüler hayvancılık yapmakta. Can ve mal güvenliği açısından tehdit oluşturmakta. Istırancalar bölgesinde daha önce 170 dönüm ormanlık alan olan taş ocağı faaliyeti sonucunda bu hale gelen bir noktadayız. Bölgede Koruköy ve Kapaklı köyleri var. Bu alanın çevresinde şu anada küçükbaş hayvancılık yapılıyor. Kırklareli Orman İşletme müdürlüğüne can ve mal güvenliği açısından tehdit oluşturduğu ve bir an önce rehabilite edilene kadar etrafının çevrilmesi gerektiğini bildirdik. Orman İşletme müdürlüğü bu talebi Karayolları 1’inci Bölge Müdürlüğüne yazdılar. İki yıl önce başlattığımı bu girişimden sonra ne yazık ki değişen hiçbir şey olmadı. Orman olan bir alan taş ocağından sonra çöplerini de bırakarak gidilmiş. Çöplerin içinde yanık yağlar gibi bir çok madde bırakılarak gidilmiş. Doğa ve çevre kirletilmiş oldu. Taş ocağın toprağı patlatarak üzerinde toprağı alıyorlar, mıcırı alıyorlar, ağacı kesiyorlar, yer altı su kaynağını kirletiyorlar ve ardından çekip gidiyorlar."

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı avukat Ali Arabacı da "Ülke doğasının ne hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Tamamen ormanla kaplı alanın nasıl yok edildiğini, bitki örtüsünün tamamen ortadan kaldırıldığını gözlemliyoruz. Bu yapılanlar bundan sonra yapılacak yatırımlar için örnek oluşturulabilecek nitelikte bir yer. Sürdürülebirlik bu değildir. Bunun adı doğa katliamı" dedi. Arabacı şöyle devam etti:

"Türkiye Barolar Birliği bunlarla mücadele etmeye çalışıyor. Asıl mücadele ettiğimiz alan budur. Doğanın yok edilmesine karşı mücadele. Ülkenin her alanında bunu yapmaya çalışıyoruz. Nükleer santral için dava açarken bunları yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğu varsayımı nın bir aldatmaca olduğu çok açık, uzun yıllar dan beri çok açık. Eğer Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olmuş olsa aldığımızı mahkeme kararlarını uygular, doğa bu halde kalmaz, bu hale getirenleri cezalandırırdı. Kararları uygulamayanları cezalandırırdı. Ne yazık ki biz kararları uygulatamıyoruz. Mahkemeler tarafsız değil. Mahkemeler yürütmenin baskısı altında. Adaleti yakalamak mümkün olmadığı gibi bazı şans eseri yakaladığımız adaleti de uygulayabilme olanağına sahip olamıyoruz."

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekolojisi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise taş ocaklarının da madencilik gibi son 10 yılda 13 bin ruhsat verildiğini anlatarak, "Ülkemizde doğaya saygı göstermeden kalkınma örneklerinden bir tanesini de şu anada burada görüyoruz. Burası olduğu gibi sömürülmüş, sonrada artık ekonomik değeri kalmayınca, zorluklar karşısına çıkınca görüldüğü gibi yerden su çıkmış, tekrar yeniden taş ocağı şeklinde işletemeyince de kaçmış" dedi.

FOTOĞRAFLI

Sonraki Haber