Bitmeye mahkum evlilikler
Ünlü bir ilişki terapisti olan Sherry Amatenstein, ilişkilerdeki çıkmazları anlatıyor.
Bir çift ile ilk görüşmemde boşanmaya doğru gittiklerini anlayıp anlayamayacağıma dair sık sık soru alırım. Yanıtım şu: “Evet, ama…”
Seans boyunca, durmaksızın öfke dolu ve saygı yoksunu kelimeler ve jestler kullanıyorlarsa, evet. Sahip oldukları değerler ve hedefler birbirinden çok farklıysa, evet. Birçok ihanet yaşanmış, ancak iyileşmeye dair herhangi bir çaba gösterilmiyorsa, evet.
Fakat danışmanlık arıyor olmaları, hala bir tutam da olsa umudun var olduğunu gösterir. Bozukluğun ve karmaşanın ortasında sağlıklı, hala köklenip çiçek açabilecek bir şeyler kalıp kalmadığı çabuk belli olur.
İşte bir ilişkinin sınırda olduğunun 9 işareti: (Tüm hasta isimleri değiştirilmiştir.)
1. Birbirlerini sürekli aşağılıyorlar
Andrew ve Sheila, oldukça katı ve her an göz devirmeye hazır bir şekilde kanepenin zıt uçlarına oturdular. İlk seansın tamamını birbirlerine hakaretler yağdırarak ve küresel ısınma dışında her şey için birbirlerini suçlayarak geçirdiler.
Andrew: “Yaptığın tek şey şikayet etmek. İyi bir şey yaptığımda da takdir etmiyorsun beni. Bu yüzden uğraşmaktan vazgeçtim.”
Sheila: “Lütfen ama, her zamanki gibi geçmişi baştan yazıyorsun. Seni memnun etmek için sürekli şekilden şekle giren ama sen nazik bir jestte bulunmaktan aciz olduğun için karşılığında hiçbir şey alamayan benim.”
Andrew: “O kadar aptalsın ki, ağzından çıkan hiçbir şeye katlanamıyorum.”
Bir çift, yoldan bu denli saptığında geri dönmek için bir pusuladan fazlasına ihtiyaç vardır.
Ben insanlara, ilişkilerinin geldiği nokta konusunda her iki tarafın da payını sahiplenmesinde yardımcı olur, onları önceden birbirlerinde ne gördüklerini hatırlamaları için destekler, acımasızlığın bedeli olduğunu hatırlamalarını sağlarım.
Eğer bu davranışlarını azaltamazlarsa, ilişkileri yok olmakla kalmayacak, atacakları her adım da ters tepecektir.
Beşinci ve son seansta Sheila bana şunları söyledi: “Andrew’a kötü davrandığımda kendimi sevmiyorum. Ama o da içimdeki iyilikleri artık dışarı çıkaramıyor. Ben de aynı şekilde. Sanırım ayrılmamızın vakti geldi.”
2. Birbirlerinden çok kaosla evli gibiler
Tanıdık davranışı tekrarlamak insanın doğasında vardır. Bağırışların, belirsizliğin ve bol dramın sabit olduğu bir evde yetiştiyseniz eğer, gözünüzdeki evlilik konsepti de bu şekilde olur.
Bu, uzun süreli bir ilişkiyi asla yürütemeyeceğiniz anlamına gelmiyor; ancak eski alışkanlıklar kolay aşılamazlar – yerlerine yenileri konmadığı sürece...
Beth, çocukluğu boyunca ebeveynlerini birbirlerini yüksek sesle eleştirirken, birbirlerine ve çocuklarına verdikleri sözleri bozarken izleyerek geçirmişti. Kompülsif alışveriş düşkünü olan babası, aileye finansal zorluklar getiriyordu.
Eşi Paul ise iki alkolik tarafından yetiştirilmişti, bu yüzden karmaşaya çok da uzak değildi. Dengesiz ebeveynlerini tetiklememek amacıyla hayatının ilk 16 yılını ‘iyi çocuk’ olarak geçirmişti.
Evlilik danışmanlığı, boşanmaktan kaçınabilmek için atabilecekleri son adımdı. “Her şey sakinleştiğinde, Beth’in artık beni sevmediğinden korkuyorum. Çünkü o tutkusunu bağırarak gösterir. Ama çığlıkları bana panik ataklar getiriyor.” dedi Paul. Gittikçe sık bir şekilde, geceleri komşusunda geçirmeye başladı.
Beth ise “Paul her zaman çok tatlı; ama yine de gidecek korkusuyla yaşıyorum. Kötü davranarak kendimi sevimsiz yapıyorum. Sonra da korkunç hissediyorum.” dedi.
Yıkım içerisinde ikisi de güvenli birer liman arıyorlardı. Ebeveynlerinin ilişki türlerini kopyaladıklarını fark ettiklerinde, durmak daha kolay oldu. Sağlıklı sınırlamalar ve “Büyük bir şey satın almak istiyorsan öncelikle eşine danış.” gibi kurallar oluşturduk.
En önemlisi, savunma eğiliminin ve korkunun altında yatan duyguları keşfettik. Beth, davranışlarıyla eşinin sevgisini test etmek yerine, ihtiyacı olan şeyleri söylemeye başladı: “Kendimi güvende hissetmiyorum, bana sarılabilir misin?” gibi.
Ve Paul de arzularını gittikçe daha iyi ifade edebilmeye başladı: “Bağırışların kendimi babamın önünde korkudan sinmiş gibi hissetmeme sebep oluyor. Lütfen sesini alçaltabilir misin?” Bir daha kaçmaya ihtiyaç duymadı.
İlişkileri zehirliden güvenliye doğru ilerledikçe, bir boşanma avukatı yerine bebek sahibi olmayı düşünmeye başladılar. “Kolay olmayacak; ama artık ailemin hatalarını tekrar etmeye mahkûm olmadığımı biliyorum.” dedi Beth.
3. Bir trajedi ile allak bullak olmuşlar
Evlilik yemininde ‘iyi günde, kötü günde’ ifadeleri geçse de bazı çiftler katlanılmaz bir kayıp sonrası gelen acı yüzünden birlikte olmakta zorlanıyorlar.
Kathy ve Bill, aile kurmak için sabırsızlanan çocukluk aşıklarıydılar. Bebekleri, ani bebek ölüm sendromu ile hayatını kaybettikten altı ay sonra terapiye geldiler.
“Dickie doğduğunda tüm hayallerimiz gerçek olmuş gibiydi. Şimdi ise her şey küle dönüştü” dedi Kathy.
Terapi süresince her iki taraf da ölüm için gizlice birbirlerini suçladıklarını kabul etti. Bir süre sonra bu duyguların, aksi takdirde açıklanamayan bir dehşet olan bu durumu mantığa oturtmaya dair bir girişim olduğunu anladılar.
Saklamak yerine iletişim kurmayı, kayıpları ne zaman akıllarından çıksa suçluluk duymaktan vazgeçmeyi öğrendiler.
Fakat nihayetinde ayrılmaya karar verdiler; çünkü bebek olmadığında bağlayıcı bir unsur da olmuyordu. “Bırakın birbirimizi, daha kendimizi bile tanıyamadan, çok genç yaşta evlendik.” dedi Bill son seansta.
Çiftler, sağlam bir temelleri olduğunda trajedilerden sağ çıkabilirler. Eğer bir ilişki, kriz atlatmak üzereyse, evlilik de krize girer.
4. Kendi evliliklerine karşı kayıtsız hale geldiler
Bir çift ofisime geldiğinde ve birinde ya da her ikisinde de psikolojik açıdan bir ilgisizlik gördüğümde, kendime şöyle derim: “Houston, bir sorunumuz var.”
Bu evreye, uzun ve ölümcül bir ilgisizlik artışı sonucunda ulaşılır. Tartışma yoktur, ‘Süt bitti’ den öte bir iletişim bulunmaz. Bu evre, kişinin iç dünyasına dönme, kendini tehlikeye atmak istememe ve saygısızlık görme ya da yok sayılma korkusu yüzünden risklerden kaçınma ile dolu ayların ve hatta yılların sonucudur.
Sorunların ve hatta önemsiz keyiflerin paylaşımı çok azdır. Seks, tarih olmuştur.
Geriye dönüş için gerçek iletişim, karşısındakini ‘açık kulaklarla’ gerçekten dinlemek gerektirir – yani savunmayı bir kenara bırakmak.
5. Bir şeyleri karşısındakinin bakış açısından görme yetilerini kaybettiler
Birine, ayrı düştükleri bir konu üzerinde partnerlerinin ne hissettiğini anlayıp anlamadığını sorun. Yanıt, çok büyük ihtimalle “Elbette.” Olacaktır. Ancak bir insan kendi pozisyonunun doğruluğuna tamamen inanmışsa, karşısındaki insan ne düşünürse düşünsün ‘elbette’ yalnızca göstermeliktir.
Örneğin Pamela’nın “Ken, ona biraz kilo ver dememden nefret ediyor; ama onun iyiliği için söylüyorum.” demesi, Ken’in bunu her duyduğunda çocukluğuna gidip arkadaşlarından ve kardeşlerinden duyduğu hakaretleri hatırladığını anlamasıyla aynı şey değil. Eşinin duygularını sürekli ezip geçmesi, Ken’in sert bir kabuk oluşturmasına sebep olabilir – uzun süreli bir yakınlık için hiç de iyi değil.
Empati yoksunu çiftlerden, her birinin oturup bir kağıda ya da tablete kendisiyle evli olmanın nasıl bir şey olabileceğini yazmalarını istiyorum. Bu egzersizden sonra Pamela, kilo konusunda ne zaman ‘faydalı’ tavsiyeler verse Ken’in yaşadığı aşağılanmayı ve acıyı anlamaya başladı. Şimdi ise konuyu şu şekilde dile getiriyor: “Ken, kilonun getireceği sağlık sorunları konusunda endişeliyim. Ama şunu bil ki bir tabak makarna daha yesen, yine de evlendiğim o harika adam olacaksın.”
Bir evliliğin empati olmaksızın sürebilmesi çok zordur.
6. Birbirlerine güvenmiyorlar
Saplantılı kıskançlık içerisinde çırpınan birçok ilişki gördüm.
Dave, Carol’ı hiç aldatmamış olsa da Carol eşinin onu aldatacağından sürekli şüpheleniyordu. Dave seansta bu konudan şikayet etti: “Sürekli telefonumu kontrol ediyor. Arkadaşlarımla maç izlemek isteyeceğimden şüpheleniyor. Bir keresinde işteyken arayıp ağlaya ağlaya iş arkadaşımla ilişki yaşadığımdan yakındı – ama böyle bir şey yapmıyorum. Daha fazla dayanamayacağım.”
Paranoyasının bir sebebi vardı; Carol’ın babası annesini sürekli aldatıyordu – ilk iki erkek arkadaşı da öyle.
Ona “Şu an yaptığın şey, kendini gerçekleştiren bir kehanet yazmak. Bu şekilde Dave’i kendinden uzaklaştırıyorsun.” dedim. “Mantıklı düşünebildiğim anlarda bunu anlayabiliyorum. Ama şüpheler geldiğinde katlanılmaz bir baskı hissediyorum, rahatlamak için saldırmam gerek.” diye cevap verdi.
“Saldırmana gerek yok. Bu dürtüleri nasıl anlayabileceğini ve kontrol edebileceğini henüz öğrenmedin.”
Carol, bir sorununun olduğunu kabul etti ve bireysel terapi istedi.
İlişkiler güvenle gelişirler. Partnerinizi bunaltmak, nihayetinde aşkın sönmesine sebep olur.
7. Değerleri ve hedefleri uyumsuz
Sandy ve Jim, çok az ortak noktaları olduğunu biliyorlardı; ama aşkın ve arzunun bunun üstesinden gelebileceğin düşündüler. Bu formül, birkaç yıl boyunca işe yaradı. Çocukları olduğunda ise işler değişti.
“Ev hanımı olmamı istiyor. Ama işim, benim kimliğimin büyük bir parçası.” dedi Sandy.
Jim’in tepkisi ise şu şekildeydi: “Vaktini çocuklarınla ya da benimle geçirmeyi istemek yerine bir hukuk firmasında geçirmeyi istemen, bana kendimi reddedilmiş hissettiriyor.”
Bir başka potansiyel sorun sebebi ise Sandy’nin gösterişli bir hayat tarzı isteği ve Jim’in gösterişli olan her şeye tiksinti ile yaklaşmasıydı.
Kim olduğumuzu özgeçmişimiz belirler. Partnerler, para, ebeveynlik rolleri, çocuk bakımı, ev idaresi, sadakat gibi temel konularda tamamen anlaşmak zorunda değiller; ancak farklılıklar ekstrem derecede ise, stres ve anlaşmazlıklar kaçınılmazdır.
Aşk ve arzu önemlidir; ancak insanlar DNA’larına işlenmiş olanları değiştiremezler. Kabul edilebilir özverilerde bulunulamıyorsa, boşanma kaçınılmazdır. Sandy ve Jim’de de durum buydu.
8. Sürekli geçmişte yapılan hatalardan dem vuruyorlar
Cara ve Peter, evlendikten 5 yıl sonra terapiye geldiler; ikisi de eski yaraları üzerinde düşünmekten vazgeçemiyordu. Cara, nişanlarından bir hafta önce Peter’ın başka bir kadınla randevuya çıkmasını unutamıyordu (Peter itiraf etmişti, aralarında hiçbir şey geçmediğini, yalnızca evlilik için gerçekten hazır olup olmadığını anlamak için yaptığını söylemişti). Peter ise düğünlerinden bir hafta sonra babası kalp ameliyatı geçirdiğinde Carol’ın yanlarında olmayışını unutamıyordu.
Sayısız özür dilendi, iki taraf da birbirini affettiğini iddia etti; ancak belli ki unutulmamışlardı, anlaşmazlık anlarında dile gelmeleri zor olmuyordu.
“Sadık olduğunu biliyorum; ama cebinde yüzüklerle başka bir kadınla olduğunu gözümün önüne getirdiğimde hala çıldıracak gibi oluyorum.” dedi Cara.
Peter ise Cara’nın iş gezisini kısa kesip ameliyata yetişmemesi yüzünden hissettiği ihaneti unutamıyordu. “Evet, ailemin diğer sağlık sorunlarında benimleydin; ama aklımın bir ucunda hep o şüphe var: işten daha önemli değil miyim?”
Terapi sırasında, hiç kimsenin – özellikle de bir eşin – mükemmel olmadığını konuştuk. Onu olduğu gibi kabul etmek yerine beklentilere girmek, sevgi dolu bir ilişkiyi yiyip bitiren karıncalar gibidir. Geçmişte kalan kinlere tutunmak, şu anda yaşananlardan keyif almayı imkânsız hale getirir. Kinin içinde kapana kısılmak, kişinin kendini sömürülmüş hissetmesine yol açar.
Onlara “Gardınızı düşürürseniz tekrar incineceğinizden korkuyorsunuz. Fakat bunu yapmazsanız asla gerçek anlamda birlikte olamayacaksınız.” dedim.
Kolay bir süreç değildi; ama Peter ve Cara eninde sonunda geçmişi arkalarında bırakabilmeyi başardılar.
9. İlişkileri, evlilik yerine bir iş birlikteliği haline geldi
Siz, hayat boyu partnersiniz, ev arkadaşı değil. En ufak bir şeyde ‘haydi görüşürüz’ diyip çekip gidemezsiniz. Birbirlerini hayatlarının merkezine koymayı başaramayan çiftler, kırmızı çizgiye yakın dururlar.
Dani ve Jay, paralel hayatlar yaşamaya başladıkları için terapiye geldiler – çocuklar, iş, hobiler, sosyal medya güncellemeleri vs birlikte kaliteli zaman geçirmeye üstünlük kurduğu için.
“Sanki yabancı gibiyiz. Artık onunla ne konuşacağımı bilmiyorum.” dedi Dani.
Jay de aynı şekilde: “Eskiden en iyi arkadaşımdı. Şimdi ise iş arkadaşı gibiyiz. Eskisi gibi olamayacağımızdan korkuyorum.”
Bu durum hakkında bir şeyler yapmaya karar verdiler. Birbirlerinden başka herhangi bir şeye odaklanmayı bıraktılar. Hobileri ile ayrı ayrı ilgilenmektense birlikte dansa başladılar, tabletlerini kapadılar ve akşamları birbirleriyle konuşmaya başladılar. Çocuklar olmaksızın bir hafta sonu planladılar.
“Evliliğin zaten cepte olduğunu, enerjimi hayatımdaki diğer şeylere yönlendirebileceğimi düşündüm. Ama işler öyle dönmüyormuş!” dedi Dani.
Gerçekten de öyle. Zor zamanlardan geçmeyen ilişki sayısı çok azdır. Ancak araştırmalara göre, negatif, öfke dolu ve incitici yorumlarla yaralanan evlilikler, aşağılamalar ve disfonksiyonlar nazik ve düşünceli hareketlerle ve sözcüklerle değiştirildiğinde geri döndürülebilir. Evlilik kurtarılamasa da zehirli davranışlardan kurtulmak bile sıkıntıya girmeye değerdir.
HT Hayat