Bakan Soylu: ''Her türlü senaryoya göre tedbirimiz hazır''
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, katıldığı canlı yayında soruları yanıtlıyor. Bakan Soylu, "Üretim tedarik zincirlerinin devam etmesi şarttır. Şehirler arası seyahati daha da zorlaştıracağız." dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Tarafsız Bölge'de Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Vatandaşa mesajımız çok net. 'Şehirlerden şehirlere gitmeyin. Daha fazla zorlaştıracağız.' dedi.
Tarafsız Bölge programına katılan Soylu, "Şehirlere giriş çıkışlar ciddi anlamda kontrol altında tutuluyor mu, önümüzdeki günlerde bu süreç daha keskin bir biçimde uygulancak mı? şeklinde soruya, şu yanıtı verdi:
"Biraz önce Sağlık Bakanımız da açıkladılar. Özellikle bir politikamız var. Herkesi evde tutabilmek. Mümkün olduğunca izolasyonu sağlayabilmek ve temassızlığı oluşturabilmek. İşin başından itibaren bir kaideyi ısrarla ifade etmek istiyoruz. Bir kamu düzenini ayakta tutmalıyız. Zor bir süre içerisindeyiz. Bütün dünya zor bir süreç içerisinde. Bunun ne kadar devam edeceğini, bunun hangi süreç içerisinde bir noktaya doğru ilerleyeceğini ne dünya biliyor ne bunun ilk çıktığı Çin biliyor ne biz biliyoruz ne de Avrupa biliyor. Kamu düzenini ayakta tutmak bizim açımızdan en önemli süreçlerden bir tanesidir."
Sağlık sisteminin ayakta kalmasının önemine işaret eden Soylu, şöyle devam etti:
"Hastalığın veya salgının bulaşıcı ve onun oluşturacağı hastaların sağlık sistemini neredeyse işleyemez hale getirmemesini temin etmek. İkincisi bu. Sağlık sistemi ayakta kalmalıdır. Üçüncüsü özellikle ifade etmek istiyorum. Bu hala belirsiz bir süreçtir, ne kadar gideceği belli değil. Onun için gıda tedarik zincirinin ve birtakım üretim tedarik zincirlerinin, sağlık, temizlik ve hijyen dahil aslen hayatımızın temel unsurları olan tedarik ve üretim zincirlerinin devam etmesi esastır. Tüm bunlarla birlikte biraz önce söylemeye çalıştığım sosyal mesafe ve sosyal izolasyonun sağlanmasını bir şekilde… Bu dördünü yürütme konusunda alınabilecek tüm tedbirler alınmaya çalışılıyor. Tüm dünyada alınmaya çalışılıyor."
Özel araçlarla şehirlerarası yoluculuk
Soylu, ülkelerin Kovid-19 ile mücadelede farklı yöntemler benimsediğini anlatarak, Türkiye'nin bunların tamamını izlediğini söyledi. 3-4 gündür 81 ilin giriş ve çıkışlarını sıkılaştırdıklarını anımsatan Soylu, şunları kaydetti:
"Aslında bizim vatandaşa mesajımız çok net. 'Şehirlerden şehirlere gitmeyin. Daha fazla zorlaştıracağız.' Burada hem sağlık kontrolü yapıyoruz hem de her aracı kontrol etmeye çalışıyoruz. Evde kalmak ve şehri terk etmemek esastır. Beni arıyorlar ‘3 saat kuyrukta bekledim.' diye. 5 saat de kuyrukta bekleyebilirsiniz. Taşınma halinin son bulması gerektiği özel bir dönemin içerisindeyiz. Bunu ısrarla anlatıyoruz. Tedbirimizi alıyoruz. Uçak yolculukları Türkiye içerisinde neredeyse durma mesabesine geldi. Bize talepler geliyor. Otobüs talebiyle beraber bize gelen sayı 100 bin. Biz bunun hepsine cevaz veremeyiz. Vermemiz de imkansız. Mümkün değil. Burada birtakım kodlar koyduk. Kişi hastadır, İstanbul’a gelmiştir, dönmek istiyordur. Bu anlaşılabilir bir şey. Acil bir hastası vardır, ısrarla gitmek istiyordur. bu gidebilir. Ölümü olmuştur gidebilir. Bir iş için, üretim için acil gitmesi gerekir. Bunu da bir vesikayla belli etmesi gerekir. Sağlık Bakanımız da söyledi. En acil işlerimizi bile evden yapmaya online yapmaya devam ediyoruz. Buna rağmen 100 bininin üzerine talep var. Bu talebi neden yaptığımızı hala anlayamıyorum."
Soylu, talepleri "e-devlet" İçişleri Bakanlığının "e-başvuru" hizmeti üzerinden, Alo 199 hattından ve havalimanları ile otogarlardan aldıklarını anlattı.
Gelen taleplerden "Muhakkak yer değiştirmek zorundayız" gibi bir psikoloji içinde olunduğunu anladıklarını belirten Soylu,
"Oysa bu dönem özel bir dönem ve bizim bu dönemde yer değiştirmememiz, bulunduğumuz yerde kalmamız gerek." dedi.
Soylu, şehir değiştirmelerine ilişkin polis çevirmelerinde söylenen şartların taşınmaması durumunda nasıl bir yöntem izlendiğinin sorulmasının üzerine, şunları kaydetti:
"Esas itibarıyla biz fiili bir zorluk çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu çok net ifade ediyorum. Özel araçların da İstanbul dışına ya da kendi şehirlerinin dışına çıkmasını istemiyoruz. Bunun için tüm özel araçlara yönelik bir ateş ölçümü yapıyoruz. Onlara 'Siz nereye gidiyorsunuz?' diye soruyoruz. Sadece bununla da kalmıyoruz. Bütün valilerimize bir genelge yayımladık. Orada da diyoruz ki 'Eğer bir kişi sizin ilinize veya şehrinize başka bir ilden veya şehirden gelmişse, bunu tespit ettiğiniz andan itibaren o kişinin veya ailenin evden çıkmadan 14 gün boyunca izole edilmesini sağlayacak tedbirler alacaksınız.' Gerek Umreciler, gerekse de yurt dışından gelen vatandaşlarımız, öğrencilerimiz yurtlarda kalıyor. Şu anda toplam 18 bin 700 kişi yurtlarda kalıyor. Biz Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kredi ve Yurtlar Kurumuyla bir çalışma ortaya koyduk. Gençlik ve Spor Bakanlığı, 'Siz bu meseleye AFAD'dan dolayı, diğer kamplarınızdan dolayı alışıksınız. Burada polis de içerde olması gerekir. Bizimle beraber bunu yaparsanız, siz yönetici olursanız biz de size yardımcı olursak bu işin içerisinde oluruz.' dedi ve biz de kabul ettik. Burada Umreciler gidiyor, testi yapılıyor, negatif ise evine gönderiyoruz. Evine gönderirken Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu ile beraber hazırladığımız bir form imzalattırıyoruz. Bu formda, 'Ben evden 14 gün çıkmayacağım ve Bilim Kurulu'nun tavsiyelerine uyacağım.' diyorlar. Eğer uymazsam Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun şu maddesindeki üzerime verilecek cezayı da kabul ediyorum.' diyorlar, imzalayıp çıkıyorlar. Biz bunu burada bırakmıyoruz. Kim hangi ile gidiyorsa, o ilin valisine, o ilçenin kaymakamına ve kolluğuna bunu iletiyoruz, hem fiziki olarak onun her gün takibini yapıyoruz, hem de telefonla beraber Sağlık Bakanlığımız da aynı şekilde takibini yapıyor. Yani burada muradımız şu; Otobüs yolculuğu zaten yüzde 99 azaldı. Uçak yolculuğu neredeyse günlük birkaç sefer seviyesine düştü. Kim ne derse yapsın biz bu kısıtlamayı yapmak zorundayız. Bu kısıtlamayı uygulamak zorundayız ve bunu uyguluyoruz. Bu hareketliliği engellemek zorundayız.
İstanbul'dan Gebze ve Çerkezköy'e üretim için servisle gidenlerle ilgili herhangi bir kısıtlamalarının olmadığını vurgulayan Soylu, onların servis içerisinde nasıl gideceğine dair bir kural zaten koyduklarını anımsattı.
Soylu, özel araçların il dışına çıkmalarını arzu etmediklerini yineleyerek, "Bunun için de fiili olarak her türlü zorluğu oluşturmaya çalışıyoruz. Eğer çıkacaklarsa bundan sonra -ki Sağlık Bakanımızla da bugün bir değerlendirme yaptık- buna ait farklı tedbirler de ortaya koymaktan da çekinmeyeceğimizi aslında yaptığımız uygulamalarla bir şekilde ihsas ettiriyoruz, değerlendiriyoruz." diye konuştu.
Bunları açık açık konuşmanın zamanı olduğunun altını çizen Soylu, "Sayın bakanımız verileri açıkladı. Biz bu veriler üzerinden mesele başladığı, vakalar tespit edilmeye ve ölümler başladığı andan itibaren sürekli önlem almaya çalışıyoruz. Şehir içinde toplu taşımada önlemleri aldıktan sonra önce yüzde 50'ler sonra yüzde 60'lar sonra yüzde 75'ler seviyesine düştü. Hafta sonları yüzde 90-92 seviyesine düştü ama hafta içi sürekli artarak, dün yüzde 83'tü, bugün rakamın biraz daha yükseldiği kanaatindeyim. Yani hem aldığımız tedbirlerle hem ortaya koyduğumuz strateji esası itibarıyla başarıya ulaştığını ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Soylu, özellikle 18 büyükşehir belediyesindeki yolcu hareketliliğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstanbul dün yüzde 84'lerdeydi. Eğer elimizdeki tablolarda dramatik yükselişler olursa bu şu demektir; bir gevşeme var. Gevşeme olduğu andan itibaren biz başka bir tedbir alacağız ama sadece bu değil. Aynı zamanda yayılmada farklı bir noktada kendine ait gidiyorsa biz farklı tedbirleri alma konusunda irademizi ortaya koyarız. Bu 81 vilayetten özel araçların çıkması, bizim idari bir tasarrufumuzdur. Bu bir genelgeye talimata bağlanmamıştır. Yeri gelir şunu uygulayabiliriz. Özel araçların illerden çıkışını engelleme şansına sahibiz. Bunu hemen yapabiliriz. İllerde bazı özel araçların kısıtlanmasını gerçekleştirebiliriz. Yani bunu da yapabiliriz. Önümüzde bu tedbirleri almaya mani yada kanuni bir hal söz konusu değildir. 24 vilayetimizde karantina tedbiri uyguluyoruz. Valilerimize ön görüldüğü yerde bu tedbirlerin artırılması talimatını verdim. Sağlık Bakanlığımız da buna 'uygundur' dedi. Bu karantina tedbirleri aslında oraları sınırlayarak onun yayılımını önlemeye yönelik tedbirlerdir. Bu aşamaya gelindiği zaman karantina tedbirleri alınmakta çekinilmemektedir."
Soylu, "Karantina sokağa çıkma yasağı gibi bir şey midir?" sorusuna, "Kısmen öyle, o alanı kapatıyorsunuz, ilişki ve teması kesmeye çalışıyorsunuz. Diyelim ki 100 ve 70 hanelik bir yerde 8-10 vaka görüldü. Bu risktir. Orada temas başladığında bu alan bulaş ile karşı karşıya kalacaktır. Hemen orada il sağlık müdürlüğümüz, vali ve kaymakamlarımız karantina kararını alıyor." cevabını verdi.
"Avrupa bu bulaşı sağlıyor"
İçişleri Bakanı Soylu, "İstanbul bu işin merkez üssü gibi duruyor. İstanbul'dan diğer illere yayılması endişesi var mı?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bu işin en başından bu yana en çok dikkat ettiğimiz il, İstanbul. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konuda özel tedbirler almamız gerektiğini söylediği il, İstanbul. Çin, İran ardından Avrupa ile başladı. İstanbul, Avrupa ile çok iç içe. Avrupa'nın 9 ülkesine çok önce uçakların kalkmasını ve onların sınır kapılarımızdan girmelerini yasaklamamızdaki temel sebep, bizim önümüzdeki bu rakamların yavaş yavaş yükseliyor olmasıydı. Çünkü Avrupa bu bulaşı sağlıyor. Umrenin ne kadar ve nerelere sağladığını da teker teker biliyoruz. Ancak İstanbul'u esas itibarıyla etkileyen ve bu bulaşı sağlayan Avrupa. Onun için tüm tedbirlerden önce Avrupa'ya bu yasaklamaları, uçakların durdurulması tedbirlerini aldık. Onun üzerine İstanbul'da kaymakamlar ve valimizle bir araya geldik. Pazarlarda aldığımız tedbirler dahil olmak üzere yaklaşık 218 bin esnaf kapattık Türkiye genelinde. Bunların büyük bölümü İstanbul'da. Esas itibarıyla bu bulaşın yayılmasını engellemek içindir. Birkaç vilayette bulaşın İstanbul'dan geldiğini görünce hemen İstanbul'dan giriş ve çıkışları, yurt içi uçuşları durdurduk."
Soylu, tespit edilen vakanın hikayesini de takip ettiklerini dile getirerek, "Şu an bizim elimizde bu vakaların öyküsünün nereden geldiğinin temel bilgileri söz konusu. Anadolu şehrine nereden geldiği belli ve bu öyküler üzerinden mümkün olduğunca tedbir alamaya çalışıyoruz. Sürekli bir analiz yapıyoruz, bugün yetkililerle 3,5 saat hangi tedbirleri almalıyız diye görüştük. Uygulamasında akim kaldığımız tedbirimiz yok gibi ama yüzde 70-80 başarı oranına tedbirlerimiz yok mu var onlarla ilgili de sıkılaştırma kararı alıyoruz. Bu anlamda otobüslerde iki kişinin yan yana gelmemesi için yetkililerin uyarması gerektiğini iletiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Sahada gördüklerimizi paylaşmak durumundayız"
"İstanbul'a özel bir karar alınacak mı?" sorusu üzerine Soylu, bu durumda söylenecek en kötü sözün "Her şey iyi durumda" demek olduğunu, bunun herkesi büyük bir gevşekliğe ve rehavete iteceğini söyledi.
Soylu, işin başından itibaren kötü senaryoların tamamına ait alabilecekleri tedbirleri ortaya koymaya çalıştıklarını ifade etti.
"İstanbul'da sokak çıkma yasağı gerekiyorsa, bu karar sizin kararınız mı olacak, Bilim Kurulu'nun kararı mı olacak?" sorusu üzerine Soylu, hiçbir kararı kendi başlarına almadıklarını, böyle bir yetkinliklerinin olmadığını belirtti.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu'ndan çıkan kararların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a arz edildiğini ifade eden Soylu, "Oradan çıkacak değerlendirmeyle şu ana kadar bütün kararlar alınmış ve alınmaya devam etmektedir. Sahada gördüklerimizi elbette ki paylaşmak durumundayız. Elbette ki Bilim Kurulu bana 'Bankaların önüne polis barikatı koyup, tek tek insanların girmesini sağla' demiyor ama bu konuda kendi aldığımız inisiyatifle yapabileceğimiz işler var. Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığının bize söylediği 'Siz seyrekleştirmeyi yapın. Sosyal mesafeyi arttırın. İzolasyonu sağlayın.' Biz, hayatın olağan hareketliliğine yönelik bir tabloyu gördüğümüz andan itibaren bu seyrekleştirmeyi yaparız." diye konuştu.
"Yürümüyorsa, üst tedbirleri almak bizim temel sorumluluğumuz"
Bakan Soylu, temel görevlerinin alınan tedbirlerin yürüyüp yürümediğini kontrol etmek olduğunu vurgulayarak, "Eğer yürümüyorsa, üst tedbirleri almak da veya önermek de elbetteki bizim temel sorumluluğumuzdur. Eğer biz İstanbul'dan hareketliliği çok yoğun olarak görüyor veya bir başka şehirden hareketliliği çok yoğun olarak görüyorsak, yapmamız gereken temel şey, evet biz bu tedbiri aldık ama bu tedbirle şu anda istediğimiz sonucu elde edemiyoruz, bu konuda yapmamız gereken bir üst tedbiri almaktır. O tedbirimiz de hazırdır ve o tedbiri istediğimiz an devreye sokabiliriz." dedi.
"Bir üst tedbir gerekirse o adımı atarız dediğinize göre, sokağa çıkma yasağı da söz konusu olabilir mi?" sorusuna karşılık Bakan Soylu, "Her türlü tedbir alınır, bundan imtina etmenin bir anlamı söz konusu değil. Başta söylediğim 4 ana kuralı ne kadar sürdürebileceğiz, biz buna da bakmak durumundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Soylu, "Bazı üretim bantlarını durdurabilir misiniz? Durduramayacaksınız. Gıda üretimini, sevkiyatını, kamyonları durdurabilir misiniz? Durduramazsınız. Diyelim ki 20-25 gün sokağa çıkma yasağı yaptınız. Sokağa çıkma yasağı yapacağınız zaman bunlara da hazır olmalıyız. Millet gıda tedarikini nereden sağlayacak?" ifadelerini kullandı.
Hayatın bir bölümünün devam etmesi lazım gelen bir süreç olduğunu aktaran Soylu, şöyle devam etti:
"Şehir içindeki hareketlilik hafta içinde yüzde 60-65, toplu taşıma yoğunluğu 84'lere düştü. Otobüs yolculuğu da yüzde 99'a düştü. Siz her halükarda şehrin içinde zorunlu olarak bir şeyin gidip gelmesini temin edeceksiniz. Temin etmek zorundasınız. Bu günden sonra yapmamız gereken, bu seyreltmeleri daha ne kadar yapabiliriz. Hangi üretimlerden vazgeçebiliriz, bunları ortaya koymaktır. Bu senaryolarımız Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hazır. Ortaya bir kural koyacaksak, o kurala nasıl izin verebileceğimiz senaryolarına kadar hazır."
Bu kararları birçok ülkenin tamamından önce aldıklarını dile getiren Soylu, "Biz özellikle İran kapılarında, Irak kapılarında ve Kapıkule'de birtakım tedbirler alırken bizi eleştirdiler. Sağlık Bakanımızın o gün bana söylediğini çok iyi biliyorum. 'Allah'ını seversen bu kapıları kapat' dediği gün kapıları kapattık." şeklinde konuştu.
Soylu, yerel yöneticilerin toplumsal olarak kendilerine gelen bilgileri pandemi kurullarında paylaşmalarının esas olduğunu ifade ederek, "Belki de siyasal pozisyonun alınmaması lazım gelen tek yer burasıdır. Her birimiz siyasal pozisyonlarından sıyrılarak, bir taraftan hem toplumsal sorumluluğumuzla hem bireysel sorumluluğumuzla hem de elimizde bulunan kurum, kuruluşların ortaya koyduğu sorumlulukla hareket etmek durumundayız." diye konuştu.
"İmamoğlu ile dün telefonla görüştüm"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile dün telefonla görüştüğünü söyleyen Soylu, şöyle devam etti:
"Dün bu yardım meselesiyle ilgili bizimle telefonla görüşmek istediğini belirtti. Ben de cevaben döndüm ve konuştum. Burada gerek yardım meselesini gerek ilerleyen süreçte her birimizin nasıl pozisyon almamız lazım geldiğini mümkün olduğu ölçüler içerisinde ifade etmeye çalıştım. Sadece Sayın İmamoğlu değil. Hem Sayın Valimiz hem Sayın İmamoğlu'nun bürokratlarına, Sayın vali yardımcılarımız, hem Ankara'da aynı şey Sayın Valimiz ve yine onların bürokratlarına, sayın vali yardımcılarımıza, Biz bir kör dövüşün içinde bulunmamalıyız. Bu yanlış bir şey. Bu birliğimizin en üst olduğu nokta olur. Aramızdan en ufak bir su sızmamalıdır. Hiç kimse burada herhangi bir şerik hadise görmemelidir. Farklı bir hadise görmemelidir. Onun için devletin bütün kurumları devletin en tepesinin koyduğu ciddiyete ayak uydurmak zorundadırlar. Biz de tüm kurumlar da yerel yönetimler de herkes."
Bilemedikleri bir olayın içinden geçtiklerini anlatan Soylu, bu sorumluluğu herkesin birbirine hatırlatmakla yükümlü olduğunu söyledi.
İçişleri Bakanı Soylu, şu ifadeleri kullandı:
"Pandemi kuruluna gelirsiniz dersiniz ki 'Ben bu işten endişeleniyorum, 3-5 tane doktor arkadaşım var, böyle bir görüşleri var, dünyada örnekleri var sokağa çıkma yasağı getirilmesi lazım.' Ama eğer bunu ifade edecek bir yer görmüyorsanız, bulmuyorsanız, bunu söylemek hakkınızdır. Vali yanı başınızda, İçişleri, Çevre ve Şehircilik ve Sağlık bakanlarına istediğiniz zaman ulaşabiliyorsunuz. Hükümet ayrı şeyler söyler, yerel yönetimler ayrı şeyler söylerse bu beni üzüyor."
"İdari sistemde 'yerel hükümet' diye bir şey yok"
Bu yardımlar konusunda bazı televizyonlarda merkezi hükümetle yerel yönetimler ayrımı yapıldığına işaret eden Soylu, idari sistemde "yerel hükümet" diye bir şeyin söz konusu olmadığını vurguladı.
Soylu, bunu daha önce isteyenlerin olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Bunu isteyenler 6-7 Ekim olaylarını yaptı. Dediler ki ' biz özerklik ilan ediyoruz. Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan bize böyle talimat verdi.' Ben İçişleri Bakanıyım işkillenmek benim en doğal hakkım. Acaba birileri bu karşı karşıya kaldığımız ve bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı bu süreçten bir başka anlam mı çıkarmaya çalışıyor. Merkezi hükümetle yerel hükümet gibi daha önce terör örgütünün ülkemize sokmaya çalıştığı bir anlayışı son iki günde yardım kampanyası bahane edilerek bir şey ortaya konulmasından endişe ettiğimi, halk tabiriyle işkillendiğimi ve İçişleri Bakanı olarak da görevimin tam da bu işkillenmeler olduğunu burada paylaşmak isterim."
Ekrem İmamoğlu'na da dün aynısını söylediğini aktaran Soylu, "Dedim ki; bu işte devletin nefesi yetebilir ama yerel yönetimlerin nefesi ne kadar yetebilir bilmiyorum." ifadelerini kullandı.
Soylu, bu işin ne kadar gideceğini bilmediklerini belirterek, polisleri, bekçileri, jandarmaları, 112, 155, 156 gibi büyük iş gören ve kendilerine bağlı bütün birimlerin ne kadar gideceğini bilmedikleri için bunu optimum kullanmak zorunda olduklarını ifade etti.
Kendisini dün ziyarete gelen CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun'a da aynısını ifade ettiğini belirten Soylu, şöyle konuştu:
"Bu bizim birlik olmamız gereken bir zaman. Örnek de verdim. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin belediyeleri yok mu? Onlar da kendileri bir kampanya yapmak için kanun müsaade etmese de bundan önce genel ve yaygın bir örneği olmasa da bunu yapamazlar mı? Yapabilirler ama devlet bir irade ortaya koymuş. Biz şu anda yöresel bir sorunla uğraşmıyoruz. Küresel bir problemle uğraşıyoruz. Birlik olmamız gereken, birbirimize sırtımızı dayamamız gereken bir dönem. Siyasi rekabetimizi yarın yaparız."
(Yardım kampanyası tartışması)
Daha bizi anlamamışsınız diyerek sitemle aynı muameleyi görürlerdi. Bu iş başladığı andan itibaren biz Aile Bakanımız ile birlikte ve Sağlık Bakanlığımız ile birlikte 4 saatlik toplantı yaptık. Bu insanlar evde taş mı yiyecekler? Bu insanların talebi olduğunda bunu nasıl sağlayacaklar. Sosyal destek vefa grubu kurduk. 766 bin yaşlının evine ulaştık. Yaklaşık 7-8 gündür bu ülkede 65 yaş üzerinde evinde yalnız kalan insanlara vefa destek sosyal grubuyla toplam 766 bin insana yardım ettik.
Buranın bir yönetim kademesi var bu size bir takım kurallar söylemiş.
Benim tepemde bir kanun var bu kanunları ben koymuş ş değilim. Bu kanun bir devlet kaidesi oluşturmuş. Biz burada görev yapıyorsak devlet kaidesi çerçevesinde yapıyoruz.
Benim yardım kampanyası toplama hakkım yok. Ben bu izni Cumhurbaşkanımızdan aldım. Yardım kampanyası için izin aldım.
Hepimiz kanunla bir şekilde donatılmışız. Baştan beri bir şey söylüyorum. Kamu düzenini bozmamak. Bizim görevimizi kamu düzenini bozmamak. Düzeni bozan olursa ben onu Adalet Bakanlığı’na şikayet ederim. 12 saat sonra el koyarız demeseydik bu çağrıyı yapmasak 124’ün üzerinde üretici geldi.
Yardım ayrıdır, bağış ayrıdır. Sadece kelimeler birbiriyle karıştırarak tilkiye aslan da desek tilkidir kaplan da. Belediyeler kurulduğu günlerinden bu yana bağış alabiliyorlar. Belediyeler hem 53 93’e göre hem de 52 16’ya göre bağış alma hakkına sahiptir. Ben belediyeye benim 8 tane evim var. Bana bu fazla ben bunları veriyorum. Bunu dediğiniz andan itibaren belediye bunu kabul eder. Bağış özeldir, yadım geneldir. Yardım ve bağışı ayran en önemli özellik budur. Burada kamunun bir sorumluluğu vardır. Belediye imar geçirebilir. Hukuk yani kanun yapıcı öyle bir şey ortaya koymuş ki belediyenin şartlı veyahut şartsız bağışı bir istismar kamuya zarar getirebilecek bir yolsuzluğuna düşürmek için bunu yasalaştırmış.
Bizim genelgemiz 2-3 belediyeyi kapsayan bir genelge değil. Sendikalar denekler ve yerel yönetimler. Biz bunu Konya belediyesi Ankara ve İstanbul’da gördük. Biz hemen Konya İstanbul ve Ankara valimizi aradık. Bu arkadaşlarımız uyardık. Konya Valimiz Belediye başkanımızla görüştü kampanya durduruldu ve toplanılan para iptal edildi. Diğer iki belediye durdurmayacaklarını söylediğinde kolluk güçlerimizi kullanma hakkına sahipsiniz. Kanuna aykırı işleyen bir usulü durdurduk. Devlet içerisinde devlet olmaya müsaade etmeyiz yeni bir yol açılmasına müsaade etmeyiz. 50 genelge çıkardık bugüne kadar.
Devletin kuralları esnetilemez. Devlet tam bugünlerde var. Devlet sıkıntılı dönemlerde kamu düzenin korumakla görevlidir. Devlet millet için vardır. Güvenliğimiz ve sağlığımız için vardır.
Bu kuralı uygulamak bizim sorumluluğumuzdur. Her yer için sorumluluğumuzdur. Bir bağış ayrıdır, yardım ayrıdır. Bağışı bir sözleşme olarak değerlendirin.
Usul bellidir. Eğer kanunsuz bir yardım toplamak varsa bu yardımı yapanlara yönelik iade her zaman açıktır. Hem valimiz hem de ilgili belediyelere ve bankalara da yazacaklar.
Burada Aile Bakanlığının rolü önemlidir. Çünkü sosyal yardımların tamamını yöneten bakanlıktır. Aile Bakanlığı Çalışma Bakanlığı ile de birleştiği için işten kimin çıktığını ve kimin hangi pozisyonda olduğunu bilen en iyi makamdır.
Bu yardımlar bir yere fazla gönderme olmadan çok rahat bir şekilde bu yardımları doğru ulaştırabileceğini düşünüyorum.
Valililerimizden kaymakamlarımızdan bu talep geldi ve özellikle bu dönemde dediler ki ‘bizde yardımcı olmak istiyoruz ve bunu anons edilmesini istiyoruz’. Elbette ki arkadaşlarımız böyle bir talep getirince biz de böyle paylaşım yaptık. İnşallah el birliği ile atlatacağız. Burada ayrılık gütmemeliyiz.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Ana caddelerin seyrekleştirilmesi benim talimatım. Bazen bizler söylediklerimizle beraber çalıştığımız arkadaşları koridora sokabiliyoruz. Hepimizin hatası olabilir. Eğer hataysa da vatandaşımızın bizi affedeceğini düşünüyoruz.
Adam kaybetmek kolay, kazanmak zor.
İstanbul’da dolu otobüs tartışması
Olayı duyar duymaz meseleyi bir yerel yönetim olarak görmedim ben. Böyle bir kötü akıl söz konusuysa bulmamız lazım. Bunu araştırmamız lazım. Bu doğruysa felaket. Bu bir iftiraysa ayrı bir felaket. Hemen bir soruşturma başlatılmasını istedik ve başladı. Ayın 29’unda ve 22’sinden ve 15’ine 3 hafta boyunca o duraklardaki görüntülerle araştırma yaptık. 29’unda ve 15’inde benzer sayı. Sabah işine giden insanlar. Burada bizi sabote etmek için yapılıyor demek sosyal medyaya kendini kaptırmış tipler var. O insanlara da kusur işlendi. İnsanların kimliklerine baktık ne iş yaptıklarına baktık. Bunlar çalışan ve garip insanlar. Risk grubuna giren ve sahada olan insanlar.