Bakan Çavuşoğlu ve Tillerson'dan flaş açıklamalar
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile ABD'li mevkidaşı Tillerson baş başa görüştükten sonra kameraların karşısına geçti. Çavuşoğlu, ''ABD ile ilişkileri normalleştirme konusunda mutabakata vardık'' dedi.
Ankara'da bir araya gelen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson basın toplantısı düzenledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "ABD ile ilişkileri normalleştirme konusunda mutabakata vardık" dedi. Sorunların çözümü için yeni mekanizmalar oluşturulacağını ve ilk toplantının mart ayı ortasında yapılacağını belirten Çavuşoğlu, "YPG buradan (Menbiç'ten) çıktıktan sonra ABD ile güvene dayalı adım atabiliriz ama önce YPG'nin buradan çıkması lazım" derken, Tillerson ise Menbiç ile ilgili Türkiye'ye verilen sözler üzerinde çalışacaklarını, bunun öncelikleri arasında olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Stratejik ortaklık farklı alanlara genişletilmiştir ve sadece iki ülke değil bölgemizde ve ötesinde bir çok ülke ve halklar bu stratejik ortaklıktan faydalanagelmiştir.
Esasen bu ortaklığın temeli de Kore'de birlikte verdiğimiz mücadele olmuştur. Geçmişte de ilişkilerimizde inişler çıkışlar oldu. Hatta krizler oldu. Ama her zaman orta ve uzun vadedeki ortaklık vizyonumuzu ön planda tutarak, diyalog yoluyla samimi ortamda tüm sorunları konuşarak geçmişte bu kritik aşamaları birlikte geçtik.
'KRİTİK AŞAMADAYIZ'
Şimdi ise böyle bir kritik aşamadayız. Dün akşam her iki tarafta düşüncelerini, beklentilerini hatta kaygılarını açık şekilde dile getirmiştir. Ya bu ilişkileri tekrar yoluna koyacaktık ya da daha kötüye gidecektir. İlişkilerimizi normalleşme konusunda bir mutabakata bir anlayışa vardık. Elbette bunun için atılması gereken adımlar var. Her iki tarafın da beklentileri var. Biz FETÖ konusunda, FETÖ ile mücadele konusunda ABD’nin YPG’ye verdiği destek konusunda ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadele konusunda beklentilerimizi net bir şekilde dile getirdik.
Fakat bugüne kadar verilen sözler oldu. Konuştuğumuz konular oldu. Tutulmayan sözler de oldu, çözemediğimiz konular da oldu. Bundan sonra sonuç odaklı adımları nasıl atabiliriz? Konuların sözde kalmaması için birlikte neler yapabiliriz bunları da konuştuk.
Vize krizinden sonra bir çalışma grubu oluşturduk ama kapsamı da genişleterek bu sorunları nasıl çözeceğimizi birlikte konuşacağız. Örneğin FETÖ konusunda delil var mı, gönderilenler yeterli mi değil mi? Bu mekanizma içerisinde delillerin paylaşılması ve değerlendirmeleri de birlikte yapmakta fayda var.
'ARTIK VAATLER DEĞİL ÇALIŞARAK BU KONULARI AŞMAK İSTİYORUZ'
Suriye konusunda endişelerimiz nasıl karşılanacak? Terör örgütleriyle mücadele nasıl olacak? Irak’ın toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacağız? En önemlisi de Cenevre süreciyle birlikte siyasi sürece nasıl gideceğiz? Dün bu konuları uzmanlarımızla somut adımlar atarak, artık vaatler sözler değil çalışarak bu konuları aşmak istiyoruz. Bu mekanizmalar topu taca atma, süreci savsaklama değildir. Tam tersi anlaştığımız gibi sonuç alıcı mekanizmalar olacak. Oyalama yok ve inşallah ilk toplantı Mart ayının ortasından önce gerçekleşecek.
Neticede dün ve bugün yaptığımız toplantılar, ikili ilişkilerimizin geleceği bakımından endişelerimizin karşılanması bakımından ve bölgesel konulardaki Suriye olsun Irak olsun ve terörle mücadele konularında, işbirliğimiz bakımından kritik bir ziyaret ve kritik bir görüşme olmuştur. Ben inanıyorum ki yani ilişkilerimizin tekrar yoluna girmesi çişin önemli olan bu ziyaret ve toplantılar neticesinde, birlikte geleceğe yönelik ortak adımlar atarız ve neticeleri alırız. İki müttefik gibi güveni yeniden tesis ederiz ve bu güven zemininde ikili işbirliğimizi güçlendiririz."
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın konuşmasından satırbaşları:
Sayın Dışişleri Bakanı’na misafirperverlikten dolayı teşekkür etmek istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da dün akşamki toplantımız için teşekkür etmek istiyoruz. Geniş kapsamlı, endişelerin dile getirildiği aynı zamanda gelecekle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız toplantı serisi oldu. Türkiye ve ABD arasındaki ilişki derin bir ilişki. Bu sadece müttefiklik ilişkisi değil. Türkiye NATO’ya katılan ilk ülkelerden birisi. Türk birlikleri Kore’de çalıştılar, Afganistan’da Bosna’da birlikte çalıştık. Fedakârlıkları birlikte üstlendik.
Hem DEAŞ, hem PKK hem diğer terörist örgütlerin tehdidiyle karşı karşıya. NATO’nun desteğini de önemsiyoruz. Türkiye çok önemli bir ülke. Bizim bu anlamda Suriye ile ilgili işbirliğimiz, DEAŞ ile ilgili konular, güvenli bölgelerin oluşması ve bağımsız Suriye için birlikte çalışmamız gerekiyor.
Türk Halkı ve Türk Hükümeti, 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyorlar. Hepimize örnek oldular. Türkiye’nin sınırları koruması talebini ciddiye alıyoruz. Tabi ki bu anlamda bu çalışmaların gerçekleştirirken özellikle sivil halka zarar gelmemesi için Türkiye’den ricalarımız var. Gerilimin de artmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Suriye’deki hedeflerimiz konusunda Türkiye’ye açık davrandık. Her zaman SDG’ye sağladığımız desteğin kısıtlı olacağını, herhangi bir şekilde askeri hedeflerin daha ileri taşınmasını engelleyecek destek olduğunu belirttik. Türk demokrasisini her zaman destekledik. Hukukun üstünlüğü, basının özgürlüğü konusunda her zaman desteklemeye devam ediyoruz.
2016 yılındaki darbe girişimini gerçekleştiren suçluların şeffaf biçimde yargılanması gerekiyor. Türkiye’deki konsolosluğumuzun yerel çalışanların tutuklanmasındaki endişemizi ile getirdik. OHAL şartlarında tutuklu sayısının yüksekliği konusundaki endişelerimizi de dile getirdik.
İKİ BAKAN SORULARI CEVAPLADI
Sayın Tillerson, Türkiye’nin Afrin operasyonunu Menbiç’e genişlemesi konusunda ABD askerlerini çekmeyi planlıyor musunuz?
Sayın Çavuşoğlu, ilişkiler çin ‘ya düzelecek ya bozulacak’ demiştiniz. Siz Ankara’nın endişelerinin giderilmesine ilişkin beklediğiniz garantiyi aldınız mı?
TILLERSON:
Dün akşam sayın Cumhurbaşkanı ile yapmış olduğumuz görüşmelerde bu kritik öneme sahip konuların nasıl çözülebileceğiyle ilgili tekliflerimizi sunduk. Bunların bir kısmı ortak basın deklarasyonunda da görünecek. Spesifik olarak bizim aramızda sorun olan konular içinde çalışmayı taahhüt ettik. Hedefimiz Suriye ile ilgili kesinlikle örtüşüyor. DEAŞ’tan kurtulmak, ülkeyi istikrara kavuşturmak, sonra mültecilerin evlerine dönmesini sağlamak, aynı zamanda siyasi çözümü desteklemek… çalışmalarımızı koordine edeceğiz. Bu çerçevede çalışmalarımızı diğer terörist gruplara karşı da ortaklaşa sürdürdüğümüzde bir koordinasyon gerçekleştireceğiz. O bölgelerde kim daha egemen olacak bunlara da karar vereceğiz. Ve bunları da temizledikten sonra orada daha önce yaşayan insanlara geri vereceğiz.
Menbiç konusunu ele alacağız. Ancak sadece bu değil Kuzey Suriye’nin tamamı üzerinde çalışmaya devam edeceğiz. Cenevre sürecini destekleyeceğiz.
ÇAVUŞOĞLU:
Bizim beklentilerimizin nasıl karşılanacağı, ABD’nin de konsolosluk işleriyle ilgili beklentileri var. Fakat bizim endişelerimiz doğrudan, yani bize yönelik oluşan tehditlerle ilgili. Yani YPG’nin saldırılarıyla ilgili. İnsanlarımız ölüyor. Bugüne kadar 100 civarında, bizim vatandaşımız ya da bizde yaşayan Suriyeliler YPG’liler tarafından gelen roketlerle öldürüldü, şehit oldu. Dolayısıyla elbette tüm bu bizim endişelerimizi de kapsayan bu çalışma grubu, bu çerçevede atılacak somut adımlar çok önemli. Bu YPG ile ilgili de önemli DEAŞ ile ilgili de önemli, FETÖ ile ilgili tüm konular.
Diğer taraftan Münbiç ile ilgili cevabı Tillerson verdi. 2016 yılında ABD’nin Türkiye’ye sözü vardı. Sözler tutulmadı. Hatta bir keresinde bizden bir heyet davet edildi, YPG’lilerin fıratın doğusuna gittiğini anlatmak için. Daha sonra da YPG’lilerin gitmediğini öğrendik. Bu süreçte önce Menbiç’ten başlayacağız. Artık bundan emin olacağız. İstikrara kavuşması için bu şehirleri kimin yöneteceği ve güvenliğini de kimin sağlayacağı çok önemli. YPG buradan çıktıktan sonra, biz güvene dayalı ABD ile bu konularda adım atabiliriz.
Burada gelecekte ne yapacağınızla ilgili olarak konuşmaya başladınız ama bugün itibariyle başlayacak spesifik adımlarla ilgili belirli noktaya gelemedik. Niçin iki ülkenin anlaşmaları neden bu kadar uzun süre aldı? “Osmanlı tokadı”nı gerektirmeyecek aşamaya neden gelemedik?
Sizin ve Cumhurbaşkanınızın söylemleriyle ilgili olarak biraz gergin olduğunu biliyoruz. Sizin hükümetiniz OHAL’i kaldırmakla ilgili olarak hangi aşamada kendisini güvende hissedebilir? Ve yüz binlerce insanı serbest bırakmak için ne noktaya gelmemiz lazım? Delillerin çok yeterli olduğu düşünülmüyor…
TILLERSON:
İlişkilerimizde bir kriz noktasındaydık. Geri dönüp tartışabiliriz ama bunun yararlı olacağına inanmıyoruz. Bu ilişki çok önemli. NATO müttefiki olarak çok önemli. İlerleyebileceğimiz noktada çalışmaya başlamak istiyoruz. Çalışanlarımızın büyük bir kısmı, bu konuda nasıl ilerleyeceğimi geliştirmeye çalıştılar. Yapılacak çok detaylı çalışmalar var. Artık bu konuda yalnız hareket etmeyecek. Türkiye başka bir şey, Amerika başka bir şey yapmayacak. Birlikte hareket edeceğiz. İlerleyeceğiz ve bu çerçevede DEAŞ’a karşı başarılı olacağız. Başta terörist gruplar varsa Suriye içerisinde onlarla ilgili de adımlar atacağız. Alanların istikrarını sağlayacağız.
Ama yapılacak çok iş var. Kollarımızı sıvamamız lazım. Acil olduğunu düşündüğümüz konularda beklemeyeceğiz. Hala Suriye içerisinde ciddi bir konu var. Spesifik çalışmalar, çalışmaya başladıkça ortaya çıkacak.
ÇAVUŞOĞLU:
Sorunları bizden gelen açıklamalar bağlarsanız bu gerçekçi olmaz. Bizim açıklamalarımız düşmanlık yapmak için yapılmış açıklamalar değil. Gördüklerimizi açıklayan sözlerdir. Aynı şekilde biz siyasetçiler olarak bazen attığımız adımlarla, sözlerimizle kamuoyunun duygularını pozitif anlamda yönlendirebiliriz. Ama yeri geldiği zaman bu her siyasetçi için geçerlidir ama Türkiye’de biz Cumhurbaşkanımız, şahsım da dahil Türk milletinin düşüncelerini de açıkça söylemeliyiz.
İkincisi, Türkiye’deki tutuklamaların ya da yargı süreçlerinin, Türkiye’deki OHAL ile ilgili bir ilgisi yoktur. Ve bu OHAL vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir OHAL değildir. 2003 yılında iktidara geldiğimiz zaman ilk adımlarımızdan bir tanesi güneydoğu
Avrupa’da bazı ülkeler bir terör saldırısından sonra OHAL ilan etti. Biz, lideri de Pensilvanya’da yaşayan FETÖ’nün darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Ve OHAL ile bu terör örgütüne karşı hızlı adımlar atmamız gerekiyordu. Türkiye’deki yargılama süreci, 15 yıldır AB, Avrupa Konseyi, AİHM kararlarıyla oluşturduğu içtihatlar ve bu çıkardığımız demokratik kanunlar çerçevesinde devam eder. OHAL içinde bu yargılama süreçlerini belirleyecek bir kanun kabul edilmemiştir. Bağımsız yargı kararlarını veriyor. Üst mahkemelere gitme, AYM. Biz AİHM’e de bağlıyız ve oradan çıkan kararlar da bağlayıcıdır.
Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalabileceğine dair uyarıda bulundunuz mu? S400 sistemini alacaksanız, bunu almış olmanıza rağmen NATO’da kalır mısınız?
TILLERSON:
Biz burada kongrenin geçtiğimiz yaz aylarında kabul ettiği kanunu değerlendirdik. Bu Rus askeri araçlarının alınmasıyla ilgili değerlendirme. Aslında bu tabi ilk öncelikli olarak belirlemiş olduğumuz konular arasında. Bir grup uzmanı bir araya getireceğiz. Daha önce dünyanın her yönünde hükümetlerle ilgili attığımız adımlar bunlar. Ama tabi ki Rusya’ya karşı bir karar. Dünyada farklı ülkelerin bu tür satın alması durumunda endişelerimizi dile getiriyoruz. Bir çok ülke ilerlememe kararı alıyor. Burada neyin risk altında olabileceğini anlatmaya çalışacağız. Tabi ki çok dikkatli biçinmde değerlendirilecek konulardan birisi. Tamamiyle kanuna uyacağız.
ÇAVUŞOĞLU:
Tehdit konusunu kullandınız. O doğru bir kelime değildir. Biz tehdit dilini kullanmayız ve kendimiz de reddederiz. Bu konuyu sadece dün akşam ve bugün konuşmadık. Kendisiyle sık sık telefonda da konuları değerlendiriyoruz. Elbette kongrede çıkan bir yasa var. Onu bize izah ettiler. Fakat diğer taraftan da bir konu var ki bu da bizim ulusal güvenliğimiz için çok önemli.
Müttefiklerimizden almak istiyoruz yok. Basit silahları bile alırken, yok kongreydi, şuydu buydu bahanelerle bunları almakta zorluk çektik. Benim acil ihtiyacım var. Rusya Federasyonu da bize cazip önerilerde bulundu. Biz çok farklı ülkelerle görüşmeler de yaptık. Diğer taraftan orta vade için teknoloji transferi içinde duruyoruz Türkiye olarak. Ve en son Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Paris ziyaretinde, Eurosam ile ortak üretim konusunda bir ön anlaşma yaptık. Demek ki bizim müttefiklerle ilgili sorunumuz yok. Biz neden NATO içerisinde ihtiyaçlarımızı karşılamayalım?
Bu konularda biz Rusya’daki görüşmelerimizi kongreden önce sağladık. Daha sonrakiler detay. O nedenle biz bunları tabi ki konuştuk. Komisyon içinde de ele alacağız. Ama burada herkes birbirini çok iyi anlamalıdır.